Bakan DİNÇER’in ilk ve en önemli icraatı olarak tüm İl Müdürleri ile bakanlık bürokratlarını görevden almak oldu.
Kendi kadrosunu kurmak istiyordu. İlk bakışta evet bir bakan kendi kadrosunu kurabilmeli denildi. Biz de her zaman bir bakanın kendi bürokratlarını belirlemesi gerektiğini fakat bu bürokratların işin ehli olması gerektiğini vurguladık. “Bizden olsun çamurdan olsun” değil “bizden olsun en iyisi olsun” prensibi kullanılmalıdır dedik…
Aksi yaklaşımın bakanı da yıpratacağını daha da önemlisi Türk Milli Eğitimine yani ülkemizin geleceğine zarar vereceğini her defasında vurguladık
Maalesef ben yaptım oldu, ben en iyisini bilirim yaklaşımıyla yılların tecrübesini taşıyanlara dahi kıyılarak bakanlıktan uzaklaştırıldılar.
İl müdürleri de açığa alındı ve bazılarının atamaları yapılırken bazılarının yerine kriterin ne olduğu belli olmayan bir şekilde yenileri görevlendirildi. Aralarında bırakın il yöneticiliğini okul müdürlüğü dahi yapmayanlar da vardı. O zamanlar kıstas olarak doktora, yüksek lisans ve yabancı dil bilgisi olarak gösterildi. Bu bile kriter olamaz bakanlık bürokratlığı için. Bugün eğitim yönetimi alanında uzman olan bir profesörü okul müdürü yapsanız en iyi verimi almanız söz konusu olmayabilir. Yani teoriye dayalı akademik kariyer pratikte karşılığını bulamayabilir.
Bugün bakanlıkta kimi arasanız kime soru sorsanız Fransız gibi bakıyor ve hiçbir şey anlamıyor. Bu genel anlamda var. Böyle olmasa idi Anadolu Lisesi atamaları, öğretmen yer değiştirmeleri, norm kadro belirlemeleri bu kadar karmaşık hal alır mıydı? Bakanlıkta sorumlu bulamıyor sorunlu bulabiliyoruz ancak.
Bakan DİNÇER görevlendirdiği bazı il müdürlerini görevden alarak yerlerine başkalarını görevlendirmiştir. Görevden alınanlar eski yerlerine döndüklerinde haklı olarak attan düşmüş bir hale dönmüşlerdir. Bir insanı binlerce öğretmen, on binlerce öğrenciden sorumlu bir pozisyona getirip daha sonra sen yapamadın yerine dön demek ne kadar doğru? Yada MEB deneme yapılacak bir yer mi? Deneme yanılma yöntemi kullanılarak görev değişimi yapılıyor.
Son dönemde görevlendirilenlerin bir kısmı gerçekten yerinde olmuştur. En azından bu işi bilen yapabilecek olanlardan oluşmaktadır.
Fakat göze çarpan iki tanesinden şüphelerimiz vardır.
Çünkü hep siyasetin sırtından bir yere gelen kendi iradeleriyle değil birilerinin tasarruflarıyla göreve gelmektedirler.
Bakan Hüseyin ÇELİK döneminde başka bir okulda müdür yardımcısı iken İstanbul’un en köklü okullarından birine müdür vekili olarak görevlendirilmiş bu okulun yöneticilerinin tepkisine neden olmuştu. Bu görevlendirmeden sonra Bakan ÇELİK 76.madde kapsamında okul müdürlüğüne atamasını yaparak koltuğunu sağlamlaştırdığı kişi şimdi bir İl’e müdür yapıldı. Üstelik her bir kayıtta ismini dahi tam kullanmaktan imtina eden kişi. Bu bunu şunun için söylüyoruz kişi ismini beğenmeyebilir bu gayet doğal fakat kişi resmi bir göreve sahipse ya ismini değiştirmeli ya da ismini özellikle resmi internet sitelerinde doğru ve tam kullanmalıdır.
Bir diğer görevlendirme ise Bakan ÇELİK döneminde 76.madde kapsamında okul müdürü yapılmış ardından İlçe müdürü derken şimdi de İl Müdürü….
İsimleri belirtmeyeceğiz önemi de yok. Bizim amacımız kişileri yıpratmak değil yapılan atamalarda hangi kriterlerin arandığı sorusuna cevap bulabilmek adına kamuoyu ile paylaşımda bulunmaktır.
Sözü bir türkü sözü ile sonlandıralım.
Bu kadar cevretme hey dost Aziz Sultanım
Ne olur insafa hey dost gel bazı bazı
Nütfu ihsan eyle hey dost çeşmi meralım
Yaralı Gönlümü Sar Bazı Bazı
Saygılarımla…
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi
Not:CEVRETMEK=EZİYET ETMEK
memurlar.net
kimmiş abi müdür...