HÜKÜMETE YÜKLENDİ...

Bu millet bugün ne oldu da sokaklara döküldü?

HÜKÜMETE YÜKLENDİ...
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kocaeli Üniversitesi’nde üniversite çalışanları ile istişare toplantısı yaptı. Genel Başkan Koncuk’a, Genel Sekreter Musa Akkaş ve Genel Mali İşler Sekreteri Seyit Ali Kaplan eşlik etti.  Toplantıda Kocaeli 1 No’lu Şube Başkanı Süleyman Pekin ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Rıfat Olpan da hazır bulundu.
10 yıldır yerli yerinde duran, sesi çıkmayan, iktidarın yaptığı her türlü yanlışı sineye çeken bu millet bugün ne oldu da sokaklara döküldü?’ diye düşünmek lazım.
Genel Başkan İsmail Koncuk toplantıda bir konuşma yaptı. Miraç Kandilini kutlayarak sözlerine başlayan Koncuk, “Allah milletimizin birliğini, beraberliğini, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, huzur ve mutluluğumuzu daim eylesin” dedi. Taksim Gezi Parkı ile ilgili yaşanan olaylara da değinen Koncuk, şöyle konuştu:  “Türkiye’nin çeşitli yerlerinde çeşitli olaylar yaşanıyor. Zaman zaman ‘illegal örgütler şunu yaptı’, ‘illegal örgütler bunu yaptı’ gibi açıklamalar yapılıyor. İşin bu tarafı da var ama ‘10 yıldır yerli yerinde duran, sesi çıkmayan, iktidarın yaptığı her türlü yanlışı sineye çeken bu millet, bugün ne oldu da sokaklara döküldü?’ diye düşünmek lazım. Keşke bu olaylar olmasaydı. Yıllardır insanları ötekileştirdiler. Benim adamım, sizin adamınız, onların adamı diye insanları kategorize ettiler. Bir makama gittiğinizde önce sendikanızı soruyorlar. Oysa ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şerefli bir vatandaşıyım. Hangi siyasi görüşe, ideolojiye sahip olursam olayım, bu ülkenin vatandaşıyım. Şayet hak ediyorsam taleplerimi yerine getirirsin. Ama ‘şu sendikanın üyesiysen kapılar açılacak, başka sendikanın üyesiysen kapılar yüzüne kapanacak’, böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir.
Bülent Arınç’a sesleniyorum: Madem öyle ‘Kamu çalışanları ile ilgili söylediklerimden dolayı da milletimizden özür dilerim’ deme erdemini göster.
Milli bayramlarımızın içi boşaltıldı, ülkemizin sac ayaklarını kırdılar, dinamiklerine zarar verdiler. Atatürk’e küfretmek bir marifet gibi görülmeye başlandı, “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılarını sildiler, Andımızın okunmasından rahatsız oldular. Dolayısıyla bu milletin tepkileri iyi değerlendirilmelidir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu olaylarla ilgili açıklama yapıyor ama şunu da hatırlatmakta fayda var: Bülent Arınç geçen yıl Bursa’da bir sendikayı ziyaretinde ‘Anayasa referandumunda evet demeyen sendikaların toplu sözleşme talebi olamaz’ dedi. Ben bu ülkenin bir vatandaşıyım ama sen, beni, verdiğim oyun rengine göre ‘Anayasal haklarından faydalanabilir’ ya da ‘Anayasal haklardan faydalanamaz’ diye kategorize edeceksin. Senin buna hakkın var mı? Madem öyle ‘Kamu çalışanları ile ilgili söylediklerimden dolayı da milletimizden özür dilerim’ şeklinde bir açıklama yap. Elbette özür dilemek de bir erdemdir. Şimdi birlik beraberlikten bahsediyorsun. Ülkemizi bu noktaya kim getirdi? Gezi parkı eylemleri sadece üç ağaç meselesi değildir.
Türkiye’nin yüzde 50’si bizi destekliyor’ şeklinde açıklama yapıyorlar. Türkiye’nin yüzde 50’si size oy vermiş bile olsa, size oy vermiş insanlar, sizin yanlışlarınızla beraber olmak zorunda değil. Bu noktada hala olayları yeterince değerlendirebildiklerini, yaşananlardan ders çıkardıklarını düşünmüyorum.”
Eylem kararı alan konfederasyonun genel başkanına soruyorum: Sen bu iktidarın akil adamı oldun. Bu iktidarın görüşlerinin propagandasını yapıyorsun. Sen şimdi hangi eylemi yapıyorsun? Sen önce akillik gömleğini çıkar, ‘AKP’nin politikalarına alet oldum’ de, daha sonra eylem yap.”
Bulanık suda balık tutmak isteyenlerin de olabileceğini kaydeden Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette böyle bir ortamda, yani bulanık suda balık tutmak isteyenler de olacaktır. Türkiye’yi sevmeyen PKK terörünün uzantıları da meydanlara inecektir. Dün siz bunları ‘kardeş’ diye ilan ettiniz. Şimdi ne oldu? Kardeş dediğiniz insanlar sizi sırtından vurmaya başladı. Bir Konfederasyon Başkanını akil adam yaptınız, şimdi eylem yapıyor. Biz konfederasyonların, sendikaların eylem kararını eleştirmeyiz ama ben bu eylem kararı alan konfederasyonun genel başkanına soruyorum: Sen bu iktidarın akil adamı oldun. Bu iktidarın görüşlerinin propagandasını yapıyorsun. Sen şimdi hangi eylemi yapıyorsun? Sen önce akillik gömleğini çıkar, ‘AKP’nin politikalarına alet oldum’ de, daha sonra eylem yap.
Türkiye Kamu-Sen yıllardır iş güvencesinin tehdit altında olduğunu söylemektedir. Bu konuda Hükümete de rest çektik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e “Devlet memurlarının iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik en ufak bir şey sezersek, 3-5 günlük iş bırakma eylemlerine kadar gideriz. Hükümet olarak aklınızı başınıza alın. Macera aramayın. Devlet memurluğu sıfatını kaldırmak gibi hata yapmayın’ dedik. Bu kararlılığımız sonucunda Torba Yasa’da memurların iş güvencesini ortadan kaldıracak bir madde yer almamıştır.
Biz devlet memurlarının ekonomik ve sosyal hakları için dünya görüşümüze uymayan konfederasyonlarla, sendikalarla her türlü eylemi yaparız. Ama KCK operasyonları ile anılan, PKK’nın taşeronluğunu yapan hiçbir konfederasyonla Türkiye ve Türk milleti ortak paydasında hiçbir eylem birlikteliği yapmayız.
Bugün yapılan eyleme baktığımızda, bunun adı bulanık suda balık avlamaktır. Biz devlet memurlarının ekonomik ve sosyal hakları için dünya görüşümüze uymayan konfederasyonlarla, sendikalarla her türlü eylemi yaparız. Ama KCK operasyonları ile anılan, PKK’nın taşeronluğunu yapan hiçbir konfederasyonla Türkiye ve Türk milleti ortak paydasında hiçbir eylem birlikteliği yapmayız.
İnşallah bugünler geçer ve yaşananlardan bir ders alınır, iktidar insanlarımızı anlayışlarına ve ideolojilerine göre ayrıştırmadan bağrına basar. Herkesin siyasi görüşü farklı olabilir. Bundan doğal ne olabilir? Ama bu düşmanlık sınırında olmamalıdır. Herkes bilmelidir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birlik ve beraberliğini hiç kimseyle tartışmayız. Türkiye’yi bölmek, parçalamak gibi hürriyete hiç kimse sahip değildir.”
 
Pastadan düşen payımızı istiyoruz
1 Ağustos’ta toplu sözleşme döneminin başlayacağını kaydeden Koncuk, “Toplu sözleşme dönemi inşallah geçen yılki gibi olmaz” dedi.  Kamu çalışanları ekonomik ve sosyal hakları açısından ciddi sıkıntılar yaşadığını belirten Koncuk, “Pastadan düşen payımızı istiyoruz” dedi. Koncuk şunları söyledi: “Kamu çalışanlarına milli gelirden ayrılan pay 1998 yılında yüzde 8.83 iken bugün 5.6’dır. 2002 yılında bu oran yüzde 6.6 idi. Aradaki para kamu çalışanlarının cebinden alınmış, birilerinin cebine peşkeş çekilmiş. Kime peşkeş çekilmiş?  Bankalarda milyoner sayısı 10 binden, 52 bine çıkmış. Vatandaşlarımızın ve devlet memurlarının gelirleri her geçen gün azalırken, bir takım insanlar zengin edilmiş. Öğretmen ve akademisyenler ek ödemeden mahrum edilmiş. İşte tüm bunlara saygı duymamız mümkün değildir. Biz de pastadan payımıza düşeni istiyoruz.”
Üniversiteler ülkemizin dünyaya açılan pencereleridir.
Üniversitelerin dünyaya açılan pencereler olduğunu söyleyen Koncuk, “Üniversiteler Türkiye’nin dünyaya açılan pencereleridir. Burada çalışan insanları ekonomik ve sosyal anlamda tatmin etmezseniz, ülkenin gelişmişliğinden söz etmeniz mümkün olamaz. Bu nedenle üniversitelere ayrı bir önem atfetmek bir mecburiyet haline gelmiştir. Bu pencere ne kadar sağlık olursa, demokrasi de insan haklarında gelişmişlik de o kadar artar” dedi.
Bir bakıyorsunuz 900 oy almış rektör adayı atanamazken, 50 oy almış rektör adayı atanıyor. Bu durum, akademisyenlere ‘sizin iradenizi saymıyorum’ anlamına gelir. Bu doğru bir yaklaşım mı? Bu, oy kullananların iradesine hakaret değil mi?
Rektörlük seçimlerini de eleştiren Koncuk, “Rektörlerin seçim usullerine bakıyorsunuz, ‘benim adamım’ anlayışı var. Sayın Cumhurbaşkanı rektör atama usulüne bir baksın. Rektörler, kimin adamı olduğuna göre değil, millete ne derece hizmet edeceğine, ülkeye ne derece faydalı olacağına bakarak atanmalıdır. Bu yetkiyi de siz üniversitedeki akademisyenlere vermişsiniz. Sendika olarak, tüm üniversite çalışanlarının rektör ve dekan seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olmasını istiyoruz. Herkesin üniversite ile ilgili sözü olmalı, iradesi olmalı; bu iradeye de ülkeyi yönetenler saygı duymalıdır. Demokrasi budur. Bir bakıyorsunuz 900 oy almış rektör adayı atanamazken, 50 oy almış rektör adayı atanıyor. Bu durum, akademisyenlere ‘sizin iradenizi saymıyorum’ anlamına gelir. Bu doğru bir yaklaşım mı? Bu, oy kullananların iradesine hakaret değil mi? Bu ülkede herkesin -Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, rektör de olsa- insan hakları anlayışı doğrultusunda milletimize yaklaşması lazım. ‘Ben yaparım, ben çalarım, ben oynarım.’ Yok böyle bir şey. Bu milletin, bu anlayışa saygı duymadığı bugün çok daha iyi anlaşıldı.” diye konuştu.
Balıkesir’de akil adamları protesto ettiği için Türkiye Kamu-Sen’in Balıkesir Şube Başkanları hakkında soruşturma açıldığını söyleyen Koncuk, Akil adamlar dokunulmaz mı? Bunların AKP propagandası yapması hak ise, vatandaşın da bunların yaptıklarına yanlış deme hakkı vardır. Gerekirse tüm teşkilatlarımızı Balıkesir’de toplarız ama milletimize yeni gerginlikler yaşatmak istemiyoruz. Bu nedenle herkes aklını başına alsın. İsterse yüzde 99 oyla iktidara gelsin, kimse bizim vatandaşlıktan doğan doğal haklarımızı tırpanlamaya sahip değildir” dedi.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Kime hizmet etiğimizi bileceğiz. Eğer ahbap-çavuş ilişkisi olursa hepimiz kaybederiz. Bu ülkede yaşayan herkesi-etnik kökeni ne olursa olsun- bağrımıza basıyoruz. Milli birlik ve beraberlikten yanayız ama ekonomik ve sosyal haklarımızı da almaktan yanayız. Bundan da vazgeçmeyeceğiz. Artık bundan sonra hiç kimse tek adam değil. Demokrasi içinde, insan haklarına saygı çerçevesinde milletimizin huzurunu, mutluğunu sağlamak herkesin görevidir.”
Güncelleme Tarihi: 10 Haziran 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER