KÜLTÜR SANAT EMEKÇİLERİ DERNEĞİ BASIN AÇIKLAMASI

Henüz 3 ay önce kurulan derneğimiz, tüzük amaçlarına uygun bir biçimde Ankara devlet Personel Başkanlığı önünde yaklaşık 100 kişinin katılımıyla bir basın açıklaması gerçekleştirmiştir. Kültür Sanat Emekçilerinin yaşadığı özlük ve istihdam sorunları ile kültür sanat politikaları ve uygulamalarına dikkat çekmek için yaptığımız basın açıklamasıdır.

KÜLTÜR SANAT EMEKÇİLERİ DERNEĞİ BASIN AÇIKLAMASI
Saygıdeğer basın emekçileri,Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve sendikaların değerli temsilcileri
(ASTAD) Anadolu Sanat Tarihçileri Derneği, Arkeolog İstihdam Platformu ve Sanat Tarihçisi İstihdam Platformu nun da düzenleyiciler arasında olduğu basın açıklaması etkinliğimizehoş geldiniz.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Özdeyişlerini referans alarak 16 Mayıs 2014 tarihinde kurulan Kültür Sanat emekçileri; Müzeciler, Arkeologlar, Sanat Tarihçiler, Restoratörler ve Görsel Sanatçılar Derneğimiz. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin kültür sanat politikaları ve uygulamalarına yön vermek, Türk halkının estetik algısının eğitilerek, duyarlılığının arttırılmasına katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yapmaktadır.
Derneğimiz, kültür- sanat konularında yaşanan sorunları gündeme getirmek ve çözümün bir tarafı olarak yasal ve demokratik haklarımız çerçevesinde, sesimizi kamuoyu ile paylaşmak için bu basın açıklamasını yapmak kararı almıştır.
Saygıdeğer katılımcılar;
Medeniyetler beşiği, insanlığın tarihi kadar eski bu kadim coğrafyada 10 binlerce yıllık insanlık medeniyetinin kültür mirası bulunmaktadır. Korunması gerekli bu kültür mirası gelecek kuşakların bizlere emanetidir.
Osmanlının son yıllarında tarihi eserler için bizzat padişahın söylediği "Memaliki Osmaniyede taş mı kalmamış, bırakın götürsünler" sözüyle koca Bergama Sunağı elimizden çıkmıştır. Bunu diyen zihniyet bile 1913 yılında, lise müfredatında toplam ders saatleri içerisinde %37 oranında estetik ve kültür sanat dersleri okuturken bu gün bu oran %4,7 lere düşmüş aynı şekilde halen tarih dersleri seçmeliler dahil haftada 14 saat okutulurken, din dersleri 28 saate çıkartılmıştır. Toplumun kültür sanat bilincinin geliştirilmesi ancak eğitimle mümkündür. Cumhuriyetin ilk yıllarında daha 1921 li yıllarda, kurtuluş savaşı verilmemişken, cephe savaşı devam ederken yapılan maarif kongrelerinde müzecilik, kültür ve sanat gündeme getirilerek hayati derecede önemi vurgulanmıştır.
Sağlıktan, adaletten ve benzeri ihtiyaçlardan geri bırakılmamış, önemsiz görülmemiştir.
Kurtuluş savaşı ile birlikte, aydınlanma mücadelesi, savaşı da aynı paralelde yürütülmüştür.
Oysa; bu gün Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki lise dengi okullarda geçmişte zorunlu derslerin arasında olup bu gün seçmeli olarak okutulan sanat tarihi dersi yok denecek kadar azdır. Halbuki Türkiye’deki yabancıların okullarında bu ders zorunlu okutulan dersler arasındadır. Az da olsa var olan sanat tarihi derslerine resim öğretmenleri girdiği için sanat tarihi öğretmeni norm kadrosu oluşmamaktadır. Tüm Türkiye deki sanat tarihi öğretmeni 100 civarında, Ankara’da yirmi kişi olup, 13 tanesi norm kadro fazlasıdır. Son yapılan 40 bin kişilik atamada 1 i açıktan olmak üzere 2 kadro ihdas edilmiştir. 800 bin öğretmen içinde 100 öğretmen ve 40 bin de bir atama…
Nasıl bir anlayışı yansıttığını kamuoyunun takdirine arz ediyoruz. Ve  diyoruz ki:
Oysa bu sorunla ilgili anlayış değişikliği ve basit bir düzenleme sorunu çözer…
Hakeza kültür ve Turizm bakanlığımızda bu gün; tescil edilmiş 13.000 e yakın arkeolojik ve kentsel sit alanları, 100.000 e yakın korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı 188 müze ve 135 düzenlenmiş örenyeri olmak üzere, ziyaret edilebilir 323 ünite, 3,5 milyonu a yakın eser, 30 milyona yakın ziyaretçi, bacasız sanayi dediğimiz kültür ve turizm gelirlerinden elde edilen . 300 Milyon TL gelir.
Ancak bütçeden en az payı alan bir bakanlık ve en az kadroyla yürütülen işler.
Ve Üniversitelerin 100 e yakın arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerine her yıl alınan 5 bin i aşkın öğrenci ve bunların yaklaşık her yıl 4 bin i mezun oluyor. Mezun olan 10 binlerce arkeolog, sanat tarihçisi, müzeci ve restoratör işini yapamamanın hayal kırıklığı ve hüsranıyla hayata atılıyor….
Umutsuz ve mutsuz bir yaşamla baş başa kalıyor.
Yöneticilerimiz açtıkları 100 lerce üniversiteyle övünüyor.
Maliye bakanımız “devlet her üniversite mezununa iş vermek zorunda değildir” diyor.
Soruyoruz…
Bu millet bu kadar zengin midir ki… ( Ulusal borcumuz 1 trilyon doları aşmış ) Bunca gencin nüfusun en üretken çağında enerjisi yok ediliyor. Üniversitede okuduğu sürece verilen kredilerle öğrenciler borçlandırılarak hayata borçlu, işsiz, umutsuz gelecek kaygısı had safhada, özgüvenden yoksun bir birey olarak atılıyor. Tabi ki bu durum halk çocukları için geçerli oluyor. Burjuva ve yönetici seçkin zevatın çocukları her halükarda yolunu buluyor…
Kültürüne ve kültür varlıklarına sahip çıkmayan bir zihniyet, aynı zamanda, alanımızdaki mesleklerin istihdamı konusunda da tutarlı bir politika üretememiştir. Kültür varlıklarının ortaya çıkarılması, korunması ve gelecek nesillere aktarılmasında aktif görev alacak olan müzeciler, arkeologlar, sanat tarihçiler ve restoratörler istihdam konusunda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Görsel sanatçılar ve kurumlarına getirilen kısıtlamalar ise özgür bir kültür sanat ortamına olan ihtiyacımızı bir kez daha gündeme getirmiştir.
Özgür ve bilimsel düşüncenin yuvası üniversitelerde bile yapılan uygulamalar artık tahammül edilemeyecek durumdadır. Örneğin Mardin Artuklu Üniversitesi Arkeoloji bölüm başkanı bir bilim insanı Güner COŞKUNSU Hocamız  bilimsellik ve çağdaşlık adına verdiği mücadelede haksızlığa uğramış. Görevden alınmış ve onun yerine arkeoloji bölüm başkanlığına bir tarihçi atanmıştır….
Kültür ve sanat politikalarına yön veren siz yöneticiler; kaçak kazılar, tarihî eser kaçakçılığı, yanlış restorasyonlar ve yetersiz kadro gibi sorunlardan rahatsız olmuyor musunuz?
Müzeciler, arkeolog, sanat tarihçiler ve restoratörler olarak öncelikle
Devlet Personel başkanlığına 2013 yılında gönderilen ve geri çevrilen, şu an Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı’nda onaya sunulan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 15.01.2014 tarihli ve10600 sayılı yazısı ile talep ettiği 234 sözleşmeli müze araştırmacısı alımının acilen onaylanmasını istiyoruz.
Keza 232 kadrolu arkeolog istihdamı ile ilgili vizenin bir an önce verilmesini de olmazsa olmazlarımız arasında görüyoruz… Tüm teknik elemanlar mühendisler gibi; arkeolog ve sanat tarihçilerin de 3600 ek göstergeye sahip olmalarını istiyoruz…
Şifahi görüşmelerimiz sonucunda Devlet Personel Başkanlığının sözleşmeli alımların yapılmadığı ve başbakan onayına bağlı olduğunu bildirmesine rağmen binlerce sözleşmeli alım yapıldığını görüyoruz. Sözleşmelilerin dışında diyanet, belediyeler ve benzeri kurumlara KPSS sız alınan on binlerce memurunda olduğu tüm kamuoyunun bilgisindedir.
190 sayılı genel kadro usulü hakkındaki kanunda Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışan “Sanat Tarihçisi” adlı bir unvan tanımı yoktur. Bizler, “Müze Araştırmacısı” olarak kabul edilmekteyiz. Dünyanın birçok ülkesinde saygın bir meslek olarak kabul edilen sanat tarihçiliği, başka kurumların yanı sıra müzelerde görev yapıyor da olsalar, müze araştırmacısı değil sanat tarihçisiolarak tanımlanmalıdırlar. Kültür ve Turizm Bakanlığının Devlet Personel Başkanlığı ile yazışarak ilgilenmesi ve sorunun çözülmesini istiyoruz.
Arkeolog ve sanat tarihçilerinin istihdam edilecekleri alanlar olarak; Milli Eğitimdeki Sanat Tarihi öğretmenliğinin yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzeler ve Belediyelere bağlı KUDEM’ler, İçişleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su işleri Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Arşivleri, Askeriye kısacası tüm kurumlarda istihdam imkânı yaratılabilir. Bu alanlardaki görevlendirmeler, sıradan bir atama olmaktan öte taşınır/taşınmaz kültür varlıklarının korunması için zorunlu bir durumdur.
Atamalardaki eşitsizliklerin giderilmesi yalnızca istihdam sorununu çözmeyecektir. İnsani gelişmişlik endeksi açısından bu gün Dünya ortalamasının gerisinde olan ülkemizde kültür ve sanat konusundaki bilimsel ve çağdaş uygulamalar bu ortalamanın yukarı çıkmasını sağlayacaktır. Ekonomik gelişmişlik açısından ne kadar ileri olursak olalım, kendi uygarlıklarımıza sahip çıkmıyorsak, tarihi eserlerimizi tanıtmak ve korumak için Arkeolog ve Sanat Tarihçilerini göreve davet etmiyorsak ülke olarak kör bir karanlığın içinde bocalamaya devam edeceğiz. Farklı dönem uygarlık eserlerini topraklarında barındıran ülkemiz ne yazık ki bu şansını değerlendiremiyor.
On yıllardır süren duyarsızlığın ortadan kalkması için devlet ve hükümet yetkililerini sorumluluğa, Arkeolog, Sanat Tarihçisi, müzeci, restoratör ve görsel sanatçıları ise birliğe, beraberliğe davet ediyoruz.
Bir kez daha madde madde ve sesimizi yükselterek kültür varlıklarımız, tarihi eserlerimiz, meslek onurumuz, işimiz, ekmeğimiz, aşımız maddi ve manevi özgürlüğümüz için haykırıyoruz…
Yöneticilere sesimizi duyurana kadar da haykıracağız.
Yaşasın hak arama ve özgürlük mücadelemiz.
Restorasyon bizim işimiz…
İşimizi kimseye vermeyiz…
Karanlığa inat.
Yaşasın sanat.
Direne direne atanacağız…
Kurtuluş yok tek başına…
Ya hep beraber
Ya hep beraber atanacağız…
 
   Hızır İNAN
   Kültür Sanat Emekçileri Derneği
  Genel Başkanı
Güncelleme Tarihi: 27 Eylül 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER