MİLLİ EĞİTİM BAKANIM BU FERYADI DUYUN

Milli Eğitim Bakanı’nın değişimi ile Türkiye’de eğitime ve öğretmene duyulan güven bir anda yükseldi. Sayın Bakanımız her konuşmasında öğretmenlere duyduğu güveni ifade etmekte, öğretmenin güçlendirilmesi için yapılacak çalışmalara odaklandıklarını vurgulamaktadır. Öğretmenlere en büyük müjde başlıklı yazımdan sonra bana ulaşan öğretmenlerin ifade ettikleri sorunlar, tahminlerin ötesinde büyük bir feryadı gözler önüne sermektedir. Bir kadın öğretmenimiz yaşadıklarını şöyle ifade ediyor. 20 yıllık öğretmenim, farklı düşüncelere sahip yöneticiler ile çok çalıştım hayatımda ilk defa bu kadar yıprandığım, aşağılandığım, kendimi değersiz hissettiğim bir dönem yaşamadım. Okul müdürüm ve müdür yardımcılarım her fırsatta benimle uğraşarak duygusal baskı yapıyorlar. Geçen yıl çok ciddi problemler yaşadım, evimde ve ailemde de huzurum kaçmaya başladı. Hayat dolu, neşeli bir öğretmen iken, somurtkan, okula gitmek istemeyen, hayattan soğuyan bir öğretmene dönüştüm (Bana ifade ettiği sorunları bundan çok daha fazla ve ciddi ama sorumluluk gereği bunları ifade etmemeyi tercih ediyorum). Öğretmenimiz öyle içli ve ağlayarak, kendini ifade ediyor ki dinlerken yüreğim dağlandı. En son yaşadığı olay, öğlenci olan öğretmenimiz sabahtan okuluna geliyor, zümresi olan öğretmen ile öğretmenler odasında çalışıyor. Bu arada müdür yardımcısı öğretmenler odasına geliyor. Hocam siz öğlencisiniz, bu saatte okulda bulunmamanız gerekiyor diyor. Hoca hanım çalışıyoruz deyince, toplantı yapacağınızı daha önce bildirmeniz gerekiyordu, şimdi okulu hemen terkedin diyor. Hoca hanım ağlaya ağlaya okulu terk ediyor. Bu tavrın basitliği ve yönetici yaklaşımının yanlışlığı, öğretmenimizin yaşadığı sorunların daha ne kadar derine gittiğini görmemiz için yeterlidir. İkinci anlattığı olay ise, sendikası yöneticiden farklı olan öğretmenin yaşadığı durumu anlamamıza yardımcı olabilir. Geçen yıl hoca hanımın velileri ile tek tek görüşen müdür, öğretmenin açıklarını aramaya gayret ediyor, öğretmen hakkında velilerden bazılarına dilekçe yazdırıyor. Bu dilekçeleri işleme koymak yerine öğretmene tehdit için kullanıyor. Hakkınızda şikayetler var, size soruşturma açabilirim ama açmıyorum, ben öğretmenimi korurum diyor. Buna benzer tutumu yapan okul müdürlerini başka yerlerde de görüyoruz. Bu müdür dilekçeyi alıp işleme koymadığı için bir suç işliyor. Bu dilekçeleri tehdit unsuru olarak kullandığı için başka bir suç işliyor. Öğretmenimize şikayette bulunun, hukuk yanınızda dediğimde ise, hayır şikayet edemem, kimse bana sahip çıkmaz, haklı olsam da bunlar sendikası ve iktidara yakınlığı dolayısıyla çok güçlüler. Birbirini korurlar. Olan yine bana olur. Lanet olsun bu düzene diyerek, hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyor. Sayın Bakanım artık bu FERYADI duyun. Sizi bir umut olarak gören öğretmenlerin beklentileri büyük. Bu beklentileri karşılamak için acilen harekete geçmezseniz, umutlar azalacaktır. Biliyorum, birçok çalışma yapacaksınız, biliyorum bu sorunların tamamını çözeceksiniz. Ancak eylül ayı geçti. Okullarda sorunlar azalmıyor. Her yerde Ziya Hoca artık icraata başlasın deniyor. Ekim ayında öğretmenlerin yüzünü güldürün. İlk icraat olarak, il, ilçe milli eğitim yöneticilerinden başarısız olanları, sendika vs bağlantıları ile haklıları değil de haksızlık yapan güçlüleri koruyanları hemen görevden alın. Bununla birlikte, okullarda öğretmenlere bir anket yapın, yöneticileri hakkında fikirlerini beyan etsinler. Göreceksiniz, münferit bir iki öğretmen değil, yüzbinlerce öğretmen duygusal baskı altında kalmaktadır. Bu baskıyı ortadan kaldırmak için idari çözüm üretmenin yanında öğretmene psiko-sosyal destek sunabilecek bir çözümün üretilmesi gerekmektedir. Haydi artık Sayın Bakanım harekete geçin.

YORUM EKLE