ANAYASA MAHKEMESİ TORPİLE VE KIYIMA ONAY VERMEMELİDİR

ANAYASA MAHKEMESİ TORPİLE VE KIYIMA ONAY VERMEMELİDİR
Eğitim-İş, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul ve kurum yöneticilerinin görevlerini, özlük hakları atama, terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaksızın sona erdiren  6258 sayılı MEB Yasası’nı Anayasa Mahkemesi önünde protesto etti. Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir, Anayasa Mahkemesi’nden, görüşülmekte olan söz konusu yasayla ilgili kararını Anayasa’ya ve hakkaniyete uygun bir şekilde, eğitimcilerin lehine vermesini istedi.
Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir, Anayasa Mahkemesi önünde, MYK üyeleri, Ankara 1 ve 2 No’lu Şube Yönetim Kurulları ve üyeleri, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı İsmail Tutoğlu’nun da katılımıyla basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması metni şöyle:
“Eğitimde yıkım yasası olarak adlandırdığımız 6528 Sayılı MEB Yasası, CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmektedir. Ancak başvurunun üzerinden 7 ay geçmesine rağmen, hala davayla ilgili hiçbir sonuç alınamamıştır.
Daha dün geç kalan adalet Yatağan Yırca’da 6 bin zeytin ağacının kesilmesine neden olmuştur. Burada da geç kalan adalet onbinlerce idarecinin kıyımına neden olmuş ve daha da olacaktır.
Bilindiği gibi, TBMM Genel Kurulu’nda 1/3/2014 tarihinde kabul edilen Milli Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 4 yıl görev süresini dolduran tüm okul yöneticilerinin görevden alınmasını öngörmekteydi.
10 Haziran 2014 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren "Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik"e göre 4 yıllık görev sürelerini dolduran okul ve kurum yöneticileri 100 puan üzerinden değerlendirmeye tabi tutulmuş; yapılan değerlendirmede 75 puan ve üzerinde puan alanların görevlendirmeleri uzatılmış, bu puanın altında kalanların ise yöneticilik görevleri sona erdirilmiştir. Bu değerlendirmeler yapılırken tam anlamıyla bir kıyım yaşanmış; yıllarını eğitim yöneticiliğine vermiş, pek çok başarı elde etmiş, okulunu örnek konuma getirmiş birçok yöneticiye, yandaş olmadıkları için 75 puanın altında puan verilerek görevleri sonlandırılmıştır.
Yıllardır tıpkı bir şirket gibi yönettiği Milli Eğitimi "ticari işletme" haline getirmek için uğraşan, Bakanlık kadrolarını kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda defalarca değiştiren MEB, karşısında engel olarak gördüğü bütün eğitim yöneticilerini tek tek tespit ederek ayıklamıştır. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde kariyer ve liyakat değil, siyasi referans ve sendikal aidiyetler doğrudan belirleyici hale gelmiştir.  
Bugün ise daha bir yıl önce “okul müdürlüğü asıl bir görev değil, ikinci görevdir” diyen MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, Başbakan Davutoğlu’nun atamalarda kayırmacılık olmaması ve ehliyet ve liyakatın esas alınması gerektiği yönündeki açıklamalarının ardından çark etmiştir.  Tekin iş işten geçtikten sonra yöneticilerin genel idare hizmetleri sınıfından değerlendirilmesi için çalışma yapacaklarını, yani yöneticiliğin ikinci görev kapsamından, asıl görev kapsamına alınacağını ve bunun da sınavla yapılacağını belirtmektedir. Eğer Tekin, bu açıklamalarında samimi ise mülakatın tamamen kaldırılarak, mağdur edilenlere de bu hakkın geriye dönük verilmesi gerekmektedir.
Eğitim-İş olarak Eylül ayında Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tan, objektiflikten ve hakkaniyetten uzak bir şekilde tamamen siyasi değerlendirmelerle yapılan bu kıyımın durdurulması, anayasal denetimin öne alınması ve ortaya çıkan mağduriyetin giderilmesini istemiştik.  Bugün buradan bu talebimizi yineliyoruz, eğitim tarihimizin en kitlesel kıyımlarından olan ve cumhuriyetin eğitim sistemini tasfiyeye yönelik onbinlerce idarecinin görevlerine son verme uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Geç kalan adalet adil olamaz, zamansız yağmurlar nasıl toprağı aşındırırsa, zamansız adalet de yargıyı aşındırmaktadır.”
Güncelleme Tarihi: 14 Kasım 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER