DİNÇER'İN SANSÜR YANITI

Bakan sansür iddiasını yanıtladı

DİNÇER'İN SANSÜR YANITI
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer İlköğretim Kitaplarında Yunus Emre şiirinin sansürlendiği iddialarına ilişkin olarak, “Ben bu tartışmayı biraz öküz altında buzağı arama tartışması olarak görüyorum" dedi.

"Okullar Hayat Olsun Projesi" değerlendirme toplantısına katılan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

YUNUS EMRE’Yİ SANSÜRLEMEK BİZİM HADDİMİZE Mİ?

Dinçer, ortaöğretim ders kitaplarında Yunus Emre’nin bir şiirinin sansürlendiği, şiirin Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayından geçtiğine ilikin haberler sorulunca, "Konu Yunus Emre olunca, Yunus Emre’yi sansürlemek bizim haddimize mi? Böyle bir şeyi düşünüyor olmak bile bence çok doğru bir yaklaşım değil. Bu, bizi bilmemek, tanımamak anlamına gelir. Normal şartlarda bu bahsedilen kitap, özel bir yayınevinin hazırladığı bir ders kitabıdır. Bizim de Talim Terbiye Kurulu süreçlerinden geçmiş olan bir kitaptır. Talim Terbiye Kurulu bir sansür kurulu değil ki, böyle bir şey yapsın. Biz bakanlık olarak hangi sınıfta, hangi kazanımların olacağını tespit ediyoruz ve piyasadaki ders kitaplarını hazırlayan öğretmenlerin, bu kazanımları oradaki anlatımlarında sağlayıp sağlamadıklarını ölçüyoruz. Dolayısıyla kitabı hazırlayan yazar, o kazanımları öngören dizeleri almış, onun dışındaki dizelere yer vermemiş. Dolayısıyla bizim ölçümümüzde şiirin tamamı var mı yok mu diye bir inceleme yapılmaz. Bu açıdan bakıldığında ben bu tartışmayı hakikaten biraz öküz altında buzağı arama tartışması olarak görüyorum. Piyasadan gelen kitapların kazanımlara uygun bir şekilde hazırlanıp hazırlanmadığını kontrol ederiz, bu süreçle konuya bakılmış ve kazanımları sağladığı görülünce de onay verilmiştir" diye konuştu.

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ KONUSUNDA ÖNCEKİ YILLARDA DA SORU SORULUYORDU

Yükseköğretime Giriş Sınavı’nda (YGS) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularına da yer verileceği yönündeki haberler hatırlatılınca Dinçer, şunları söyledi:

"Bizim bakanlık olarak konuyla ilgili yaptığımız bir çalışma yok. Bizim üniversitelerden, yani ÖSYM ve YÖK’ten talebimiz, bu sınavlarda lise programlarında var olan müfredata uygun bir soru hazırlanması şeklindedir. Bu konuda da eksik bilgiyle tartışma yapıldığını görüyorum. Din kültürü ve ahlak bilgisi konusunda zaten önceki yıllarda da soru soruluyordu arkadaşlar. Felsefe bölümü başlığı altında her yıl en az 2 veya 3 soru soruluyordu ve genel mahiyette. Din kültürü ve ahlak bilgisi ile ilgili konular, özelleştirilmiş konular olmaktan çok genel dinler tarihi, genel ahlaki temel değerlerle ilgili bilgiler ve din kültürüyle ilgili konuları kapsar. Bu açıdan bakıldığında toplumun farklı kesimlerinin zaten bilmesini gerekmeyen konuları öğrenmeye zorlayan bir tavır içinde de olmazdı. Umarım bundan sonra da öyle devam edecektir. Ben, bu konuda yapılan tartışmanın bir bilgi eksikliğinden kaynaklandığı kanaatini taşıyorum. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile ilgili soruları, anlayabildiğim kadarıyla, şimdi ayrıca soracaklar. Ama yine sayısı da çok fazla olacak gibi değil. Felsefe bölümü başlığı altında 2 veya 3 soru soruluyordu, ÖSYM Başkanı’nın bana verdiği bilgiye göre bu kez de 4 veya 5 soru sorulacak, çok fazla değil. Orada bir tek, belki, hatırlatılması gereken taraf şu, biliyorsunuz, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi Anayasal olarak belirlenmş ve zorunlu derslerimiz arasındadır. Bütün çocuklarımız bu dersi alırlar zaten, sadece azınlık okullarında bu ders verilmez. Azınlık okullarında verilmeyen derslerle ilgil soru sorulduğunda bu kez alternatif sorular sorulur. Onların kendilerinin gördüğü ve bilebilecekleri müfredata uygun alternatif sorular sorulur. Tahmin ediyorum, bu kararı veren YÖK ve ÖSYM buna benzer soruların cevaplarını vererek bunu hazrılamıştır. Dolayısıyla ben endişe edecek bir hususun olduğunu düşünmüyorum. Azınlıkların da hakları gözetilerek ve onların da gördüğü müfredattan alternatif sorular hazırlayarak bunu yapacaklarını düşünüyorum."

Dinçer, okullardaki kıyafet serbestliği konusu sorulunca da, "Yönetmelik, yaklaşım itibariyle kılık-kıyafeti serbest bıraktı. Ancak onunla ilgili toplumsal hassasiyetleri, farklı kesimlerin üzerinde durduğu hususları göz önüne alarak, bazı sınırlamalar koydu. O sınırlamalar şu anda ihtiyacımıza cevap veriyor gibi görünüyor" dedi.

"8 KITADAN 7 KITAYA İNDİRİLDİ" İDDİASI

Yayın dünyasının konuştuğu otosansür, geçtiğimiz hafta Evrensel gazetesinin haberiyle ortaya çıktı..

Fırat Yayınevi, 10. Sınıf edebiyat kitabında Yunus Emre'nin ilahi türündeki şiirini 8 kıtadan 7 kıtaya indirdi. İlahi'nin en bilinen dörtlüğü olan, "Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver onları Bana seni gerek seni" mısraları sansürlenmişti.

Yayınevi, "Şiir bu haliyle Talim Terbiye'den onay aldı" diyerek kendisini savundu. Ancak, sansürü yayınevinin kendisinin mi yaptığı, Talim Terbiye Kurulu'nun mu talep ettiği anlaşılamadı. Kültür Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu'nun onaylama gerekçesini, "şiirden beklenen kazanımların, söz konusu eksik haliyle de sağlanması" olarak gösterdi.

Talim ve Terbiye Kurulu'nda yönetici düzeyde çalışmış iki eğitmen, Radikal gazetesine konuyu iki farklı açıdan değerlendirdi ; Uygulamayı 'hatalı' bulduğunu belirten eski yönetici, "Şiir bütünsel olarak alınmışsa kıta çıkarılamaz, şiirin tamamı alınmadığı için kitap geri dönmeliydi" görüşünde. Kurulda başkanlık düzeyine çıkmış bir başka isim ise, uygulamada 'teknik olarak' yanlışlık olmadığı görüşünde.
Güncelleme Tarihi: 19 Aralık 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER