Deniz Feneri soruşturma sürecine neden müdahale edildi?

Herkese laf yetiştiren Erdoğan'ın, Deniz Feneri konusunda ‘dut yemiş bülbüle dönmesi’ korkusunun ifadesidir. Susmanın, sessizliğe gömülmenin kendisine iyi geleceğini düşünüyor. Ama bu kez yanılıyor

 Deniz Feneri soruşturma sürecine neden müdahale edildi?
Türkiye’deki hukuk sistemi dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu yöntemi diktatör dedikleri ülke yönetimlerinde dahi bulmak mümkün değil. Soruşturmayı sürdüren 3 savcı görevden alınıyor. Gerekçesi ‘kanuna aykırı’ işler yapmalarıymış.

Başka davalar söz konusu olduğunda ‘ben savcıların işine karışmam’ diyen Başbakan ve Adalet Bakanı, sorun Deniz Feneri Soygun Şirketi olunca ‘ben müdahale ederim’ diyor. Savcıları görevden almak, bu davanın fiilen bitmesi anlamına geliyor. Mesela Ergenekon davasında HSYK’ya kaç kez başvuruda bulunuldu. Sayısı bilinmiyor. Ama hepsine olumsuz yanıt verildi. Şike operasyonunda Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, HSYK’ya başvuruda bulundu. Ama henüz somut bir yanıt verilmiş değil. Ama iş Deniz Feneri Soygun Şirketi davası olunca işler değişiyor. Doğrudan müdahale gündeme geliyor. Öcalan’ın avukatlarının İmralı’ya gidip-gitmemesi konusunda ‘savıcılık karar verir, ben karışamam’ diyen Adalet Bakanı, Deniz Feneri Davasında anında talimat verip, müdahale ediyor.

Üçlünün keyfi kaçarsa, Başbakan o koltukta oturamaz
AKP’nin adaleti, Deniz Feneri Soygun Şirketi yararına işliyor. AKP’nin vekilleri gruplar halinde soygun şebekesinin baş sorumlusunu ziyaret ediyorlar. Kaldıkları yer, bir cezaevi değil, saray yavrusu gibi. Zekeriya Karaman, Zahit Akman ve İzzet Kurum birlikte kalıyorlar. Her gün onlarca ziyaretçi gidiyor. Bu bir bakıma zorunlu, eğer bu üçlüden terk edilme duygusu oluşursa ve biri kazara konuşmaya başlarsa, Başbakanın şu an oturduğu koltukta kalma şansı olmayacaktır.

Peki, Adalet Bakanı bunu neden yapıyor? Hiç şüphesiz ki birçok nedeni var. Birincisi kendisi bu sürecin doğrudan bir parçasıdır. Zekeriya KARAMAN ile olan ilişkisinin boyutunu kamuoyuna açıklarsa, müdahalenin gerekçesi anlaşılmış olur. Mesela Sadullah Ergin, Deniz Feneri Soygun Şirketi’nin yöneticisi Z. KARAMAN’ın şahsi veya şirketlerinin avukatlığını yaptı mı? Almanya Deniz Feneri Davası başladıktan sonra KARAMAN ile kaç kez görüştü?

Peki, soruşturma savcılarına karşı neden bir operasyon yapıldı? Savcıları görevden alan Bakan diyor ki; “Savcıların iki talebi var; bir 19 kişinin mal varlıklarına, araçlarına ortaklık hisselerine el konulmasını istiyorlar. İki, bu kişilerin ortağı olduğu şirketlerin malvarlığına da el konulması isteniyor. 18 kişinin malvarlığına el konuluyor. Mahkeme, ikinci talebi ‘kanuna aykırıdır’ diyerek reddediyor. Mahkemenin kararını kapatılıyor ve Tapu Müdürlüğü’ne gönderiliyor. Sorulması gereken soru şudur; mahkemenin el konulmasını reddettiği karar uygulanmış mıdır, uygulanmamış mıdır? Kanun ihlal edildi, el konulma kararı alındı. Sürece ilişkin suçlamalar dezenformasyon. Siz mahkeme kararını ters çevirip uyguluyorsunuz. Böylesi bir iddia var. Savcılar yasaya, mahkeme kararına uymasa da izin vermeyecek misiniz? Müfettişler inceledikten sonra savcılardan savunma istediler. Savcılar değiştirilmiştir, başsavcının tasarrufundadır.” Bu değerlendirme tamamen gerçek dışıdır. Hiçbir doğruluk payı yoktur. Tersine toplumu yanlış yönlendirme eylemini bizzat kendisi yapıyor. HSYK’ya müdahale etmedim derken, gerçeği söylemiyor ve toplumu kandırıyor.

Soruşturma sanılandan büyük sonuçlar yarattı, ucu Erdoğan ailesine dayandı
Soruşturma derinleştikçe davaya bakan savcılar çok büyük bir organizasyonla karşı karşıya olduklarını gördüler. Gelen bilgiler değerlendirildiğinde bunun arkasında bizzat AKP’nin var olduğunu da anladılar.

İşin içinde 100 milyon Euro’dan fazla para var. Bu paralar nereden geldi? Söz konusu kişiler kısa bir sürede bu kadar sermayeyi ve mal varlığını nereden temin ettiler? Ayrıca Deniz Feneri’ni soymak için kurulan şirketler var? Bu şirketlerin ortakları da biliniyor. Zekeriya KARAMAN, Zahid AKMAN, Mustafa ÇELİK, Mehmet GÜRHAN, İzzet KURUM gibi onlarca insan var. Tabii ucu ERDOĞAN ailesine de dokunuyor. Erdoğan’ın ‘oğlum gemi değil, gemicik alacaktı’ dediği gemi Almanya Deniz Feneri parasıyla alındı.

Kaçırılan çuvallarda kimler var?
Ayrıca savcıların yaptığı bütün çalışmanın anında Zekeriya KARAMAN’a bildirildiği de ortaya çıktı. Bir zamanlar Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel, sahibi olduğu bankaları boşaltırken çuvallarla parayı taşırken görüntülenmişti, şimdi de Deniz Feneri Soygun Şirketinin elemanlarının çuvallarla belgeleri taşıdıkları yani çaldıkları belirlendi. Onlardan sadece bir çuval ele geçti. İş, bu noktaya geldi. Peki, hepsi ele geçirilseydi, neler ortaya çıkacaktı? Başta Erdoğan olmaz üzere AKP’nin birçok yöneticisi, milletvekili, bürokratı da doğrudan soruşturma kapsamına alınacaktı. O zaman işin rengi değişecekti. AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanlarından birinin gözaltına alınması süreci başlayacaktı ki, savcılar apar topar değiştirildi.

Bir başka nokta, savcılar, söz konusu sanıkların hem kişisel hem de şirketlerin mal varlıkları üzerine tedbir kararı konulmasını istedi. Söz konusu şahısların satın almış oldukları mal varlıklarının önemli bir kısmı, DENİZ FENERİ adına toplanan paraları zimmetlerine geçirmesiyle birikmeye başladı. Örneğin İzzet Kurum’un hesabında 75 milyon Euro bulunuyor. Peki, bu para nerden geldi? Hesaplar incelendiğinde bunun Deniz Feneri’nden çalınan-aşırılan paralar olduğu anlaşılıyor.

Peki, İzzet KURUM’un hesabında olduğu belirtilen bu paralar nereye gönderilecekti? Kime teslim edilecekti? Nerelere aktarılacaktı? Savcılığın ulaştığı belgelerde bu paralar AKP’ye aktarılması gereken miktar olduğu tespit edildi.

Adalet Bakanlığı şirketler konusunda hassas
Savcıların “19 kişinin mal varlıklarına, araçlarına ortaklık hisselerine ve bu kişilerin ortağı olduğu şirketlerin malvarlığına el konulması” önerisi var. Adalet Bakanı özenle şirketlerin isimlerini açıklamaktan kaçınıyor. Savcılar hangi şirketlerin mal varlığına tedbir koymak istedi? Bu şirketlerin tutuklu olmayan ortakları kimlerdir? Bunların ne kadarı AKP ile ilişkili? Bu şirketlerin kaç tanesinin ismi Almanya Deniz Feneri Soruşturmasında geçiyor? Bunları açıklayamaz. Çünkü o da biliyor ki, sözü edilen şirketlerin tamamı şaibelidir. Ayrıca şirketler soruşturma kapsamına alındığında, işin ucu kendilerine dokunacak. Bu tehlikenin farkına varıldı ve savcılar görevlerinden alındı. Söz konusu şirketlere ait belgelerin kaçırılması da boşuna değil.

Zekeriya Karaman bu parayı nerden buldu, kim için sakladı?
Ayrıca Z. KARAMAN, 10 yıl içinde, yani Deniz Feneri’nin kurulmasından sonra, 1,2 milyar dolarlık servete nasıl ulaştı. Normal koşullarda, böyle bir servetin elde edilmesi kesinlikle mümkün değil. KARAMAN’ın Soygun Şirketinin gerçek sahibi olduğu artık herkesçe biliniyor. Ayrıca bu paraların bir kısmının Erdoğan ailesine ait olduğu iddialarına neden yanıt verilmez? Bir dönemler Çiller de Kuşadası’ndaki çiftliğini hizmetçisi üzerine yaptırmıştı. Anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan da artık akraba oldukları KARAMAN üzerine aktarmış.

Soruşturmayı sürdüren savcılar, sanıkların mevcut mal varlıklarını Deniz Feneri Soygun Şirketinden kaçırdıkları paralarla elde ettiklerini tespit etmiş durumda. Doğal olarak operasyonun kapsamını geliştirmek istediler. Tam bu kritik noktada Başbakan ERDOĞAN devreye girdi ve doğrudan müdahale etti. Savcıların görevden alınması AKP’nin bir operasyonudur. Çünkü kendi hesaplarına geçirmek istedikleri 75 milyon dolara ve Erdoğan ailesinin Zekeriya KARAMAN üzerindeki mal varlıklarına el konulacaktı.

Bazı kişilerin tutuklu kalmasının bir başka boyutu da, söz konusu edilen paraların ve mal varlıklarının devredilmesi sorunudur. Dava dosyasında görüldüğü gibi Deniz Feneri projesi esasen Necmettin Erbakan’a aittir. Zekeriya KARAMAN, Mehmet GÜRHAN gibi bu işte görev alanlar Milli Görüş geleneğinden gelenlerdir. Erdoğan-Erbakan ayrışmasında, güçlü olanın yani Erdoğan’ın yanında yer aldılar. Her ne kadar Erdoğan’a ve AKP’ye yakın olsalar da bunlara yeterince bir güven yok. Erbakan gibi birini satanlar, yarın Erdoğan’ı ve AKP’yi de satabilirler.

Soruşturma ganimet paylaşımı için mi?
Cezaevi denilen yavru saray’da paraların ve mal varlıklarının pazarlığı yapılıyor. Bu konuda gerekli anlaşma sağlanıp ve para başka insanlara devredilirse, hiç kimsenin kuşkusu olmasın, bunlar serbest kalır.

Savcıların çok hızlı bir şekilde görevden alınmasının bir başka boyutu da, AKP’li Büyükşehir Belediyesine ait bir başkanın da operasyon kapsamına alınacağı iddiasıdır. Bu belediye başkanı kimdir? Neden operasyon sürecine dâhil edilecekti?

Ayrıca Savcılık soruşturmasında yer alan köstebek kimdir? Soruşturma hakkında anında bilgi veren polis kim? Bu bilgiler, Beşir Atalay’ın sekreterine nasıl geldi ve sekreter bu bilgileri kime aktardı? Örneğin söz konusu edilen şirketlerin belgelerinin kaçırılmasında kimlerin rolü oldu? Belgeler kime teslim edildi? Adı geçen belediye başkanının bundan bir rolü var mı?

Buna benzer yüzlerce soru gündemdeyken ve hiçbirine yanıt verilmezken, Adalet Bakanı’nın savcıları görevden aldırması, telaştan ve korkudandır.

Başta Erdoğan olmak üzere bütün AKP ve hükümet yetkilileri biliyorlar ki Deniz Feneri Davası hakkıyla soruşturulursa koltuğunda kalamaz.

Herkese laf yetiştiren Erdoğan'ın, Deniz Feneri konusunda ‘dut yemiş bülbüle dönmesi’ korkusunun ifadesidir. Susmanın, sessizliğe gömülmenin kendisine iyi geleceğini düşünüyor. Ama bu kez yanılıyor.




Güncelleme Tarihi: 07 Eylül 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER