DOĞU KARADENİZ'DE RUM SOYKIRIMI OLDU MU?

Bu yazımda sizlere siyasi literatüre “Pontus Soykırımı” olarak geçen mesele hakkında bilgi vermek istiyorum. Türk tarihçileri Pontus ismini çok fazla kullanmak istemez. Zira bu Yunanlıların Doğu Karadeniz bölgesini ifade etmek için dünya literatürüne soktuğu bir ifadedir. Geçmişte biz de bazı yazılarımızda kullanmış olmakla birlikte biz bu tarz kavramlar yerine o coğrafyaya kendi verdiğimiz isimleri kullanmalıyız. Aynı isimleri kullanmaya devam ederek aslında dolaylı olarak onların faaliyetlerine destek olmaktayız. Zira Anadolu’daki Türk varlığını bugün bile kabul edemeyen çevreler hala ısrarla daha önceki yer isimlerini kullanmayı sürdürmektedir. İç Anadolu’ya Kapadokya, İstanbul’a Constantinopolis, İzmir’e Smyrna, Trabzon’a Trapezus, Doğu Karadeniz bölgesine Pontus demeleri gibi. Bu isimler yerine yaklaşık bin yıldır onlara verdiğimiz adları kullanmak tarihi ve kültürel dokumuza daha uygundur.

Türkiye ve Yunanistan iki komşu devlet olmakla birlikte aralarında pek çok tarihi ihtilafı bulunan iki ülkedir. Bunlardan ilk akla gelenler Kıbrıs, Ege kıta sahanlığı, Batı Trakya Türklerinin hakları gibi meselelerdir. Ancak 20. yüzyıl başlarında Doğu Karadeniz bölgesinde yaşanan gelişmeler de Yunanistan tarafından Türkiye ve Türklük aleyhinde kullanılmaktadır. Yunan Parlamentosunda 24 Şubat 1994’te alınan karardan beri Türkler, Doğu Karadeniz bölgesinde Rumlara soykırım yapmakla suçlanmaktadır. Her 19 Mayıs’ta yani bizim Milli Mücadeleyi başlattığımız bayram günümüzü onlar soykırım günü ilan ederek matem tarihi yapmıştır. Yunanlıların bu soykırım iddialarının temelinde 20. yüzyılın başında Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumların, çeteciler ve Türk ordusu tarafından soykırıma tâbi tutulduğu görüşü vardır. Dünyaya sunulan tarih anlayışına göre masum Rum ahali Türk hücumları sonucu katledilmiş, ardından da sürgüne uğramıştı. Uluslararası kamuoyu 20. yüzyılın başında da bugün de aynı propagandaya maruz kalmaktadır.

Tarihçiler bir meseleyi izah ederken olayların sebebini, gelişimini ve sonuçlarını, yer, zaman ve olaylara karışanlarla birlikte anlatırlar. Bunlardan herhangi biri ihmal edilirse olay tüm yönleriyle anlatılmamış olur. Tarihçilik mantığıyla 20. yüzyıl başlarında Karadeniz bölgesinde yaşanan kargaşaya bakıldığında gelişmeler şu şekilde seyretmiştir: Sebep: Bağımsızlık isteyen Rumların çevredeki Türk köylerine saldırması. Gelişme: Rumlar eli silah tutanları cephede olan Türk ahaliye karşı ciddi bir direnişle karşılaşmadan saldırmaya başladı. Çağşur ve Kuşca köylerinde bir günde 367 kişiyi acımasızca öldürmeleri örneğinde olduğu gibi büyük katliamlar yaptılar. Ahali tek başına kendini savunamaz durumda olduğu için çaresiz bir haldeydi. Sonuç: Önce Giresun’dan gelen Topal Osman Ağa ve adamları Rum çetecilere müdahale etti. Ardından TBMM’nin yolladığı ordular 6 Şubat 1923’te isyanı bastırdı. İsyana karışanlar sürgün edildi suçsuz olanlar yerinde kaldı. Ancak artık onların da Türklerle bir arada yaşama ihtimali kalmamıştı. Bu durumun farkında olan Yunanistan’ın talebiyle Lozan görüşmeleri sırasında mübadele gündeme geldi. Tarafların uzlaşması ile İstanbul dışındaki Rum Ortodokslar Yunanistan’a, Batı Trakya dışındaki Müslümanlar da Anadolu’ya göç ettirildi.

Tarihi seyri bu şekilde gelişen olaylar zincirine bakıldığında Doğu Karadeniz bölgesindeki çatışmaların temelinde Rumların Türklere saldırması olduğu açıktır. Türkler mazlum ve mağdur durumdadır. Topal Osman imdadına yetişene kadar soykırıma maruz kalmışlardır. Nureddin Paşa komutasındaki birlikler müdahale edene kadar katliama maruz kalan sivil halk, Türklerdir. Olaylar sırasında ölen sivillerin büyük kısmı Türklerdir. İsyana karışanların uğradığı ceza yer değiştirmedir ve yaptıklarının karşılığı olarak en hafif cezadır. Ankara hükümeti isyanı bastırdıktan sonra oradaki Rumları imha etme ya da toptan sürgün etme yoluna gitmemiş sadece isyana karışanları bölgeden uzaklaştırmıştır. Bundan daha hafif bir ceza savaş literatüründe yoktur. Karşılıklı çatışmanın olduğu her yerde ölüm, sürgünün olduğu her yerde acı vardır. Ancak Karadeniz bölgesinde yaşananların sorumlusu Rum ayrılıkçılardır. Ayrılıkçıların yaptıklarına karşı bölgedeki Rum/Ortodoks kitle toptan ve orantısız bir biçimde cezalandırılmamıştır. Sonuçta bölgede kalan Rumlar uluslararası gözlemcilerin nezaretinde bölgeden ayrılmıştır.

Yunanistan, 20. yüzyılın başlarında yaşanan bu olaylar sırasında 353.000 Rum’un Türkler tarafından soykırıma tabi tutulduğunu iddia etmektedir. O dönemde bölgede bu kadar Rum’un yaşadığını bir tek Fener Rum Patrikhanesi iddia etmektedir. Başka hiçbir kaynakta bunu teyit eden bir bilgi yoktur. Genel olarak bölgede 200.000 civarında Rum’un yaşadığı kayda geçmiştir. Hal böyle olunca rakamlarda büyük bir abartı olduğu açıktır. Diğer yandan sadece mübadele ile giden 182.169 kişi vardır. Aynı şekilde soykırım suçlamasının da çok yersiz olduğu hatta tarihi gerçekleri tam tersine çevirdiği açıktır. Ancak Yunan lobisi bu iddialarını dünyaya kabul ettirebilmek için o kadar iyi çalışmıştır ki dünya çapında kurdukları 200 civarında dernek ile bunu milli bir mesele haline getirmiş, bugün ABD’nin New Jersey ve Güney Caroline eyaleti senatoları, Avustralya ve Kanada’nın bir kısmı Rumların Soykırıma uğradığını kabul etmiştir. Dünyada Türk ve İslam karşıtlığının yükseldiği ülkelerdeki ortamı iyi değerlendiren Yunanlılar, Ermeni soykırımını tanıyan ülkelerde faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Ermeniler gibi kendilerinin ve Süryanilerin de soykırıma maruz kaldığını ileri sürerek destek bulmayı umdukları tabanı genişletmeye çalışmaktadırlar. Bu mesele Yunanlılar için öylesine önem kazanmıştır ki herhangi bir engelle karşılaşmadan 2019’da yani sözde soykırımın yüzüncü yılında amaçlarına ulaşmayı hedeflemişlerdir. Yunanistan eğitim bakanı Nikos Filis’in, Pontus soykırımı olmamıştır dediği için linç edilmeye kalkılması Yunanlıların bu konudaki bağnazlıklarına çok çarpıcı bir örnektir.

Yunanistan Türkiye ve Türklük aleyhinde bu faaliyetleri yaparken bizim cephede konu ile ilgili olarak herhangi bir hassasiyet oluşmamıştır. Bugün bile hem devlet kurumları nezdinde hem de kamuoyunda Yunanistan’ın bu iddiaları milli mesele olarak algılanmamaktadır. Karadeniz’de Rumların soykırıma tabi tutulduğu iddialarının ne olduğu, tarihi değeri ya da 2019’da ülkemizin karşısına neler getirileceği Türkiye gündeminde yer bulmamıştır. Bir kaç kurumun yaptığı çalışmalar ise geniş kitlelere ulaşamamıştır. Yaklaşık çeyrek asırdır bizim kurtuluş savaşımızın başlangıcı olan 19 Mayıs’ı Pontus soykırımı günü olarak matem günü ilan eden Yunanlılar, seneye 19 Mayıs’ta bayram yapacak gibi gözükmektedir. Zira büyük faaliyet gösterdikleri Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda gibi ülkeler bizi bu kez de Rumlara soykırım yapmakla itham etmeye hazırlanıyor. Biz bu faaliyetlere karşı o kadar tepkisiz kaldık ki kendimizi anlatma imkânı bile bulamadan yeni bir iftira ile daha karalanmaya mahkûm olacağız.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mustafa GÜRGÜR
Mustafa GÜRGÜR - 4 yıl Önce

"Sükût ikrardan gelir..." diye bir öz deyişiyişimiz vardır. Her söylenene sessiz, her atılan çamura seyirci kalırsak bundan cesaret alan bir takım art niyetliler, bu iftiraları kabûl ettiğimizi var sayarak alan genişletmeye kalkışmaktadır.
Bunlara fırsat verilmemesi, mutlaka önünün kesilmesi gerekmekir.