Liselere Yeni Eğitim Modelinin İlk Sınavı 2024 Yılında Yapılacak

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Borusan Asım Kocabıyık Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Konferans Salonunda yapılan "Lisede ne yaptık?" temalı Ortaöğretim Tasarım Tanıtım Toplantısında, bugünün çok özel olduğunu, çünkü 2035'lerde iş hayatına atılacak gençlerin alması gereken eğitimle ilgili bir çalışmayı paylaştıklarını söyledi.

Liselere Yeni Eğitim Modelinin İlk Sınavı 2024 Yılında Yapılacak

Bunu çok önemsediklerini belirten Selçuk, "Ortaöğretim tasarımıyla ilgili çalışmayı sadece bir ders çizelgesi olarak görmek elbette mümkün değil.

Bu Türkiye'nin bir gelecek projesi, bir ekonomi projesi, bir sosyal hayat projesi. Türkiye'nin dünyada, bu topraklarda, bu coğrafyada onuruyla haysiyetiyle dimdik ayakta durabilmesinin bir eğitimsel projesi.

Selçuk, 2023 eğitim vizyonu Türkiye'nin eğitim sistemin tamamını, bütün alt sistemleri ve birleşenleriyle beraber ele alındığı bir vizyon planı olduğuna dikkati çekti.

Bu planın her bir alt sisteminin ve bileşeninin birbiriyle ilişkili ve bütünleşik olarak ele alındığını dile getiren Selçuk, şunları söyledi:

Ortaöğretim tasarımından söz ettiğimizde, okul profili değerlendirme, tasarım beceri atölyeleri, e-portfolyo, e-rehberlik ve benzeri birçok proje, mesleki eğitimde yaptığımız birçok proje aslında bu vizyonun parçaları.

Bu parçaların da her birisinin birbiriyle bir bağlantısı var. Yani birbirini tamamlayıcı etkiye sahipler. Bu çok önemli. Bu çerçevede de başka önemli husus şu, yaptığımız bütün projelerin fizibilitesinin olması ve bütün ortaya çıkacak olan değerlerin ne şekilde çıkacağı, hangi ay, hangi sene nelerin yapılacağı ve bir belirsizlik ortamı olmaksızın, ülkemizin eğitim sistemi hakkında bir görüş ortaya koyma imkanımız var.

Bu durum bizi büyük ölçüde rahatlatıyor. Şundan dolayı, biz bu sistemi kurarken ekip arkadaşlarımızla beraber şöyle bir karara da varmıştık. Eğitim sisteminde, sistemlerin birbiriyle bağlantısını dikkate almadan asla herhangi bir değişiklik yapılamayacak ve bu değişikliklerin zamanı, zemini, yeri özellikle dikkate alınacak.

Sürekli ifade etmeye çalıştığımız bir konu var. Diyoruz ki biz acele etmiyoruz. Çünkü acele edersek mevcut çözümlerimiz, bir sonraki problemlerimiz olur. Bundan dolayı eğer kendi iş ve işlemlerimizi yürütürken, acele edersek, bilimsel metot ve teknikleri, fizibilite raporlarını dikkate almaksızın, 'Şöyle yapsak iyi olur, böyle yapsak kötü olur' gibi bir genellemeyle yola çıkarsak elbette bir takım sıkıntılarımız olacak.

Bilimsel metotlarla 'neyi, nasıl yapabilirizin' peşindeyiz

Çalışmalarını yaparken, önemsedikleri birçok konu olduğunu ifade eden Selçuk, öğretmen eğitimine çok büyük yatırım yaptıklarını, çünkü böyle bir sistemi ortaya koyabilmenin öğretmene bağlı olduğunu, eğer öğretmen eğitimi hakkıyla yapılmazsa böyle bir sistemi sürdürmenin çok mümkün olmadığını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, birkaç yıl süren öğretmen eğitimlerinden söz ettiklerini dile getirerek, "Sınıfta öğretmen arkadaşlarımızı güçlendirmeden yine bu tasarımın işlemesi, hayata geçmesi mümkün değil.

Bunun için de bir takım çalışmalar var. Önümüzdeki haftalarda, aylarda bunları da paylaşmamız söz konusu. Biz bu tasarımı yaparken, katılımı çok önemsedik. Çünkü bu tek başına bir akademik tasarım değil.

Çünkü bu sadece deneyimlere bağlı bir tasarım değil. Çünkü bu sadece kişisel bir bakış açısına sahip bir tasarım değil. Yüzlerce öğrencimizin, öğretmenimizin, okul yöneticimizin ve akademisyenlerin, dünyadaki baka lobi uzmanlarının, uluslararası bir takım uzmanların desteğiyle, bütün bunları birleştirerek, çok yüksek bir katılımla bir yere varmaya çalıştık.

Çünkü sadece benim kişisel deneyimlerin ve arkadaşlarımın tecrübeleri yetmez bu işe. Toplumun paydaşlarının tamamının görüşlerinin dikkate aldığı bir bakış açısına ihtiyacımız var. Biz bir deneme tahtasıyla ilgilenmiyoruz. Bilimsel metotlarla, tekniklerle 'neyi, nasıl yapabilirizin' peşinde bulunuyoruz.

Zamanın ruhunun kendilerinden başka bir şey yapmalarını istediğini anlatan Selçuk, bugün ilkokula başlayan çocukların 2040'lara doğru iş hayatına atılacaklarını, 2040'lara bu çocukları hazırlamaları gerektiğinin altını çizdi.

Çocuklarımız için bir öz gelecek yazmaktan söz ediyoruz

Bugün ortaokul ve lisede olan çocukları 2030-2035'lere hazırladıklarını belirten Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

O günün dünyasına hazırlamak için elbette zamanın ruhuna uymak durumundayız ve bunun için ne gerekiyorsa da tasarlıyoruz. Tabii bütün bunları belirli bir milli kimlik ve bir benlik ülküsü içerisinde de ele almak zorundayız.

Çünkü eğitim, evrensel olmakla beraber yerel değerleri de içinde barındırması ve bu toprakların, bu coğrafyanın belli değer sistemlerini içinde tutması gereken bir kurumdur. O sebeple bunu milli bir benlik ülküsü çerçevesinde de ele alma zaruretimiz var.

Biz çocuklarımıza bir öz geçmişten söz etmiyoruz, biz çocuklarımız için bir öz gelecek yazmaktan söz ediyoruz. Yani 'Çocuklar sizin öz geçmişiniz nedir' dediğimizde ortaya çıkacak şeyle, 'Kendiniz için nasıl bir öz gelecek istersiniz' sorunun cevabı elbette farklıdır.

5 milyon liseli gencimizin sorusunu defalarca duyduk. Gençlerimiz bize bir soru soruyorlar. Diyorlar ki, 'Siz, bizi neye hazırlıyorsunuz.' Bizim de sorumuz bu oldu.

Gençleri neye hazırlıyoruz? İşte tam da bu noktada bizim açımızda şimdiden bu sorunun cevabını vermek elzem. Eğer biz bu sorunun cevabını vermezsek, neyle karşılaşacağımızı biraz önce söylediğim gibi zamanın ruhunu elde etmek açısında son derece kritik.

Öğretmenlere de sorduk. Öğretmenler de elbette sorular sordu. Onlar da diyor ki, 'Öğrenciler yıl içinde bu kadar çok dersi alarak öğrendiklerini içselleştiremiyor. Bunun çözümü yok mu?' Neye hazırlıyoruz sorusu, bu soruyla o kadar bağlantılı ki...

Bakan Selçuk, 2040'lara doğru "tekillik çağı" denilen, yani biyolojik, fiziksel ve dijital olanı aynı bedende bütünlemeyi hedefleyen yeni bir çağın geldiğini söyleyerek, beyinlere yazılım yüklenmesinin söz konusu olduğu, üretim sitemlerinin tümüyle dönüşeceği başka bir çağa doğru gidildiğini anlattı.

Eğitim ekonominin ve demokrasinin ayrılmaz bir parçası

Bu yüzden Türkiye'nin eğitimi sadece sınıflarda yapılan bir iş olarak çerçeveleyemeyeceğinin altını çizen Milli Eğitim Bakanı Selçuk, şunları söyledi:

Eğitim ekonominin ve demokrasinin ayrılmaz bir kurumsal parçasıdır. O sebeple yaptığımız eğitimin ekonomiyle bağlantısının ne olduğunu son derece önemsiyoruz ve öğretmenlerimizin sorusu da bu açıdan çok önemli.

Diyorlar ki 'Neden dünyadaki gelişmiş dediğimiz birçok ülkenin liselerinde, ortaöğretim kurumlarında, 5-6-7 ders var da neden bizde 16-17 ders var' sorusunu sorduklarında bunun bir cevabının olması gerekiyor.

Bu cevabı verirken, ders sayılarında azalmanın olması, deneyime yönelik eğitimin olması yani çocukların tecrübe ederek bir şeyler yapmaları, sadece bilgiyi hazır olarak alıp bunu tekrar etme noktasında başarılı olup olmadıklarının hafızaları ölçerek test edilmesi elbette doğru değil.

Burada atölye ve laboratuvarların gerçekten kullanılması, sayılarının artırılması ve çocukların sadece teorik olarak bir matematik dersi değil, matematik uygulamalarıyla da ilişkilenmesi gerçekten çok önemli.

Derslerde disiplinler üstü bir yaklaşımın edinilmesi bizim bütün derslerimiz belirli bir disiplin odağında yürüdüğü için bütün bunları parça parça ve ayrı bir vaziyette ele almak çocukların zihninde bir bütünleşme oluşturmuyor.

Kavram üstünden disiplinler üstü ders işlemekle bunun sadece sosyoloji ya da tarih olarak işleminin başka bir sınırlılığı söz konusu. Tam da bu yüzden disiplinler üstü bir yaklaşıma doğru gitmemiz şart.

Çünkü zaten çok başarılı bildiğimiz ülke eğitim sistemlerinde bunun artık sıradan bir iş olduğunu görüyoruz ve bizim böyle bir geçmişe ihtiyacımız var.

Ders sayısının azaltılması

Ders sayılarının azaltılmasıyla ilgili bilgi veren Selçuk, şöyle konuştu:

9'larda 15-16 dersten söz ederken mevcut durumda şu andaki tasarımda 8 dersten söz ediyoruz. Bu 2 durum içinde rehberlik dersinin dahil edilmediği bir durum söz konusu.

10. sınıfta 15-16'dan söz ederken, 10 dersten söz ediyoruz. Bu böyle devam ediyor 11 ve 12. sınıflarda. Niye azaltıyoruz? Çünkü bir çocuğun 15-16-17 dersi anlaması ve bunu içselleştirmesi mümkün olmuyor.

Bizim çocuklarımızın da ilgilerine, yeteneklerine ve hayatlarına uygun olan alanlarda derinleşmeye ihtiyaçları var. Böyle baktığınızda paydaşlarımızın bir diğeri anne babalar da soruyor. Diyor ki, 'Çocuklar sabahtan akşama kadar soru çözüyorlar.' Peki günlük yaşamda bir sorunla karşılaşınca neden afallıyorlar?

Ezbere dayalı eğitim sisteminde öğrencilerin neyi çözdüklerini, ne şekilde yol aldıklarını tespit etmenin zor olduğunu dile getiren Selçuk, gençlerin iş hayatına atıldıklarında karşılarına çıkan sorunların bu sistemden kaynaklandığını anlattı.

Hayal-Etkinlik-Yaşam (HEY) temalı zaman diliminin çocukların hayal kurmasına fırsat tanıyacağını anlatan Selçuk, şunları söyledi:

İlkokul ve ortaokulda tasarım beceri atölyeleriyle yapmaya çalıştığımız ve birinci sınıftan itibaren mühendislik, dil atölyesi gibi atölyelerde binlerce defa denediği bazı süreçleri lisede devamı olarak bu tür aktivitelerle zenginleştirmeyi hedefliyoruz.

Bir çocuğun muhakkak suretle sanatla ve sporla ilgilenmesi lazım. Sanatın ince ayarından geçmeyen bir çocuğun şahsiyetinin oluşması gerçekten zor oluyor. Odalarına kapanan çocuklarımız için hayatın başka beklentileri var.

Çocuk topluma hizmet etmiyorsa, yaşlılarla ilgilenmiyorsa, onlara hürmet etmiyorsa, hayvanlara ilişkin birtakım hizmet faaliyetleri yürütmüyorsa, yoldan geçen birinin ayağına değebilecek bir taşı ortadan kaldırmıyorsa o zaman çocuğun toplumla alakasını ve şahsiyetinin oluşmasını güçleştirmiş oluyoruz.

Bir çocuğun fiziksel aktivite yapmaması halinde normal kişilik gelişiminin de sekteye uğraması söz konusu. Bu yüzden bir lise öğrencisinin bu faaliyetlerin tümüyle karşılaşmasını çok önemsiyoruz.

Çünkü biz çift taraflı bir çocuk istiyoruz. Yani maddeyi ve manayı birlikte kuşatarak, aynı zamanda da çocuğun sadece kağıt üzerinde soru çözerek değil, hayatın içinde pratikler yaparak tecrübelerle bir yere varmasını önemsiyoruz. O yüzden kuşak son derece kritik ve önemli.

Öğrencilerin "Ben neye yatkınım?" sorularının çözümünün de bu modelle mümkün olduğunu belirten Selçuk, "Çocuğun ilgi alanlarını ölçmeliyiz. Çocuğun tüm özelliklerini testlerle, araçlarla ölçmek istiyoruz.

Daha ilkokuldan itibaren kendisini tanımakla ilgili ölçekleri görerek kendisini tanıma imkanı bulacak. Bunun altyapısı hazır.

Önemli olan değiştirmek değil, ne yaptığını bilmek

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, kariyer yönetiminde tasarı beceri atölyelerindeki deneylerin çok önemli bir yeri olacağını söyledi.

Tasarı beceri atölyeleri aracılığıyla öğrencilerin yeteneklerine uygun meslekler ve alanlar seçeceğini söyleyen Selçuk, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Eğitimle ilgili beklentiler hemen birkaç ayda değişsin isteniyor. Nurettin Topçu'nun tabiriyle 300 senelik bir maarif davamız var. Dolayısıyla neden eğitim sistemi değişiyor, değişince de neden değişiyor sorularıyla muhatap oluyoruz.

Önemli olan değiştirmek değil, ne yaptığını bilmek. Bizim 2023 vizyonuyla yapmaya çalıştığımız şey bütüncül bir fotoğraf vermek. Her adımı stratejik olarak atıyoruz.

Bu bizi güçlendiriyor. Bunun için biraz zamana ihtiyacımız var. 3 yıllık bir takvim yayımladık. 'Şu ay, şu sene şunları yapacağız.' dedik ve ayrıntılı olarak açıkladık.

Hemen niye yapılmıyor?' diye soruluyor. Toplum istese de yapmayız. Çünkü öğretmen eğitimine yatırım yapmadan bir sistem değiştirilmesi doğru değildir. İçerik için yeterince hazırlık yapılmadan değişiklik yapılması doğru değildir. Her şeyin bir zamanı ve zemini var. Bu değişim için birtakım temel kavramlara da ihtiyacımız var.

Selçuk, "gömleğin ilk düğmesi" olarak tanımlanabilecek "bilgiyle ilişkideki problem"in bir sorun olduğunu kaydederek, şunları dile getirdi:

Bu yüzden çocukların sistem kavramıyla ilgilenmesini çok önemsiyoruz. Sistem kavramı çocuğun hadiselere ve eşyalara bir bütün olarak bakmasını kolaylaştıracak bir şey.

Örneğin bir küçük çocuk için inekten söz ettiğimizde 'İnek de bir sistemdir.' diyebilmeliyiz. Kuyruğunu arkadan öne alırsanız bu sistem bozulur. Niçin, şundan dolayı, şundan dolayı.

Çocuğun etrafında gördüğü her şeyin aslında bir sistemle ilişkili olduğunu kavraması lazım. Eğer bu sistemin kesitlerini ayrık bir biçimde anlamsız olarak verirsek o bu parçayı ezberlemekle yetiniyor. Yani bu sisteminin bir parçası ve biz şununla şunu şu şekilde ilişkilendirebiliriz, şöyle bağlantılar diyemez çocuk.

Yaptığımız şey çocuğun toplumla ilişkisini sağlamak

Yeni eğitim modelinde bilgi kuramına da çok önem verildiğini anlatan Selçuk, başarının sadece sınavdan iyi not olmak olmadığının altını çizdi.

Bakan Selçuk, şöyle devam etti:

Çocuk öğrendiklerini sınavda tekrar ettiğinde başarılı sayılıyor. Başarılı olmakla muvaffak olmak ayrı şeyler. Başarı sınav sonuna kadar olan şeylerle ilgili daha çok.

Muvaffakiyet; bir şeye vakıf olmak, içselleştirmek ve ömrünce öğrendiği şeylerin icraatlarına yansıması ve öğrendiği şeylerin ona yoldaşlık etmesi demek. Bu sebeple çocukların muvaffak olabilmeleri için 'Ne?' sorusunun yanı sıra 'Ne öğrendin, nasıl öğrendin, ne biliyorsun, nasıl biliyorsun, nasıl bildiğini nereden biliyorsun, yani bildiğini nasıl biliyorsun' sorularını önemsiyoruz. Bu programı yaparken 1 ve 8. sınıf arası için de program hazırladık.

Onun da zamanı geliyor. Çünkü ilkokul, ortaokul, lise hatta yükseköğretimle ilişkilendirip bir yol harikası çıkardık. Bütün eğitim basamaklarının birbiriyle işlevsel olarak ilişkilendirilmesi gerekiyor ki yaptığımız şey o. Yaptığımız şey çocuğun toplumla ilişkisini sağlamak.

Etkin bir yönlendirme sistemine ihtiyacımız var

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğrencilerin meslek seçiminde zorlandığı konusunda şikayetler geldiğini belirterek, bunun çözümü için öğrencinin kendisini tanıması adına fırsatlar yaratılacağını söyledi.

Yeni eğitim modelinde bu sorunun çözümüne yönelik de çalışmalar olduğunu belirten Selçuk, şunları kaydetti:

Etkin bir yönlendirme sistemine ihtiyacımız var. Bunun için öğretmen eğitimlerinin bir noktaya gelmesi gerekiyor, kariyer ofislerinin biçimlendirilmesi gerekiyor.

Bütün bunlar yapılırsa etkin yönlendirme olur. Bütün bunları tabii ki yaparız. Okul profili meselesi, portfolyo meselesi, e-rehberlik sistemi zaten yapıp bitirdiğimiz meseleler. Seçmeli alan dersleri, kariyer ofisinin olması, kariyer rehberlik çalışmalarının yaygınlaştırılması ve bunun için bir yazılım altyapısının oluşturulması da son derecek kritik. Bütün bunları devreye sokabiliriz ki çalışmalar sürüyor.

İstişare edilerek hazırlandı

Selçuk, yeni ortaöğretim modelinin toplumun bütün paydaşlarıyla beraber ve uluslararası alanda çalışmalar yapan uzmanlarla istişare edilerek hazırlandığının altını çizdi.

Bakan Selçuk, şunları aktardı:

Tüm yapılanları sadece bir ders çizelgesi değişimi olarak yorumlamak doğru olmayabilir. Bir ekip olarak aylarca beraber çalıştık. Taksonomi bilmeyi, birtakım uluslararası derece sistemlerini bilmeyi, program geliştirmenin birçok boyutunu bilmeyi gerektiren bir iş bu.

Bu sadece çizelgeye bakıp şunlar varmış, bunlar yokmuş meselesi değil. Bu Türkiye'nin ekonomisiyle ilgili bir mesele. Bu Türkiye'nin 2023'te, 2030'larda, 2040'larda, 2053'te nasıl bir fotoğrafa ihtiyacı olduğuyla ilgili bir mesele.

Pilot çalışmalarının birkaç aydır bazı şehirlerde sürdüğünü belirten Selçuk, dünyada geçerli olan sertifikalar için hazırlıklarının devam ettiğini söyledi.

Sertifika programlarının mutlaka okulun içinde alınması gerekmediğini, uzaktan öğretimle de bazı sertifikaların alınabileceğini dile getiren Selçuk, "Çünkü bugünün dünyasında birçok sertifika dijital sertifikalara dönüşmüş durumda. Bunları akredite olarak ortaya koyan kuruluşların sertifikalarını okul içinde ya da dışında sayacağız ve değerlendirmeye alacağız.

Bu sistemin ilk sınavı, 2024 yılında yapılacak

Bir çocuğun ilkokuldan, okul öncesinden itibaren birçok şey ürettiğini anlatan Selçuk, "Peki bu ürettikleri nerede? Hangi tarihte, hangi konuda, neyi almış, neyi biriktirmiş? Dünyadaki yükseköğretim sistemlerinde şunu görüyoruz. Bu sistemler lise mezunu gence diyor ki, 'Şu ana kadar ne yaptın, dosyanı görelim bakalım.

Bizim sistemde bunu sorduğumuzda böyle bir dosya yok. Bunu nasıl yapabiliriz? Bunu hazırladık, yazılım altyapısı bitti, pilot çalışması sürüyor. Her bir çocuğumuzun ilkokuldan, ortaokuldan itibaren sosyal, duygusal becerileri de dahil olmak üzere bunlarla ilgili ortaya koyduğu projeler de dahil olmak üzere bu portfolyada yerini alacak.

Bakan Selçuk, bu süreçte öğrencilerin görüşlerini aldıklarını ve tartıştıklarını anlatarak, şu bilgileri verdi:

Bize diyorlar ki 'Tamam çok güzel ama üniversite sınavı böyleyken nasıl olacak?' Kritik soru şu anda bu. Türkiye, okulları arasındaki imkan ve öğrenme farkı yüksek olan bu ülke.

Bu tür ülkelerde de sınav araç olmaktan çıkar amaç haline gelir. Eğer biz okullarımız arasındaki imkan farklılıklarını azaltırsak belirli bir süreç içerisinde bütün dünyada belli ülkelerde örnekleri somut olarak görüldüğü gibi bizde de sınavın baskısı azalacak. Özellikle mesleki teknik eğitime yatırdığımız yatırımlarla orada yaptığımız çalışmalarla bu sistemin daha esnek olmasına katkı sağlıyoruz.

Sonuçta ne bekliyoruz; sınav sisteminin zaman içerisinde baskısının azalmasını. Elbette bütün dünyada sınav var. Bizde de olacak ama sınav gerçek mahiyetine bürünecek, yani amaç haline gelmeyecek araç olacak. Bunun için biraz zamana ihtiyacımız var. Çünkü çok ciddi finansal yatırım bekleyen bir iş.

Yükseköğretim Kurulu ile de görüşmelerinin olduğunu işaret eden Bakan Selçuk, "Hem öğretmen eğitimi hem de buna benzer konularda. Ortaya koyduğumuz ortaöğretim tasarımına uygun bir yükseköğretim kurumları sınavı nasıl yapılır? Ortaöğretimdeki sınavların kendisi nasıl yapılır, yani ders sınavları nasıl yapılır? Bütün bunların cevabını ortaya koyup, çok kısa bir süre içerisinde bu sistemin ilk sınavı 2024 yılında olacak.

Yani yeni başlayan sistemde yeni sınav denilen şey, 2024 yılına denk geliyor. O zamana kadar çok büyük süremiz var. Biz bunu çok daha kısa sürede netleştirmiş olacağız.

Kendimize sorduk, bütün bunları tek bir sistemde nasıl buluşturacağız? Hepsi parça parça güzel, nasıl bütünleştireceğiz. Bunu bütünleştirmek asıl zamanı alan şey bu.

Bütünleşik bir mantık yerleşsin istiyoruz

Akademik gelişimi önemsediklerini vurgu yapan Selçuk, şöyle devam etti:

Akademik gelişimde temel giriş var. Akademik gelişimin başladığı bir dönem var. Biz burada disiplinlerüstü çalışmaları çok önemsiyoruz. Çocukların belirli bir disiplinde ders alması değil de örneğin, doğa bilimleri, sosyal bilimler gibi dersler almalarını çok önemsiyoruz.

Bütünleşik bir mantık yerleşsin istiyoruz. Bu arada diğer sosyal, duygusal, fiziksel becerilerini geliştiren, topluma faydalı olması için çalışmalar yapılan bölüm de devam ediyor.

10 ve 11. sınıf çok kritik. Bu iki sınıf çocuğun esas akademik gelişiminin netleştiği iki sene. Burada farklı olan bilgi kuramı ve uygulamaları var. Bilgi kuramı ve uygulamaları, gençlerimizin düşünmeleri, hayata bakış açıları, niçin sorusunu sormaları, bilgi ile ilişkilerini yeniden reorganize etmeleri açısından kritik.

Haziran da 9,10 ve 11. sınıflarda, çocukların yıl içerisinde yaptığı bütün çalışmaların projelendirilmesi, tartışılması, sergilenmesi, bir şekilde ortaya belirli okulların birbirleriyle ortak olarak yaptığı çalışmaların getirilmesi gibi yani bir hasat haftası, ayı gibi bir dönemden söz ediyoruz.

Selçuk, 12. sınıfın önem taşıdığını söyleyerek, şunları söyledi:

12. sınıflarda esas bizim akademik yeterlilik denilen dönem başlıyor ve burayı üniversite sınavına hazırlanmak için değerlendirmiyoruz, kullanmıyoruz, burayı üniversiteye hazırlanmak için kullanıyoruz.

Üniversite sınavına hazırlanmakla üniversiteye hazırlanmak çok başka şeyler ve bu bölümdeki ortak dersler, disiplinlerüstü kariyer dersleri, çocukların proje yapmaları, sertifika programlarına devam etmeleri, ders destek çalışması almaları, kişisel gelişim ve rehberlik çalışmalarının sürüyor olması söz konusu.

Asıl şey, çocuğun yükseköğretime, dünya klasında yükseköğretime nasıl hazırlanacağıyla ilgili bir durum. Emin olun çocukların bunları yapamaması gibi bir şey söz konusu değil.

Bizim altyapı eksiklerimizi gidermemiz lazım

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, ülkedeki çocukların her şeyi yapabileceğini belirterek, "Bizim altyapı eksiklerimizi gidermemiz lazım. Bizim, öğretmen eğitimiyle ilgili gereken mesafeyi hızla almamız lazım.

Bizim bazı öğrenme ortamlarına ilişkin yatırımları artırmamız lazım. Yoksa bu çocuklar dünyanın her yerinde diğer gençler ne yapıyorsa fazlasıyla yaparlar. Yeter ki imkan bulsunlar. Bizim sistemimiz onları durdurmasın. Bizim sistemimiz onları geriletmesin. Bu anlamda bu dört yılın yapısı çok önemli.

Derslerdeki seçmeli yapılara örnek veren Selçuk, "Ortak dersler grubu, seçmeli ders grubu, ikinci seçmeli ders grubu. Bütün bunların hepsi, kendi içerisinde bir bütünlük taşıyor. Peki seçimini neye göre yapıyor çocuk? Bu seçimi ilerideki yol haritasına göre yapıyor.

Neyi planladığına göre yapıyor. 11. sınıfta yine benzer durum var. Burada matematik grubu için ve Fen Bilimleri grubu için bir örnek var. 'Küresel Politikalar' gibi, '20. yüzyılda Türkiye' gibi birtakım dersler de söz konusu.

Bakan Selçuk, 12. sınıfın çok kritik olduğuna vurgu yaparak, şu bilgileri verdi:

Bizim 12. sınıfta özellikle transdisipliner, kariyer dersi dediğimiz yükseköğretime hazırlamak, sınava hazırlamak değil, yükseköğretime hazırlamak dediğimiz dersler devreye giriyor.

Örneğin matematik ağırlıklı dersler grubunda, finansal matematikten, veri analizi ve optimizasyondan, matematik uygulamalarından, biyoteknolojiden, fen ve teknoloji grubunda, geleceğin enerji sistemleri, malzeme bilimi, yapay zeka uygulamaları, nesnelerin internete uygulamaları, çevresel güçlüklere yaratıcı yaklaşımlar, akıllı şehirler ve insanlığın geleceği, sosyal güçlüklere yenilikçi yaklaşımlar, davranışsal ekonomi, uygulamalı hukuk, sosyal medya ve kültür, insan haklarının gelişimi, doğası, güç, egemenlik ve uluslararası ilişkiler, tasavvuf edebiyatı, İslam felsefesi, insan makine etkileşimi gibi birçok ders var.

Bu dersler bizim icat ettiğimiz dersler değil. Bu dersler halen dünyanın belli ülkelerinde liselerde okutulan dersler. Onlar bunu sıradan bir iş olarak yapıyorlar. Önemli olan bizim bu gençleri neye hazırladığımız. Hazırladığımız döneme dair ne tür dersler alması gerektiğine dair oluşturduğumuz içerikler.

Ders seçimi için bir "ders seçme robotu" geliştirdiklerini söyleyen Selçuk'un sahneye davet ettiği öğrenciler, uygulamalı olarak ders seçimi yaptı.

Bakan Selçuk, sistemin uygulama takvimine dair de şunları söyledi:

2019-2020 yılını bir hazırlık yılı olarak görebiliriz. 2020-2021'de 9. sınıfların ilk dönemi. Neden bunun hemen başlatmıyoruz, ya da aradan girmiyoruz? Çünkü bizim öğrencilerimiz, gençlerimiz liseye başladığında, belirli bir kural vardı.

Geldiğimizden beri şunu söylemeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca, gücümüz yettiğince, biz sürpriz yapmayacağız. Oyunun kuralını arada değiştirmeyeceğiz. Yani 9. sınıfa 2020-2021'de başlayacak çocuklarımıza diyeceğiz ki 'Gençler artık yeni bir kural var ve siz bununla başlıyorsunuz.

Yani durup dururken bir belirsizlik olması, ikide bir değişiklik olması söz konusu olmayacak. Siz bu yapıyla başlayıp bu yapıyla bitirebilirsiniz. Dolayısıyla şu andaki öğrencilerimiz için de benzer bir durum söz konusu.

Onların da mevcut durumunu da müktesep haklarını da bir riske sokmak istemiyoruz. Ama belki şöyle bir müjde verilebilir. Peki hiç mi bir şey yapılamaz? Yapılabilir.

Ne yapılabilir? Önümüzdeki öğretim yılında yani 2019-2020'de 12. sınıfta olan yani üniversiteye hazırlanan gençlerimiz için o senenin rahatlatılması ilgi, yetenek ve merakların dikkate alınması ve çocuklarımızın şikayet ettiği birçok unsurun ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir hazırlığımız var.

Bu hazırlığımız bitti. Ama bugünün konusu olmadığı için onu daha sonra kamuoyu ile paylaşacağız. Sadece şunu bilin. Önümüzdeki sene 12. sınıfa geçecekler şu anda tasarımını ortaya koyduğumuz ortaöğretim yapısının aynısı olmasa da büyük bir rahatlama, daha işlevsel, daha fonksiyonel, daha ama yönelik bir durumla karşı karşıya gelecekler.

Bakan Selçuk, yeni sistemin 9 sınıf ders kitaplarının ve materyalllerinin üretilmesine de başlandığını dile getirerek, "Burada çok önem verdiğimiz bir şey öğretmen eğitiminin başlatılması ve sertifikasyonu.

Mesela kariyer ofisi diyoruz. Bunu kiminle yapacağız? Elbette öğretmenlerle yapacağız. Öğretmenlerimize üniversiteler sertifikalar verecek, bu konularla ilgili.

Sadece gönüllülere. Kim isterse. Bunları ücretsiz olarak vereceğiz. Dolayısıyla okullarda bu tür çalışma yapma imkanımız, rahatlıkla söz konusu olabilecek.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, yeni sistemde öğretmen eğitimin önemini söyleyerek, "Öğretmen eğitimi böyle bir yapıda çok uzun seneler devam edecek bir özelliğe sahip.

Bakan Selçuk, bu tasarımda emeği geçen akademisyenlere, öğretmenlere, okul müdürlerine anne-babalara, gençlere, yurt içi ve dışındaki uzmanlara teşekkür ederek, "Bizim kendimize özgü, ilkokul ve ortaokuluyla bütünleşik olarak yapıp, tüm çevre parametrelerini de birlikte düzenleyerek geliştirdiğimiz bir projenin olması ve Türkiye'nin 2035'lere, 2040'lara, 2053'lere yönelik olarak bir gayreti bir çabası var.

Emin olun bütün çabalarımız, tasarımlarımız neyi ne zaman nasıl yapacağımızın akademik olarak ortaya konulduğu, fizibilitesinin ortaya konulduğu, neyi yaptığımızı gerçekten çok iyi çalıştığımız bir durum.

Yeni ortaöğretim tasarımıyla ilgili teknik toplantılar ve tanıtım çalışmaları yapacaklarını söyleyen Selçuk, bu konunun, bir sorun yapısı bilinmeden, problem geliştirme stratejileri açıklanmadan detaylı anlaşılabilecek bir konu olmadığını belirtti.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER