KONCUK, 657 VE İLKSAN İÇİN KONUŞTU

Kamusen ve Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk'tan 657 ve İLKSAN Açıklaması

KONCUK, 657 VE İLKSAN İÇİN KONUŞTU
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Sekreter Musa Akkaş, Genel Mali Sekreter Seyit Ali Kaplan, Ankara 3 No’lu Şube’ye bağlı Elmadağ İlçe Temsilciliği’nin 24 Kasım Öğretmenler Günü programına katıldı.
 
Toplantıda İlksan Başkanı Tuncer Yılmaz, Ankara 3 No’lu Şube Başkanı Ertekin Engin ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Elmadağ İlçe Temsilcileri  katıldı.
 
Tüm öğretmenlerimizin ve eğitim çalışanlarımızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Programda bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, tüm öğretmenlerimizin ve eğitim çalışanlarımızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutladı. Koncuk şöyle konuştu: “Tüm eğitim çalışanlarının 24 Kasım Öğretmen Gününü tebrik ediyorum. Her ne kadar öğretmen olmasa da hizmetlilerimizin, memurlarımızın, teknisyenlerimizin, üniversite çalışanlarımızın Öğretmenler Gününü kutluyorum. Çünkü onlar eğitim-öğretim faaliyetinin düzenleyicileridir. Umarım önümüzdeki dönemde öğretmenlerimizin itibarlarının teslim edildiği bir dönemi yaşarız. Maalesef bugüne kadar siyasi iktidarın, Milli Eğitim Bakanları’nın ve bürokratların öğretmenlerimize kaybettikleri itibarını geri vermek ve öğretmenlerin yeniden parlak günlerine dönemlerini temin etmek adına bir şeyler yaptığını görmek mümkün olmadı. Öğretmenlik mesleğinin şuan ki en önemli problemi itibar meselesidir. Öğrenci üzerinde itibarını sağlayamayan bir öğretmenin ders verimliliğinden dahi bahsedebilmek mümkün değildir. Önce öğrencilerimiz bize saygı duyacak, bizi dinlemeyi bilecek, sonrada bizler başarıyı sağlayacağız. İtibar problemini çözmek bu ülkeyi yönetenlerin de, teşkilat içerinde ‘ben yöneticiyim’ diyenlerinde, il ve ilçe müdürlerinin de temel görevidir. Maalesef buna inancım çok fazla değildir. Çünkü bugüne kadar yapılanlar ortadadır. Umarım bizleri şaşırtacak hamleleri hep birlikte görebiliriz. Şunu da altını çizerek ifade edeyim; olumlu her adımın destekçisiyiz. Öğretmenlerimiz adına olumlu adım kimden, nerden gelirse gelsin, biz destek veririz.”
 
Adaleti sağlamadan huzuru sağlayamayız, ayrımcılığı kaldıramayız. Hem külfeti, hem nimeti paylaşmakta adaleti sağlayacağız.
Genel Başkan İsmail Koncuk, konuşmasında Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında, bakanların, sivil toplum kuruluşlarının genel başkanlarının katıldığı ve 7 saat süren toplantıya katıldığını da ifade ederek, şunları kaydetti: “Toplantıda Sayın Başbakana hangi siyasi görüşten olursa olsun, hangi siyasi partiye oy veriyor olursa olsun, bu milletin her ferdinin huzuru hak ettiğini, bu huzuru sağlamak adına da önümüzdeki süreçte kurulacak olan yeni hükümetin Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçim beyannamesinde yer aldığı üzere ‘ayrımcılığı kaldıracağız’ taahhütlerine sadık kalmaları gerektiğini ifade ettim. Zira adaleti sağlamadan huzuru sağlayamayız, ayrımcılığı kaldıramayız. Her alanda adaleti sağlayacağız. Kamuda, insan ilişkilerinde, gelir dağılımında adaleti sağlayacağız. Hem külfeti, hem nimeti paylaşmakta adaleti sağlayacağız. O zaman bu ülke huzurlu olur, o zaman bu siyasi partinin ‘ayrımcılığı kaldıracağız’ iddiası gerçekleşmiş olur. Bu yolda atılacak her adımında destekçisi olduğumu Sayın Başbakana ifade ettim. Şunu da herkes bilmelidir; şayet aynı anlayış devam ederse, yani ayrımcılık adına yaklaşık 13 yıldır sergilenen o marazlı anlayış bundan sonra da devam ederse, ‘Ya Allah Bismillah, mücadelemize nerede kalmıştık?’ der, mücadelemize kaldığımız yerden devam ederiz. Peki ne yaparız? Ne yapmak gerekiyorsa, onu yaparız. Karınca misali yolumuza geri adım atmadan devam ederiz. Ama biz bunu yapmak istemiyoruz. Türk insanının huzur bulmasını istiyoruz. Bu ülkede adaletin hâkim olmasını istiyoruz. Bunu sağlamak adına ortaya konulacak faaliyetlerin de destekçisi oluruz.”
 
657 sayılı DMK ne ajanın, ne bölücülüğün, ne de ihanetin yanındadır. Kimse kimseyi kandırmasın.
Devlet memurlarının iş güvencesinin kaldırılmak istendiğine dikkat çeken Koncuk şöyle konuştu: “Huzuru sağlamak, adalet, ayrımcılığı ortadan kaldırmak diyorlar ama 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa takmış durumdalar. ‘İşçi-memur ayrımını kaldıracağız’ diyorlar. Neden? Sayın Cumhurbaşkanının gerekçesi şu: Paralel yapıyla mücadele etmek için 657 sayılı kanun engelmiş. 657 sayılı kanun paralelle, bölücüyle, ihanet içinde kim olursa olsun onunla mücadeleye engel değildir. Bu kanun keyfi ve hukuksuz bir şekilde insanların işten atılmasına engeldir. Kimse kimseyi aldatmasın. Paralelle mi mücadele edecekseniz, buyurun edin. Elinizde belgeniz, bilginiz varsa, bu ülke hukuk devletiyse -ne yapıyorsa- bölücülük mü yapıyor, tespit et, koy kapının önüne. Ben de desteklerim. Bölücülük mü, hırsızlık mı yapıyor, ihanet içinde mi, ajanlık mı yapıyor; hukuk devletinde bunları delillerle ortaya koyarsınız ve bu delillerle insanları kapının önünde koyabilirsiniz. 657 sayılı DMK; ne ajanın, ne bölücülüğün, ne de ihanetin yanındadır. Kimse kimseyi kandırmasın. 3 tane adamla mücadele ettin de -ki mücadele ettiği de şüpheli- elinden mi tuttuk, engel mi olduk? Dün omuz omuza yürüdüğün insanlar bunlar. Böyle safsatalarla 2 milyon 600 bin memurun huzurunu kaçıramazsınız. Hangi mevkide olursanız olun, memurların kazanılmış haklarına el uzatamazsınız. Buna izin vereceğimizi kimse düşünmesin. Ne gerekiyorsa yaparız. Yetkili konfederasyon, zaman zaman Hükümete ‘iş güvencemizle oynamayın’ diyor. Ben de onlara diyorum ki; ‘iş güvencemizle oynarlarsa ne yaparsınız?’ Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı olarak her türlü eyleme varız. İş bırakma ise iş bırakma, genel grevse genel grev. Haydi siz de gelin, birlikte bu mücadeleyi yapalım. Tüm sendikalara sesleniyorum: Hangi parti kaç milletvekili ile iktidar olursa olsun, memurların hakları ile oynayamaz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde memurun en büyük kazanımı iş güvencesidir. Devlet memurlarına iş güvencesi, devletin varlığını sürdürmek için kamu çalışanlarının omuzlarına yüklenmiş bir sorumluluktur. İş güvencesi, devlet memurları devlet adına, millet adına hizmet üretirken, siyasi bakılara maruz kalmasınlar ve işlerini korkmadan yapsınlar diye verilmiştir.” 
 
Devlet memurunun iş güvencesiyle oynamayın. Kendinize oynayacak başka iş bulun. Ülkenin huzurunu kaçıracak işlerden uzak durun. Aksi taktirde mücadele etmek zorunda kalacağız. Geri adım atmayacağız.
Devletin yapısının bozulmaya çalışıldığını ifade eden Koncuk, “Devlet memurunu ortadan kaldırarak, işçi yapacaklarmış. Bu konuyu Başbakana da sordum. ‘Çalışan devlet memuru var, çalışmayan devlet memuru var’ diyorlar ya, Başbakana, ‘çalışmayan devlet memurunu işçi yaptığımızda çalışkan mı olacak?’ diye sordum. Tüm kamu işçileri çalışkan mı? İnsanın işçi olması, onun çalışkan olması sonucunu doğurur mu? Böyle bir kafa olabilir mi? Buradan tekrar ifade ediyorum: Devlet memurunun iş güvencesiyle oynamayın. Kendinize oynayacak başka iş bulun. Ülkenin huzurunu kaçıracak işlerden uzak durun. Aksi taktirde mücadele etmek zorunda kalacağız. Geri adım atmayacağız” diye konuştu.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet memurlarının iş güvencesinin ellerinden alınacağını yeni duyanlar da var. 2011 yılında Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı oldum. O günden bugüne yaptığım her açıklamamın içerisinde ‘Aman dikkat edin. Bunlar bizim iş güvencemize takmış durumda. İş güvencemizi ortadan kaldırmaya çalışacaklar’ demiştim. Konuyla ilgili yüzlerce açıklamam var. Hatta iş güvencesiyle ilgili afişlerimiz, broşürlerimiz var. Buna rağmen demek ki duymayan insanlar var.”
 
657 sayılı DMK’yı değiştirmek için öncelikle Anayasa’nın 128. maddesindeki devlet memuru tanımının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun için de 367 milletvekilinin oyu lazım. Şu anda hiçbir siyasi parti 367 milletvekili bulamadı.
 
657 sayılı DMK’yı değiştirmek için öncelikle Anayasa’nın 128. maddesindeki devlet memuru tanımının ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Koncuk, şunları söyledi: “Bunun için de 367 milletvekilinin oyu lazım. Şu anda hiçbir siyasi parti 367 milletvekili bulamadı. Allaha şükür ki bulamadı. Peki Anayasa’nın 128. Maddesini değiştirmeden bu yapılabilir mi? Bu denendi. Şöyle ki; 6552 sayılı bir torba yasa çıkarıldı. Bu yasanın bir maddesi de devlet memurlarının yargılanmasıyla ilgili bir maddeydi. Meslekten atılan bir devlet memuru dava açtığı ve kazandığı taktirde idare bu kararı 30 gün içinde uygulamak zorunda. O dönemde meslekten atılan bir devlet memuru dava açtı, kazandı. İdare bunu 2 yıl içinde uygulayabilir, yani 30 günlük süreyi iki yıla çıkaran bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme tüm devlet memurları için yapılacaktı. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden iki ay önce yapılan Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi’nin toplantısında ben bu konuyu açtım. Sayın Erdoğan’a bunun doğru olmadığını ifade ettim. Torba yasada yapılmak istenen düzenleme ile yargı kararının işlevsiz hale getirileceğini, bunun birçok basın yayın organında memurun iş güvencesinin sona erdirilmesi olarak değerlendirildiğini, bu tasarıdan vazgeçilmesi gerektiğini söyledim ve ‘Cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde devlet memurlarını kızdırmanın size ne faydası olacağını merak ediyorum’ dedim. Daha sonra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile TBMM’de karşılaştık ve kendisi bana ‘o maddeyi çözdük’ dedi. Nasıl çözüldü? O maddeyi daraltmışlar, sadece emniyet teşkilatını, daire başkanı ve üstü yöneticileri dahil etmişler. Anayasa Mahkemesi de daha sonra bu maddeyi iptal etti. Şimdi ne yapılacak? Yine yargı hakkımızla ilgili benzeri düzenleme yapabilirler. Ben bunun da Anayasa Mahkemesi tarafından himaye edilmeyeceğini düşünüyorum. Konuyu takip ediyoruz. Bunu yapabilmek de o kadar kolay değil. Dolayısıyla arkadaşlarımız çok telaş içinde de olmasın ama rehavete de kapılmasın.”

7
 
Sendikal tercihlerinizi gözden geçirmenin tam zamanı. Hiç kimseden korkmanız gerekmez. Haklarınızın yanında olun. Bu da Türkiye Kamu-Sen’e destek vermekle mümkündür.
 
“Peki ne yapmak lazım?” diye soran Koncuk, tüm devlet memurlarını sendikal tercihlerini gözden geçirmeye çağırdı: Koncuk, “ 1 Kasım seçimlerinde AKP yüzde 49.5 oy alarak iktidar oldu. Hayırlı olsun. Ne yapacağız? Memuru, emeklisi, çiftçisi, işçisi siyasi gücü verdi. Bir de sendikal güç mü verelim? Hem siyasi gücü vereceğiz, hem de sendikal alanı da mı teslim edeceğiz? O zaman yandık demektir. Zira bu işin karşısında durabilecek tek güç sendikal güçtür. Onlara geri adım attıracak tek güç sendikal mücadeledir. Ah vah etmekle bu mesele çözülmez. Türkiye Kamu-Sen’in yanında durarak bir yerlere selam gönderebiliriz. ‘Aklınızı başınıza alın. Benim haklarımızı alırsanız, ben de sizin yandaş sendikanızı tarihe gömerim’ denilmelidir. Bu nedenle tüm memurları bir nefis muhasebesine davet ediyorum. Devlet memurları özeleştiri yapsın. Memurlar, ‘Ne yapıyoruz? Benim bu duruşumla memurlukla ilgili kazanımlarımı koruyabilir miyim?’ diye düşünmelidir. Eğer sendikal mücadele bu yapılmak istenenler karşısında zayıf kayırsa her şey yapılabilir. Her musibet başımıza gelebilir. Bunun tedbirini almak zorundayız. Tüm memur arkadaşlarımızdan istirham ediyorum: Sendikal tercihlerinizi gözden geçirmenin tam zamanı. Hiç kimseden korkmanız gerekmez. Haklarınızın yanında olun. Bu da Türkiye Kamu-Sen’e destek vermekle mümkündür. Biz işimizi yapıyoruz, doğruları söylüyoruz. Kimin iktidar olduğu umurumuzda değil. Doğruları yaptıkları sürece teşekkür ederiz, yanlış yaptıkları sürece tepkimizi devlet memurları adına koyarız. Artık tüm memurların sendikal tercihlerini gözden geçirmesi mecburiyet haline gelmiştir” dedi.
Şunu çok iddialı söylüyorum: 1996 yılından bugüne İLKSAN’da suiistimal yaşanmasına, hırsızlığa, peşkeşe bizim delegelerimiz izin vermedi.
Genel Başkan konuşmasında İLKSAN ile ilgili tartışmalara değindi ve şunları söyledi: “Türkiye’de bir kişi ya da bir kuruluş ile ilgili olumsuz bir kanaat yerleştiğinde, bunu değiştirmek tabiri caizse ağzınızla kuş tutsanız dahi imkânsız oluyor. Rahmetli 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in İLKSAN ile ilgili söylediği bazı sözler var. Pendik arsaları o zamanki Tercüman gazetesi sahibi Rahmetli Kemal Ilıcak’a aitti. O tarihte arsalar çok para etmiyordu. O arsaları İLKSAN’a sattılar. Üç kuruşluk arsayı 13 kuruşa verdiler. Bu gündeme geldiğinde o zamanki Başbakan Rahmetli Süleyman Demirel de ‘Verdiysem, ben verdim’ dedi. Esasen herhangi bir siyasetçinin, devlet ile alakası olmayan bir kurumla ilgili bu sözleri kullanması, hatta bir tasarruf hakkı olmadığı halde, bir tasarruf hakkını siyasi gücüne dayalı olarak kullanması, o kuruma zarar verir. İLKSAN, Süleyman Demirel’in bu sözleri ile anılır hale geldi.
 
Bu olaylar 1996 yılı öncesinde oldu. Millet olarak olayları araştırmamak gibi bir özelliğimizde var. Belki çok az insan 1996 yılından bu yana İLKSAN’ın nasıl yönetildiğini araştırmıştır. İLKSAN’ın o günden bugüne yaptıklarını birçok insanının yakından incelediğini düşünmüyorum. Bir kere kanaat oluşmuş; ‘verdimse ben verdim.’ Halbuki 1996 yılından sonra İLKSAN’ın bütün seçimlerinde Türk Eğitim-Sen üyeleri hâkimiyet kurdu. Şunu çok iddialı söylüyorum: 1996 yılından bugüne İLKSAN’da suiistimal yaşanmasına, hırsızlığa, peşkeşe bizim delegelerimiz izin vermedi. 1996 yılında Türk Eğitim-Sen delegeleri İLKSAN seçimlerini kazandığında İLKSAN’ın kasasında eksi üç trilyonu vardı. İLKSAN batık bir kuruluştu. Emeklilere ikramiyelerini bir, iki yıl sonra ödeyebiliyordu. Bu batık kuruluşun şuan kasasında, 850 milyon TL parası ve iki milyar TL mal varlığı var. 1996 yılından bu yana koruğumuz, kolladığımız bu kuruluşun paraları 270 bin üyesine aittir. İLKSAN’ın bu kadar güçlü bir kuruluş haline gelmesi, Türkiye’de birtakım çevreleri rahatsız ediyor. Çünkü İLKSAN, bir türlü yönetimini ele geçiremedikleri bir kurumdur. Mevcut siyasi iktidar 13 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. İktidarın dümen suyunda olan bir sendika ise bütün her şeye rağmen, bu sandığın yönetimini ele geçiremedi. Milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe milli eğitim müdürleri devreye giriyor ama 220 delegenin sadece 40 tanesini kazanabiliyor. Seçimlerde Türk Eğitim-Sen’in delege sayısı 130, başka bir sendikanın delege sayısı da 43. Dolayısıyla hazımsızlık gittikçe artıyor. 1943 yılında İLKSAN kanunu çıkaranlar üyeliği zorunlu hale getirmiştir. Bu durumda ‘270 bin üyesi bu sandıktan çıkıyorum’ derse, bu sandık tabii ki ödeme güçlüğü içerisine düşer.”
Her kim ki, İLKSAN’dan bir kuruş menfaatlenir, Allah onu çoluğundan, çocuğundan çıkarsın. Birilerinin menfaat sağladığını iddia eden varsa, delillerini ortaya koysun, gereğini yapalım.
 
Her kim ki, İLKSAN’dan bir kuruş menfaatlenir, Allah onu çoluğundan, çocuğundan çıkarsın” diyen Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “İLKSAN devlete ait bir kurum değildir. İLKSAN’ın sahibi üyeleridir. Ama İLKSAN’ı toplu sözleşmeye dâhil ediyorlar. Her kim ki, İLKSAN’dan bir kuruş menfaatlenir, Allah onu çoluğundan, çocuğundan çıkarsın. Birilerinin menfaat sağladığını iddia eden varsa, delillerini ortaya koysun, gereğini yapalım. İLKSAN, 1996 yılı öncesinde emeklilerin parasını bir yılda iki yılda ödüyordu, şimdi ise iki günde ödüyor. Hatta devletin emekli ikramiyesi ödemesinden çok daha hızlı bir şekilde ödüyor. 1996 yılında batan bir kuruluş, bugün iki günde emekli ikramiyesi verir hale gelmişse, ‘bu başarının altında kimlerin emeği var, kimlerin alın teri var?’ diye düşünülmez mi? O paralar İLKSAN üyelerinin paralarıdır. Onlar İLKSAN yönetimine paralarını koruma yükümlülüğü vermiştir. İLKSAN Başkanı Tuncer Yılmaz’dan da Allah razı olsun. Sırtımızı güven içinde yaslayabiliyoruz. Arsızın, hırsızın olduğu bir ülkede Allah’a şükür ki halen Tuncer Yılmaz gibi ahlaklı, dürüst insanlar var.
 
İLKSAN’ı bir şeyden dolayı daha kutlamak istiyorum: İcralık birine hiçbir banka kredi verir mi? Belki de dostları dahi icralık olan bir adama borç vermekte tereddüt eder. İLKSAN bir düzenleme yapmış, Milli Eğitim Bakanlığı’na göndermiş. Henüz sonuç çıkmadı ama icralık olan İLKSAN üyelerine de bundan sonra kredi verilecek. Şuan 850 milyon TL’nin 650 milyonu üyelerin üzerinde kredi olarak duruyor, kasada falan durmuyor. İLKSAN zor durumda olan üyelerine son derece insani bir proje ile destek veriyor. Bu sorumluluk projesini cesaret ile başlattığı için İLKSAN Başkanını ve tüm İLKSAN Yönetim Kurulu Üyelerini tebrik ediyorum.”
Önümüzdeki yıl Türkiye genelindeki ilçelerde İLKSAN temsilcilik seçimi olacağını söyleyen Genel Başkan Koncuk, “Biz yeniden hizmete talibiz. Eğer ‘çaldırmadınız, kimseye peşkeş çekmediniz’ derseniz, bu yola devam ederiz. Yoksa bizim İLKSAN’ın yönetimini kaybetmek ya da kazanmak gibi derdimiz yok. Biz İLKSAN, 1996 yılı öncesine dönmesin, batık bir kuruluş haline gelmesin, hırsızın, arsızın kol gezdiği bir yer olmasın diye uğraştık, bunda da büyük başarılar elde ettik” dedi.
Güncelleme Tarihi: 19 Kasım 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER