Memur-Sen Daha İyisini İmzalayana Kadar En Karlı en Kapsamlı Sözleşmedir

Eğitim-Bir-Sen Ege Bölge Toplantısı Afyonkarahisar/Güral Otel’de başladı.

Memur-Sen Daha İyisini İmzalayana Kadar En Karlı en Kapsamlı Sözleşmedir

Memur-Sen Daha İyisini İmzalayana Kadar En Karlı en Kapsamlı Sözleşmedir

Eğitim-Bir-Sen Ege Bölge Toplantısı Afyonkarahisar/Güral Otel’de başladı. 251.110 üye ile Türkiye’deki en büyük sendika olan Eğitim-Bir-Sen’in Ege Bölge Toplantısında konuşan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, toplu sözleşme ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Toplu sözleşme sürecinin sendikaların bu işlevi yerine getirmesinin yolu ve yöntemlerinden biri olduğunu vurgulayan Gündoğdu, kendilerinin 21 günlük yasal sürenin 7'inci gününde Kamu İşveren Heyeti'ne toplu sözleşmeyi imzalatmayı başardıklarını dile getirdi. Geçmiş yıllardaki toplu görüşmelerde Kamu İşveren Heyeti'nin toplu sözleşme tekliflerini son günlerde ve son oturumunda verdiğini anımsatan Gündoğdu, şöyle konuştu: "Diğer iki konfederasyon Memur-Sen'i işi erken bitirdiği için suçladıklarının, karaladıklarının farkında olamayacak kadar aymazlık ve kıskançlık içerisindedir. Kamu İşveren Kurulu'na, kamu görevlilerinin yıllardır artış istediği taban aylığa son on yıllık dönemde ve aynı dönemdeki en yüksek taban aylık zammı oranını ihtiva eden bir toplu sözleşme metnini imzalatmak, Memur-Sen daha iyisini imzalatıncaya kadar bugüne kadar varılan en karlı, en kapsamlı ve en adil uzlaşmadır. Bu toplu sözleşmeyle ile taban aylığı bin 27 liradan, bin 202 liraya yükselmiş ve bugüne kadar taban aylığında ilk defa 175 lira artış sağlanmıştır."

Haset Hesabı Yapmaktan Kazanç Hesabına Fırsat Bulamıyorlar

Gündoğdu, Kamu İşveren Kurulu'nun ilk teklifteki taban aylık tutarı ile ikinci teklifteki tutar arasında yüzde 75, öğretmenlerin özel hizmet tazminatı artış oranında yüzde 87,5, 4/C'li personelin ücretlerinde ise yüzde 233'lük bir artış sağlandığına dikkati çekerek, "Kamu İşveren Kurulu'nun ilk teklifindeki rakam ve oranların kısa süre içerisinde bu kadar yükseltilmesini "başarısızlık ve kamu görevlilerinin satışı" olarak görenlerin yetkili oldukları dönemde masadan eli boş kalkmalarının nedeni bu yılki toplu sözleşme ile daha net ortaya çıkıyor. Onların niyeti üzüm yemek değil bağcıyı dövmekmiş. Haset hesabı yapmaktan, kazanç hesabını öğrenmeye fırsat bulamamışlar. Bu noktada, toplu sözleşmenin 7 günde değil, 1 yıl 7 gündür. Devam eden mücadelenin ve görüşme sürecinde sabahlara kadar süren görüşmelerin ürünü olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor" diye konuştu.

Biz Kazanım Diğerleri ise Laf Üretiyorlar

Yıllardır toplu görüşme yapıldı. Memur-Sen’in Eğitim-Bir-Sen’den önce diğer yetkili sendikalarımız sayesinde masada olduğu dönemin haricinde toplu görüşmelerde kayda değer bir kazanım bulamazsınız. Eğitim çalışanları ilk defa kendilerine özel kazanımlara Eğitim-Bir-Sen sayesinde ulaşmıştır. 9 yıl boyunca yetkili olup masaya oturanlar eğitim çalışanları için sıfır kazanım ürettiler. Eğitim-Bir-Sen biri mutabakatsızlıkla diğeri mutabakatla sonuçlanan iki toplu sözleşmede sadece eğitim çalışanlarına özel 18 kazanım üretti. Memur-Sen’in 107 kazanımını saymıyorum. Bizim kazanımlarımıza hayalleri yetişemez. Biz kazanım onlar ise laf üretiyorlar. Çalışanların güçlü sesi ve kazanımların adresi olarak yeni kazanımlar üretmeye devam edeceğiz.

 

 

Yasa Bizi Türkiye’yle Sınırlayabilir Ama Gönlümüzün Sınırı Yok

Mısır ve Suriye’deki vahşete değinen Ahmet Gündoğdu, mazlumdan yana taraf olduklarını aktararak, "Memur-Sen olarak, insandan, emekten ve özgürlükten yana tarafız. Sendika yasası bizi Türkiye ile sınırlasa da gönlümüz dünyadaki mazlumlardan yana ve gönlümüzde sınır yok" diye konuştu.

Memur-Sen olarak 707 bin üyeye sahip olduklarını, bu üyelerin aileleriyle birlikte milyonlara ulaştıklarını belirten Gündoğdu, “ Eğitim Bir Sen ve Memur-Sen olarak dünyada yaşanan olaylar karşısında insan olarak kendimizi sorumlu görüyoruz. Evrensel ahlakı kuşanmış herkesin varım demesi gereken bir zulümle karşı karşıyayız. Eğitim Bir Sen olarak Türkiye’de, Dünyada insan haklarının ihlalinin olduğu her yerde ortaya koyması gereken bir küresel vicdanın sözcülüğünü yapacak bir insan olgusuna sahibiz. İnsanların birlikteliğine ihtiyacımız var. Müslüman olduğumuz için ümmet sorumluluğumuz, insan olduğumuz için evrensel sorumluluğumuz var. Hz Ali Efendimizin ifadesiyle “İnsanlar ya sizin dinde kardeşiniz ya da yaradılışta eşinizdir” sözünde olduğu gibi sınır tanımaksınız katliamlara karşı durup, dini inancı cinsiyeti ülkesi neresi olursa olsun doğrudan yana olan herkesle el ele olmamız gerekiyor” diye konuştu.

Mısırdaki İnsanlar Diri Fakat Bütün İnsanların Dirilmeye İhtiyacı Var

Ankara’da düzenlenen mitingin ismini “Mısır İçin Direniş İnsanlık İçin Diriliş” mitingi olarak isimlendirdiklerini hatırlatan Ahmet Gündoğdu, Mısır’daki vatandaşların diri olduğunu, esasen dirilmesi gerekenlerin diğer Müslümanlar olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “Bir medeniyet mücadelesinin, medeniyet savaşına döndüğü günleri yaşıyoruz. Kendi ülkelerinde bir balina karaya vurduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar, Mısır’daki darbeye darbe diyemediler. Suriye’deki katliamlara göz yumdular. Ne zaman ki kimyasal silahlar devreye girince ses çıkardılar. Bir umut belirdi sonra gördük ki evet öldürmek serbest. Katledebilirsiniz ama kimyasal silah kullanmayın. Bu kadarı da olmaz. Ölmeye, öldürmeye, öldürülmeye, şiddete, katliama karşı bir duruş değil. Şuan yaşadığımız dünyada öldürmeyi esas alan bir medeniyetle, dirilmeyi diriltmeyi esas alan iki medeniyet yaşıyor. Ama diriltmeyi esas alan medeniyetin örgütleri kurumlarının ve şahıslarının yeterince bir birliktelik sağlayamadığını görüyoruz. D8, D20 diye ülkeleri tanımlayarak birlikteliklerin önemi üzerinde durmuştuk. Şimdi gelinen noktada sanırım başında kim olursa olsun demokrat ya da diktatör bir şey değişmiyor. Bizim artık halka inmemiz lazım. Başında diktatör olan vicdanlı halkın o diktatörü de uyaracağını göreceğiz.”

Batının insan haklarında ve demokraside çiftte standardı asla kesintiye uğramayacağını vurgu yapan Gündoğdu, “Batı kendinden birine bir zarar geldiğinde insan haklarını kullanarak kıyameti koparır ama kendinden olmayan birine bir zarar gelse, öldürülse, öldürülen kişinin ölümünü tanrı Yehova ya atfederek onun hükmüyle caiz görülen bir çirkefliğin olduğu günleri yaşıyoruz. Batı demokrasi putunu yemekte ve sözde insan hakları kanunlarını çiğnemekte” dedi.

Yeni Bir Dünya Kadar Yeni Bir Türkiye de Önemli

Gündoğdu, yeni bir dünya demeden önce yeni bir Türkiye’nin inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekerek; “Ben devletin milletinden milletin devletine geçiş olarak gördüğüm 2010 referandumunu yeni bir Türkiye’nin miladı olarak görüyorum. Darbenin olduğu her yerde darbeye maruz kalanlar sinerken korkutulurken hapse atılırken zindanlara atılırken Adeviye Meydan’ında şiddetsiz batıya demokrasi dersi veren Müslümanlarında yeniden dirilmesi için çağrı yapan o duruşu da yeni bir dünyaya geçiş miladı olarak görüyorum” diye konuştu.

Güncelleme Tarihi: 21 Eylül 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER