İLKSAN TOPLANTISINDA AĞIR SÖZLER

İlksan Mali Kurulunda, İlksan hakkında yolsuzluk iddialarına çok ağır sözler geldi..

İLKSAN TOPLANTISINDA AĞIR SÖZLER
İLKSAN TOPLANTISINDA İFTİRACILARA AĞIR SÖZLERİlksan Mali Kurulunda, İlksan hakkında yolsuzluk iddialarına çok ağır sözler geldi..Türkeğitimsen Genel Sekreteri Musa AKKAŞ : İlksan’da hırsızlık yapıldığını bilip de söylemeyen ya da bildiği bir usulsüzlüğü, yolsuzluğu, hırsızlığı yargıya havale etmeyen şahıs ve sendika varsa açıkça söylüyorum ŞEREFSİZDİR. Öğretmenlere saygı duymayan bir Bakan'ın Müsteşar yardımcısının öğretmenlere saygısızlık yapması gayet doğal dedi.İlksan 6. Dönem 4. Olağan Temsilciler Kurul toplantısı 7 Nisan 2012 tarihinde Alanya’da İlksan’a ait Ananas Otel’de yapıldı. Toplantıya; İlksan Başkanı Tuncer Yılmaz, İlksan Yönetim Kurulu, İlksan Denetleme Kurulu, İlksan delegeleri, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz, Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş ve Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan katıldı.Toplantının açılışında İlksan Başkanı Tuncer Yılmaz bir konuşma yaptı. Daha sonra kürsüye gelen Genel Sekreter Musa Akkaş, toplantıda konuşma yapıp, daha sonra salondan ayrılan MEB Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz’ı eleştirdi. Akkaş şunlarısöyledi: “Bu toplantılarda Milli Eğitim Bakanlığı’nı temsilen birilerinin katılması gerekir. Sayın Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz geçici divanın oluşmasında başkan olarak kısa bir açıklama yaptıktan sonra yerini, toplantıyıyürütecek divana bıraktı ve protokol konuşmalarını dinlemeden salondan ayrıldı.Milli Eğitim Bakanı öğretmenleri sevmiyor. Şayet Bakan öğretmenleri seviyor olsa ‘öğretmenler iyi maaş alıyor, az çalışıyor, üç ay tatil yapıyor’ der mi? Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’te öğretmenlerin haftada iki gün çalıştığını söylemiş, ‘Öğretmenlerin arası müdürle iyiyse, haftalık ders programını bir güne planlıyorlar ve haftanın kalan kısmında tatil yapıyorlar’demişti. Çelik daha da ileri giderek, ‘Üst düzey bürokratlar evlenmek için öğretmenleri tercih ediyor’ şeklinde açıklama da yapmıştı. Görüldüğü gibi bunlar aynı kafa yapısına sahipler. Sayın Müsteşar Yardımcısı Alanya’ya herhalde tatile gelmiş. Ona ‘toplantıda görün’ demişler. Bu davranış MEB’e yakışmamıştır. Kınıyorum.”İlksan’a yönelik yapılan haksız eleştirilere de değinen Akkaş, “İlksan Yönetim Kurulu BaşkanıTuncer Yılmaz açılış konuşmasında duygulandı, gözleri yaşardı, konuşmasını tamamlayamadı.İftiralar onurlu insanları üzüyor. İlksan Yönetim Kurulu, iftiraları hak etmiyor. Onlar övgüye layık insanlar. Sayın Başkan’ın atılan itiraflara cevabıvardı. Söyleyemedi. Merak etmeyin. İlksan’ı bilen birisi olarak benim söyleyeceklerim olacaktır: Merak etme Başkan, biz sizlere inanıyoruz, güveniyoruz”dedi.Genel Sekreter Musa Akkaş, İlksan’a atılan itiraflara ilişkin çok sert konuştu. Akkaş şunlarısöyledi:” İlksan yönetiminde Türk Eğitim-Sen delegelerinin seçtiği Yönetim ve Denetleme Kurulu üyelerinin dışında, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri de bulunmaktadır. Yönetim Kurulunda 3 İlksan delegesi, 4 Bakanlık yetkilisi; Denetleme Kurulu’nda 1 İlksan delegesi, 2 Bakanlık yetkilisi vardır. İlksan’da‘hırsızlık var’ deniliyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı da bu hırsızlığın, yolsuzluğun içindedir demektir. Bakanlığın buna bir cevabı olmalıdır. 1996 yılından itibaren güvenilir, iyi yönetilen bir İlksan vardır. 1996 yılından önce sicili bozuk olan İlksan’ı düzeltmek, Türk Eğitim-Sen delegelerinin seçtiği yönetimlere nasip olmuştur. Lekesiz, şaibesiz bir yönetim anlayışıortaya konulmuştur. 1996 yılından itibaren yönetilen İlksan, öğretmenlerin değer ve kıymet verdiği bir İlksan’dır. 1996 yılından sonra İlksan’da yeni, aydınlık bir dönem başlamıştır. Sandık üyelerinin hakları iyileştirilmiştir. Buna katkısı olan yöneticilere, delegelere ve Bakanlık yetkililerine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Yapılanları görmek,1996 yılı öncesi ile sonrasını karşılaştırmak lazım. 1996 yılı öncesine takılıp kalmanın anlamı yok. Geçmişten bahsederken, bugün İlksan nerededir, bunu görmek gerekir. 1996 yılıöncesinde öğretmenler bir maaş tutarında emekli parasını 1 yılda alırken, şimdi 10 kat tutarındaki parayı 2-3 gün içinde almaktadır. 1996 yılında İlksan, eksi 3 milyon TL ile teslim alınırken, bugün kasasında 500 milyon TL para bulunmaktadır. İlksan’ı sürekli karalamak, İlksan’a iftira atmak bu kuruma zarar vermektedir. Karalama kampanyaları ile toplumun öğretmenler hakkındaki düşünceleri olumsuza dönüştürülmektedir. İftira atanlara sesleniyorum: Biz Türk Eğitim-Sen’iz. Bizim olduğumuz yerde hırsızlık, haksızlık, adaletsizlik olmaz. Hırsızlık olursa bunun hesabını sorarız. Hırsızlığa, yolsuzluğa Türk Eğitim-Sen’in delegeleri müsaade etmez. İlksan’a iftira atanlar burayı herhalde bir yerlerle karıştırıyorlar. İlksan’da Yimpaş, Kombassan, Deniz feneri anlayışında insanlar yok. İlksan’ı yönetenler içinde Allah sevgisi olan Türk Eğitim-Sen’lilerdir. İlksan’da bu kadar başarı varken, İlksan’ı karalayanlar at gözlüğü takanlardır. 280 bin üyenin vebali hepimizdedir. Bizler Türk Eğitim-Sen’liler olarak bu kuruma yalanı, hırsızlığı sokmadık, sokmayacağız.İlksan’a iftira atanlara da müsaade etmeyeceğiz. ‘Burayı biz daha iyi yöneteceğiz. Sandık üyelerine daha iyi menfaatler sağlayacağız’ deseler buna saygı duyarım. Ama İlksan’ı hırsızlıkla suçluyorlarsa, hiç de hoş olmayan afişler bastırarak, bunların dağıtımlarını yapıyorlarsa, sürekli öğretmenleri kamuoyu önünde hırsız olarak gösteriyorlarsa buna itiraz ederim. Yapılanlara YUH olsun.Eğitim-Bir-Sen denilen sendika bir afiş bastırmış. Bakın sizlere gösteriyorum. Bu afişe bakar mısınız, bir İlksan üyesi sandığa para atıyor. Sandıktaki para bir rantiyecinin cebine hortumlanıyor. Çok çirkin. Bunu yapanları kınıyorum. Etik değil, insani değil, ahlaki değil. Bu afişi basıp, okul ve kurumlara gönderen Eğitim-Bir-Sen’i müfteri ilan ediyorum, bu resmi ispata davet ediyorum. Haykırarak şunu söylüyorum: İlksan’da hırsızlık yapıldığını bilen varsa, kendisini bu hırsızlığı belgeleriyle birlikte ortaya koymaya davet ediyorum. İlksan’da hırsızlık yapıldığını bilip de söylemeyen ya da bildiği bir usulsüzlüğü, yolsuzluğu, hırsızlığı yargıya havale etmeyen şahıs ve sendika varsa açıkça söylüyorum ŞEREFSİZDİR. Türkiye bir hukuk devletidir. İlksan soyuluyor, birilerine peşkeş çekiliyorsa, İlksan’da hırsızlık yapılıyorsa savcılarımız var.İlksan ile ilgili iftira atanlar müfteridir. İftira atanlara, yalan söyleyenlere dinimiz ne diyor? Kuran-ı Kerim’de Mealen buyuruyor ki; yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar yalancıların ta kendileridir. (Nahl 105). İbni Ebi Şeybe “Bir Müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz. İftira en büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan söylemek de vardır ki. Yalan her dinde haramdır. Bir kimse bir mümin hakkında olmayan bir şeyler söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü Teala onu cehenneme sokar. (Hadis Şerif-Ebu Davud), Dinimiz dedikodu yapanları ölü kardeşinin etini yemiş olmakla tanımlıyor.”Akkaş çalışma hayatında yaşanan sorunlara da dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkemizde her yönden ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Çalışma hayatımız, eğitimin durumumuz, ülkemizin sosyal, siyasi, içtimai hayatı içler acısı. ‘Kamu çalışanlarıiş üretmiyor’ deniliyor. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun köhne bir kanun olduğu söylenerek, bu kanun değiştirilmek isteniyor. ‘Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları eliyle yapılır’ şeklinde yazan Anayasa’nın 128. maddesi değiştirilerek, yerine devlet memurluğunu yok edecek farklı bir istihdam modeli getirilmek isteniyor. Yani iş güvencemiz elimizden alınmak isteniyor. Kamu Görevlileri Toplu Sözleşme Yasası TBMM’den geçti. 12 Eylül 2010 tarihinden önce de çekincelerimizi söylemiştik. Sayın Başbakan, Anayasa referandumu öncesinde memurlara hitaben yaptığı konuşmada ‘toplu sözleşme hakkını veriyoruz. Hayırlıolsun’ diyordu. Hükümet güdümündeki bir sendikada da ‘biz nikâhımızda bile bu kadar içten evet dememiştik’ diyerek, memurları Anayasaya ‘evet’ demeye davet ediyordu. Kamu Görevlileri Toplu Sözleşme Yasası, yani bu eser, Hükümetin ve Memur-Sen’in memurlara bir kazığı olmuştur. Şike Yasası, Mit Yasası, emekli milletvekillerine yüzde 45 oranında zam verilmesi ile ilgili kanun bir günde çıkarken, Toplu Sözleşme Yasası 20 ayda ancak çıkarılmıştır. Bu yasayı çıkaranlara Nobel ödülü vermek gerekir. Türkiye Kamu-Sen olarak grev hakkı ve yasanın çalışanların lehine olması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Türk Eğitim-Sen olarak; kurulduğumuz günden bugüne kadar hep doğruları savunduk. Doğrunun yanında, haksızlığın karşısında yer aldık. Eğitimciler olarak 13 Mart 2010 tarihinde 20 bin kişinin katıldığı bir miting yaparak, sözleşmeli köleliğe‘hayır’ dedik, çalışanların yaşadığı sorunları haykırdık. Tekel işçilerine destek verdik. 25 Kasım 2009 tarihinde iş bırakma eylemi gerçekleştirdik. Hatırlanacağı üzere Memur-Sen bu eyleme katılma sözü verip, ertesi gün vazgeçmişti. Bu noktada şunları sorgulamak gerekiyor: Sendikaların görevi ne? Her olumsuzluğa evet demek mi?”Eğitimde yaşanan sorunlara değinen Akkaş, “Eğitim hayatımız da tam anlamıyla felç durumda. Evlere şenlik bir Bakanımız var. Sayın Ömer Dinçer’in ilk icraatı Teşkilat Yasası’nı değiştirmek oldu. Yasa değişti, her şey değişti. Özür grubu atamalarıyılda iki defaydı, yılda bir defaya düşürüldü. Bakanlık çalışanları mağdur etti. Yıllarca emek vermiş insanlar yok sayılarak, Bakanlık işletmecilerle dolduruldu. Bu dönemde öğretmen ve akademisyenler ek ödeme mağduru oldu. Öğretmenlerin çok maaş aldığı iddia edildi. Kamuoyu yanlış yönlendirilerek; öğretmenler toplumda ekonomik ve sosyal haklar ile çalışma saatleri konusunda üst bir konuma yerleştirilmeye çalışıldı. Oysa OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında ülkemizdeki öğretmenlerin çok çalıştığı, buna karşılık az maaş aldığı görülecektir” diye konuştu.
Güncelleme Tarihi: 10 Nisan 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER