MİLLİ EĞİTİMDE YÖNETİM ANLAYIŞI

MİLLİ EĞİTİMDE YÖNETİM ANLAYIŞI
Milli Eğitim Bakanlığı yönetim sürecinde gerek velilerimiz ve gerekse öğrencilerimiz açısından TEOG ( Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş ) uygulamasında yaşananlarla birlikte; oluşan karmaşanın eğitim sistemimizde bugüne kadar yaşananları bazı örnekleri ile açıklayarak nerede olduğumuzun ve nereye gittiğimizin muhasebesini çıkarmak ve şapkamızı önümüze koyarak yeniden süreç değerlendirmesi yapmamız gerektiği bir dönem yaşıyoruz.
            Mili Eğitim Temel Kanunu’na 2004 yılında eklenen bir yasa ile öğretmenlik mesleğine yeni bir boyut getirilmeye çalışılmış, öğretmenlik mesleği stajyer öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen sıfatları ile kariyer basamaklarına ayrılmıştır. 2004 yılından bugüne gelinen süreçte yapılan tek sınav, kariyer atlaması yapan eğitimciler, Anayasa Mahkemesi kararı, Lisansüstü eğitim yapan eğitimcilerin mahkeme süreçleri, Bakanlığın karşı mahkeme süreci ve unutulan bir kariyer öğretmenlik modeli sistemimizin nerede olduğunun en net göstergelerinden birisidir. Yaptım, bozdum, düzeltemedim, ama oldu…
            Yine 2009 yılında eğitim sistemimizde halen daha tartışılmakta olan bir başka uygulama Eski Bakan Hüseyin Çelik döneminde 76. Madde ile 1000 kişi okul müdürü olarak atanmış, bu usulsüz atamaları sendikamız yargıya taşımış ve o dönemde atamalar birer birer iptal edilmişti. Yer değiştiren okul yöneticileri ile birlikte eğitimde yaşanan kaos günleri hafızalarımızdadır.
            Anadolu Liseleri ile ilgili alınan kararlar ve yapboz tahtasına dönen sistemde neyi nereye koyacağını net olarak bilemeyen ve nereye gittiğimizin belli olmadığı bir sürecin ilk izlerini ise 11 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayımlanan 6287 sayılı Kanunda aramak gerekir. Eğitimde reform adı altında 2010-2014 Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı bir anda çöpe atılmış, eğitim sistemimiz bugün içerisinde bulunduğumuz ve geleceğinin de ne olacağı ile ilgili verilerin yönetenler tarafından da bilinemediğine inandığımız bir süreci yaşamaktayız.
            Eğitim sistemimiz 6528 sayılı yasa ile okul yöneticilerinin değerlendirme süreciyle birlikte yeni bir bilinmezliğe daha sürüklenmektedir. Türkiye’de 8000civarında, İzmir ilimizde ise 480 okul müdürü subjektif esaslara dayalı bir değerlendirme süreci ile bir anda görevlerinden alınmış ve değerlendirme sürecinde yaşanan tüm usulsüzlükler bir bir gün ışığına çıkmasına rağmen gerek bakanlık gerekse İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü derin bir uykuya dalmıştır.
            Yönetici değerlendirme süreci içerisinde almış oldukları puanları merak eden yöneticilerimiz Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde müracaatta bulunmuşlardır. Bu sürecin İzmir’de nasıl gelişeceğini gerçekten çok merak ediyoruz.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne 30.05.2014 tarihinde yazılı başvuruda bulunmuş ve ilimizde yürütülmekte olan soruşturma sayısı ile zamanaşımına uğramış ya da uğrama tehlikesi olan soruşturma sayısı hakkında bilgi talep etmiş, ancak Kanunu’nun 7. Ve 25. Maddeleri gereğince talebimiz reddedilmiştir. Aynı yazımızla ilgili sorumuza 10.06.2014 tarihinde BİMER üzerinden tekrar cevap aramış, ancak 02.07.2014 tarihinde aldığımız cevapta yine Kanunun 7. Ve 25. Maddesi ile Kanunun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin 36. Maddesi de eklenerek konunu kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler kapsam dışında olduğundan bilgi talebimiz reddedilmişti. Ancak 31.08.2014 tarihinde tarafımıza ulaşan bir yazı tüm bunları bir kalemde silerek sanki bu maddeler yeniden yorumlanmış ve talebimize cevap verilmiştir. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu 7.Maddesi “ …Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler… “ Demektedir. Aynı Kanunun 25. Maddesi “ Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır. Demektedir. İlimizde eğitim sistemimizin işleyişinin ne durumda olduğunun bu belgesi puanlarını soran eğitim kurumu yöneticilerimize verilecek cevaplarla yeni bir süreci daha başlatacak gibi görünmektedir.
            Eğitim sistemimizdeki bu örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Ancak son yaşananlar artık sisteme dâhil olan vatandaşlarımızı da yakından ilgilendirmektedir. Okul yöneticileri değerlendirme sürecine eğitim paydaşlarımızı da dâhil edeceklerini söyleyen Sayın Bakanımıza sormak isterim:
1.      Değerlendirme sürecinde okullarımızı öğrenci ve velilerimize açtığınız iddiası ile puanlama sisteminde toplam 40 puan değerinde puanlamaya sahip öğrenci ve velilerimizin puanlamaya tabi yöneticilerimize % 100’e yakın oranda tam puan verdikleri halde 75 barajını geçemeyen müdürlerimizi öğrenci ve velilerimiz mi belirlemiş oldular?
2.      Bu konuda gerçekten samimi iseniz 08-31 Ekim 2014 tarihleri arasında yapılacak müdürlüğe ilk defa atanacaklarla ilgili yapılacak sözlü sınav komisyonuna paydaşlarımızı da dâhil edecek misiniz?
Esasında cevabını bildiğimiz sorulardır bunlar, ancak milletimizle bu derece samimiyetsiz bir muhabbet eğitim camiamıza yakışmamıştır. Sözlü sınav döneminde öğretmenlerimizin kendi okullarına sahip çıkacaklarını düşünüyorum.
Unutmayınız! Bu millet emperyalizme karşı Dünya’da benzeri olmayan bir tarih yazıcısıdır. Bugün ülkemiz üzerinde oynanmakta olan bu oyunları da elbet bozacaktır. Unutmayınız ki milletimiz geleceğine sahip çıkma konusunda hassastır.

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte;
Ölsek de sevinin, eve dönsek de.
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte...

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir!
 
            Merih Eyyup Demir
Güncelleme Tarihi: 08 Eylül 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER