MEB'DE YÖNETİCİ OLMANIN TADI KAÇTI

Milli Eğitim Bakanlığı hem işlev hem de sayısal bakımdan ülkenin en önemli bakanlıklarından.Yaklaşık 800 bin öğretmen, 80 bin eğitim çalışanın bulunduğu MEB, problemlerden buna bağlı olarak eleştirilerden bir türlü kurtulamadı.

MEB'DE YÖNETİCİ OLMANIN TADI KAÇTI

MEB’in en büyük problemi siyasi müdahalelere açık bir bakanlık haline gelmiş olmasıdır. Yılların tecrübesi ile oluşturulan, yönetici atama sisteminin bozulması, başlı başına bir problem haline gelmiştir. Siyasetin, tek yetkili olma isteği, yeni bir hastalık olmamakla birlikte, bu kadar tavan yaptığı bir devir görülmemiştir. Siyasetin bu onulmaz hastalığı bellidir ama garip olan, daha adil, daha insani bir düzenin mücadelesini vermesi gereken sendikaların, bilhassa, malum bir sendikaca, bu gayri adil sisteme çanak tutmasıdır. Daha da anlaşılmazı, bu adaletsizliğe teslim olmuş insanların, sayısının çokluğudur.

MEB’in, özellikle, yönetici atama konusunda, adeta bir bataklığa saplanması, bugüne kadar oluşturulan düzeni, zaman içinde alt üst edecektir. Kadrolaşmak, emir eri ordusu yaratmak adına, oluşturulan bu kokuşmuşluk, önümüzdeki süreçte her alana yayılacaktır. Liyakat ve kabiliyetin göz ardı edildiği, adaletsizliğin alabildiğine arttığı bir kurumun,  arzu edilen başarıları sağlaması mümkün olmayacaktır.

Esasen, bu yönetmelikle MEB’de yöneticilik yapmanın tadı da kalmamıştır. Üst makamlara hoş görünmek zorunda bırakılan okul yöneticilerinin, artık ağız tadıyla, kendinden emin şekilde hizmet üretmesi imkansız hale gelmiştir. Ne yaparsa yapsın, ne kadar başarılı olursa olsun, kendini, sürekli  diken üstünde hisseden okul yöneticileri devri başlamıştır, artık. Bu yöneticinin, hangi siyasi veya ideolojik gruba ait olduğunun da, hangi sendikanın üyesi olduğunun da bir önemi yoktur. Düzen bu oldukça, tamamı, aynı duygulardan asla kurtulamayacaktır. Bu anlayışı, Türk milli eğitimine ve öğretmenlere layık görenler, büyük vebal altındadır, bu vebal onların yakasını asla bırakmayacaktır.

Türk milli eğitiminin problemleri, elbette yönetici atama ile sınırlı değildir. Gerek öğretmenlerimiz gerekse diğer eğitim çalışanları, büyük problemler yaşamakta, bu problemler sebebiyle huzursuzlukları günden güne artmaktadır. Nedir bu problemler?

*Zorunlu hizmet bölgelerinde yıllardır çakılı kalmış öğretmenler. Bu öğretmenlerimiz, artık, isyan noktasına gelmiştir. Zorunlu hizmet süresini tamamladığı halde, 8-10 yıldır bu bölgelerde, adeta unutulan bu öğretmenlerimize büyük haksızlık yapılmaktadır. Yer değiştirme dönemlerinde yeteri kadar kontenjan açılmadığı için tayin istekleri gerçekleşmeyen, kürek mahkumu gibi görülen bu öğretmenlerimiz, haklı bir kızgınlık ve küskünlük içindedir.

İktidar ve MEB bu öğretmenleri rahatlatacak hiçbir tedbiri bugüne kadar ortaya koymamıştır. Zorunlu hizmet bölgelerini cazip hale getirmek için getirdiğimiz tekliflerimiz hayata geçmemiş, mahrumiyet tazminatı ödemesi konusunda bir adım atılmamıştır.

Türk Eğitim Sen olarak, bu haksızlığın artık son bulmasını istiyoruz. Zorunlu hizmet süresini tamamlayan, söz konusu öğretmenlerden daha ne istenmektedir? Görevlerini bihakkın yerine getirmiş bu öğretmenlerimizin yer değiştirme istekleri hiçbir şart aranmadan yerine getirilmelidir.

*İl içi tayinlerde yer değiştirme isteği yerine getirilmeyen, aile bütünlüğünü bir türlü sağlamayan öğretmenlerin durumu yeniden değerlendirilmelidir. Mayıs ayında yapılan il içi tayinlerinin, norm güncellemesi yapılmadan yapılmış olması büyük bir haksızlıktır. O dönemde yeteri kadar yer açılmamış olması bu öğretmenlerin mağduriyet yaşamasına sebep olmuştur.

*1. İl dışı tayinlerinde yeteri kadar kontenjan açılmamış olması sebebiyle bir çok öğretmen yer değiştirememiştir. Bugünlerde, 2. İl dışı tayin isteği zirve yapmıştır. Bakanlığın bu konuda yaptığı çalışmanın bir an önce olumlu olarak sonuçlanmasını istiyoruz. Bakanlık bu konuda beklentileri karşılayan bir karar vermelidir, 2. İl dışı konusunda verilecek aksi bir karar, bir çok öğretmenin büyük hayal kırıklığı yaşamasına yol açacaktır.

*Önümüzdeki günlerde yapılacak, tüm özür grubu tayinlerinde, daha önce yapılmış olan hataların tekrar etmemesini diliyoruz.

*Öğrenim özrü konusunda bakanlık inadından vazgeçmelidir. Öğrenim özrünü özür grupları içinden çıkarmak, MEB’in misyonu ile de bağdaşan bir tutum olamaz. Öğrenim özrü, tekrar özür grupları içine alınmalı ve MEB yüksek lisans ve doktora yapmanın önündeki tüm engelleri kaldırmalıdır.

*Sendikamıza gelen bilgilerden, Eylül ayında,  bir alan değişikliği çalışması yapıldığı bilinmektedir. Bu çalışmalar hız kazanmalı ve MEB tarafından hemen bir açıklama yapılarak, yaşanan tereddütler giderilmelidir.

*MEB, hizmetli, memur ve teknisyen arkadaşlarımızın beklentilerine uygun çalışmaları hızlandırmalıdır. Bu kapsamda, bu personelin görev tanımları yapılmalı, angarya ile karşı karşıya kalmaları önlenmelidir. MEB, bu personelin fazla çalışma süreleri karşılığında, ücret almalarını sağlayacak bir çalışma yapmalıdır. KPDK’da aldığımız karar gereği, bu personelin ek gösterge problemi giderilmelidir. Görevde yükselmeleri, belli bir düzen ve hakkaniyet çerçevesinde yapılmalıdır.

*Okullarımızın, öğretmen açığı herkesin malumudur. İstanbul ilinde dahi, 2013-2014 eğitim öğretim yılında 11 bin ücretli öğretmen görevlendirilmiştir. Ülke genelinde ücretli öğretmen sayısının 65 bin olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, Ağustos ayında yapılacak 40 bin öğretmen atamasının, ne eğitim öğretimimizin öğretmen ihtiyacını ne de ataması yapılmayan 350 bin öğretmenimizin beklentilerini karşılamayacağı açıktır. Okullarımızın öğretmen norm açığının 126 bin olduğunu açıklayan, bu ülkenin Milli Eğitim Bakanıdır. Bu sebeple, Ağustos ayında 40 bin değil, 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır. Bu konuda TBMM Genel Kurulunda milletvekillerince kanun teklifi de verilecektir. Bu teklif, İktidar partisine ait milletvekillerince de desteklenmelidir.

Söz konusu problemler, elbette daha da artırılabilir. Milli Eğitim Bakanlığının bu problemleri bildiğinden eminiz, ama esas problem, bu problemleri çözme iradesini ortaya koymamaktır. Her bir eğitim çalışanının memnun etmek belki mümkün olmayabilir, ancak Milli Eğitim Bakanlığı sendikalardan gelen talep ve eleştirileri dikkate alarak, genel bir rahatlık sağlamak hedefi ile, hizmet üretmek zorundadır.

İyi niyet ve samimiyetle yaklaşıldığı sürece, bu problemlerin en aza indirilmesi mümkün olacaktır. MEB’in başarısı, ancak, daha çok huzur, daha fazla mutlulukla oluşabilecektir. Tüm bu problemlerin çözümü için, gerek Milli Eğitim bakanımız Sayın Nabi Avcı’nın gerekse samimi ve iyi niyetli bürokratların gayreti ve isteği şarttır. Bizim değerlendirmelerimiz de, bu gayret ve isteğin gücü oranında olacaktır. MEB’İ yakından takip ettiğimizin bilinmesini istiyorum.

 


İsmail KONCUK

 

 

 

Güncelleme Tarihi: 04 Ağustos 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER