MEVLANA'YI ANMAK MI, ANLAMAK MI LAZIM?

MEMUR-SEN ANKARA İL BAŞKANI VE EĞİTİM-BİR-SEN 1 NOLU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR’IN MEVLANA’NIN 739. VUSLAT GÜNÜ MÜNASEBETİYLE YAPTIĞI YAZILI AÇIKLAMASIDIR

MEVLANA'YI ANMAK MI, ANLAMAK MI LAZIM?
 
İslam dünyasında şair, mütefekkir, âlim ve en çokta tasavvuf kimliği ile tanınan Hz. Mevlana, 30 Eylül 1207 yılında Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur.
İslam düşüncesinin inanç akidelerini; ruh, akıl ve sevgi üçgeni içinde sunan ve hayatını ‘Hamdım, piştim, yandım’ sözleri ile özetleyen Hz. Mevlana, 17 Aralık 1273 Pazar günü Konya’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
  Ölümü yeniden doğuş olarak kabul eden Hz. Mevlana, ölüm gününü Hakk’a vuslat’a gerdek gecesine, (‘Şebi Arus’) sevgiliye kavuşma anına benzetmiştir.
 Mevlâna dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamamaları için vasiyette bulunmasına rağmen, her inanca mensup binlerce insan onun tabutunun ardından gözyaşı dökerek yürümüştür.
Mevlana şiirinde de ifade ettiği gibi;
                                    "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
                           Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir"
 Ölümünden sonrada fikirleri, şiirleri ve eserleri ile sevenlerinin gönlünde yaşamayı sürdürmüştür.
Hz. Mevlana’yı Mevlana yapan hayatında Hz. Muhammed (S.A.V) i örnek alması, Kur’an ahlakı ile ahlaklanmasıdır.
   “ Canım bedenimde oldukça Kuran’ın kuluyum
                                Seçilmiş Muhammed’in ayağının yolunun tozuyum.
                                Birisi beni bundan başka bir sözle naklederse,
                                Ben o sözü söyleyenden de, o sözden de şikâyetçiyim.”
diyen Mevlana ışığını güneşten alan ay gibi feyzini İslamdan, Kurandan ve âlemlerin sevgilisi Hz. Muhammed’den almıştır.
Mevlana dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun bütün insanları Hak nurundan bir parça olarak bilmiştir. Bu kapı ümitsizlik kapısı değildir. Ne olursan ol, yine gel diyerek, sevgi ve hoşgörüde örnek bir şahsiyet olmuştur.
Peygamberimiz hadisi şeriflerinde:  Müminolmadıkça Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçede mümin olamazsınız.’Sözüyle sevginin imandan geldiğini ifade buyurmuştur. Hz. Mevlana’da:
                               “Sevgi acıyı tatlı, bakırı altın eder,
                               Sevgi ölüyü diri, kulu sultan eder.”
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. Sözleriyle dünya’da ve ahrette mutlu olmanın ve mutlu kalmanın sırlarını en veciz şekilde tarif etmiştir.
Dost ve dostluk kelimesinin Mevlana’nın hayatında çokanlamlı bir yeri vardır. O, dostu ve dostluğu geçici görmediğini dostların bir kalemde silinip atılamayacağını da şu dizelerle anlatır.
İster               Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya kalp durur, akıl unutur.
  Ben dostlarımı ruhumla severim.

                                                 O ne durur, ne unutur.
‘Dünya’da dostsuz kalmayın. Çünkü ayıpsız dost arayan dostsuz kalır.’, ‘Seni dosttan ayıran sözü dinleme! O sözde ziyan vardır, ziyan!’ Sözleri de Mevlana’nın kaleminden süzülen incilerdir.
                Mevlana ulu orta konuşmaz. Bazen kendisine sataşanlara bile sessiz kalır. Suskunluğunun sebebini de şu mısralarında anlatır,

  ‘Suskunluğum asaletimdendir
     Her lafa verecek cevabım var.
          Ama bir lafa bakarım laf mı diye,
                       Bir de söyleyene bakarım adam mı diye.’

 
Yüce Allah bir ayette ‘Sizin Allah katında en değerliniz. Allah’tan en çok korkanınızdır. Buyururken, Peygamberimiz de bir hadisi şeriflerinde  ‘Allah sizin suretinize bakmaz. Lakin o sizin kalplerinize ve amellerinize bakar. Buyurur. Mevlana’da insanlığın şekille, suretle olmayacağını şu dizelerinde ifade eder,
          Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok
    Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
Mevlana şiirleriyle, nesirleriyle, hikâyeleriyle sadece yaşadığı çağı değil, bütün çağları aydınlatan bir gönül mimarıdır. Onun eseleri Kuran ayetlerinin yorumundan, Peygamberimizin hadisi şeriflerinin anlatımından başka bir şey değildir. Onun için Mevlana’nın eserleri Kuran ve Hz. Muhammed’in sahih hadislerini bir araya toplayan ‘Kütüb-i Sitte’ den sonra en muteber kitaplar olarak zikredilmiştir.
  Yılda bir defa eğlenceli bir atmosfer içinde Mevlana’yı anmak yetmez. Bu gün savaşların, işgallerin, haksızlıkların şiddetin hüküm sürdüğü dünyada evrensel barışın, sevginin hoşgörünün simgesi olan Mevlana’yı daha fazla anlamaya ihtiyacımız vardır. Çünkü sevgi, barış, ve hoşgörüyle tüm insanlığa adanmış bir hayatı yılda bir defa anmak yetmez. Onu her zaman anmak hem de anlamak lazımdır.
Mevlana’yı vuslatının 739. yılında rahmetle anarken sözlerimi yine Onun şu sözleri ile tamamlıyorum.
‘Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için gelmedik.’,  ‘ Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.’,  ’ Ne varsa düne dair, dünde kaldı cancağızım. Bu gün yeni bir gün, yeni şeyler söylemek lazım.’, ‘ Allah adına savaş açanlar, kötülükte ısrar edenler, merhamet ve vicdan sahibi olmayanlar, insanlara zulmedenler Allah’ın sevgili kulu olamazlar. Ve onlar bizden değildir.’, ‘Benim şu üç sözden başka söyleyecek sözüm yok. Yandım, yandım, yandım!’
Güncelleme Tarihi: 17 Aralık 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER