ÇEDES Protokolü İptal Edilsin

Hürriyetçi Eğitim Sen, son günlerin tartışılan projesi ÇEDES hakkında bir açıklama yaptı.

ÇEDES Protokolü İptal Edilsin

Hürriyetçi Eğitim Sen, son günlerin tartışılan projesi ÇEDES hakkında bir açıklama yaptı. Protokolün iptalini isteyen eğitimciler bunun gerekçelerini de sıraladı. Sendikadan yapılan açıklama şu şekilde: 

EĞİTİM BİZİM İŞİMİZ.ÇEDES PROTOKOLÜ İPTAL EDİLSİN!

Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi İş Birliği Protokolü
Protokolde “Temsilci Öğretmen” olarak nitelendirilen öğretmenlerin “okul idaresi tarafından okullardaki öğretmenler arasından belirlenmesi” gerektiği belirtilmektedir. Okul idaresinden kasıt okul müdürü mü, yoksa müdür yardımcılarının da dahil olduğu yönetici ekibi midir? Temsilci öğretmen yalnızca okul müdürü tarafından belirlenecekse seçilen öğretmenin işlem ve eylemlerinden müteselsilen okul müdürü de sorumlu olmalıdır.  Öte yandan eğitim yöneticilerinin oybirliğiyle ya da oy çokluğu ile temsilci öğretmen yine bu öğretmenin işlem ve eylemlerinden kendisini seçen kişiler de sorumlu olmalıdır. Okullarda kurulan birçok kurul ve komisyonlara seçilecek öğretmenler, okuldaki bütün öğretmenlerin katıldığı kurul kararıyla belirleniyorken adı geçen projede görev yapacak temsilci öğretmenin okul idaresi tarafından belirlenmesindeki maksat izaha muhtaçtır.  
 
Protokolde projenin süresi herhangi bir süre ile sınırlandırılmamıştır. Başlığında “proje” olan bir protokolde süre sınırı gözetilmemesi kavram kargaşası yaşandığının, zihinlerin bulanık olduğunun bir işareti olarak görülmektedir. Zira proje kavramının tanımı gereği başlangıç ve bitiş sürelerinin belirlenmesi bir zorunluluktur. Her projenin bir başlangıç ve bitiş tarihi olması, proje aşamalarının bir takvime bağlanması  “etkililik analizi” için de mecburidir. Bu noktada ifade edilmelidir ki protokolde projenin etki analizi, etkililik analizi, verimlilik analizlerinin nasıl yapılacağı da belirsizdir. Kim, neyi, ne zaman, nasıl, nerede, hangi maliyetle yapacak ve yapılanlar nasıl denetlenecek? Hangi noktadan başlanıp nereye ulaşılacak? Buradaki nihai amaç nedir? Yoksa bu proje protokolü, farklı ve kamuoyundan saklanan “esas proje”ye mi hizmet etmektedir?

2018 yılında uygulamaya konulan yeni öğretim programları 10 kök değer üzerine inşa edilmiştir. Ayrıca öğretim programlarından bu 10 kök değerle bağlantılı birçok alt değer de yer almaktadır. Resmî müfredat olarak nitelendirilen bu programların yanında okullarda esas değer kazandırma vasıtası örtük müfredatlardır. Örtük müfredatlar okulların kurum kültürüne ve okul iklimine yansıyan teamülleri ifade eder. Hâlihazırda bütün eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin resmî ve örtük müfredat aracılığıyla çevresine duyarlı olmayan ve değerlerine sahip çıkmayan bireyler yetiştirdiğine yönelik bir tespit yapılmış ve eğitimcilerin bu konularda başarısız oldukları görülmüşte mi Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı personeli Türk toplumunun yetişmekte olan genç kuşaklarına yönelik değerler eğitimiyle görevlendirilmiştir? Şayet öğretmenler tarafından bütün eğitim ve öğretim faaliyetlerinin 10 kök değere endekslendiği öğretim programlarının gereklerinin yerine getirilmediği düşünülüyorsa, öğretmenleri tahkir ve tezyif eden bu durumun politika yapıcılar tarafından başta öğretmenlere ardından da kamuoyuna açıklanması lazımdır. Denmelidir ki “öğretmenlerin tamamına yakını değerler eğitimi konusunda başarısızdırlar ve biz öğretmenlerin çoğunluğundan bu konuda daha yetkin gördüğümüz temsilci öğretmen, Diyanet İşleri Personeli ve Gençlik ve Spor Bakanlığı Personeli ile öğretmenlerin değerler eğitimi konusundaki başarısızlığını telafi edeceğiz.”  

Eğitim kurumlarında icra edilen değerler eğitiminin en önemli toplumsal amacı sosyal bütünleşmeyi sağlamaktır. Öğretmenler dışında kişilik yapıları, karakter özellikleri, hitap edilecek ortaokul çağındaki çocuklara uygunluğu ve eğilimleri belli olmayan aktörlerin değerler eğitimi adı altında okul ortamı dışında çocuklarla bir araya getirilmesi sosyal bütünleşmeye değil sosyal çözülmeye hizmet edecektir. Dahası herkesin üzerinde önemle durması gereken değer ve değerler eğitimi kavramlarından toplumun bir kesimini soğutacaktır. Son zamanlarda bu kavramları duyan toplumun bazı kesimlerinin hemen yüzlerini ekşitmeleri, “hangi değer” sorusunu serdetmeleri, “laiklik önem verilmesi gereken bir değer değil midir? Neden çevresinde duyarlı laik bireyler de yetiştirilmiyor?” sorusuna muhatap bulamamaları sosyal bütünleşme için çok büyük risk taşımaktadır. Kamu yöneticilerinin sadece kendi dünya görüşlerine uygun kuşaklar yetiştirme gayesi gütmeleri ve bu kapsamda toplumu parçalar bölmeleri devletin ve milletin bekasını tehlikeye düşürmektedir. “Değerler eğitimi” perdesinin arkasına saklanmaya çalışılan esas eğitimin ne olduğu dürüst ve ahlâk sahibi kamu yöneticileri tarafından kamuoyuna açıklanmalıdır.     

* Hâsılı; çerçevesi ve içeriği özellikle net tanımlanmayan, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” gibi proje uydurmak için üretilmiş ve zaten Milli Eğitim Bakanlığı’nın görev kapsamında olan eğitim işlerine başkalarını ortak ederek onlara imkân sağlamaktan başka bir amaca hizmet etmeyen, başta öğrenciler olmak üzere okulları ve okul/kurum personelleri deneme tahtası tarzında işlerde kullanma maksatlı işlerinizden bıktık. Öğretmenlik bir ihtisas mesleği olduğuna göre değerler eğitimi de lisans mezunu ve pedagojik formasyonu olan deneyimli kimselerden sorulmalıdır. MEB Öğretmenleri, ihtiyaç halinde Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı kapsamında profesyonel hizmet verebilirler. Maksat ‘eğitim’i ayağa düşürmekse ancak bu tip ortaya karışık projelerle sağlanabilir. Değerler üzerine eğitim verme iddiasında olan kişi ve kurumların hangi ‘değer’lere sahip olduğunu nerden biliyoruz?! “Akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i selim” gibi Osmanlı Türkçesi ile yazılan tamlamaların muhtevasından bile habersiz olanların bu değerleri kendi yaşantılarında inşa etmiş olacağı varsayımıyla bedensel ve sosyal açıdan dengeli bireyler yetiştirmesini beklemek muhaldir. Akl-ı selim; duru akıldır, sağduyudur. İnsanların kalben doyuma ve kültürel estetiğe ulaşması bir ömür sürecek bir irfan yolculuğudur, bir proje ve birkaç kulüp toplantısıyla olacak iş değildir. “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” kısmına başta kendiniz olmak üzere daha çok yatırım yaparsanız ‘selim’ haller kapsamında daha fazla yol alırsınız. Hürriyetçi Eğitim Sen, değerler eğitiminin yakasından düşmenizi diler; tek ‘değer’ zannettiğiniz ‘din’in de ehliyet, liyakat, emek, özgürlük, hak-hukuk, uygarlık, barış ve esenlik gibi ilkeler üzerine bina edildiğini mümkün olan en yakın zamanda (içe dönük okuma ve analizlerle) görebilmenizi niyaz ederiz. 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER