Milli Mücadele Başarılı Olamasaydı Bin Yıllık Yurdumuzu Kaybedecektik

Fen-Edebiyat Fakültesi akademisyeni ve aynı zamanda Türk Tarih Kurumunda (TTK) Bilim Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu’nun konuşmacı olduğu etkinlik, Fakülte bünyesindeki Fevzi Köksal Konferans Salonu’nda gerçekleşti. 

Milli Mücadele Başarılı Olamasaydı Bin Yıllık Yurdumuzu Kaybedecektik

Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı, Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nedim İpek, öğretim elemanları ve kalabalık bir öğrenci topluluğu ise konferans katılımcısı olarak salonda yer aldı.

Millî devlet modelimiz bize özgüdür

Konferans öncesi selamlama konuşmasında söz alan Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nedim İpek, dünyadaki bütün devletlerin ulus devlet modelinde olduğunu, Türkiye’nin; emperyalist ulus devletlerin yapay ulus devlet projelerine direnerek geleneksel imparatorluğu millî devlete dönüştüren bir ülke olarak varlığını devam ettirdiğini söyledi. 

Günümüzde devletlerin ve toplumların markalarıyla öne çıktığına işaret eden Prof. Dr. İpek “Hiç mübalağa etmeden rahatlıkla şunu ifade edebilirim ki bizim millî devlet modelimiz bize özgü bir modeldir. 

Bunun farkına varıp her şeyden önce bunu çok iyi bir şekilde kendi toplumumuza tanıtmamız gerekir çünkü bunu kavradığımız zaman, inanıyorum ki bizlerde öz güven duygusu oluşacak ve bu sayede çeşitli problemleri çözeceğiz.

1919’un 100. yılı kapsamındaki etkinlikler serisinin ilki

Millî Mücadele’nin 100. yılı etkinlikler serisini bu konferansla başlattıklarını belirten Tarih Bölüm Başkanı İpek, bu açıdan Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu’nun konferansının önem arz ettiğini, kendisinin Anadolu’daki Millî Mücadele hareketinin nasıl konumlandığına açıklık getireceğini kaydetti.

Anadolu’daki Türk varlığı Malazgirt’ten önce başladı

Anadolu’da Türk Varlığı Açısından Millî Mücadele ve Samsun” ana başlığıyla verdiği konferansında Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu Millî Mücadele ve Samsun’un pek çok alt başlıkla işlenebilecek bir zenginliğe sahip olduğunu vurgulayarak Kamuoyunda, Anadolu’daki Türk varlığının 1071 Malazgirt Savaşı’yla başladığı bilinir. Ancak tarihçiler bunun böyle olmadığını biliyorlar. 

Zira Malazgirt Savaşı’ndan önce de Anadolu’da birçok Türk topluluğunun olduğuna dair çeşitli izler var. Ancak bizim bunu bir duygusal mesele olmaktan çıkarıp bir tarihçi mantığıyla, bilgi ve belgelere dayandırarak izah etmemiz lazım. 

Dolayısıyla bazı bilgileri ayıklamamız gerekiyor. Mesela bir zamanlar yaygın olarak kabul edilen Anadolu’daki Türk varlığının Hititlerle başladığına dair görüşler bugün için geçerliliğini yitirmiştir. 

Yine aynı şekilde Sümerlerin Türk olduğundan hareketle yaşadığımız coğrafyadaki Türk varlığını Sümerlerle başlatmaya ve bu izleri 5-6 bin yıl öncesine götürmeye çalışanlar var. 

Sümer mitolojisindeki yahut kelime haznesindeki benzerlikleri bir arada tutarak ‘Sümerler Türktür’ şeklinde bir önerme ya da yargıda bulunmak tarihçiler için iddialı olur. 

Kısacası biz tarihçilerin bu konularda biraz daha bilgi ve belgeye ihtiyacı var. Bu konuda eğer arkeolojik çalışmalar ilerlerse daha net şeyler söyleyebileceğiz. Lakin şu an elimizdeki bilgi ve belgeler bunun için yeterli değil.

Türklerin çok daha önce Anadolu’da bulunduğunu ispatlayan buluntular: Hakkâri Taşları

Anadolu’daki Türk varlığını kanıtlayan somut delillerden örnekler veren Prof. Dr. Tellioğlu, 1998’de Hakkâri’de arkeologlarca bulunan taşların, Türklerin tarih boyunca yaşadıkları farklı coğrafyalarda da görüldüğüne dikkat çekti. 

Hakkâri Taşları” olarak bilinen bu tarihî kalıntıların Türklere ait olduğu yönünde herhangi bir şüphenin bulunmadığını söyleyen Tellioğlu “Bu taşlar, MÖ 3000 yıllarına tarihleniyor. 

Bu, bizim işin çok somut bilgi ve belgedir. Dolayısıyla bu tarihlerde Hakkâri Kalesi’nin hemen yanında Türklerin bulunduğunu söyleyebiliyoruz.

Anadolu, Hristiyan dünyasının Müslümanlara kaybedip de geri alamadığı tek toprak parçasıdır

Sunumunda Selçuklulardan önce de Türk topluluklarının Anadolu’nun farklı bölgelerine yerleştiğine dikkat çeken TTK Bilim Kurulu Üyesi Tellioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Anadolu, Türkler için Malazgirt Savaşı’ndan sonra ebedî yurt olmuştur. 

Anadolu’nun tamamına yayılmışız ve bir daha bu toprakları bırakmamışız. Avrupalıların Türk tarihinde unutmadığı bazı kişiler ve olaylar vardır. Mesela Kudüs’ü geri aldığı için Selahaddin Eyyubi’yi hiç unutmazlar. 

Aynı şekilde Fatih Sultan Mehmet ve 29 Mayıs 1453 tarihi sürekli hafızalarındadır, neden? İstanbul düştüğü için. Yine Attila’yı hiç unutmazlar. İşte Avrupalıların unutamadığı olaylardan birisi de Malazgirt Savaşı’dır. 

Anadolu, Hristiyan dünyasının Müslümanlara kaybedip de geri alamadığı tek toprak parçasıdır. O nedenle bizi hâlâ işgalci görmeye devam eden çevreler var.

Anadolu’yu Türklerin kesin olarak yurt edinmelerinin ardından Batılı kaynaklarda bu coğrafyanın Turcia (Türkiye, Türklerin ülkesi) adıyla bilinir olduğunu, sunduğu Batılı referanslarla gözler önüne seren akademisyen Tellioğlu, Anadolu’da Türk varlığının Batılılarca da kabul edildiğini sözlerine ekledi. 

Tellioğlu, Türklerin Anadolu’da karşılaştığı tehlikeleri ise Haçlı Seferleri, Moğol İstilası ile Sevr Anlaşması olarak sıraladı. Atatürk ile başlayan Millî Mücadele’nin hayatiliğine değinen Tarihçi Prof. Dr. Tellioğlu “Millî Mücadele başarıya ulaşamasaydı Türklerin bin yılda elde ettiği birikim yok olacaktı. 
Kurtuluş Savaşı’ndaki askerî zaferimizi diplomatik yollarla da devam ettirmeye çalıştık. Bana göre Misakımillî büyük ölçüde başarılmıştır.” sözlerine yer verdi.

Strateji teorileri Anadolu’da düğümleniyor

Günümüzdeki strateji teorilerinden bahseden Prof. Dr. Tellioğlu, “kara hâkimiyet teorisi”nin Anadolu’da düğümlendiğini, yine “deniz hâkimiyet teorisi”yle de Boğazlar’ın öne çıktığını vurgularken Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi yaşadığımız çağda da iktisadi, siyasi ve ekonomik mücadelesini sürdürdüğünü dile getirdi. 

Samsun’dan kurtuluş mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bütün silah arkadaşları ve şehitlerimizi rahmet, minnet ve sevgiyle anıyorum” diyerek sunumunu tamamlayan Prof. Dr. Tellioğlu katılımcılara şükranlarını sundu.

Bu coğrafyada var olmaya devam etmemiz güçlü olmamıza bağlı

Konferans sonrası teşekkür konuşması yapan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı ise verdiği değerli bilgiler için akademisyen Tellioğlu’na teşekkür ederek “Anadolu çok kıymetlidir, Anadolu’da yaşamak çok zordur, bu coğrafyada yaşamak ve var olmak için güçlü olmak lazımdır. 

Güçlü olmak için de çok çalışmalıyız. Yani bütün bu süreç, birbirini takip ediyor. Bunun farkında olarak önümüze bakmak ve de geleceğimizi buna göre planlamak zorundayız. Vurgulamalıyım ki çok çalışmak olmazsa olmazımız olarak bizleri motive etmeli.

Güncelleme Tarihi: 03 Mart 2019, 23:01
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER