BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP

TES İSTANBUL 8.NOLU ŞUBE BAŞKANI Remzi ÖZMEN’DEN BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP

 BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
 
Sayın Başbakanım;
Karlı dağların eteklerinde 4 yıl boyunca elektriksiz, susuz ve tezek yakarak ısınan tek başına beş sınıfı okutarak öğretmenlik yaptım. Hiçbir zaman devlet az mı verdi çok mu verdinin hesabını yapmadım. Yanı başımızdaki köyleri terörist basarken korkarak kaçıp mesleğimi terk etmeyi düşünmedim. Hafta sonu köyden şehre inip tipide boğulan, çığın altında kalan, kurt çakal sürüsünün saldırısına uğrayan arkadaşımı görürken mesleğime lanet okumadım. Bir ekmeğe muhtaç birkaç gün patates ve makarna yiyerek karnımı doyururken kimseye sitem etmedim. Bu köyde öğretmenlik yapamazsın pılını pırtını topla git diyenlerin tehditlerine aldırmadım. Çünkü ben üç kuruşun hesabını yapacak kadar milletimden uzak değildim.
Köyden şehre indiğimde ev kirası elektrik parası, kömür parası, yeni ayakkabılar ve yeni giysiler gözümü yıldırmadı. Elim tutuyor dedim elektrikçilik, inşaatçılık yarım günlük işler ne varsa yaptım ve geçimimi temin etmeye çalıştım. Devlet az veriyor çok veriyor bakmadım. O kadar işimin arasında her zaman ücretsiz kurslar açıp yoksul çocuklara faydalı olmaya çalıştım, başlarını okşadım, elimden geldiğince yardımcı oldum. Tek maaşlıydım ve Emire’ye yeni ayakkabı Eyüphan’a bisiklet almak beni bayramda yeni giysiler almış çocuk kadar mutlu ediyordu. Dışarıda en son yediğim yemeğin tarihini yazdığım defter çoktan eskimiş gibi. Ne kadar maaş aldığımın hesabını yapmadım.
Kaç öğretmenin haftada sadece 15 saat derse girdiğini saymadım ama isterseniz tahmin edeyim. 700 bin öğretmen sadece 10 bini geçmeyen bir sayı olduğundan eminim. Ben haftada 30 saat derse girdim ek işleri bir kenara bırakırsan her zaman elimde çanta ya eve yazılı getirdim ya da okulda yapacağım işler için kocaman dosyalar. Bunları sayarsan kırk saatten azı için ne varsa vermeye hazırım. Öğrencim, velim nice zamanlar beni ararken gecenin yarılandığını fark ettim. Olsun dedim benim çoluk çocuğum rahatsız olursa olsun, bu benim işim öğretmenliğin saati zamanı olmaz.  Sınıfa geldiler, sokakta buldular; sordular cevapladım, kızdılar sakinleştirdim, küfrettiler duymamazlıktan geldim, ağladılar güldürmeye çalıştım, dövmeye kalktılar alttan aldım. Velilerimin, öğrencilerimin çoğu zaman dert babası oldum, açıldılar, konuştular, rahatladılar, ağladılar, beni de ağlattılar. İkinci sınıfta aniden babası değişen çocuk gördüm bu travmayı nasıl atlatır diye dövündüm. Annesi bir sabah başka erkekle kaçan kız çocuğu öğrencim oldu, hasarsız atlatmanın telaşına düştüm. Anne ve babasını bir trafik kazasında kaybeden öğrencim derslerden geri kalmasın diye özel çaba sarfettim. Tinercinin, baba katili adamın, hırsızın arsızın, ayaşın, berdüşün vel hasıl herkesin çocuğunu okuttum, kahrını çektim, yılmadım ve ne aldığımın hesabını yaptım ne de az alıyorum diye işimi savsakladım.
Sayın Başbakanım idareci oldum otuz yıldan beri bekletilen okulu yaptırmak için kapı kapı dolaştım. Vakıflar engeldi, Anıtlar kurulu engeldi, Belediye engeldi. Hepsini tek tek aşarken hepsinden de ayrı ayrı azar işittim. Biliyor musunuz o çok övündüğün belediyelerdeki mühendisler beni kapıdan kovuyorlardı ben bacadan içeri giriyordum. Bol paralı koca göbekli kalın enseli mütahitler başkan yardımcılarınızla çayını kahvesini yudumlarken ben görüşmek için saatlerce bekledim. Vakıflardaki memur azarlıyor Anıtlar kurulunda mevsimin ilk çıkan meyveleri tepsi tepsi yenirken ben dışarıda hizmetlilerle sohbet ediyordum. Zaman ve saat hiç tutmadım, ne kadar ayakta durduğumu kaç kilometre yayan yol yürüdüğümü dün de hesaplamadım bugünde hesaplamam. Haftada 50 Saaten aşağı çalıştığımı hatırlamıyorum. Hiçbir zaman ek ücret talebim olmadı.
Ama Başbakanım sizin son sözleriniz kurşun gibi ağır geldi. Aslında şunu dediniz ey vatandaş bana inanan güvenen herkes bilsin ki bu öğretmenler yan gelip yatıyor bunlara inanmayın verdiğiniz değeri hak etmiyorlar. Son zamanlarda gereğini yapıyorsunuz her gün birkaç öğretmen tartaklıyorsunuz aslında haklısınız. Ejdat deyip oy toplarken ejdadın öğretmene verdiği değer hiç mi aklınıza gelmedi. Peygamber mesleğini nasıl bu kadar hafife aldınız, Bize acımadınız ya sizi okutanlar emek verenler, başbakan olacak kadar donatanlar onların hiç mi hakları yoktu. Öyle ya vefa sadece İstanbul da bir semtin adı, Kadirşinaslık Şinasi kadrinin mahalledeki adıydı. Allah şahidimdir bu meslek hakkıyla para için yapılmaz, para ile ölçülmez Sayın Başbakanım.
Bizler ne mi istiyoruz. Önce döneminizde yok olmaya başlayan itibarımızı, sonra adaletle hükmetmenizi bekliyoruz. Gelir dağılımının hakkaniyete uygun olmasını istiyoruz. Dövülmek istemiyor, azarlanmak istemiyoruz. Eğitim camiasında olması gereken sevgi ve saygının tesis edilmesini istiyoruz.  Saygılarımla.    
                                                                                                             
Güncelleme Tarihi: 28 Mayıs 2012, 00:00
YORUM EKLE
YORUMLAR
memetgym
memetgym - 12 yıl Önce

doğru söze ne söylenir.haklısın sayın hocam ve yalnız değilsin.duysun SAYIN BAŞbakan

cemil osman
cemil osman - 12 yıl Önce

Keşke Sayın Başbakanın okuyacağı bir yere koysalardı bu yazıyı. Eminimki bir faydası oolurdu.

SIRADAKİ HABER