'ÇATI ÇÖKERKEN, KİMSE ELİMİZE TOZ BEZİ VERMEYE KALKMASIN'

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 9 Nisan 2014 tarihinde Merkez Kadın Komisyonlarının düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Genel Merkez Yöneticileri, Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık ve Kadın Komisyonu üyeleri, Ankara Şube Başkanları ve Şube Yönetim Kurulu üyeleri de hazır bulundu.

'ÇATI ÇÖKERKEN, KİMSE ELİMİZE TOZ BEZİ VERMEYE KALKMASIN'
Çatı tepemize çöküyor, birileri eline toz bezi almış masanın tozunu silmeye çalışıyor. Oysa çatı çökerse hep beraber altında kalırız.
Toplantıda bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Memleket meselelerine dokunmasam olmaz. Çünkü memleket olmadan biz olmayız” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “ ‘Çözüm süreci ihanet sürecidir’ diyoruz ama birileri ‘siyaset yapacaksan milletvekili ol’ diyor. Oysa ülkemizi bekleyen tehlikelerden bahsetmek ‘siyaset’ gibi bana göre doğru olmayan bir kelimeyle tanımlanamaz. Eğer bir ülkenin, bir milletin kaderi açıkça tehdit ediliyorsa, birtakım insanlar siyasi ihtirasları uğruna her türlü ahlaksızlığı meşru görmüşse bundan bahsetmek nasıl yanlış olabilir. Zaten bunlardan bahsetmiyorsak, o zaman varlık sebebimizi inkâr etmiş oluruz. Kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, ülkemizin geleceği adına düşüncelerimizi herkesle paylaşmaya devam edeceğiz. Ülkemizin geleceğinden kaygı duymayan hareketlerin düşmanca bir anlayış içinde olduğunu söylememiz yanlış olmaz.
Çatı tepemize çöküyor, birileri eline toz bezi almış masanın tozunu silmeye çalışıyor. Oysa çatı çökerse hep beraber altında kalırız. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu coğrafyanın bağımsız olması ve bayrağımızın gönderde dalgalanması evlatlarımızın geleceği açısından çok önemlidir.
Birileri bu bölgeyi teslim etmiş. Öyle ki terör örgütü vergisini topluyor, mahkemesini kuruyor, kimlik kontrolü yapıyor. Ne yapalım? Susalım mı? İyi oluyor devam edin mi diyelim?
Düşünebiliyor musunuz, PKK yol kesiyor, biraz ileride jandarma seyrediyor, Dicle kaymakamı da BDP İlçe Başkanına rica minnet yolu açtırıyor. Ülkemizin geldiği noktaya bakın. Şimdi biz bu yaşananları görmeyecek miyiz? Dicle, Mardin, Yüksekova bu ülkenin parçası değil mi? Bu bölge, ülkemizin asla vazgeçemeyeceği bir parçasıdır ama birileri vazgeçmiş. Birileri bu bölgeyi teslim etmiş. Öyle ki terör örgütü vergisini topluyor, mahkemesini kuruyor, kimlik kontrolü yapıyor. Ne yapalım? Susalım mı? İyi oluyor devam edin mi diyelim? Biz sendikayız. Sadece paradan, mevzuattan konuşamayız. Çatı çökerken kimse elimize toz bezi vermeye kalkmasın.”
Demokrasiyi savunduğunu iddia eden iktidar, darbe anlayışıyla bir kanun çıkarıyor ve 73 bin okul yöneticisi ile 3 bin üst düzey yöneticiyi görevden alıyor. Biraz izanı olan, vicdanı ve ahlakı olan bir okul yöneticisi ‘benim hak ettiğim bu mu’ demeli ve bu anlayışa çanak tutanlara gereken dersi vermelidir.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in sendikacılığı en iyi şekilde yaptığını kaydeden Koncuk, “Atladığımız hiçbir konu yok. Kimseden korkumuz yok. Gelecek kaygısı yaşamıyoruz” dedi.
Son 11 yılda sadece kendisi için yaşayan insan sayısının arttığını belirten Koncuk, MEB Yasası ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. 73 bin okul idarecisinin bu yasa ile görevinin sona erdiğini bildiren Koncuk, “Darbeciler bile böyle bir uygulamayı 28 Şubat post modern darbesinde ve 12 Eylül darbesinde yapmadı. Demokrasiyi savunduğunu iddia eden iktidar, darbe anlayışıyla bir kanun çıkarıyor ve 73 bin okul yöneticisi ile 3 bin üst düzey yöneticiyi görevden alıyor. Biraz izanı, vicdanı ve ahlakı olan bir okul yöneticisi, ‘Hak ettiğim bu mu?’ diye sormalı ve bu anlayışa çanak tutanlara gereken dersi vermelidir.”
Bu insanların hangi sendikaya üye olduğu önemli değil. Mesele adamlıktan çıkmaya namzet olmalarıdır. Bu insanların sadece nefsini ön plana atan bir konuma düşmesi ülkemiz adına bir kayıptır. Adamlığa talip olmamız lazım.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Koltuk, makam, mevki için sendikalarından istifa edenler oluyor. Sormak istiyorum: Sen kimin değirmenine su taşıyorsun? Sen okul müdürü olsan ne, okul müdür yardımcısı olsan ne? Bu insanların hangi sendikaya üye olduğu önemli değil. Mesele adamlıktan çıkmaya namzet olmalarıdır. Bu insanların sadece nefsini ön plana atan bir konuma düşmesi ülkemiz adına bir kayıptır. Adamlığa talip olmamız lazım. Eğer öğretmen, akademisyen, din görevlisi sorumluluk almıyorsa, yanlışları düzletmek adına bu kesimlerin yerine geçebilecek başka hiçbir mekanizma yoktur.
Celladının baltasını yalıyorlar. Öylesine ahlaksız bir yapılanma var ki alçaklığın her türlüsü sergileniyor. Bu alçaklık karşısında en başta ayağa kalkması gereken insanlar ne yazık ki boyun eğiyor. Bu da, her türlü zillete layık olduğumuz anlamına gelmektedir.
MEB Yasasına karşı biz mücadele edeceğiz, basın açıklamasından iş bırakma eylemine kadar her türlü tepkiyi ortaya koyacağız; birileri ise bu alanı istismar ederek, eğitimcileri üye yapmaya çalışacak. Doğru bir tavır koyamayan insan 2 bin öğrencinin kaderini, 50-100 öğretmenin sevk ve idarecisini nasıl başaracak? Size ‘Sendikandan istifa edip, bize üye olmazsan seni tekrar okul idareci yapmayız’ diyenlerin yüzüne tükürün. Böyle alçakça teklifle gelenlere gereken cevabı verin.”   
Kendisini pazarlayan adamın Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’de yeri yoktur.
Türk Eğitim-Sen’in 235 bin, Türkiye Kamu-Sen’in de 460 bin üye sayısına ulaştığını bildiren Koncuk, konfederasyonumuzun üye kaybı yaşamadığını söyledi. “Biz üye kaybetmiyoruz ama birileri için bu devran böyle sürüp gitmez. O zaman bizim yüzümüze nasıl bakacaklar? Herkes bilmelidir ki; kendisini pazarlayan adamın Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’de yeri yoktur” dedi.
Kamu çalışanlarının başka bir sendika daha iyi mücadele ettiği için sendikasını değiştirmesinin doğal olduğunu ancak makam, mevki için, sözlü sınavda yüksek puan almak için sendika değiştirmesinin yanlış olduğunu kaydeden Koncuk, ruhunu satan insanların bu ülke için büyük bir kayıp olduğunu söyledi.
Siz aslan gibi duracaksınız, gerekirse bedel ödeyeceksiniz ama diğer adam her türlü ahlaksızlığı yapacak ve değer görecek. Yok böyle bir şey. Buna izin vermeyin.
Eğitimcilerin toplumu uyarması gerektiğini ifade eden Genel Başkan Koncuk, “Eğer hırsızı, namussuzu, ahlaksızı baş tacı edersek, hiçbirimizin geleceği kalmaz. Cesur olun. Söylenmesi gereken ne varsa hak edenlere o dille cevap verin. Hırsızlık yapan, milletin malını yiyen değer görüyorsa, o ülkede değerler kaybedilmiştir demektir. Bu durumda ahlaklı olmanın ne anlamı kalıyor? Siz aslan gibi duracaksınız, gerekirse bedel ödeyeceksiniz ama diğer adam her türlü ahlaksızlığı yapacak ve değer görecek. Yok böyle bir şey. Buna izin vermeyin. Bunları anlatın” dedi.
Kamu çalışanlarının iş güvencesinin tehlikede olduğuna da dikkat çeken Koncuk şunları söyledi: “Şu anda adı devlet memuru olmayan, iş güvencesiz bir çalışan modeli oluşturulmaya çalışılıyor. Part-time, esnek istihdam, taşeronlaşma modelini esas alan bir çalışma hayatı kurgulanıyor. 2 milyon 600 bin kamu çalışanının bunu görmesi lazım. Zira Başbakan da açıkça söyledi. 17 Aralık operasyonunun ardından bir gazeteci Pakistan gezisinden dönerken Başbakana ‘Emniyet müdürlerini, polisleri neden meslekten atmanız?’ diye sormuş, Başbakan da ‘657 sayılı DMK bu insanları koruyor. Eğer bu kişiler fabrikada çalışsaydı, ihbar ve kıdem tazminatını verirdik, kapının önüne koyardık. Ama aklımız başımıza geldi. En kısa sürede 657 sayılı DMK’yı değiştireceğiz’ şeklinde cevap vermişti.
Anayasasında sosyal devlet ilkesi olan bir ülke, insanlarına vahşi kapitalizm mantığıyla yaklaşabilir mi? İnsanları kar-zarar hesabında eğri gibi gören bir devlet anlayışı olabilir mi?
4/C’liler bütün kamu çalışanlarına çok güzel bir örnektir. Annemizi elimizle defnederiz, ağlarız ama bir müddet sonra annemizin öldüğü aklımıza gelmez. İnsanlar mezarı görür ama hiç ölmeyeceğini zanneder. 4/C’liler için de böyle olmuştur. 4/C’lileri tazminatlarını verip, kapının önüne koydular. Devletin görevi bir kurumu kapatıp, çalışanlara kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek, onları işsiz bırakmak mıdır? Anayasasında sosyal devlet ilkesi olan bir ülke, insanlarına vahşi kapitalizm mantığıyla yaklaşabilir mi? İnsanları kar-zarar hesabında eğri gibi gören bir devlet anlayışı olabilir mi? Tüm kamu çalışanları iş güvencelerine yönelik tehdidi görmelidir. Bunları engelleyecek güç, kamu çalışanlarının gücüdür. Bu da, sendikalaşmada doğru bir tercihle olur. Tercihini, bu anlayış sahiplerinin değirmenine su taşıyanlardan yana koyan bir kamu çalışanı neler kaybedeceğini bilmelidir.”
Anayasa’nın 128. Maddesinin değiştirilmek istenmesine de vurgu yapan Genel Başkan Koncuk, “Anayasanın 128. Maddesi, ‘Devletin asli ve sürekli işleri kamu çalışanları eliyle yürütülür’ şeklindedir. Bu madde, ‘Devletin asli ve sürekli işleri çalışanlar eliyle yürütülür’ şeklinde değiştirilmek istenmektedir. Sizlere soruyorum: Çocuklarımızın kaderinin siyasi partilerin, ilçe, il mili eğitim müdürlerinin, valilerin iki dudağı arasında olmasını ister misiniz?” diye konuştu.
Siz evlatlarınızı taşeron firma patronları semirtsin diye mi büyüttünüz, onlara üniversite okuttunuz? Çocuğunuza böyle mi değer veriyorsunuz? Fiske vurmaya çekindiğimiz çocuklarımızın kanını sömürüyorlar, biz de millet olarak seyrediyoruz.
Taşeronlaşmanın sömürü düzeni olduğunu belirten Koncuk, “Kamuda devlet memurunun yapması gereken işi taşeron firma elemanı yapıyor. Taşeron firma elemanı sayısı kamuda 550 bin’dir. Bu sayı belediyeleri dahil ettiğinizde 1 milyon 100 bin, özel sektörü dahil ettiğinizde 2.5 milyona ulaşmıştır. 2.5 milyon memleket evladı sömürülüyor. Bu insanların büyük çoğunluğu da üniversite mezunudur. Sonra da birileri çıkıp ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyor. Sömürerek mi insanı yaşatacaksınız?” dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in taşeronlaşmanın sömürü sistemi  olduğunu söylediğini kaydeden Koncuk, “O zaman bu sistemi değiştirmeniz gerekir” dedi. Taşeron firma elemanı sayısının 11 yıl önce 15 bin olduğunu bugün ise taşeronlaşmanın asal atama haline geldiğini belirten Koncuk, “Siz evlatlarınızı taşeron firma patronları semirtsin diye mi büyüttünüz, onlara üniversite okuttunuz? Çocuğunuza böyle mi değer veriyorsunuz? Fiske vurmaya çekindiğimiz çocuklarımızın kanını sömürüyorlar, biz de millet olarak seyrediyoruz” dedi.
Güncelleme Tarihi: 10 Nisan 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER