MEB, yönetici atamada yine 'çamurdan olsun bizden olsun' diyecek gibi görünüyor

MEB yönetici atama

MEB, yönetici atamada yine 'çamurdan olsun bizden olsun' diyecek gibi görünüyor
Eğitimi kurumu yöneticiliğine nasıl atama yapılacağı konusunda, 2009 yılında tüm ortak paydaşlarla varılan mutabakata rağmen, bir kez daha atama yöntemi değiştirilmektedir. Yıllardır söylüyoruz sayın DİNÇER’e de söyleyelim. Evet okul, müdürü kadar okuldur. Bu tartışmasız. Elbet ki en iyi yönetici adayını belirlemek gerekir fakat bunu benden olsun çamurdan olsun mantığıyla değil kariyer ve liyakat ilkesine göre koltuğu dolduracaklardan seçmeniz, oturduğu koltukta … dan torpilli,.. nın adamı, … sendikadan dedirterek eğrelti oturtmadan, bileğinin hakkıyla azmiyle kararlılığıyla kimsenin hakkını gasp etmeden oturtmanın yolunu bulmalısınız.

Milli Eğitim Bakanlığında özellikle okul müdürlüğü için sözlü sınava yada mülakat yapılması sevdası son on yıla damgasını vurmuştur. Süreci kısaca bir hatırlatacak olursak;

1998-2003 yılları arasında Müdürlük için sınav getirilmiş ve meslekte 5 yılını dolduranların katıldığı bu sınavdan başarılı olanların atamaları yapılmaktaydı.

11.01.2004 tarihinde çıkarılan yönetmeliğe göre Ek-2 Değerlendirme Forumuna göre ilk 5’e girenler mülakata alınmakta ve seçme sınavı yapılmaksızın müdür ataması yapılmaktaydı.

Yönetmeliğin Mülakat Sınavına ilişkin hükmü objektif olmadığı gerekçesiyle Danıştay tarafından durdurulmuştu.

Bunun üzerine 04.03.2006 tarihinde yeniden bir düzenleme yapılmış ve barajı olmayan Düzey Belirleme Sınavının yanına Sözlü sınav konulmuştu. Mülakat ile Sözlü Sınav esasında aynı anlamı taşısa da adları farklı idi ve yargı kararına uyulmuş olunuyordu.

Bu hüküm de Danıştay tarafından durdurulunca;

2007 genel seçimlerinin hemen öncesinde 13 Nisan 2007 tarihinde yayımlanan yönetmelikle “Ben İstediğimi Atayarak Tamamlarım” felsefesiyle atamalar gerçekleştirilmiş yönetmeliğin yayımlandığı gün (Cuma günü) 500, bir ay içerisinde ise 15bin yönetici bazı özel kişilerin teklifleriyle atanmışlardı. Bu sayılar belgelerle ispatlanmıştı.

Danıştay’ın bu yönetmeliği iptal etmesi sonucunda atanan müdürlerinin tamamının geri alınması için de dava açılmış ve atamalar geri alınmıştı.

2005-2010 yılları arasında müdür atamaları kilitlenmiş bakanlığın da ertelemeleri ile yıllarca vekil müdürlerle durum idare edilmişti.

2009 yılına gelindiğinde bakanlık yetkilileri ve sendikalar bir araya gelerek ortak paydada buluşup 13.08.2009 tarihli yönetmelik yayımlanmıştı.

Eksiğine ve gediğine rağmen son yılların en düzgün yönetmeliği olduğu kamuoyu tarafından ifade ve takdir edilmişti.

Sınava ve Ek-2’ye dayalı atamalar başlatılmış ve 2010 yılının ilk aylarında onbinin üzerinde yönetici ataması yapılmıştı.

Bakanlık ile sendikaların ortak paylaşımları sonucunda bir çok yönetmelikte aynı olumlu sonuçlar alınabilmişken bugünlerde bakanlığın sendikalara görüş sorma gereği dahi duymadan bir çok mevzuat hazırlığına girdiği konuşulmaktadır.

Bakanlık yıllardır uygulanmak istenen Sözlü sınava kılıfı da hazırlanmış ve Teşkilat Yasasını değiştiren 652 sayılı KHK’ya konulan hükümle Sözlü Sınav yasal zemine oturtulmuştur.

Böylece olası yönetmeliğin Danıştay’a taşınması durumunda sonuç alınamayacaktır.

Bakanlığın getirmeyi düşündüğü düzenlemeye bakıldığında;

Sözlü Sınav Uygulanabilir mi? Uygulanmalı mı?

Öncelikle sözlü sınav uygulayıcılarına bakalım. İl Değerlendirme ve Sözlü Sınav Komisyonu. Kimler den mi oluşuyor? İl Milli Eğitim Müdürü Başkanlığında Yönetici Atamadan Sorumlu Müdür Yardımcısı/Şube Müdürü, iki İlçe Milli Eğitim Müdürü ve bir Eğitim Kurumu Müdüründen. Yani 5 kişiden.

Başka bir hususa daha dikkat çekelim:

İstanbul’da son yapılan sınavda sınav kazanan kişi sayısı 1619. Bunlardan 1600’ü tercih yapmış olsa bunları mülakata tabi tutmak için her birine sesli ve görüntülü kayıt yapılması, soruların kura ile belirlenmesi gibi zorunlulukları ve kıstasları bir araya getirdiğimizde her adaya en az 15 dakika ayırmak gerekir. Bu bile yetmez bu kıstaslar için ama olsun biz minimumu ele alalım ve 10dakika olarak belirleyelim. 1600 adayda 16bin dakika eder. 16bin dakika yaklaşık 267 saat eder. 267 saat günlük 8 saatlik mesaiden 33gün eder o da haftada 5 günden 7 haftaya yani yaklaşık iki aya tekabül eder.

Bu da bir il müdürünün, iki ilçe müdürünün ve bir okul müdürünün iki ay boyunca başka bir iş yapmaması demektir.

Yani bugün başlasanız Mart ayına zor yetişir bu atamalar… Bu yönüyle de anlamsızdır müdürlüğe Sözlü Sınav uygulamak. Hem de şaibelidir bu durum. Bir örnek verelim bu konuda. Yıl 2005 Mülakatla müdür atama dönemi. 30 yıldır A tipi 2500 öğrencili bir okulda müdürlük yapan bir kişi evine yakın olsun diye başvuruyor ve İstanbul’un en yüksek puanına sahip olduğu halde atanamıyor. Gerekçe sorulduğunda atanmak istediği okulu yönetecek nitelik ve deneyime sahip olmamak. Bu durum verilen bir soru önergesi ile açığa çıkıyor.

Şimdi de komisyon çalışmalarına bir bakalım komisyon üyelerini dahi tartışmadan.

Sözlüde ölçülecek konulara bakacak olursak;

- Seçme Sınavı konularındaki bilgi düzeyi (25 puan)

- Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü(25 puan)

- Özgüveni, ikna kabiliyeti, temsil yeteneği ile tutum ve davranışlarının yöneticiliğe uygunluğu, (25 puan)

- Yeniliklere ve teknolojik gelişmelere açık olma(25 puan)

Bu aşamada eğitim kurumu yöneticiliğinin öğretmenliğin yanında ikinci görev olduğunu hatırlatalım.

Böyle bir sözlü sınavı yapmak her şeyden önemlisi öğretmenlik mesleğine hakarettir.

Sözlü sınavda ölçülmesi öngörülen kıstaslar öğretmenlikte zaten varolması gereken özelliklerdir. Müdürlük için bu kıstasları ölçmeye kalkışmak mesleğe hakaretten öteye bir şey değildir.

Bakanlığın; öğretmenin bir konuyu anlayıp kavrama, özetleme, muhakeme gücü, ifade yeteneği, özgüven, ikna kabiliyeti,temsil yeteneğinden şüphesi mi vardır?

Bu özelliklere sahip olmayanların mı öğretmenlik yaptığını düşünmektedir? Eğer durum böyle ise yani bu tespitte öğretmenlerimiz var ise sistem dışına almanın yolunun bulunması gerekmez mi?

Bakanlık bu noktadan da düşünerek konuyu bir kez daha değerlendirmelidir.

Ölçecek olan kişilere baktığımızda gerçekten öğretmenin bu özelliklerini ölçebilecek formasyona sahip midirler? Araştırılması gerekmez mi?

Bir başhekim seçilirken neden Sözlü sınav yapılmaz? Diyeceksiniz ki kaymakamı seçerken de sözlü sınav yapıyoruz. Evet doğru kaymakam da polis de ilk kez göreve başlarken bu tür sınava tabi tutulurlar. Fakat meslekte iken değil ilk kez göreve başlarken. Kaymakam Vali olurken böyle bir sınavı ben hatırlamıyorum. Müdür seçiminde de olması doğru değil. Üstelik müdürlükte ilave bir makam yada gelir de yoktur…

Bir başka ayrıntı ise bu sınava giren ve sözlü sınavla tespit yapılacak olan kişiler yıllardır müdür yardımcısı yada başyardımcı olarak hatta ve hatta müdür olarak çalışmakta olan kişilerdir. Bu kişiler sözlü sınavla ölçülecek kriterlere sahip değillerse halen neden görevdedirler? Sorusunu cevaplandırmak gerekir.

Bakanlığa bir tavsiye:

Yıllardır söylüyoruz sayın DİNÇER’e de söyleyelim. Evet soruşturmalarla korkuttuğunuz, halen tek bir ödenek göndermediğiniz halde okulları çeviren müdürlük önemli bir husus. Evet okul, müdürü kadar okuldur. Bunlar tartışmasız. Elbet ki en iyi yönetici adayını belirlemek gerekir fakat bunu benden olsun çamurdan olsun mantığıyla değil kariyer ve liyakat ilkesine göre koltuğu dolduracaklardan seçmeniz, oturduğu koltukta … dan torpilli,.. nın adamı, … sendikadan dedirterek eğrelti oturtmadan, bileğinin hakkıyla azmiyle kararlılığıyla kimsenin hakkını gasp etmeden oturtmanın yolunu bulmalısınız.

Bakanlık yetkililerinin yüzüne ifade ettik zamanında ama dinletemedik. Atadığınız yöneticilerden başlayarak mevcut yöneticileri de kapsayan Hizmet içi Eğitimler açılmasını önerdik zamanında. Yöneticilerin bakanlık merkez teşkilatı ve üniversiteler yönetiminde hizmet içi eğitime alınmaları, genel yönetim, genel mevzuat, iletişim, halkla ilişkiler, zaman yönetimi, planlama, müfredat gibi konularda en az 120 saatlik eğitime tabi tutulmalarını sağlamalısınız… Bu eğitimlerle yönetim bilimlerini aktarmalı, daha sistemli çalışmanın püf noktalarını vermelisiniz.

Biz bu öneriyi getirdiğimizde "buna çok bütçe gerekir yapamayız" diyenler bugün koltuklarında dahi değiller fakat yeni gelenlerden de hayır yok gibi görünüyor.

Bu noktada yanılmayı çok isteriz eğitim adına ülkemizin geleceği adına.

Bakanlığın Sözlü sınav sevdasına devam etmesi yarış başladıktan sonra kural değiştirmek anlamı da taşıyacağından atama bekleyenlerin mağduriyetinden, ahlarının alınmasından kaçınılmalıdır…

Bu nedenlerle bu sevdadan vazgeçilmeli ve aklın yolu seçilmelidir öğretmeni incitmeden, mesleğe zarar verici adımlar atılmadan… Aksi halde her mahkeme kararında söylendiği ve MEB’in son yıllarda adeta ezberlediği gibi “telafisi güç zararlar doğuracağından” kimsenin şüphesi olmasın. Bu kez Danıştay durduramayacaktır KHK da olduğu için ve Danıştay’da sürmeyecektir bu dava fakat tarih elbet bir gün yargılayacaktır kamuoyu nezdinde ve vicdanlarda…

Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi

Güncelleme Tarihi: 04 Ocak 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER