GÖKÇEK AK PARTİ'NİN KAPATILMASI KULİSİNİ Mİ YAPTI?

Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, Arınç-Gökçek polemiği için ilginç bir iddia öne sürdü...

GÖKÇEK AK PARTİ'NİN KAPATILMASI KULİSİNİ Mİ YAPTI?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki söz düellosu gündemdeki yerini korurken yeni iddialar da arda arda sıralanıyor. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in "AK Parti’nin kapatılması kulisini' yaptığını öne sürdü.

ODATV.com'un haberine göre;
 Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, twitter’dan çarpıcı iddialarda bulundu.

“Sayın Arınç-Gökçek tartışmasını iyi anlayabilmek için "İN" kitabımın 143, 144 ve 145. sayfalarını tekrar okuyunuz” diyen Sabri Uzun şöyle devam etti:

“2007 yılında, gece 23:00-04:30 saatleri arasında paralelci Daire Bşk ve Başkan Yrd. R.G. ile yapılan gizli toplantı Başbakan'dan gizlendi!.. Lütfen o gizli toplantıya katılan kişi ortaya çıksın. Türkiye'de kumpasın başlama günü o gündür!..”


KİTAPTAN ÇARPICI İDDİALAR
Peki, Sabri Uzun’un kitabında işaret ettiği ilgili sayfalarda ne yazıyordu?

Kuşkusuz, en çarpıcı iddialardan biri şuydu:
“Melih Gökçek’in, Ak Parti’nin kapatılması yönünde mi, yoksa kapatılmaması yönünde mi kulis yaptığı konusunda, bilhassa Ak Parti çevrelerinde farklı düşünceler hâkimdi.”

İşte “İN” kitabından “Ergenekon Takibindeki Üç Organize Şube Polisine Dava” başlıklı o bölüm: 

“2010 yılında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün izlendiği iddialarıyla ilgili Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’nde görevli üç polis memuru hakkında iddianame hazırlamış ve polislerin “görevi kötüye kullanmak” suçundan üç yıla kadar hapsini istemişti. Osman Paksüt’ün şikâyetçi olması üzerine başlatılan soruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığı “takipsizlik” kararı verdi, fakat Sincan Hâkimi Osman Kaçmaz, takipsizlik kararını kaldırdı.

İddianamede, “atılı suçun işlendiği hususunda yeterli delil elde edilemediğine dair Başsavcılıkça daha önce kanaat belirtilmişse de Sincan 1. Ağır Ceza’nın kararının kesin nitelikte olması sebebiyle kamu davası açıldığı” vurgulanmıştı.

13 Mayıs 2008 günü yaşanan olayda polislerin, Ergenekon şüphelileri Ferda Paksüt ile Turhan Çömez’i mahkeme kararıyla takip ettikleri ortaya çıkmıştı. Bu konunun ayrıntısını iyi biliyorum. Ankara Ulus semtinde, sanıyorum Gençlik Parkı içinde bir inşaat yapılmış, “Ankara’da çok etkili bir kişi”, Ferda Paksüt’e “bazı yetkiler” vermişti.

Aynı “etkili kişinin” yasadışı dinlemeler başlamadan hemen önce İstihbarat Daire Başkanlığı’na gelerek neredeyse bütün gece yetkililerle görüşmüş olduğu da kulislerde çokça konuşulmuştu.

Osman Paksüt, eşine böyle bir yetki verilmesinden dolayı derin üzüntü ve rahatsızlık duymuştu. Şunu da ekleyeyim; Ferda Paksüt, Ankara Belediyesi’nin “Anket Anonim Şirketi”nin başkanı yapılmış, bu şirket aracılığıyla epeyce “yetkilendirilmişti”. İşte bu yetkinin “kötü kullanımı” konusunda, “şüpheler” vardı. Ferda Paksüt’e, Anket Anonim Şirketi’nde kim görev vermişti? Bu görevlendirmeden dolayı Ferda Hanım’ın “menfaati” ne olmuştu? Ona görev veren Belediye Başkanı’nın “menfaati” ne olmuştu? Bunları bilemem ama ortalıkta “üç milyon dolar” sözleri çokça dolaşmaktaydı.

Tam da o günlerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi’nde Ak Parti’nin kapatılması için dava açmıştı (14 Mart 2008). O günlerde Melih Gökçek’in, Ak Parti’nin kapatılması yönünde mi, yoksa kapatılmaması yönünde mi kulis yaptığı konusunda, bilhassa Ak Parti çevrelerinde farklı düşünceler hâkimdi.

Sonuçta Osman Paksüt, Anayasa Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında “Ak Parti’nin kapatılması” yönünde oy kullandı. Paksüt’e, Ak Parti’nin kapatılması yönünde oy kullanırsa “demokrasi düşmanı”; kapatılmaması yönünde oy kullanırsa “satılmış” denilecekti.

Eşi Ferda Paksüt’ün Anket A.Ş.’de görev alması sebebiyle çok zor durumda kalmıştı. İşte, Kavaklıdere Tenis Kulübü önünde, Osman Paksüt’ün, kendilerini takip eden polis ekibini yakalayıp, Ankara İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ı olay yerine çağırarak (13 Mayıs 2008), yakaladığı ekibi teslim etmesi olayının perde arkası böyleydi. Osman Paksüt, kendisinin “hayati tehlikesinden” dolayı değil, eşinin içinde bulunduğu ortamdan dolayı takip edilip edilmediğini öğrenmek için duyarlı davranmıştı. Ankara Cumhuriyet Savcısı, yaptığı soruşturma sonrasında, yakalanan o ekibin memurları hakkında “kovuşturmaya yer yok” kararı vermiş; Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ise bu kararı iptal ederek, “yargı- lansınlar” yönünde karar vermişti. Ben Osman Kaçmaz’ı, üstün karakterli, mert, dürüst kişiliğiyle tanıyorum. Ancak, “kovuşturmaya yer yok” kararını veren savcının kim olduğunu bilmiyorum. Bu karardan kısa bir süre sonra terfi ettirilmişse, savcının kişiliğine şüpheyle yaklaşmak gerekir, diye düşünürüm.”
Güncelleme Tarihi: 25 Mart 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER