KAOSTAN ÇIKMAK İÇİN MİLLİ POLİTİKALARA AĞIRLIK VERİLMELİDİR

Kaostan Çıkmak İçin Milli Politikalara Ağırlık Verilmelidir

KAOSTAN ÇIKMAK İÇİN MİLLİ POLİTİKALARA AĞIRLIK VERİLMELİDİR
Son günlerde yakın coğrafyamızda başlayan yangının yavaş yavaş ülkemize de sıçradığını üzülerek görmekteyiz. Türkiye Kamu-Sen olarak uzun yıllardan beridir uygulanan politikaların ülkemizi bir bataklığa doğru çektiğini vurgulamamıza rağmen, kardeşlik projesi, medeniyetler ittifakı gibi dışı süslü içi boş kavramlarla ülkemiz bir kaosa sürüklenmiştir.
 
İsrail ve Amerika’nın yazdığı Büyük Ortadoğu Projesine baş aktör olarak, eş başkan sıfatıyla atanan ve başkalarının yazdığı ve yönettiği projelerde figüran olmaktan öteye gidemeyenlerin oluşturduğu strateji, ülkemizi bugünkü derin açmazın içine hapsetmiştir.
 
Altı ilimizde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, vatandaşımızın hayatını kaybettiği göz önünde bulundurulduğunda, yakın coğrafyamızı ateşe atarak, yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanmayı amaçlayan emperyalist güçlerin oyuncağı olanlar, bugün ülkemizde yaşanan bu tablonun baş sorumlusudur.
 
Bir tarafta Ortadoğu’yu hizaya getireceğini zannederek kahramanlığa soyunanların, diğer tarafta devletin değerlerini yok ederek, Andımız’ı kaldırarak, milli bayramlarımızı kutlamayı yasaklayarak, yeni Türkiye hayali kuranların yarattığı tabloda Türk bayrağını indirmek sıradan bir olay haline gelmiştir. Birilerinin eski Türkiye diye küçümsediği Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk büstlerinin ayaklar altına alınması, bu ülkede yaşayan herkes için bir züldür.
 
Öve öve bitirilemeyen yeni Türkiye’de eğitim sistemimiz darmadağın edilmiş, bütün öğretmenlerimiz fişlenmiş, yöneticilerimiz görevden alınmış, memurlarımız sürgün edilmiş, kurumlarımız ayrıştırılmış, polise, askere, hâkime, savcıya yapılan algı operasyonlarıyla devlete ve kurumlarına karşı güven zedelenmiş, okullarımız yakılmış ve devlet kurumu büyük yara almıştır.
 
Kurumların birbirine düşman edildiği, kamu görevlilerinin bizden, bizden değil şeklinde ayrıştırıldığı, ihalelerin cemaat-tarikat, ahbap-çavuş ilişkisine dayalı olarak dağıtıldığı bir ülkede, bütünlüğü ve kardeşliği sağlamanın mümkün olmadığı artık anlaşılmalıdır.
 
Çözüm süreci adı altında başlatılan yıkım projesi yoluyla güvenlik güçleri pasifize edilmiş, terör örgütü belli bölgelerde adeta kendi devletini ilan etme noktasına gelmiştir. İhanet sürecini topluma kabul ettirmek adına oluşturulan Akil adamlar, yıkılan kardeşliğimiz, bozulan dirliğimiz karşısında toplumu şimdi ne ile ikna etmeyi düşünmektedirler?
 
“Bilmem kaç gündür kan akmadı” diye propaganda yapanlara karşı Türkiye Kamu-Sen olarak bu süreç sonunda daha fazla kan akacağını anlatmaya çalıştık. Buna karşın birileri bizi “Bu süreci hayvanlar bile anladı ama bazıları anlamadı” diyerek itham etmeye kalkıştı. Gelinen noktada haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşamakla birlikte, bu süreci ancak hayvanların anlayabileceğini, aklı, izanı ve mantığı olanların, bu ihanet sürecine destek vermeyeceğini bir kere daha görmüş olduk.
 
Sözde Ayn-el Arab (Kobani)’yi savunmak adına ülkemizde şehirlerimizi yakıp yıkıp, kan gölüne çeviren hainler, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde eşit vatandaşlar olarak yaşadıkları ve her türlü haktan faydalandıkları bir devletin askerini, polisini, pusu kurarak alçakça arkadan vuracaklarına, gitsinler şehirlerini savunsunlar. Ancak gördük ki, bu hainler sadece ekmeğini, aşını yediği vatanın evlatlarını hain pusularda sırtlarından vurmayı becerebiliyorlar.
 
Sonuç olarak gelinen süreç ve yıllardır uygulanan yanlış politikaların bizleri getirdiği nokta ortadadır. Yeni Türkiye söylemlerinin eskiyi kötülemenin; 90 yıllık hizmetlerin, birikimlerin yok sayıldığı, kazanımlarımızın birer birer imha edildiği, kurumların ve kişilerin birbirine düşman haline getirildiği görülmelidir. Kendi okullarını kurup devletin okullarını yakanlar, KCK yoluyla ülkemizde bir devlet kurmayı hedef haline getirenler, sınırlarımız dışındaki bir kara parçası için ülkemizin şehirlerinin altını üstüne getirip, 14 vatandaşın ölümüne sebep olanlar ve bunlara bu cüreti verenler ihanet suçuyla yargılanmadıkları sürece, bu ülkede kardeşlik ve birlik tesis edilemez. Kardeşlik ve birlik, suçlunun cezasız kaldığı, adaletin kolunun kanadının kırıldığı, güvenlik güçlerinin elinin kolunun bağlandığı bir proje olmamalıdır.
 
Bu bakımdan, her geçen gün ülkemizin önü alınamaz bir uçuruma doğru sürüklendiğini görmenin derin endişesi içerisinde, tarihi bir uyarı daha yapmak gereği hâsıl olmuştur. İçeride; bu ihanet projesinden derhal vazgeçilmeli, eski Türkiye, yeni Türkiye gibi kavramlarla kamu görevlilerinin, devlet kurumlarının bir birine düşman edilerek siyasi rant sağlanmasına son verilmeli, devletin ve milletin değerleriyle yeniden barışılmalı, milli değerlerimizin içinin boşaltılmasına bir son verilmelidir.
 
Dışarıda; başkalarının projelerine piyon olmanın, ucuz kahramanlıklar peşinde koşmanın, başka ülkeleri dizayn etme sevdasının, emperyalistlerin ekmeğine yağ sürdüğü, Müslüman kanının akmasına neden olduğu, coğrafyamızın bir kan gölüne döndürüldüğü artık görülmelidir.
 
Batı’nın pompalamasıyla benimsediğimiz ve desteklediğimiz Arap Baharı, Türkiye ve Türkmenler de dâhil bu coğrafyada yaşayan herkes için hazana dönmüştür. Türkiye, kendisi planlamadığı, kendisi kurmadığı ve kuralını kendisi koymadığı hiçbir oyunun parçası olmaması gerektiğini anlamak ve girdiği bu maceralı yoldan bir an önce dönerek milli politikalara ağırlık vermek zorundadır. Aksi halde, günümüzde yaşadığımız zorlukları, yıkımı ve kargaşayı arayacağımız daha büyük kaosları görmemiz hiç de sürpriz olmayacaktır.
 
 
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
  İstanbul İl Başkanı
Güncelleme Tarihi: 08 Ekim 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER