15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI TÜRKİYE

15 Temmuz Darbe Girişimi yapan hain FETÖ terör örgütü, Türk milletinin sosyal dokusu içerisine yıllar öncesinden yerleştirilmiş ve bu dokudan beslenerek büyümüş bir örgüttür. 15 Temmuz gecesi gözü dönmüş hainlerin devletimize ve milletimize saldırdığı bir anda Türk Milleti sahip olduğu irfan ve cesaret ile büyük bir destan yazmıştır. Hainlere karşı devlet tarafından yapılan askeri, hukuki, iktisadi ve siyasi mücadelenin yanı sıra, millet tarafından ilmi ve sosyal mücadele verilmesi gerekmektedir. Bu tür yapıların tekrar ülkemizin başına bela olmaması için cemaat yapılarının ciddi bir şekilde ele alınması ve ilmi temelli sosyal, siyasi ve hukuki politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.

Cemaat yapılanmaları sosyolojik anlamda kapalı toplum özelliklerine sahip, bireyi yok sayan, grup veya cemaat çıkarlarını herşeyin üstünde tutan yapılanmalardır. Grup üyelerinin tamamının üzerinde baskı hissettiği, grup dinamiklerinin olumsuz bir şekilde hem grup üyelerini hem de grubun temas ettiği kişi ve kurumları rahatsız ettiği yapılardır. Dışarıya karşı iyi görünme çabasının yanı sıra içerideki gerilimlerin ve problemli ilişkilerin ardı arkası kesilmez. Grupları terk etmek isteyen bireylere tıpkı terör örgütlerindeki gibi büyük bir suçluluk yaşatıldığı gibi dışlama ve karalama çalışmaları yapılmaktadır.

Türkiye’de sadece dini anlamda değil ticari ve siyasi anlamda oluşmuş bütün cemaat yapılarının incelenmesi ve bu yapıların toplumda meydana getirdiği problemlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Türkiye’de ciddi bir akademik çalışma alanı olan cemaatler konusunda yıllar öncesinden beri çalışmak isteyen akademisyenlerin, araştırmacı yazarların ve gazetecilerin başına gelmeyen kalmamıştır. Kimileri tehditler ile caydırılmış kimileri ise saldırılar ile katledilmiştir. Cemaaatin çıkarlarının üyesi olsun olmasın bütün insanların ve toplumun çıkarlarının üzerinde tutulduğu bilinir.

Cemaat yapıları tarih boyunca devletlerin ve insanlığın başına bela olmuştur. Cemaat, siyaset ilişikleri bazen devletin kurumlarının başına liyakat sahibi bireylerin gelmesine engel olduğu gibi, bazen de oy pazarlıklarıyla milletvekili veya bakanlık paylaşımları yapılmasına dahi neden olmuştur. Hal böyle iken yurdum insanı, daha üniversite yıllarında kütüphanelere girip kitaplardan ilim öğrenmek yerine kapı kapı gezip el öpmek ve birilerine yakın olmak, bir cemaatin üyesi olmak için çaba harcamaktadır. Örümcek ağı gibi toplumun her kurumunu saran cemaat yapılarının kullandığı argümanlar toplumun dini veya milli değerlerinin üzerine inşaa edildiği için, en küçük eleştirinin de din düşmanlığı veya vatan hainliği gibi algınmasını sağlayarak dokunulmazlık zırhına sahip olmaktadır. Bu vesile ile yaptığı her çalışmayı meşrulaştırmış olmaktadır. Aslında azıcık irfanı olan halk bile böyle bir yapılanmanın sağlıksız olduğunu görmekte, kendisini ve ailesini böyle yapılardan uzak tutmaya çalışmaktadır. Ancak biraz menfaat ilişkisi kuran kişiler bu menfaatlerini arttırmak için grubun amaçlarına yönelik olarak yüksek düzeyde motivasyon ile çalışmaktadır. Bu durumda devlete ve millete düşen en önemli görev cemaat yapılanmaları ve kapalı toplum özelliği sergileyen bütün yapılar ile mücadele etmek ve toplumun her kurumunda hiçbir pazarlık gütmeden liyakat sahibi kişilere makamları teslim etmektir. Türkiye’deki yeni hükümet sistemi ile bu günlerde toplumun en büyük beklentilerinden birisi ilişkilere göre değil liyakate göre atamaların yapılmasıdır. İkinci beklenti ise FETÖ ve diğer terör yapılanmalarının siyasi ayağı ile kararlı bir şekilde mücadele edilmesidir.  

FETÖ gibi terör örgütlerinin ortaya çıkmasını sağlayan toplumsal koşullar devletin kurumları, akademi, enstitüler ve araştırmacılar tarafından iyice tespit edilmeli ve bu tür yapılarla ilmi ve hukuki temeli olan bir mücadele sistemi geliştirilmelidir. Özellikle milletimize bu mücadelede düşen vazife hatırlatılmalıdır. Milletimiz dini duygularıyla oynanmasına ve geleceğimizi tehdit edebilecek yapıların güçlenmesine müsaade etmemelidir.  

Türk Milleti şunu iyi bilmelidir ki yüce dinimiz İslâmiyet'te aleniyet (açıklık) şarttır. Birlikte yapılan hiçbir dini uygulama ve ritüel gizli yapılmaz, yapılamaz. Bireysel yapılan (nafile) ibadetler gizli yapılabilir ama bu ibadetler sadece ve sadece Allah rızası için yapılır. Kimse kimseyi nafile ibadet konusunda zorlayamaz, baskı altına alamaz. Gizem yaratmak ve takipçi sayısını arttırmak için böyle uygulamalar yapan yapılardan ve merdiven altı dini kurumlardan uzak durmaya çalışmak müslümanın en önemli görevlerindendir. Milletin dini duygularından beslenen şirket gibi büyüyen, iktidar ve ihale pazarlıkları yapan kurumlar gün gelir yine milletimizin başına bela olabilir. Buna dur demek devletin görevi olduğu gibi milletin de görevidir.

Müslümanın kıblesi Kabe, mabedi Cami, Kitabı Kuran, Rehberi Hz. Muhammed'dir (sav). Bizi bunlardan uzaklaştırmaya çalışan kişi, kurum ve cemaatlerin niyetinin iyi olmadığını bilmemiz gerekmektedir. Son olarak ecdadımızdan öğrendiğimiz bir hususu belirtmekte yarar vardır. Enbiyalar, evliyalar Hak'tan aldığını halka dağıtmışlardır, kim halktan alıp Hak'ka götüreceğim diyorsa ondan uzak duralım. İslamiyet önce akrabaya bakmayı emreder. Akraba dururken yardımlarınızı bize verin diyenden uzak duralım. Tabii en önemlisi bunlara bakıp sakın ama sakın Hak dinimizden ve Kuran-ı Kerim'den uzaklaşmayalım. Allah devletimizin, milletimizin ve biz kullarının yardımcısı olsun. Bu vesile ile başta kahraman ÖMER HALİS DEMİR olmak üzere bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun...

Hasan Kalyoncu Üniversitesi

Eğitim Fakültesi

Dr. Öğretim Görevlisi

@hasanesici

YORUM EKLE
YORUMLAR
Gökhan B.
Gökhan B. - 6 yıl Önce

Sizler gibi değerli araştırmacılar bu süreci tüm yönleriyle ele almalı sosyolojik analizler ile bizleri aydınlatmaya devam etmeliler.