ÖĞRETMEN, KARİYERİNİ MAHKEMEDE YAPIYOR

Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği öğretmenler ile bakanlığı karşı karşıya getirdi.

ÖĞRETMEN, KARİYERİNİ MAHKEMEDE YAPIYOR
Öğretmen, kariyeri mahkemede yapıyor

 
Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği öğretmenler ile bakanlığı karşı karşıya getirdi. Her sene tekrarlanması gereken yükselme sınavı sadece bir defa yapılabildi. Öğretmenler ise haklarını mahkemelerde aramak zorunda kaldı.
 
 
  Millî  Eğitim  Bakanlığı’nın, öğretmenlerin mesleki  gelişimlerini  teşvik için 2005’te çıkardığı Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği’nin yalnızca bir sene uygulanması, binlerce öğretmeni mağdur etti. İlk sene uygulanan sistem sonraki yıllarda rafa kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi’nin yönetmelikteki bazı maddeleri iptal etmesi öğretmenleri hak arayışına yöneltti. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik şartını sağlayan çok sayıda öğretmen Millî Eğitim’den bekledikleri cevabı alamayınca yargı yoluna başvurdu.
Hüseyin Çelik’in millî eğitim bakanlığı döneminde büyük beklentilerle çıkarılan yönetmeliğe göre şartları sağlayan öğretmenler, sınavla uzman öğretmen ve başöğretmen unvanı alacaktı. Meslekte yedinci senesini dolduranlar uzman öğretmenlik, uzman öğretmenlikte 6 sene çalışanlar da başöğretmenlik sınavına girebilecekti. Sonuçlara, kıdemden,   sicilden,  bilimsel ve kültürel  etkinliklerden alınan puanlar  eklenerek  atamalar yapılacaktı. Sınavda başarılı olan ve ataması yapılan uzman öğretmenler 1, başöğretmenler 3 kademe ilerleme hakkı kazanacaktı. Bakanlık, öğretmenlerin akademik kariyer yapmasını teşvik için, alanında  ya da eğitim bilimlerinde yüksek lisans ve doktora yapanları sınavdan muaf tuttu. Fakat başöğretmen için yüzde 10, uzman öğretmen için yüzde 20 kontenjan sınırlaması getirdi. Yönetmelik, 2008’de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Yüksek Mahkeme, 18 Mart 2009 tarih ve 27173 sayılı kararında ‘Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği’nin bazı maddelerini iptal etti. Mahkeme, öğretmenler lehine bir karara imza atarak kontenjan sınırlamasını kaldırdı. Ayrıca  “Alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem… yönetmelikle düzenlenir.” ibaresini iptal etti. Yüksek Mahkeme’nin bu kararından sonra kariyer yapmış öğretmenler için 7 yıllık kıdem şartını düzenleyen madde de kendiliğinden hükümsüz kaldı. Mahkeme, iptal sebebiyle oluşan hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından (18 Mart 2010) itibaren yürürlüğe girmesini de karara bağladı. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı bu süre içerisinde gerekli yasal düzenlemeleri yapmadı. Unvan almak isteyen öğretmenler, Millî Eğitim’den taleplerine karşılık bulamayınca binlerce dava açıldı.
Davacılardan biri ‘uzman öğretmen’ olmak için çalmadık kapı bırakmayan Murat Taş. Sıralı olarak başvurduğu eğitim bürokrasisinden istediği sonucu alamayan Taş, mahkeme kararıyla unvanına kavuştu. Türkiye’de sistemli bir şekilde hak teslimi yapılmadığını öne süren Taş, “Maalesef hak verilmiyor, zorla almak durumunda kalıyorsunuz.” diyor. Sözü uzatmadan Murat Öğretmen’in hikâyesine kulak verelim. Taş, Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü’nü 1999’da bitirdi. Bir sene sonra çok sevdiği öğretmenlik mesleğine başladı. Fakülte eğitimiyle yetinmeyen idealist öğretmen, kendisini yetiştirmeyi kafasına koymuştu. Aynı üniversiteden 2003’te Tezli Yüksek Lisans derecesiyle mezun oldu. Fakat 7 yıllık kıdem şartından dolayı ‘uzman öğretmen’ olamadı. Anayasa Mahkemesi’nin öğretmenler lehine verdiği karar onun için umut oldu. Akademik kariyer yapmış ve şartları sağlayan pek çok meslektaşı gibi Murat Öğretmen de soluğu okul müdürlüğünde aldı. Fakat ne okuldan ne ilçe ne de il millî eğitimden olumlu cevap geldi. Kendisine adres olarak mahkeme gösterilince o da hakkını mahkemede aramaya karar verdi.  Murat Öğretmen, geçen sene İstanbul 8. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Bir senelik yargı sürecinin ardından mahkeme kendisini haklı buldu ve ‘uzman öğretmen’ yaptı. Fakat Murat Öğretmen mahkeme masrafı olan 660 TL’nin kendisine ödettirilmesine pek anlam verememiş.
Murat Taş, aynı okulda ve aynı şartlardaki iki arkadaşına mahkeme için önayak oldu. Ancak arkadaşlarının açtığı davanın neticesi onu hayli şaşırttı. Yaşananları kendisinden dinleyelim: “Mahkemeye başvurmayı hiç düşünmeyen iki arkadaşı ikna ettim. Onlardan biri İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nden tamamen olumlu sonuç aldı. Okul idaresine verdiği dilekçenin başvuru tarihi baz alınarak ‘uzman öğretmen’ yapıldı. Geçmiş ödemeleri yasal faiziyle birlikte aldı. Diğer arkadaşımın davası İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nde görüldü. 10. İdare, dilekçenin mahkemeye verilmesinden sonraki tarihi dikkate alarak karar verdi.” Murat Öğretmen bu üç farklı yorumu gördükten sonra hak arayışını temyize götürdü.  
Millî Eğitim ile mahkeme arasında kalan Murat Taş gibi mağdur öğretmenler mücadelelerinde sosyal medyayı da kullanıyor. Facebook aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Kendilerini sanal âlemde ‘eğitimin değersiz hazineleri’ olarak adlandırıyorlar. Birbirleriyle iletişimi bu ortamlarda sağlıyorlar. İstanbul’da bir lisede idarecilik yapan 15 senelik fizik öğretmeni Ali Yıldız da internetten okuduklarından etkilenerek kısa zaman önce dava açmış. Ali Öğretmen, 2005’te sınavdan iki ay sonra Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Fakat başvuru için işi biraz ağırdan alınca bu kez başka bir sorunla karşılaştı: “Nasıl olsa şartlarım tutuyor, seneye başvururum diye işi biraz ağırdan aldım. Tezi o sene yetiştiremedim. Fakat sonraki senelerde ilginç bir şekilde sınav yapılmadı. Bilseydim tezi daha önce de bitirebilirdim. Son çare olarak dava açtım. Neticesini bekleyeceğim.”
Mağdurlar sadece kariyerliler değil
Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği’nin mağdurları sadece lisansüstü öğrenim görenler değil. Yükselme sınavında 60 puan barajını aşarak başarılı sayılan öğretmenler de bu kervana katıldı. Onlardan biri 21 senelik tarih öğretmeni Mehmet Çevik. Çevik, yazılı sınavdan 78 gibi yüksek bir not aldı; fakat kontenjan engeline takıldı. Mehmet Öğretmen diğer arkadaşları gibi mahkeme yoluna gitmedi, bu ise farklı bir mağduriyete daha yol açtı. Yargı yoluna giden meslektaşları, geriye dönük olarak unvanlarını aldı. Mehmet Öğretmen’in geçmişe dönük hakları yandı. Bakanlığın takdir ettiği 8 Temmuz 2011’den geçerli olmak üzere uzman öğretmen unvanı aldı. Dertli öğretmen, “Bu haksızlık değil mi? Emsal karar var iken niye tüm ilgililere uygulanmıyor. İlla mahkemeye mi başvuralım?” diye yakınıyor.         
Kariyer Yönetmeliği genel olarak liyakat ve adalet ölçütleri dikkate alınarak hazırlanmış. Fakat örneklerde görüldüğü gibi uygulamanın süreklilik arz etmemesi ve plansız yürütülmesi pek çok sorunu beraberinde getirdi. Sınava girme şartlarını şimdilerde sağlayan kimya öğretmeni Ömer K. bu uygulamanın neden devam ettirilmediğini anlamakta güçlük çektiğini söylüyor. Ona göre, sınavın sonraki senelerde yapılmaması, şartları sağlayan diğer öğretmenler için haksızlık. Aslında 5204 sayılı yasa ve Öğretmen Kariyer Yönetmeliği’nde sınavların her yıl yapılacağı ve başvuruların kabul edileceği hükmü yer alıyor. Mağdurlar, yönetmeliğin Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçeleri göz önüne alınarak uygulanmasını talep ediyor. Gelinen noktada Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında oluşan boşluğun yargı içtihadıyla doldurulamayacağına, bu sebeple sadece sınavdan alınan nota göre başarı sıralaması yapılmasına hukuken imkân bulunmadığına karar verdi. Bu karar ise mevcut durumu daha da karmaşık hâle getireceğe benziyor.
 
20 Ekim 2013 / ABDULKERİM BEDİR AKSİYON DERGİSİ
Güncelleme Tarihi: 22 Ekim 2013, 00:00
YORUM EKLE
YORUMLAR
Yaşar Ünal
Yaşar Ünal - 10 yıl Önce

Danıştay'ın son kararı eşitlik ilkesine açıkça aykırı olup,bu kararın nasıl alınabildiğine akıl-sır erdirmek mümkün değildir.Çünkü şu anda doktorasını ya da Y.Lisans'ını bitirp mahkeme yoluyla haklarına kavuşan insanlar varken, aynı şartlara sahip insanların sonraki zamanlarda dava açtılar diye bu haklara kavuşmasının engellenmesi açık haksızlıktır.Ülkenin adalet sisteminin zaten her türlü tartışmaya konu olduğu bir dönemde,böyle haksız ve mantıksız bir karar alınması idarenin adalet mekanizması üzerinde gerçek bir baskısının sonucu olsa gerektir.Yapılacak şey gerek bireysel olarak gerekse sendikal olarak bu yanlış kararın düzeltilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmak olmalıdır.İnşallah Anayasa mahkemesi idarenin etkisi altında kalmadan aynı hakları varlık sebebine uygun olarak herkese tanıyacaktır. Haberin sonunda da değerlendirildiği gibi,Danıştay aldığı son kararla zaten içinden çıkılmaz bir görüntü sunan bu konuyu ne yazık ki çok daha karmaşık ve insanlara eziyet ve zarar verecek bir duruma sokmuştur.İnsanlara bizzat idare tarafından verilen hakların gene bizzat idare tarafından engellenmeye çalışılması,yargının da bu çelişik durumu idarenin lehine çevirmek noktasında katkıda bulunması ancak bizim ülkemizde görülebilecek tarzda uygulamalardır.Bütün bunlardan sonra insanların idareye karşı ne hissedeceği de apaçık ortadadır.Ayrıca şu ana kadar Danıştay'ın tüm kararlarının öğretmenler lehine verildiği unutulmamalı, şartlarda bir değişme olmadığı halde Danıştay'ın kararında yüzde yüz farklı bir değime olduğu unutulmamalıdır.Umarım karar kesinleşmeden fahiş haksızlıklara sebep olacak bu büyük yanlıştan dönülür.

SIRADAKİ HABER