KİMDEN NEYİ SAKLIYORSUNUZ ?

KİMDEN NEYİ SAKLIYORSUNUZ ?
Değerli Basın Mensupları;
Dershaneler yasası olarak bilinen 6528 sayılı yasa; dershanelerin kapatılmasının yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında önemli ölçüde bir tasfiyeyi de öngörüyordu. 10 Haziran 2014 tarihli 29026 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik çerçevesinde değerlendirmeye alınan okul yöneticilerinden ilimizde 480, ülkemizde ise 8000 okul yöneticisi görevlerinden alınmışlardır.
Mevcut yönetmeliğe aykırı yapılan iş ve işlemler hakkında hemen her gün basın yoluyla yeni bilgiler kamuoyuna sunulmuştur. Ancak tüm yaşananlara rağmen yapılan yazışmalarla aldığımız cevaplardan görülen odur ki “hatırlı” kişiler vasıtasıyla süreç farklı yönlere çekilmektedir. Yapılanlar yapanların yanına kâr kalsın istenmektedir.
Bu süreçte bazı ilçelerimizde trajikomik olaylar yaşanmaktadır. İstirahat raporlu insanlara 7201 sayılı Tebligat Yasası uyarınca sözlü tebligat(!) yolu ile görevlerinden ayrılmaları konusunda uyarılar yapılmıştır.
Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından bu sürecin devamında yapılan açıklama ile ilimizde 692 okulumuzun yönetici ihtiyacı olduğu duyurulmuştur. Okulların açıldığı 15 Eylül tarihinden bugüne kadar ilimizde yaklaşık % 23 düzeyinde okulumuzun/kurumumuzun yöneticisi olmadan eğitim öğretime devam ediyor olmaları eğitimin bulunduğu noktayı en açık şekliyle ifade eden bir durumdur. Bu durum içler acısı bir vaziyettir.
Mevcut Yönetmelik gereği ilimizde 16-23 Ekim tarihleri arasında Konak Hasan Sağlam Öğretmenevi’nde müdürlük sözlü mülakatları yapılmıştır. Mülakatların duyurusu bir gün önceden 15 Ekim akşamı saat 17.30 itibarı ile İl Millî Eğitim Müdürlüğünün sitesinden ilan edilerek sürecin ne kadar gayri ciddi bir şekilde ilerleyeceği en baştan gözler önüne serilmiştir. İlçelere göre katılım günleri yayınlanmış, ancak mülakat sürecindeki uzamalar nedeniyle ilçelerden gelen yönetici adayı arkadaşlarımız geri gönderilmiş, eğitimin aksamasına neden olunmuştur. Bu süreçte yaşananların mevzuatımız açısından değerlendirilerek sorumluları hakkında yasal işlemler başlatılması gerekirken herhalde yine devreye “hatırlı” insanlar girmiş olmalı ki bu konu da görmezden gelinmiştir.
Mülakat sonuçları ülkemizde şeffaf listeler halinde yayınlanırken ilimizde kişiler T.C. kimlik numaralarıyla sisteme girerek sonuçları öğrenebilmişlerdir. Burada sorulması gereken soru şudur: Kimden neyi saklıyorsunuz? Sonuçların ne şekilde oluşacağı bir muamma değildir. Sonuçlar esasında bellidir. Nitekim yaptığımız bir çalışma ile gördüğümüz manzara, bir kez daha yanılmadığımızın ispatı olmuştur. “Görünen köy kılavuz istemez!” Belli ki devreye her zamanki gibi “hatırlı” kişiler girmiştir.
Burada dikkate şayan en önemli husus; değerlendirme sürecinde okul paydaşlarımız ve yöneticilerimiz tarafından değerlendirmeye alınarak neredeyse tamamına yakınının okul paydaşlarımızdan tam puan almalarına rağmen üst yöneticilerimizin puanlamalarıyla 74ve altı puan alarak yöneticilikleri düşen arkadaşlarımızdan bazılarının sadece üst yöneticiler tarafından yapılan sözlü mülakat sürecinde 70 ve üzerinde puan alarak başarılı olmuş sayılmalarıdır. Bu kadar kısa zaman zarfındaki bu büyük çelişkiyi birilerinin açıklamasını beklemekteyiz. Dün aynı cenaplarca yetersiz bulunan arkadaşlarımız bu kadar kısa sürede nasıl oldu da yeterli düzeye eriştiler acaba? Arada yine “ hatır “ olsa gerektir.
Kıssadan hissedir: Mekke'nin fethinden önce Kâbe’nin anahtarı Osman Bin Talha’dadır. Kendisi Kâbe’nin temizliğini/bakımını yapardı. Peygamberimiz içeri girmek istediğinde Hz. Ali anahtarı ondan alır ve içeri girerler. O esnada Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, Kâbe’nin anahtarının kendisine verilmesini rica eder. Peygamberimiz de anahtarı amcasına verir. O esnada bir ayet iner. Ayette şöyle buyrulur: “Allah, size emanetleri ehline vermenizi emreder.” (Nisa, 58). Bunun üzerine Peygamberimiz anahtarı Osman Bin Talha'ya verir. Peygamberimiz "Ey Osman! İşte Kâbe’nin anahtarı! Bugün iyilik ve vefa günüdür. Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın, inanıyorum ki şimdi daha güzel şekilde yaparsın…” buyurdular ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim ettiler.Emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları genel olarak bütün insanlar, özel olarak müminler ve daha özel olarak da yöneticiler gibi emanet ve adaletten kamu adına sorumlu olan şahıslar ve kurumlardır.Görüldüğü üzere işi ehline vermeyi “hatırlı” kişilerle karşılaştırılamayacak kadar hatırlı kutsal kitap emrediyor.
 Velhasılıkelam söz konusu mülakat değildir. Söz konusu biat kültürüdür, söz konusu nepotizmdir, söz konusu hak ve hukuk tanımazlıktır. Hak tanımamak Hakk'ı tanımamaktır.
            Eğitimin içinde bulunduğu durumunun farkında olamayanlar, adalet çizgisinden uzak, ayaklarındaki prangalara mahkûm bir sürecin içerisinde maalesef nereye savrulduğu belirsiz yelkensiz bir gemi gibidirler. Eğitim reformu adı altında ülkemiz eğitim sisteminin geldiği nokta ortadadır. Yüzlerce örnek sayılabilecek bu süreçte sadece TEOG dahi eğitimin içerisinde bulunduğu durum için yeterli bir kanıttır.
            Ülkemizde çözüm, barış, demokrasi, insan hakları gibi süslü sözcüklerin arkasında yaşanan olaylar eğitim camiamızı huzursuzlukların had safhaya ulaştığı bir noktaya getirmiştir. Artık “hatır” sayılmayacak bir sürece doğru gittiğimiz bu noktada eğitim sistemimizin içerisinde bulunduğu durumun gözden geçirilerek gelişmiş ülkeler düzeyinde yapılan değerlendirme kriterlerinde almış olduğumuz olumsuz puanlardan kurtularak özellikle Fen Bilimlerinde ülkemizin başarısı için ve geleceği açısından elzem olan çalışmaların bir an evvel başlatılması kaçınılmazdır.
            Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
 
                                                                                              Merih Eyyup Demir
Türk Eğitim sen İzmir
   Şube Başkanı
Güncelleme Tarihi: 03 Kasım 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER