AİLEDE DÜRÜSTLÜK EĞİTİMİ

AİLEDE DÜRÜSTLÜK EĞİTİMİ
        Dürüstlük; bireyin söz, davranışlarında ve yaşayışında tutarlılığı, samimi olmayı, açık ve anlaşılır olmayı gerektiren bir durumdur. Diğer bir anlamda; yalan, hile, düzenbazlık, riya gibi kavramlardan uzak olmanın ta kendisidir. Dürüst olmak ise; doğruluğu kendine rota edinmek ve o yoldan şaşmamak için gayret göstermektir.
       Bugünkü yazımızda; çocuğun hayatı tanımaya başladığı ailede dürüstlük eğitimi üzerinde duracağız. Peki, dürüstlük davranışını kazandırmak için neler yapabiliriz?
        Çocuklarımıza yaptıkları veya yapacakları davranışlarda güven duyup, onların dürüst olduklarına olan inancımızı göstermemiz gerekir. “Sen yapabilirsin ve yaptığında da doğrusunu yaparsın” görüntüsünü söylemlerimize, beden dilimize yansıtmamız gerekir. 
       Yaptıkları işi çabuk tamamlamaları için baskı kurmamalı normal seyrinde yol gösteren olmalıyız. Baskı ve acelecilik çocukların hata yapmalarını, yapacakları işleri üstün körü veya hile yöntemi ile tamamlamasını sağlayabilir. Bu durum çocukta işin hilelerini öğrenme ortamı oluşturacağından, kısa vadede kar gibi gözükse de, farkında olmadan dürüstlük ilkesinden uzaklaştırıyor olabiliriz.
       İnsan doğası gereği, isteyerek veya istem dışı hata yapacaktır. Çocuklarımızın kusurlarını sık sık yüzüne vurmamalıyız. Çünkü sürekli söylendiğinde o davranışın kendisinde olduğunu kabullenip, birileri tarafından biliniyor olması da o davranışı sürdüreceği veya içine kapanık özgüvenden yoksun bir birey olarak yetişeceği anlamına gelmektedir.
        İnsana kalabilecek en önemli mirasın dürüstlük düsturundan hareketle, dürüstlüğün insan için, insanlık için bir gereksinim olduğunu ona hissettirmeliyiz. Bu davranışı kazandırmada kısa ve özlü sözleri konuşmalarımızın aralarına serpiştirmeliyiz. Hikâyeler okunup, masallar anlatılıp, uygun filmler seyrettirilerek o davranışın kazandırmada amaca ulaşma adımlarından birini atmış oluruz.
       Çocuklarımızı iyi tanımalı, seviyesini, ilgi alanlarını çok iyi bilmeli onlara görev verirken verilen zaman dilimini, ortamı göz önünde bulundurmalıyız. On kiloyu tartacak tartıya on beş kilogram yük yüklerseniz o tartı onu kaldırmaz. Çocukta öyledir. Çocuğun yapabileceğinden fazla işi veya görevi ona verdiğinizde o görevi yapamaz. Bu durum onun kendine olan güveni kaybetmesine yol açabileceği gibi, işi yapma adına hileli yöntemler geliştirebileceğine de zemin hazırlayacaktır. Yalan söyleme gibi bir davranışı da farkında olmadan kazandırmış olabiliriz.
       “Sen yaparsın, senden beklenir, olmasa şaşardım, sus konuşma, yapacağın belliydi, şimdi vakti mi? vb.” sözlerle çocuğun gerçeği anlatmasını engeller isek çocuğun kendini değersiz olarak algılamasını sağlayacak, kendisine olan bu önyargılı yaklaşım karşısında sessiz kalmalarına zemin oluşturmuş olacağız. Bu sessizlik onun suçu kabullenmesi ya da bir daha bizlerle paylaşımda bulunmasını engelleyecektir. Çocuklarımıza kendilerini ifade edebilme imkânı tanımalıyız.
       Çocukların işledikleri suçtan dolayı, aşırı tepkiden, öfkeden ve kırıcı olmaktan kaçınmalıyız. Gösterilen bu reaksiyon çocuğun sizlerle paylaşımda bulunmasını engelleyecektir. Çocuklarda oluşacak; baba ve anneye karşı duyarlarsa benim için hiç de iyi olmaz düşüncesi ve korkusu çocuklarda psikolojik sorunlara, içe kapanmalara, yanlış arkadaşlar edinmeye ve hatta birçok örneğini duyduğumuz, evden kaçma ya da kendine zarar verme gibi daha vahim sonuçlar doğurabilir. Unutmayalım öfkenin, kızmanın ve cezalandırmanın da bir ölçüsü olmalıdır.
      Çocuklarımıza toplumda yaşamın kurallarını, insani sorumluluk ve görevleri anlatmalıyız. Onlara başkalarının mutluluğunda mutluluk duymalarını, eza ve cefa çeken insanlar için üzüntü duymalarını yani empati alışkanlığını kazandırmalıyız. Bu durum onların gerçekleri daha iyi görmelerini ve merhamet duygularının gelişmesini sağlayacak, olaylara daha dürüst yaklaşacaktır.
      İnsanların yönelimleri ilgi ve ihtiyacına göredir. Çocuklarımıza dürüst olmanın kendisi için bir gereksinim olduğunu hissettirmeliyiz. Güven duyulan bir insan olmanın kazanımlarından bahsedilerek, dürüst olmamanın esasında kendini aldatmak olduğunu onlara hatırlatmalıyız. Bu davranışı kazandırmada; “Birisi seni aldatsa ne düşünürsün?” sorusunu sorarak, daha iyi anlamalarını sağlamış oluruz.
      Çocuklara dürüstlük davranışını kazandırmada en önemli unsurun anne, baba ve aile bireylerinin rol-model olmalarında gizli olduğunu unutmamak gerekir. Davranışlarımızın söylemlerimizden daha da çok etki uyandırdığı unutmamalı; özellikle davranış ve söylemin tutarlı olması halinde çocuklarımızda bu davranışı kazandırmada hedefimize daha kolay ulaşacağımızı aklımızdan çıkarmamalıyız.
      Ebeveynler çocuklarının gelecekte dürüst, güven dolu bir birey olacağına olan inancını asla kaybetmemeli, bu düşüncelerini onlara hissettirmelidir.
     Unutmayalım; eğitim uzun süreli emek isteyen bir uğraşıdır. Bu uğraşının sonucu dürüst bir evlat yetiştirmenin haklı mutluluğudur.  
 
 
                                                                                                                 İbrahim KILIÇ
                                                                                                       UETİKDER Genel Başkanı
Güncelleme Tarihi: 02 Mart 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER