4(0)+4(0)+4 : EĞİTİM KANUNU MASALI

Kamudan.com yazarı aynı zamanda Eğitim Yönetimi ve Planlama Bilim Uzmanı Mehmet ARSLAN 4+4+4 Eğitim Kanununu inceledi. Eksiklikleri yanlışlıkları tespit etti.

4(0)+4(0)+4 : EĞİTİM KANUNU MASALI

 Bir önceki yazımızda Kabul edilen birinci maddenin birinci şıkını bitirdiğimizi zannederken bitiremediğinizi MEB  2012 / 20 Sayılı Genelgesiyle anladık.
    
 Genelgede “ İlgi Kanun ile zorunlu eğitim süresi 8 Yıldan 12 Yıla çıkarılmış ve bazı yeni uygulamalar gündeme gelmiştir. Yeni uygulamaların daha etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla söz konusu Kanunla getirilen düzenlemelerle ilgili olarak açıklamaların yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur”.denmektedir.
 Hemen soralım. Kanunu hazırlıklarını yaptıktan sonra Bakanlar kurulu ve  meclise sunacak hangi bakanlıktır dersek, cevabınız hemen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin  iki milli bakanlığından birisi olan Milli Eğitim Bakanlığının adını vereceksiniz. Peki o zaman 11.04. 2012 Tarih ve 28261 Sayılı Resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe girmesinin üzerinden daha bir ay geçmeden 09.05.2012 Tarihinde 2012 / 20 Sayılı Genelgeyi yayınlayan da Milli Eğitim Bakanlığıdır. Ne diyor Bakanlık  “Yeni uygulamaların daha etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla söz konusu Kanunla getirilen düzenlemelerle ilgili olarak açıklamaların yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur”.diyor. Neden ihtiyaç duyulmuştur? Çünkü ilgili kanun acele hazırlanmış ve ciddi dayanaktan yoksun olarak hazırlanmıştır. Ayrıca üzerinde ciddi araştırma yapılmadan alelacele çıkarılan bir kanundur. Herhalde Atalarımızın “Kervan yolda dizilir” sözüyle hareketle biz kanunu çıkartalım sonra olacak aksaklıklara göre hareket ederiz diye mi düşünüldü? Alelacele yapılan  işlerdeki olumsuzluklara  en iyi örneğimiz Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Bakanlık yaptığı dönemde 6 yılı geçen süre içerisinde yandaş bildiklerini kayırmak için  aceleyle  çıkarttığı birçok yönetici atama yönetmeliklerine payanda olarak bir çok genelge ve açıklamalar yayınlamak zorunda kalmıştır. Bütün atamaları kendi ifadesiyle “otomatik pilota bağladıktan sonra” o otomatik çok hızlı çalıştığından dolayı pilotun rüzgarı kendini bakanlık dışına kadar savurmuştur. Gidene değil de hale bakalım.
 Kanunun 1. Maddesinde “Mecburi İlköğretim çağı 6-13 Yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 Yaşını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 Yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter” denmektedir. 09. Mayıs 2012 tarihinde yayınlanmış MEB  2012 / 20 Sayılı genelgede “ 2012 – 2013 Eğitim ve öğretim yılı için, 30 Eylül  2012 tarihi itibariyle 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e- okul sistemi üzerinden merkezi olarak yapılacaktır”denmektedir. Okul müdürleri kanunu mu baz alacak yoksa genelgeyi baz alacak?
 Genelgenin bir başka şıkkında “ 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamı sağlanacaktır. Diğer öğrenciler okul öncesi eğitime yönlendirilecektir” denmektedir. Çocuğun gelişimini kim nasıl,ne şekilde,nerde ve hangi gelişimini ölçecektir? Bunun bir standardı var mıdır? Milli Eğitim Teşkilatında bu ölçme işlemleri Rehberlik Araştırma Merkezlerinde kısmen yapılabilmektedir. Bu durumun vicdani ve mesleki sorumluluğunu kim nasıl neye göre alacak buda bilinmemektedir. Bunun yanında kayız zamanlarında ilköğretim kurumlarındaki yöneticiler eğer sınıf öğretmeni değil de branş öğretmeniyse bu ölçmede yanlışlık daha da fazla olacaktır. Eğitimin önemini tam olarak anlayamayan veli 60 Aylığı dolduran çocuğu ille de okula vermek isterse okul idaresi nasıl yol takip edecek bu da tam net belli değildir. Evde bir çok çocuğu olan anne 60 aylık olan çocuğundan kurtulmak ve biraz olsun rahatlamak niyetiyle çocuğunu 1.sınıfa yazdırtmak isterse takip edilecek bir yolda gösterilmemiştir.
Genelgenin bir başka şıkkında “48- 60 Ay arası çocuklar için 2013 yılı sonuna kadar belirlenmiş olan yüzde yüz okullaşma hedefine devam edecektir “denmektedir. Bu konuda sınıfta kalınmıştır. Çünkü 32 İlde uygulanan ve mecburi hale getirilen okul öncesi eğitimi(ana sınıfı) mecburi olmaktan çıkarılmıştır. Ta Atatürk zamanından beri ve Anayasamızda ve bir çok kanunlarımızda “İlköğretim(temel eğitim)”parasız ve mecburidir denmesine ve cezayı müeyyide uygulanma yoluna gidilmesin  rağmen İstanbul’umuz da dahi okuma yazma bilmeyen bir hayli vatandaşımız mevcuttur.  Okul öncesini (ana sınıflarını) mecburi olmaktan çıkartarak yüzde yüz okul öncesi oranına erişilmesi mümkün değildir.

İlgili Genelgenin bir başka şıkkında ise “SBS Sınavı sonuçlarına  göre öğrenci alan ortaöğretim kurumlarından herhangi birine yarleşemeyen öğrenciler ile bu sınava katılmayan öğrencilerin tamamının tercihleri doğrultusunda ortaöğretim kurumlarına kayıt yapmaları sağlanacaktır” denmektedir. Türkiye gerçeğinden bi haber olan bu sözü inceleyelim. Önceki yılda Anadolu Liseleri ve Anadolu meslek liselerinin durumunu anladık. Anadolu Liseleri ve Anadolu meslek liselerinden başka düz liselerin çoğuna yakınında yer yokluğundan dolayı  kaç öğrencinin  geri çevirdiğinden kimin haberi var? Kaç öğrenci velisi çocuğunu düz liseye veya meslek lisesine yazdırabilmek için kimleri nasıl ve ne şekilde araya koymuşlardır? Birçok öğrenci kabiliyeti olmadığı ve hiç istemediği  halde sırf kontenjan yalnızca o bölümlerde olduğundan dolayı istemediği bölümlere kayıt yaptırmak zorunda kalmıştır. İstemediği bölüme kayıt yaptırdığı için bir çok öğrencinin başarısız olduğu ve ya okulu bıraktığını hangi yetkili biliyor?   Bu olumsuzluklar  ortaöğretimin mecburi olmadığı biz süreçte olduğuna göre ortaöğretimin mecburi olduğu bir süreçte durumun çok daha vahim olacağı aşikardır.Orta öğretimin mecburi olmadığı bir zamanda  gelen kayıt taleplerini karşılamak için bir çok bilgisayar sınıfları, laboratuarlar, atölyeler, idari odalar, hatta koridorlar duvar örülerek sınıflar oluşturulduğu gerçeğini neden saklayalım. Bir çok yerlerde barakalar oluşturularak sınıf yapılmıştır.Ayrıca bir çok orta öğretim kurumlarında sınıf mevcutları ders yapılamayacak kadar kalabalıklaşmıştır.
Türkiye gerçeğini görelim. Gördüğümüz gerçekler doğrultusunda  kanunları ve diğer mevzuatları çıkartalım.... Yapılan işler bütün Milleti kucaklasın.  Buradan yetkililere sesleniyoruz. Bir işe başlamadan önce " Kırk kere ölç; bir kere biç" atasözünü  sakın unutmayın lütfen. Öyle olursa bizde yeni genelgeler  eklemeden yapıcı eleştirilerimizi bitirelim.

Güncelleme Tarihi: 17 Mayıs 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER