MEB VE ÜNİVERSİTELER SİYASİ TAHAKKÜM ALTINA ALINIYOR

MEB VE ÜNİVERSİTELER SİYASİ TAHAKKÜM ALTINA ALINIYOR
TBMM’de kabul edilen yeni “MEB Yasası” ile Milli Eğitim bütün kadrolarıyla AKP’nin siyasi tahakkümü altına alındı. Bundan böyle AKP İL ve İLÇE BAŞKANLARININ ONAY VERMEDİĞİ HİÇ BİR KİMSE okul müdürü ve müdür yardımcısı olamayacak. Yine AKP’NİN ONAY VERMEDİĞİ HİÇ BİR KİMSE DE ÖĞRETMEN OLARAK ATANAMAYACAKTIR.
          Ülkemizde resmen Devletin Bütün Kurumlarını bir partinin hizmetine sunulmak üzere SİVİL DARBE yapılmış bulunulmaktadır. 28 Şubat Sürecinde yaşanan kargaşa ve hak gasplarından daha büyük ve daha şiddetli bir kıyım başlamış ve bütün şiddetiyle devam etmektedir. Milli Eğitimde yıllardır alın teri dökerek ve her türlü zorluğu aşarak belli bir yere yükselen bütün yöneticiler görevden alınmaktadır. Resmen öğretmenlerin kazanılmış hakları gasp edilmektedir. Cumhuriyet tarihimizde bugüne değin böyle bir kıyım, hak gaspı ve zulüm yaşanmamıştır. Milli Eğitim resmen felç edilmiştir. Böylesi insanlık dışı bir uygulama Dünyanın hiçbir yerinde de görülmemiştir.
          AKP, ülkede siyasal bir dikta rejimi oluşturmak için her yöntemi deniyor.  İnsan hakları, Anayasamız ve Evrensel Hukuk ayaklar altına alınıyor. 28 Şubat Sürecinde görülmeyen fişlemeler, sürgünler, kıyımlar, hak gaspları bütün şiddetiyle devam ediyor. Dershaneler kapatılarak Özel Teşebbüs Hürriyeti ayaklar altına alınıyor.  Sınav kazanarak, bilgi birikimi, liyakat ve yönetim becerisini ispatlayarak okul müdürü ve okul müdür yardımcısı olan bütün idareciler görevden alınıyor. MEB merkez teşkilatı yerle bir ediliyor. Eğitimimizin şekillenmesinde büyük katkısı olan Talim Terbiye Kurulu’nun yetkileri elinden alınarak sıradan bir kurum haline getiriliyor.
          Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Üniversiteler adına yurt dışına yüksek lisans ve doktora yapmak üzere gönderilecek Araştırma Görevlileri sözlü sınavıyla belirlenmesi esas alınıyor. Yine “SÖZLÜ SINAV İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR KAYIT SİSTEMİ KULLANILMAZ. SÖZLÜ SINAV SORU VE CEVAPLARININ ÖNCEDEN HAZIRLANMASI ZORUNLU DEĞİLDİR” düzenlemesi Anayasamızın 125. Maddesinde belirtilen “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmüne aykırıdır. AKP,  Anayasamıza ve İnsan Haklarına aykırı bu düzenlemeyle Araştırma Görevlisi kim olacak veya olamayacakları dahi belirlemeye kalkıyor.
          Bununla yetinmeyen AKP, YÖK’ün son olarak düzenlediği Yüksek Öğrenim Disiplin Yönetmeliğini değiştirerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer almayan “yönetim görevinden ayırma, görevinden çekilmiş sayma, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma”  gibi cezaları 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa ilave ederek öğretim üyeleri üzerindeki baskıyı artırmayı ve disiplin cezalarına karşı idari yargıya başvurmanın önünü kesmeye çalışıyor.  AKP Hükümeti bu değişiklikle, kendisine yönelik en küçük muhalefeti dahi üniversiteden kovmayı öngörüyor.  Bu ülkede üniversite hocaları konuşmayacak da kim konuşacak? Üniversitesi susturulan ve üniversite hocalarının konuşturulmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi?
          29 maddeden oluşan ve TBMM tarafından kabul edilen yeni MEB Kanununda 3. madde ve 6. Madde ile 1739 sayılı Kanuna eklenen “Geçici 4. Madde” hariç, geriye kalanın tamamı eğitim çalışanlarının ve halkımızın aleyhinedir. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul Teşkilatı olarak defalarca gündeme taşıdığımız ve sonunda bu Kanunun 3. maddesi ile düzeltilen ve ortadan kaldırılan haksızlık şudur: Yurt dışına yüksek lisans ve doktora yapmak üzere Üniversiteler tarafından gönderilen Araştırma Görevlilerinin bütün özlük hakları devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından üniversiteler adına yurt dışına gönderilen Araştırma Görevlileri istifa ettirilerek yurt dışına gönderilmekte ve sıradan öğrenci muamelesine tabi tutulduklarından özlük haklarında büyük kayıplar oluşmaktaydı. İşte bu madde ile “Bu kişilerin yurtdışında lisansüstü eğitim amacıyla geçirdikleri sürelerin tamamı memuriyette geçmiş sayılarak, bu sürelerin her yılı bir kademe ilerlemesine ve her üç yılı bir derece yükselmesine esas olacak şekilde değerlendirilir ve 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin (B) fıkrasında öngörülen çalışma sürelerinin hesabında da dikkate alınır” hükmü getirilerek söz konusu çifte standart uygulama ve haksızlığın ortadan kaldırılması öngörüldü.
          Söz konusu Kanun, MEB’in tamamıyla siyasallaşmasını, kazanılmış hakları ortadan kaldırılmasını, kargaşayı ve zulmü esas aldığından Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmaması gerekmektedir. Uyarı bizden, vebal de Cumhurbaşkanına aittir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
İstanbul İl Başkanı
Güncelleme Tarihi: 03 Mart 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER