EMEKLİ ÖĞRETMEN EMEKLİYOR

MEMUR-SEN ANKARA İL BAŞKANI MUSTAFA KIR: EMEKLİ ÖĞRETMEN EMEKLİYOR"DEDİ

EMEKLİ ÖĞRETMEN EMEKLİYOR
Öğretmen  kimdir? sorusunu; çalışırken  öğretmenler gününe mahsus olmak üzere öğrettiği bir harf için uğrunda  köle olunan, emekli olduklarında kendilerini yöneten öğrencileri tarafından  yokluğa, yoksulluğa  mahkum edilen eski bir kamu görevlisidir. Şeklinde  cevaplandırmak  mümkündür.
            Çobanından çiftçisine,işçisinden,memuruna, bürokratından milletvekiline,  bakanından Başbakanına, Meclis başkanından  Cumhurbaşkanına kadar bilim, sanat, fikir ve siyaset erbabının yetiştirilmesinde  ve ülkemize kazandırılmasında   en büyük pay  şüphesiz ki    öğretmenlere aittir.
           
            Acaba padişahlar ne yerler, ne içerler?
 
            Temel Dursun'a sormuş. Acaba padişahlar ne yerler, ne içerler? Dursun cevap vermiş: Onlar bizim gibi değil ya, iç yağını eritirler, ekmeği  bandıra, bandıra  yerler. Demiş.
            Çalışırken aldıkları eğitim tazminatı, ek ödeme, çocuk yardımı, çalışmayan eşleri için ödenen aile yardımı ve ek ders ücreti gibi maaşlarının büyük bir  bölümünü oluşturan kısmının  emekli olduklarında kesilmesi sebebiyle yokluk içinde kıvranan eğitim emekçileri emekleme noktasına  gelmiştir.  
            Acaba hükümet edenler  kendilerini yetiştiren  eğitim emekçisinin ne kadar  maaş aldıklarından, hangi  şartlarda yaşam mücadelesi verdiklerinden haberdar mıdır?  Bu güne kadar bizim öğretmenlerimiz  ne yerler,  ne içerler, nasıl geçinirler?  Diye hayıflanan  bir yetkili duydunuz  ve gördünüz mü? 
            Ne yazık ki  çalışan  kamu görevlisi  ve emeklilerinin maaşlarını belirleme yetkisi hem çalışırken hem de emekli olduklarında cepleri şişkin  olan, ne kadar çok  alırlarsa  alsınlar aldıklarını kendilerine az gören,  ne kadar az alırlarsa alsınlar  başkalarının aldıklarını çok bulan zihniyetteki yöneticilerin elindedir.
            "Rabbena he bana" yaklaşımı  bencil ve sağlıksız bir yaklaşımdır.Bir ülkenin nimetleri ve külfetleri  adalet ve hakkaniyet ölçüsünde paylaşıldığı zaman o ülke huzurlu ve yaşanabilir bir ülke olabilir. Aksi takdirde birbirinin maaşında ve işinde gözü olan, birbirlerini hayır dua ile değil, beddua ile anan  insanların yaşadığı bir ülke olmaktan kurtulamaz.
 
            Her şey değişiyor. Sadece mmeklinin makus talihi değişmiyor
 
             Tok olanın açın halinden anlamadığı gibi,  bolluk  deryasında  yüzenler de kıtlık çölünde  kuruyup yok olanların  halini anlayamazlar. Hükümet edenler,adalet dağıtanlar  empati yaparak, düşünce  ve eylemlerine  "kendin için istediğini başkası için de iste, kendin için istemediğini başkası için de isteme" prensibini   hakim  kılmalıdırlar.
            İş kendilerine gelince  kamu maliyesini bitmeyen bir hazine  gibi gören sıra kamu emekçilerine  gelince  devleti Medine  fukarası  zanneden zihniyet değişmelidir. Her şey değişiyor. Fert başına düşen milli gelir,artıyor. Kalkınma hızı yükseliyor.Ülke ekonomisi Avrupa'da ve Dünya'da dereceler alıyor. Bir tek emeklinin ve memurun makus talihi değişmiyor!
 
            İşçi-Memur emeklisi arasında  İkramiye farkı % 90, Maaş farkı % 32
 
            Çalışan ve emekli Devlet memurları   arasında maaş, emekli maaşı ve emekli ikramiyeleri  arasında  uçurumlar olduğu gibi, emekli memur, emekli işçi maaş ve ikramiyeleri arasında da uçurumlar yaşanmaktadır. 35 yıl fiili hizmeti olan bir öğretmen emekli olduğunda 55  Bin Küsur TL emekli ikramiyesi ve  brüt maaşının   % 50  kadarını emekli maaşı olarak (1681.05 TL) alabiliyorken,  yine 35 yıllık bir işçi emekli olduğunda  tam 104.400 TL emekli ikramiyesi ve  brüt maaşının  % 66'sı  olan 2.214,06 TL emekli maaşı alabilmektedir. Yani emekli bir öğretmen ile emekli bir işçi arasındaki maaş farkı %32, ikramiye farkı ise % 90 civarındadır. Bu ne biçim bir eşitlik anlayışıdır?
            Uygulanan yanlış  politika sebebiyle  emeklilik  hakkını kazanan  ve iş heyecanını kaybeden ve sayıları  da 100 binleri bulan  öğretmenler, emekli olduklarında  eğitim tazminatını, ek ders ücretini, aile yardımını ve ek ödemeyi alamadığından   geçim sıkıntısı endişesi taşımakta ve    emekli olmaktan kaçınmaktadır.  Verimli olamadığını bildiği halde sırf maaşının  düşeceği endişesi ile eğitim-öğretim hizmetini zoraki yürütmenin eğitime  verdiği tahribatın karşılığının parasal değerini düşünmek bile  insanın içini acıtmaktadır.
 
            19.MEB Şuara kararlarının uygulanmasında acele edilmelidir.
 
            19.MEB şurası tavsiye kararlarında da yer aldığı gibi çalışan  ve  emekli olan öğretmenlerin  EK göstergesi 3600'e çıkarılmalıdır. 30 Yılın üzerindeki  çalışma süreleri de emekli maaşı  ve emekli ikramiyesinin belirlenmesinde hesaba katılmalıdr.  Ek ödeme, eğitim tazminatı,aile yardımı ve ek  ders ücreti gibi çalışırken verilen ödenekler emekliliklerine d aktarılmalıdır.Öğretmenlik mesleğinin yıpratıcı ve riskli  meslek olması sebebiyle özlük haklarına yönelik olarak her 4 yılda  1 yıl  yıpranma  yılı olarak hesaplanmalı iş gücünü  ve meslek heyecanını kaybetmeden  eğitim emekçileri emekliliğe teşvik edilmelidir.
            Çalışan ve emekli olan öğretmenlerin  halen 3000  olan Ek Göstergelerinin  3600'e çıkarılması  ve  Ek ödeme, aile yardımı, eğitim  tazminatı gibi unsurların da  emekliliğe yansıtılması  durumunda   sayıları 100  binleri bulan  görevden alınan  yönetici ve öğretmen emekliliğe  yönelecek ,  onlardan boşalacak kadrolara da  atanma bekleyen 3000  bin civarındaki genç öğretmen adayı  eğitim öğretim hizmetine dahil edilecektir.Durum böyle olunca   hem devam etmekte olan bir sorun çözülecek, hem de eğitim hizmeti daha da dinamik bir hale gelecektir.
 
            Hiçbir ekonomik kaygı eğitimcileri yokluğa terk etmenin mazereti sayılamaz.
 
            Hiçbir ekonomik mülahaza  eğitim emekçilerini yokluğa terk etmenin mazereti sayılmamalıdır. Çünkü bir ülkenin gücü tankıyla topuyla değil, eğitilmiş insanlarının varlığı ile ölçülür.  Eğitim emekçilerine yüklenen sorumlulukla, madden ve manen  kendilerine biçilen değer arasında büyük bir orantısızlık mevcuttur. Bu durum tam bir vefasızlık örneği olduğu gibi bilime ve bilim adamına verilen değerin de göstergesidir.
            Bir ülkenin istikbali eğitime ve eğitimcilerine verdiği değerle şekillenir.  Eğitim emekçilerine değer verilip verilmediği ise emeklilerinin yaşam standardından anlaşılır. 3370 TL olan yoksulluk sınırının yarısından daha az bir maaş alan, yaşlılık sebebiyle sağlık ve bakım giderleri gittikçe artan  eğitim emekçilerinin  yaşam şartları   gittikçe ağırlaşmaktadır.          54.Erbakan hükümeti döneminde yapıldığı gibi geçmiş yılların kaybı  da telafi edilecek şekilde maaşları artırılmalı  eğitim emekçileri ahir ömürlerinde sevindirilmeli ve hayır duaları alınmalıdır.
Güncelleme Tarihi: 20 Ocak 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER