KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK

KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK

Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili Hükümet tarafından aylar önce siyasi bir karar alındı. Bu durumun anlaşılması pek mümkün olmadı. Sonradan kamuoyu anladı ki hükümet cemaati bitirmek istiyor.

Cemaat lideri ve üyeleri 10 yıldır makbuldüler de şimdilerde neden tu kaka oldular. Sınavlarda sorular bir zümreye gizlice pas edilirken aklınız neredeydi diye sormazlar mı? Bu hukuksuzlukları yapanlara hiçbir adli ceza verilmediği de bilinmektedir. 10 yıl birlikte paralel çalışmalar yapıldı. Cemaat mensuplarını hükümet, kendi elleriyle devlet kademelerinde istihdam etti. Şimdi de bu kadrolar kimlerle paralel ki alaşağı ediyor.

 

Cemaatin tasfiyesi noktasında ilk icraat dershanelerin kapatılması adımı oldu. Oysa dershaneler uzaydan inmedi ki, bu sistem içerisinde gerekli kurumlardır. Bunun aksini iddia etmek ya da bak şu öğrenci dershaneye gitmeden üniversiteyi kazandı demek sadece melankolik bir düşünce yapısıdır. Eğer üniversiteye giriş sınavla oluyorsa ve eğitim sisteminde müfredat güncellenmiyorsa dershanelerin varlığı kaçınılmaz oluyor. Diğer taraftan dershanelerin varlığı Milli eğitimin kendisini inkârı anlamında. Dershaneleri kapatmak zor bir olay değil, ihtiyacı ortadan kaldırmak kâfi. Orta öğretim kurumlarında çoktan seçmeli soru cevaplama sistemini getirmek, üniversite tercihleri konusunda rehber öğretmenlerin donanımlarını artırmak yeterli olacak ve dershane ihtiyacı temel noktada ortadan kalkacaktır. İşlevini yitiren kurumlar doğal olarak tercih edilmeyeceği için kendiliğinden tasfiye olacaktır.

 

Değişim yapılmadan sadece cemaatle olan kavgayı eğitim sistemi üzerinden yürütmek ise bir neslin yitirilmesi anlamına geliyor. Yüzbinlerce gencini bu kavga uğruna heba etmek çok ağır bir bedel olacaktır. Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili torba kanun tasarısı geçen hafta meclise sunuldu. Bu yasaya göre eğitime yıllarını vermiş bakanlık bürokratları, Milli Eğitim il, ilçe müdürleriyle birlikte bunların şube müdürleri ve sayıları yüz binleri bulan okul müdürleri ve üç yüz bine yakın okul müdür yardımcılarından görev süreleri dört yılı geçenler 2014 yılının haziran ayında görevden alınacak. Ne üçüncü dünya ülkelerinde böyle bir uygulama duyuldu ne de cumhuriyet tarihinde yönetime gelmiş bir hükümet tarafından böyle bir kanun yapıldı. Okullarda yönetici kadrolarına gelenlerin hepsi bileğinin hakkıyla sınav kazandılar. Göz göre göre insanların hakları devlet eliyle gasp edilecek. Milli irade konusunda hassas olduğunu defalarca vurgulayan hükümetin bu yaptığına ne demeli? Bunun adına sivil darbe demek mümkün. Ha seçimle seçilen mecliste milleti temsil eden vekillerin makamlarının askerler tarafından ellerinden alınması ha da sınavla okul yöneticisi olanların makamlarının hükümet tarafından ellerinden alınması. Arada fark var mı?

 

Osmanlı dillere destan padişahı Muhteşem Süleyman, otağının ana direğine karıncalar musallat olunca zamanın kadısı Ebu Suud Efendiye yazılı bir dilekçe bırakır,

 

Otağımın direğini sarınca karınca,

Bir mahsuru olur mu karıncayı kırınca.

 

Ebu Suud Efendiden el cevap;

 

Yarın Hakkın divanına varınca,

Süleyman’dan hakkın alır karınca.

 

Bilmem anlatabildim mi?

 

 

 

                                                                                              Celasun BAYRAM

Güncelleme Tarihi: 12 Şubat 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER