AKP'NİN SİHİRLİ AMPULÜ

Oğuz Karamuk yazdı: 'AKP 60 katrilyon para bastı'

AKP'NİN SİHİRLİ AMPULÜ
AKP 60 katrilyon para bastı' diyen Oğuz Karamuk,  Bakan Mehmet Şimşek'in “Kredilerin mevduata oranı yüzde 120’ye ulaştı. Bankaların yeni kredi verecek manevra alanı kalmadı” sözlerini değerlendirdi.

İşte Oğuz Karamuk'un Meydan'da yer alan çok konuşulacak yazısı:

Türk mali sistemi 2015’te 27 milyar dolar küçüldü. Sıkışıklık 10 milyar dolarlık kaynağı belirsiz döviz girişi ve Merkez Bankası’nın ‘fonlama’ adı altında para basmasıyla aşılmaya çalışılıyor. Basılan para tutarı 60 milyar liraya ulaştı. Ne diyordu Bakan Mehmet Şimşek, “Kredilerin mevduata oranı yüzde 120’ye ulaştı. Bankaların yeni kredi verecek manevra alanı kalmadı”. Özetle ekonomiyi destekleyecek, büyütecek yeni kredilerin açılamadığını itiraf ediyordu, önceki hafta yaptığı konuşmada. Şimşek’in oransal olarak verdiği rakamları gerçek verilere dökelim, Türkiye’deki bankalarda 1 trilyon 360 milyon lira mevduat, 1 trilyon 539 milyar lira (Bilinen 50 milyar lirası batmış durumda) kredi var. Yani bankacılık sistemindeki tasarruf açığı 179 milyar (eski parayla katrilyon) lira açık var. Bankalar ise bu açığı ağırlıklı olarak yurtdışından sağladıkları borçlarla kapatıp çarkı çeviriyorlar. Aslında “çeviriyorlardı” demek daha doğru. Çünkü 2015 başından bu yana çarkın dişlileri sıkışmaya başladı. Bankaların tahvil ihracı ve diğer kredi çeşitleriyle yurtdışından yaptıkları borçlanma tutarı eskisi gibi büyümüyor. Tersine 2015 yılı içinde 125 milyar dolardan, 122 milyar dolara indi. Gerileme tutarı çok büyük değil, ama bankaların ekonomik büyümeyi artırıcı kredi politikalarının tıkandığını söyleyebilecek derecede yeterli bir veri.

GİZEMLİ DÖVİZLER YETMEDİ

Sıkışma sadece bankalarla da sınırlı değil. Uzun uzadıya tüm kalemleri eklemeden özet olarak verelim. Türkiye’nin mevcut döviz bilançosu 2015 yılında yaklaşık 27 milyar dolar küçüldü. Bunun 10 milyar dolara yakın bir bölümü kaynağı belirsiz döviz girişleriyle tolere edildi. Kalan bölüm ise eski Türkiye’nin alışkanlıklarına binaen ve şimdiki iktidar tarafından senelerce çok eleştirilen ‘para basma’ modeliyle karşılandı.

PARA MATBAASI HÂLÂ ÇALIŞIYIOR

Döviz çıkışının yaratacağı TL sıkışıklığı için Merkez Bankası devreye girdi. Ve aradaki açığı bankalara gecelik ve haftalık vadelerde borç vererek kapattı. Bunu Merkez Bankası’nın bilançosundan görebiliyoruz. Açık Piyasa İşlemleri adı altında Merkez Bankası’nın piyasalara verdiği borç tutarı 2015 başında 37 milyar lira yani 16 milyar dolarken, 2015 sonunda bu rakam 86 milyar lira yani 33 milyar dolara çıktı. Bu rakamın nisan sonu itibariyle 102 milyar liraya yani 36 milyar dolara ulaştığını görüyoruz ki, bu da Merkez Bankası’nın piyasalara borç verme yoluyla para basmaya devam ettiğini gösteriyor. AKP’nin sistemi devam ettirebilmek adına son 16 ay içinde AKP’nin 60 katrilyon para bastığını söyleyebiliriz. Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği borç tutarı (Milyon TL) 2014 Aralık 37.501  2015 Ocak 52.931  Şubat51.551  Mart 58.112  Nisan 66.598  Mayıs 73.160  Haziran 77.827  Temmuz 63.753  Ağustos 96.178  Eylül 92.347 Ekim 96.450  Kasım 94.662 Aralık 95.382 2016 Ocak 102.568  Şubat 105.557  Mart 104.425  Nisan 102.376  

RİSKLER VE TEHLİKELER

Peki neden böyle oldu? AKP iktidarı, özellikle de Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm Başbakanlığı boyunca eleştirdiği ve “Biz eskiler gibi karşılıksız para basmayız” sözlerine rağmen neden böyle bir yola sapıldı. Sanırız cevabı siyasette aramak gerekli. Önce Gezi Parkı, ardından da 17-25 Aralık rüşvet - yolsuzluk operasyonunda çıkan sarsıntıları örtmek ve iktidarını sürdürebilmek amacıyla içeride büyük bir siyasi mücadeleye giren AKP iktidarı, her seçimi kendini aklama aracı olarak gördü. Seçimleri kazanabilmek için de Türkiye ekonomisini çizgi dışına çıkarma ve her ne olursa olsun büyümeyi devam ettirme yolu seçildi. İktidarı kaybetmemek için gerekirse para basma formülü gündeme alındı. OECD Genel Sekreterliği’nin önceki hafta yaptığı “Türkiye’de ekonomik büyüme yolsuzlukları örtüyor” tespiti boşuna değil.

AKP’NİN SİHİRLİ AMPULÜ

Gelelim bu yolun getirdiği dezavantaj ve risklere. AKP kontrolündeki Merkez Bankası tüm imkanları kullanarak piyasalardaki döviz çıkışından kaynaklı para açığını karşıladı. Ancak bu da onun piyasalara verdiği borç miktarını tarihin en üst seviyesine çıkarttı. Elbette basılacak paranın bir sonu var. O da çok uzakta değil. Ayrıca Merkez Bankası’nın piyasaya kısa vadeli borç verme yoluyla gerçekleştirdiği para basma modelinin ekonomide geçici bir rahatlama-mutluluk etkisi yarattığını biliyoruz. Ancak sonrasında hep kriz geliyor. Tıpkı 1994, 1997-98 ve 2001’de oluğu gibi. Özetle iktidarın yurtdışından karapara, yurtiçinden de para basarak götürdüğü “AKP’nin Sihirli Ampülü” modelinin çok fazla ömrü yok.

İNŞAATÇILAR ÖLÜMÜNE OYNUYOR

Geçen hafta Sinpaş’ın patronlarından biri söyledi “Bankalar kredi vermiyor, müşteriye senetle ev satıyoruz. Bütün yük bizim üzerimizde, kamu bankaları devreye girsin bu yükü üstümüzden alsın” diye. Gerçekten de son 9 aydır bankaların verdiği krediyle alınan konutların sayısı sürekli düşerken, konut satışları artıyor. Bunun finansmanı ise kuşkusuz konut sektörünün kendi içinde kurduğu gölge bankacılık modelinde saklı. Tüketici aylık %1.2 düzeyindeki faizlerden konut kredisi almak istemiyor. İnşaat şirketleri ise bunun yerine neredeyse hiç faizsiz kendi finansman seçeneklerini gündeme getiriyor. Müşteriye verdikleri evi eski usül senetle satıyor. Evin üzerine ipotek koyuyor.  Şirket burada faiz almıyor ama dairenin fiyatına zam yapıyor. Böylece hem sattığı eski evlerin değeri yükseliyor, alıcılar memnun kalıyor, hem de yaptığı inşaatlara yeni müşteriler bulabiliyor. Model bir anlamda, Türkiye’de Jet Fadıl’ın da uyguladığı ünlü ‘Ponzi modeli’ni andırıyor, Titan Saadet Zinciri’ni hatırlatıyor. İnşaat firmaları yeni müşteri buldukça sorun yok. Ama satışlardaki en küçük bir sıkışma bu modeli uygulayan şirketleri vade uyumsuzluğu riski nedeniyle batıracaktır. Kaynak: Meydan
 
 
Güncelleme Tarihi: 02 Mayıs 2016, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER