73 yaşında tıp öğrencisi

Onun gençlik hayali hem öğretmen, hem doktor, hem de avukat olmak için üç okul birden bitirmekti. İlk hayalini gerçekleştirdi, öğretmen oldu.İkinci için de adım attı, tıp fakültesini kazandı. Ancak maddi imkânsızlıklardan dolayı okulu bitiremedi. Hayat devam etti; evlendi, çocukları, torunları oldu ama o hayallerinden vazgeçmedi.

73 yaşında tıp öğrencisi

46 YIL ÖNCE BIRAKTIĞI TIBBİYEYE 73 YAŞINDA GERİ DÖNÜYOR

İçinde kalan ukdeden kurtulmak ve torunlarına ‘Aydın anneanne’ nasıl olur göstermek için, Yüksel Yinsu Yenice şimdi öğrenci affıyla 73 yaşında tıp fakültesine geri dönüyor!

Öyle bir ukde ki yıllarca her doktor gördüğümde burnumun direği sızladı, kendi kendime ‘Ben şimdi kaç senelik doktor olacaktım!’ diye hayıflandım.”

Yüksel Yinsu Yenice astsubay bir babanın beş kızından biri. 1937 yılında Niğde’de doğdu. Babasının işi nedeniyle şehir şehir gezdi. Ortaokula Konya Ereğlisi’nde devam etti. Ancak Bergama’dan sonra Konya’daki okula uyum sağlayamadı: “Çok kapalı bir yerdi. Öyle ki, okulda iki ayrı merdiven vardı; birinden kız çocukları diğerinden erkekler çıkardı. Üniformalarımızın altına şort giyerdik. Oysa biz, İzmir’de özgür büyümüştük, kız veya erkek bir fark yoktu. Konya’da o farkı hissettiriyorlardı. Ailesinin tüm dil dökmelerine ve Kore’deki babasına haber vermekle tehdit etmelerine rağmen Yenice, ikinci sınıfta ortaokulu bıraktı. Ancak annesi, kızının boş kalmasını istemedi, onu Kuran kursuna yolladı.

KARS’A TAYİNİ ÇIKINCA İLK HAYALİNDEN VAZGEÇTİ

Bu arada babası Edremit’e tayin oldu. Tabii ailesi de onunla birlikte yeniden yollara düştü. Yenice, Menemen’de bir yıl evde oturdu ancak Edremit’te okul zamanı gelince, tüm kız kardeşleri hazırlığa başlayınca onun da kanı kaynamaya başladı: “İçim gidiyordu ama aileme söyleyemiyordum. Sonunda ablama okulun gece rüyalarıma girdiğini ve tekrar okuma istediğimi itiraf ettim. Bunun üzerine beni yeniden okula başlattılar. ”
1960 yılında, liseyi başarıyla bitirdikten sonra üniversite zamanı geldi. Yüksel Yinsu Yenice’nin, diğer gençlerden farklı olarak bir değil, tam üç hayali vardı: Ankara’da okuyup öğretmen, avukat ve doktor olmak! Babası, kızını okutabilmek için yıllarca yaşadıkları göçebe hayattan sonra artık daimi olarak Ankara’ya atanmak için talepte bulundu. Yenice’nin Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ne kabulüyle, babasının da Ankara’ya tayini çıktı. Ailece Ankara’ya taşındılar. Yenice dört yıl okuyup, başarıyla mezun olduktan sonra ilk hayalini gerçekleştirmek ve öğretmen olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurdu. Yanıt hemen geldi; tayini Kars Lisesi’neydi! Yenice, zor bir kararla karşı karşıya kaldığını anlatıyor: “Babam beni engellemedi ama ‘Ben buradayken anneni oraya gönderemem. Kendin gidebilirsin’ dedi. Ben de 24 yaşımda, tek başıma, hiç bilmediğim bir yere gitmeye korktum. O arada TRT’nin yayına başlama hazırlıkları vardı. Üniversite mezunu eleman arıyorlardı, beni haber  merkezinde arşivde işe aldılar.”

MADDİ DURUMUMUZ EL VERMEDİ, BIRAKTIM

Yenice 27 yaşında yeniden üniversite sınavına girdi. Çok iyi bir dereceyle Ankara  Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kabul edildi. Bir yandan TRT’deki işine devam ederken büyük bir heyecanla kaydını yaptırdı ama işi düşündüğü kadar kolay değildi: “Boş zamanlarımda ders çalışarak, işle birlikte okulu bitirebileceğimi düşündüm. İki ay boyunca, işten izin alıp, devam zorunluluğu olan laboratuvar derslerine girdim. Diğer konular için arkadaşlarım benimle notlarını paylaştı. Ancak, yine de ikisini bir arada yürütemedim. TRT’den ayrılıp Tıp Fakültesi’nde devam edebilmek için babamdan izin istedim. Ama maddi imkânlarımız elvermediğinden, bırakmak zorunda kaldım. Bu, içimde büyük bir ukde olarak kaldı. Öyle bir ukde ki yıllarca her doktor gördüğümde burnumun direği sızladı, kendi kendime ‘Ben şimdi kaç senelik doktor olacaktım!’ diye hayıflandım.”

Yenice, bu arada evlendi, çocuğu oldu. 1974 yılında yine bir af çıktı, okula dönmeyi düşündü. Ancak kızının yaşı küçük olduğundan vazgeçti. 1991 yılında emekli olana kadar TRT’de çalışmaya devam etti. Emekliliği sırasında iki torunu oldu, onlara baktı... Ta ki, geçen ay gazetede bir haber  okuyana kadar: “’Dedeler, neneler haydi üniversiteye!’ diye bir manşet gördüm. Bütün okulu bırakmışların üniversiteye dönebileceğini öğrendim. Hemen eski okulumu aradım; 1965’te girip, 1967’de kaydımın silindiğini ama şimdi devam etmek istediğimi söyledim. Beni, 2011-2012 öğretim döneminde birinci sınıftan başlatabileceklerini söylediler. Dilekçe dışında başka hiçbir şey vermeme gerek kalmadı, lise diplomam bile zaten hâlâ okuldaymış! Sanki geçen yıl bırakmışım gibi eylül ayında başlayacağım.”

80 YAŞINDA BİTİRECEK

Yenice okula döneceğini söylediği çevresinden değişik tepkiler almış: “Çevrem bana inanamadı. Kimi arkadaşlarım ‘73 yaşındasın. 80 yaşına geldiğinde okulu bitirsen ne olacak!’ dedi. Oysa ben okul sonrasından maddi kazanç beklemiyorum. İnsan vücudunu, hastalıkları öğreneceğim, bunlar bana yetecek. Çevreme, aileme yardım edeceğim. Şu anda büyük bir hevesim var. 90 yaşındaki annem dahil, tüm ailem bana sonuna kadar destek oldu. Benimle gurur duyuyorlar. Zaten bu işe iki nedenle karar verdim; içimdeki ukteden kurtulmak ve torunlarıma örnek olmak. ‘Bizim böyle aydın bir anneannemiz var’ desinler istedim.” Yenice’nin tek endişesiyse, tıpkı ilk seferki gibi maddi imkânsızlıklar: “Eğer okul çok fazla harç isterse, devam etmem zor. Ancak o zaman da, en azından kendi isteğimle bırakmış olacağım. Geçen seferki gibi içimde ukde olarak kalmayacak.”

SINIF ARKADAŞLARIM TORUNLARIMLA YAŞIT

Kayıt için okula gittiğimde tüm öğrenciler koşturmaca içindeydi. Bir tanesine öğrenci işlerinin nerede olduğunu sordum. “Yukarı katta, ben size yardımcı olayım” dedi, uça, uça merdivenlerden çıktı. Kendi kendime “Senin ne işin var burada! Çocuklar zıpkın gibi, sen bir kat merdiven çıktın, yoruldun” dedim. Sonra vazgeçmemek için kendimi teselli ettim. Sınıf arkadaşlarım neredeyse benim torunlarımla aynı yaşta olacak. Ama ben de onlara yetişirim!

LATİNCE İLAÇ İSİMLERİNDE EŞİM YARDIMCI OLACAK

Yenice, 46 yıl sonra döneceği okul hayatı için oldukça heyecanlı: “Her gün, erkenden kalkıyorum, bolca vaktim var. Her şeye hazırlıklıyım, altından kalkacağım. Gençler iki defa okursa, ben beş kere okuyacağım.” Bu arada Yenice müfredatın eskisi gibi olmamasından da memnun: “Benim dönemimde ilk yıl sadece fizik, kimya, biyoloji okutuluyordu. Katıldığım son laboratuvar dersiyse benim için kötü bir deneyimdi. Mesaiden yetişmiştim; ayakta, herkes beyaz önlüklü, asit kokuları... Neyse ki artık değişmiş. Sırf fizik, kimya değil, her şeyden bir parça öğrenebileceğiz. Ayrıca Fransızca bildiğim için dilden ve tarihten muaf tutulacağım. Şimdi herkesin en korktuğu ders farmakolojiymiş; Latince ilaç isimleri için bana eşim yardım edecek. İleriki sınıflarda kadavra keserken ne yapacağımı henüz düşünmüyorum!”


 

Güncelleme Tarihi: 18 Nisan 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER