19 Mayıs: Türke bayram Yunana matem

19 Mayıs 1919, Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisidir. Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak bu tarihte Samsun’a çıktı ve 9 Eylül 1922’de İzmir’de Yunanlıların İzmir’e dökülmesiyle sonuçlanan Milli Mücadele, bu şehirde başladı. O yüzden Milli Mücadele’nin başlangıcı olarak kabul edilen bu tarih Türk Milleti’nin en önemli milli bayramlarından birisi olan Gençlik ve Spor Bayramı olarak 20 Haziran 1938’den beri kutlanmaktadır. Bu tarih Yunanlılar için ise matem günüdür. Zira kurmayı düşündükleri bağımsız devleti desteklemek için gelecek Yunan gemilerini bekleyen ayrılıkçı Rumlar, karşılarında Bandırma vapurunu bulmuşlardı. Samsun’da başlayan istiklal yürüyüşü onların isyan ateşini de söndürdü. Lozan Konferansından sonra da ihanet ettikleri bu toprakları terk ederek Yunanistan’a gitmek zorunda kaldılar. İşte bizim bayram olarak kutladığımız bu günü Yunanlılar matem günü ilan etmişlerdir. Rumlar bir yandan isyan ederek çevredeki Türklere saldırırken bir yandan da 1918’den itibaren “Türkler bizi katlediyor” diye propaganda yapmaya başlamışlardı. Bu maksatla çeşitli dillerde kitaplar neşretmişler, ABD ve Avrupa’da Osmanlı Devleti aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalışmışlardı. Ancak başarılı olamadılar. Zira Yunanlıların İzmir ve çevresinde, Rum isyancıların da Karadeniz bölgesinde sivil halka karşı yaptıkları katliamlar uluslararası camianın dikkatinden kaçmamıştı. O yüzden Fener Rum Patrikhanesi, Yunan Dışişleri Bakanlığı gibi kuruluşların ve dünyadaki Yunan lobi örgütlerinin yaptığı “soykırıma uğradık” propagandasının ciddi bir etkisi olmadı.

XX. yüzyılın başlarında uğradıkları başarısızlığa rağmen Yunanlılar, yüzyılın sonunda yeniden aynı iddiaları dile getirmeye başlamışlardır. Bu kez 24 Şubat 1994’te Yunan Parlamentosunda bir karar alarak 19 Mayıs’ı “Pontus Soykırımı” günü ilan etmişlerdir. O tarihten bu güne her 19 Mayıs’ta Meclis Başkanı, bakan ve milletvekili seviyesinde anma toplantıları düzenleyen Yunanlılar iddialarına uluslararası destek aramaktadırlar. Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele sırasında Karadeniz bölgesinde yaşayan 353.000 Rum’un Türkler tarafından katledildiğini ileri süren Yunanlılar dünyadaki Türk ve Türkiye karşıtı lobilerle işbirliği yaparak mesafe kat etmeye çalışmaktadır. Bu soykırım iddiası dünyanın her yanına dağılmış Yunanlıların şu andaki en önemli ortak noktalarından birisi haline gelmiştir. Böylece Yunanlılar hem dış politikada hem de milli kimlik oluşturmada önemli mesafe kat etmektedir. Elde mevcut olan bilgi ve belgelerle Rum isyanı sırasında Karadeniz bölgesinde neler yaşandığı çok açıktır. Ayrıca hem Osmanlı kayıtlarıyla hem de uluslararası kaynaklarla yörede yaşayan Rum nüfus bellidir. Türk tarihçileri olarak isteyen her kurum ya da kişiyle bu meseleyi konuşmaya/ tartışmaya hazırız. Ancak iddianın sahipleri bunu hiçbir bilimsel platformda tartışmaya açmadan –tıpkı Ermenilerin yaptığı gibi- elde edeceği uluslararası kamuoyu desteğiyle çeşitli parlamentolardan soykırım tasarıları çıkarttırarak netice almaya çalışmaktadır. Bu manada önemli mesafe kat ettiklerini söylemek zorundayız. Pek çok ülkenin en işlek parklarına/meydanlarına soykırım anıtı diken Yunanlılar böylece oralarda yaşayan halkın dikkatini çekmeyi başarmışlardır. Ayrıca ABD’nden Kanada’ya, Avustralya’dan Almanya’ya dünyanın pek çok yerinde kurulan ve sayısı iki yüze yaklaşan Pontus dernekleri ve internet siteleri vasıtasıyla da Türkiye aleyhine faaliyet sürdürmektedirler. Amerika Birleşik Devletleri’nin New Jersey ve Güney Caroline eyaleti senatoları 2002 yılında Türklerin Doğu Karadeniz’de Rumlara soykırım yaptığına dair birer tasarıyı kabul etmişlerdir. Son zamanlarda Kanada ve Avustralya parlamentolarında da tasarının kabul edilmesi için yoğun bir çaba harcandığı kamuoyuna yansımıştır. Yunanlıların asıl amacı 2019’da yani sözde soykırımın yüzüncü yılında sözde Ermeni soykırımını tanıyan Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin parlamentolarına istediklerini kabul ettirebilmektir.

Yunanlılar çeyrek asırdır Karadeniz bölgesine yönelik böyle bir faaliyet içindeyken Türkiye tarafında bu zamana kadar ciddi bir çalışma yürütüldüğünü söylemek mümkün değildir. İlmi bakımdan söz konusu iddialara cevap niteliğinde olan pek çok çalışma yapılmasına rağmen bunların çoğu Türkçe olduğu için uluslararası kamuoyunda herhangi bir akis bulamamıştır. Yunanlıların büyük propaganda çalışmalarına karşılık diplomatik ve psikolojik tedbir alındığını söylemek mümkün değildir. Ülkemizin içinde bulunduğu iç ve dış meseleler yakın bir gelecekte bu konunun gündeme alınma ihtimalinin zayıf olduğunu göstermektedir. Hal böyle olunca iş başa düşmektedir. Meseleyi millet-devlet-gelecek meselesi olarak gören herkes önce bu konuyla ilgili olarak asgari ölçüde de olsa bilgilenmeli sonra da bildiği gerçekleri çevresiyle paylaşmak zorundadır. Türkleri soykırımcı ilan etmeye çalışan Yunanlının gösterdiği çabayı gösteremediğimiz müddetçe tarihi gerçekler bir kenara fırlatılacak ve hiç de hak etmediğimiz bir ithamla daha yaşamak zorunda kalacağız.

YORUM EKLE