HÂLÂ YAPABİLİRSİNİZ

HÂLÂ YAPABİLİRSİNİZ

HÂLÂ YAPABİLİRSİNİZ
Yönetim anlayışından dolayı, yönettiği bakanlık içinde mahkemelik olduğu personel sayısının on binlere ulaştığı, kendi personeli ile “hasım”(hukuk dili) konumuna düşmüş, yeryüzünde başka bir bakanlık var mıdır bilemiyoruz. Üstelik bilgisizlik, yanlışlık sonucu değil, tüm uyarılara rağmen, bilerek, isteyerek ve bilinçli bir şekilde yapılan işlemler sonucu.
Anlatamadığımız, inatla sürdürülen bu uygulamalardan dolayı, eğitim çalışanlarının arasında bölünmelerin ve kamplaşmaların oluştuğu, yönetimde tek yetkili olduğuna inanılan bir sendikanın mensuplarına karşı gelişen öfkenin her geçen gün boyutlarının büyüdüğü.
Anlayamadığımız ise malum sendikanın bir şube başkanının yeni atadıkları müdürlere yönelik kaleme aldığı, yaptıkları haksızlıkların itiraf belgesi olarak tarihe geçecek mektubunda, diğerlerini zamanı okuyamamakla suçlayıp,  yeni atadıklarına güç telkin ederek tamamen ayrıştırması,
Ve bir de Ülke genelinde bazı ilçe milli eğitim yöneticilerin, dava kazanıp geri dönen müdürlere görevi kötüye kullanma suçundan hapis yatmayı bile göze alarak tekrar aynı puanı verip, göreve dönmesini önleyecek kadar gözlerinin kararmış olmasının altındaki sebep.
Uygulanan planın militanlığına soyunan bu şahıslarla, Bakanlığın iptal davalarının görüldüğü İdare Mahkemelerine gönderdiği savunmadan bir paragrafı paylaşalım. 
“Kural olarak iptal davalarında davalı; kararı alan yani idari işlemi tesis eden idari merciidir. Davacı tarafça talep ve dava edilen işlem ise bir kanun hükmünün uygulanmasına yönelik olan ve valiliklerce gerçekleştirilen bir işlemdir. Hal böyle olunca, iş bu davanın kanun hükmü uygulayan ve idari işlemi tesis eden valiliğine karşı açılması gerekmektedir.”
Eğer bu cümlelerden sizler de bizim anladığımızı anlıyorsanız. Yaptığınız hukuk ihlallerinden dolayı hesaba çekilecek olanların sizler olacağınızı kavramışsınız demektir. Basından edindiğimiz bilgiler göre de ülke genelinde davayı kazanan binlerce mağdur zaten süreci başlatmıştır.
Bu genel görüntüyü Bakanlık yöneticilerinin bilgisine sunduktan sonra şimdi bunca tahribata rağmen hala barış ortamının sağlanabileceği yolundaki inancımızı ve önerilerimizi paylaşalım.
Öncelikle Antalya’da toplanan 19. Milli Eğitim Şurasında Öğretmen yetiştirme ve Eğitim yöneticilerinin atanmasına dair alınan tavsiye niteliğindeki kararları önemsediğimizi belirtelim.
Bakanlık, yıllardır üzerinde şaibe eksik olmayan, yönetici atamalarını, herkesin; “benim hakkım yenildi” demeyeceği bir sisteme kavuşturabilir. 19. Eğitim Şurasında alınan:
 “Eğitim yöneticisi olarak atanma şartının en az lisans mezunu olma şartına bağlanması,
Yönetici olarak atanmanın merkezi olarak yapılan yazılı sınavda başarılı olma şartına bağlanması,
Okul müdürlerinin belli bir süre görev yapmış okul müdür yardımcıları arasından seçilmesi,
Yönetici adaylarınınkurum müdürü olarak atanmadan önce ‘Eğitim Yöneticisi Yetiştirme Merkezleri’nde Hizmet içi eğitimden geçirilmesi,”yönündeki tavsiye niteliğindeki kararlar, çok büyük bir toplum kesimi tarafından kabul gördüğü için sistemin temelini oluşturabilir.
Her şeyden önce ülke genelinde Bakanlığa karşı açılan ve neredeyse tamamının davalı lehine sonuçlandığı mahkeme kararları gerekçe gösterilerek, son yönetmeliğe göre yapılan yönetici atamalarının tamamı uygulamalarda hata olduğu gerekçesi ile iptal edilmelidir.
Bu uygulama hem Bakanlığı mahkeme kapılarından kurtaracak hem de bütün bakanlık personeli içinde büyük bir rahatlama sağlayacaktır.
Birilerinin iki dudağı arasından çıkacak sözle ve sınırlı bir süre ile yapılan görevlendirmeler sonucu atanan yöneticilerle eğitim hedeflerine ulaşmak söz konusu bile olamaz.
Çünkü bu yöntemle atanacak yöneticilerin, önce atanabilmek, sonra da görevde kalabilmek için atamaya yetkili kişilerin kapısında el etek öpmek zorunda olduğu psikolojisinden kurtulması mümkün değildir.
Onun için aşağıdaki kriterler ölçü alınarak liyakate dayalı bir sistem oluşturulmalıdır.
1-Eğitim yöneticiliği görevi hem meddi hem manevi olarak farklı bir kadro unvanı olarak belirlenmeli ve liyakatle atanılabilinecek bir kadro olarak tanımlanmalıdır.
2-Yöneticiliğe ilk atama eğitim yönetimi ve iletişim ağırlıklı sorulardan oluşacak merkezi bir sınavla, müdür yardımcılığı görevi ile başlatılması, müdür olarak atanabilmek için de belli bir süre Müdür yardımcılığı görevi yapma şartına bağlanması doğru bir karardır.
3-Müdür yardımcılarının Müdür olarak atanabilmeleri için Üniversitelerin bünyesinde oluşturulacak ya da öğretim görevlilerinin, üniversitelerin Eğitim Fakültelerinin öğretim görevlileri arasından görevlendirilecek özel kurslardan, eğitim yönetimi alanında, geniş kapsamlı bir eğitime tabi tutulduktan sonra başarılı olduğunu gösteren sertifikalar almaları zorunluluğu getirilmelidir.
4-Müdür atamalarında sözlü sınav kesinlikle kaldırılmalıdır(daha önceki yazılarımızda gerekçelerimizi açıklamış olduğumuz için tekrarlamıyoruz).
5-Görmüş olduğu yüksek öğretimin her bir yılı için 1 puan verilmeli, yüksek öğretim dört puanla sınırlandırılmamalı, görmüş olduğu farklı yüksek öğretimler de puanlamaya katılmalı, yüksek lisans ve doktora eğitimi alanlarının puan hesaplanmasında bu programların tamamlanmasındaki en az süre esas alınmalıdır.
7-Katıldığı eğitim alanındaki hizmet içi eğitim seminerleri, saat sayısı esas alınmak üzere puanlamalarda tekrar değerlendirmelere alınmalıdır.
8-Öğretmenlik görevlerinin dışında özel bir emek ve zaman gerektirdiği için Öğretmenlerin yayınlanmış eserleri bir standart getirilerek yeniden puanlamalarda değerlendirilmelidir.
9-Almış olduğu ödüllerin 1(bir) ile sınırlandırılmasının çalışma hayatındaki başarıyı olumsuz şekilde etkileyeceği için alınan ödüller makul bir sayıya yükseltilmelidir.
10-Aldığı cezaların puanlamada eksi puan olarak değerlendirilmesinin, bir kişi aynı suçtan iki kere cezalandırılamaz hükmüne aykırı olduğu için değerlendirmeden kaldırılması gerekmektedir.
11-Hizmet yılına verilen puanın hem çok düşük tutulması hem de sekiz yılın üzerindeki hizmet yıllarının puanının puanlamaya yarısının dahil edilmesi ile meslek hayatında tecrübeli olanların meslekte yeni olanlarla arasındaki çıtanın kapanması amaçlanmış olduğu anlaşılmaktadır.  
Ancak A tipi bir kurumda fiilen yöneticilik yapmakta olan kurum müdürünün, yönetim alanında doktora yapmış bir adayın puanına ulaşabilmesi için, 14 yıl görev yapmak zorunda bırakılması hem mantıkla hem de eşitlikle bağdaşmaz. Görevde tecrübeye değer verilmelidir.
12-Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi sadece bir sınavla kazanılmış olan uzman öğretmen ve başöğretmenlik unvanlarının maddi olarak karşılığının ödendiği ve artık bu sınavların kaldırılmış olması nedeniyle başkalarının bu haktan yararlanamayacağı için eşitlik ilkesine aykırı bulduğumuzdan puanlamadan kaldırılmış olmasını olumlu karşılıyoruz.
Ortak aklın kabul edebileceği bu yeni düzenlemelerden sonra, kanun öncesinde yönetici olanların da yeniden bu ölçülere göre değerlendirmek suretiyle atamaları yapılmalı, bakanlık içinde yaşanan gerilim ortadan kaldırılıp herkesin hakkına razı olduğu barış ortamı sağlanmalıdır.
Bizler, yazılarımızı takip ettiğinize inanıyoruz. Lütfen, sizler de bizim her türlü çıkardan uzak samimiyetimize ve ülke sevgimizin karşılıksız olduğuna inanın artıık.

Ertuğrul ÖZGÜN
Güncelleme Tarihi: 15 Ocak 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER