TAMİRCİ İLE MİLLİ EĞİTİMİN FARKI

TAMİRCİ İLE MİLLİ EĞİTİMİN FARKI

Bir oto tamircisinin yanına çırak olarak başlasanız usta olmanız için en iyi ihtimalle bir 15 seneniz var demektir. Uzunca bir çıraklık dönemi yaşarsınız getir götür ve öğrenme dönemidir bu aynı zamanda. Eğitim olarak bakarsak işin teorik kısmını yaparsınız.  Sonra eğer ustanız sizde ışık görürse yavaş yavaş elinize anahtar vermeye başlar. Küçük işleri yaptırır oradaki maharetinize göre  kalfa olup olmayacağınıza karar verir.

Kalfalık da kendi içinde dönemlere ayrılır. Öyle hemen aracın tüm arızasını tamir ettirmezler size. Ustayla birlikte çalışırsınız. Kalfalık dönemi aynı zamanda çıraklıkta öğrendiklerinizi tatbik ettiğiniz dönemdir. Orada da el becerisi  çok önemlidir. Pratik düşünce ve çözüm üretmeniz gerekir. Eğer her şeyi ustanıza soruyorsanız  o dükkanda fazla ömrünüz yok demektir.

Bu dönemde usta sizi sınamak için arızayı yanlış söyler siz eğer kendinize güveniyorsanız arızanın ondan kaynaklanmadığını  söyler ve ısrar edersiniz.  Kalfalığın son döneminde artık ustanızın içi rahattır. O yandaki esnaf arkadaşıyla tavla oynar çayını yudumlar.  Siz tamir işini yaparsınız. Altın bileziktir aynı zamanda bu.

Ve devamında çıraklığa başladığınız gün hayalini kurduğunuz dükkanı açmak için harekete geçersiniz ustalık döneminde.

Ne torpil geçer sanayi de ne hatır. Seni orada var eden tamamıyla yeteneğin ve aklındır. İyi bir usta olursan aracı bozulan tamir için sana gelir  değilsen iki ay üç ay  derken dükkanı kapatır gidersin.

Bir oto tamirinden bahsediyoruz, bir oto tamirinin yapılabilmesi için yani bir ustanın yetişebilmesi için harcanan zaman ve emekten.

Peki ya çocuklarımızı yetişmesine yön verecek olanlarda arıyor muyuz bu kadar özeni?

Gelelim milli eğitime yani devlete…

Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim ‘liyakat’ diye


Şöyle bir düşünün 4 yıl teorik eğitimin ardından öğretmen olarak atanıyorsunuz. İlk öğretmenliğinizi çıraklık olarak düşünürsek  daha çıraklık bile yapmadan şube müdürü oluyorsunuz ama  büyükler sizde nasıl bir ışık görüyorsa  orada da fazla tutmuyorlar İstanbul’un  en gözde ilçelerinden birine milli eğitim müdürü oluyorsunuz. Burada nasıl bir çalışma yaptıysanız o kısacık dönemde   diyor ki büyükler’ bunu daha fazla okulun ve nüfusun bulunduğu ilçeye atayalım’ öyle de oluyor. Daha büyük bir ilçeye atanıyorsunuz. Çıraklığı tamamlamadan kalfalığı pas geçerek usta olmuş olmanın verdiği bilgisizlikle ‘ben ne dersem o olur’ mantığı ile hareket ediyor ve ilçedeki eğitim sistemini alt üst ediyorsunuz.  

Arabayı görmeden arızayı bilme şansı yoktur hiçbir ustanın. Hatta tarif edersiniz  der ki ‘görmek lazım’ yani o test etmeden ya da sesi dinlemeden ‘şu’ demez arıza için. Ama eğitimde böyle değildir. Sahada bir iki yıl çalışmakla 225-30 yıl çalışanlardan daha fazla tecrübeye sahip olduğunu düşünür, ‘çok doğru söylüyorsunuz efendim’ diyen bir idareci tayfası oluşturma çabası içine girer ve darmadağın eder eğitimdeki durumu.   

Arabayı söküp toplayamama durumu gibi. Hiçbir usta böyle bir kalfaya aferim oğlum sen arabayı toplayamıyorsun usta oldun demez. Ama söz konusu eğitimse denebiliyor. “Aferim ilçe milli eğitim müdürüm bu ilçedeki eğitimde bir küskünler ordusu yarattın ama yetmez seni ile atayalım da bu ordunun sayısını daha da artır”

Yoksa başka izahı olabilir mi bu yaşananların…

Cengiz DOĞAN

Maltepeekspres

Güncelleme Tarihi: 14 Temmuz 2016, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER