Öğretmen Atamaları Bundan Sonra Daha Planlı Olacak

Öğretmen Atamaları Bundan Sonra Daha Planlı Olacak

Öğretmen Atamaları Bundan Sonra Daha Planlı Olacak
Atamalar konusunda bir planlama yapacak mısınız?
 
Sunucu Batuhan Yaşar :Efendim, ben aslında sizi ta Başbakanlık Müsteşarlığı döneminizden tanıyorum ve şöyle bir özelliğinizin olduğunu biliyorum. Bir kere çok ciddi bir planlama yaparsınız, ne yapacağınızı görürsünüz, öngörülerinizi ortaya koyarsınız, bunu şunun için sormak istiyorum: Her sene işte bu atanamayan öğretmenler, bu konular, kaç kişi atanacak, hangi branşlardan atanacak, nasıl olacak, hani bundan sonraki yıllar için de böyle bir planlama yapıldı mı, hani her sene işte atıyorum 10 bin, 20 bin, 30 bin, 50 bin, bilmiyorum hani afaki olarak söylüyorum, böyle bir planlama yapacak mısınız? Bir de bu manada efendim 70 bin sizin kadronuzda bulunan öğretmeni ve bu öğretmenler sanırım şu anda başka bakanlıkların kadrosunda, onları geri çağırdığınız, bu bağlamda onu da hatırlatarak bu soruyu sormak istiyorum.
 
Bakan Ömer Dinçer : Şimdi tabi orada 70 bin kavramına belki bir açıklık getirmek lazım zannediyorum. Orada bahsettiğimiz 70 bin öğretmenin tamamı başka bakanlıklarda çalışmıyor, böyle bir imaj bırakılmışsa belki onu tekrar açıklamakta bence yarar var.
 
“70 bin öğretmenimiz kendi kadrosunun bulunduğu yerde görev yapmıyor “
 
Bu, şu anlama geliyor: Evet, pek çok öğretmenimiz başka bakanlıklarda, meclislerde, il özel idarelerinde, Milli Eğitim Bakanlığı idari kadrolarında görevlendirme suretiyle çalışıyorlar, ama aynı zamanda yine bu rakamın içerisinde öğretmen olduğu halde A okulunda öğretmen olarak görevlendirilmiş olduğu halde B okulunda veya başka bir ilin herhangi bir okulunda görevlendirilmiş öğretmenler de var. Dolayısıyla kendi görevlendirildiği kadroda çalışmıyor lafının belki altını çizmek lazım.
 
Şimdi bu açıdan bakıldığında hakikaten bizim öğretmenlik mesleğine çok daha ayrıntılı ve çok daha analitik bir gözle bakmamız gerekiyor. Şu anda biz 662 bin öğretmen istihdam ediyoruz kadrolu öğretmenimiz var. AK Parti hükümetleri olarak bugüne kadar aşağı yukarı 320 civarında öğretmen aldık, şimdi 17 bin daha öğretmen alacağız. Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca 2002 sonuna geldiğimizde var olan öğretmen sayımız bizim 554 bin idi, 300 bin üzerine biz ilave ettik aldık, emekli olanlar oldu, meslek değiştirenler oldu ve bugün 662 bin kadrolu öğretmenimiz var. Ayrıca 55 bin civarında da sözleşmeli öğretmenimiz var. Ücretli öğretmenlerimizin yerine şayet kadrolu öğretmen alırsak, bugün Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde sistemde herhangi bir boşluk meydana gelmeyecek ve biz derslerimizi daha etkin bir şekilde işleyebileceğiz. Ama bir de hedeflerimiz var bizim, diyelim ki okul öncesinde okullaşma oranlarını yüzde 100’e çıkarmak istiyoruz, yine ilköğretimde yüzde 100 olmak istiyoruz ve nihayetinde ortaöğretimde yüzde 90’a çıkmak istiyoruz. Bu hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz takdirde yine bugünkü rakamlarla, bunlar sıklıkla değişebilir, aşağı yukarı 126 bin civarında öğretmene ihtiyacımız bulunuyor.
 
 
 
“Şu anda 55 bin öğretmene ihtiyacımız var “
 
126 bin civarında öğretmene ihtiyacımız olacak. Ama bugün piyasada öğretmen olma fırsatı arayan gencimizin sayısı 262 bin. Yani bir şekilde 264 bin üniversiteyi bitirmiş ve öğretmen olabilecek durumda olan gencimiz bulunuyor. Yani bir şekliyle baktığımızda neredeyse bizim ihtiyaç duyduğumuz kadro miktarı onların yarısı kadar.
 
.
 
Başka bir husus daha var, o da her yıl eğitim fakültelerinden 40 binden fazla gencimizin öğretmen olmak üzere mezun olmalarıdır. Eğer siz bunlara fen fakültelerini, edebiyat fakültelerini ve diğer fakülteleri pedagojik eğitim alarak, pedagojik formasyon kazanarak öğretmen alabilecekleri ihtimalini hesap ederseniz bu sayı 70 bin civarına çıkıyor. Bu açıdan bakıldığında bizim kesinlikle bundan sonraki yıllar için, önümüzdeki 1 yıl, 5 yıl, 10 yıl için hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç duyduğumuzun planlamasını yapmak zorundayız. Doğrusu biz bununla ilgili hazırlıklarımızı yapıyoruz, nitekim bakanlığımızın bünyesinde bununla alakalı çalışacak bir yönetim birimi de oluşturduk öğretmen kaynaklarının planlanmasıyla alakalı. Bu soruna biz daha sistematik ve köklü bir çözüm bulacağız.
“Kesinlikle şunu ifade etmek istiyorum: Hiçbir surette, hiçbir gencimizi incitmek niyetinde değilim, yine hiçbir öğretmenimize haksız bir söz söylemek gibi bir karaktere de asla sahip değilim. Ama biraz açık sözlü olmamın da verdiği bir etkiyle şunu belki altını çizerek söylemek gerekiyor: Gençlerimizin hayalleri üzerinden popülizm yapmak da aynı şekilde mahsurlu sonuçlar doğurabilecek bir yaklaşım tarzı diye bakıyorum mesele.“
 
Karşınızda bir genç kitle var, onlar öğretmen olmayı hayal ediyorlar, onlara iki tür davranmanız mümkün. Bir; hiç merak etmeyin, biz öğretmenleri alacağız, bütün kadrolarımızı en kısa zamanda dolduracağız deyip ve siz sürekli sorunu zamana yayarak var olan bir problemi görmezlikten gelebilirsiniz, bu bir yaklaşım tarzıdır. Yönetim biliminde özellikle davranış bilimleri içerisinde çatışma çözümü veya kriz çözümü dersleriyle alakalı konulara baktığınız zaman iki tür yaklaşımdan bahsedilir. Bir; sorunu görmezden gelirsiniz, açığa çıkıp bir krize dönüşene kadar inkar edersiniz. İki; sorunu hissettiğiniz andan itibaren kabul eder, onun çözümü için tedbir almaya uğraşırsınız. Ben belki üniversite hocası olmam sebebiyle de şimdiye kadar ki yaptığım eğitimin de etkisiyle daha idealist davranıyorum. Karşımda gördüğüm sorunu analiz etmeye, teşhis etmeye, onun üzerinden çözümler için bazen kendim fikir söylemeye, bazen de kamuoyuna bırakmaya çalışıyorum.
 
Öyleyse gençlerimize şunu söylemeliyiz: Fotoğraf bu. Benim imkanım olsa, kaynaklarım olsa ne kadar dışarıda gencimiz varsa hepsini kadroma almaya, onları kucaklamaya ve onlara öğretmen olarak kadro vermeye hazırım. Ama ülkenin gerçeklerine, ihtiyaçlarına, efendim yapmak istediğiniz amaçlarınıza baktığınızda normalde bu fotoğraf bizim herkesin kendi hayalini gerçekleştireceği imkanını vermiyor. Bu açıdan öyleyse sorunu açıklıkla konuşmakta bence yarar var. Ben kendimce Bakan olarak tedbirler almaya gayret ediyor ve çocuklarımıza bunu söylüyorum. Ama daha önemli bir şey hatırlatmak istiyorum, aslında üniversite eğitimi iş bulmak için ve istihdam için yapılan bir eğitim olmaktan çıkmalı. Daha da önemlisi devlette istihdam edilmek amacıyla üniversite eğitimi almaktan vazgeçmeliyiz. Tüm dünyanın gidişatını okuyamamak demektir bu çünkü. 
Güncelleme Tarihi: 04 Şubat 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER