Öğretmenler Günü Araştırmamızın Sonuçlarını Açıkladık

Genel Sekreterimiz Ahmet Özer, Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (EBSAM), öğretmen ve yöneticilerin gündeme ve gündelik hayata ilişkin bakış açılarını tespit etmek amacıyla yaptığı “Öğretmen ve Yöneticilerin Gündeme ve Gündelik Hayata İlişkin Değerlendirmeleri” araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Öğretmenler Günü Araştırmamızın Sonuçlarını Açıkladık

Düzenlenen basın toplantısında konuşan Ahmet Özer, Van’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden 75 öğretmenden dolayı 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne buruk girdiklerini belirterek, nesilleri en iyi şekilde yetiştirmeye çalışan öğretmenlerin birçok sorunu bulunduğunu söyledi.

 

Öğretmenlerin sorunları çözülmeden, en iyi eğitim sisteminde bile gelişme sağlanamayacağını ifade eden Özer, “Her kademedeki öğretmenin en temel sorunu, ekonomik sorunlardır. Ücretler, öğretmenlerin hayat standartlarının temel göstergeleridir. Bu nedenle ücretler, öğretmenlerin hayat şartları, mesleki tatminleri, tükenmişlikleri ve öğretmenlerin genel anlamda durumu hakkında bize bilgi vermektedir. Nitelikli eğitimin en önemli öğesi olan öğretmenlerin gelir dağılımında aldığı pay; onların, hem kendilerinin hem de sundukları hizmetin niteliğini görmekte bize yardımcı olmaktadır” dedi.

 

İnsanların eğitim durumuna göre işgücüne katılım ve işsizlik oranlarına bakıldığında, eğitim düzeyi arttıkça işgücüne katılım oranının da arttığını ve işsizliğin azaldığını dile getiren Özer, şöyle konuştu:

“Eğitim düzeyi yüksek olan ülkelerin ekonomik gelişmişliği de yüksektir. Eğitimin ekonomiye yapacağı katkı, eğitim gören kişiye üretim yeterliliği kazandırmakla sağlanır. Toplumlarda, eğitimin ve eğitimcinin önemli unsurlar olduğundan yola çıkılarak, toplumsal gelişmenin temel dinamiklerinden biri olan eğitimin daha iyi bir noktaya gelmesinde öğretmenlerin aldığı ücretin etkin bir rolü olduğu, hem OECD hem de Avrupa Birliği’nin ilgili raporlarında görülmektedir. Öğretmenlerin performanslarını doğrudan etkileyen en temel sorunları çözülmedikçe, Türkiye’nin diğer alanlardaki gelişmesi tam anlamıyla sağlanamayacaktır. Gelişmiş ülkeler, toplumların gelişiminde eğitimin önemini dikkate alarak, milli gelirlerinden önemli bir payı eğitime ayırmakta; insan kalitesine yatırım yapmakta ve işgücünün niteliklerini yükselterek üretime, verimliliğe katkı sunmaktadır. Öğretmenler, ekonomik refahın sağlanamaması nedeniyle kendilerini okula, öğrencilere ve eğitime tam manasıyla verememektedir. Ailelerini geçindirmek ve borçlarını ödemekle meşgul olan öğretmenler, eğitimin sorunlarına ilgi duymak, kendi mesleki seviyelerini yükseltmek gibi çabaları ikinci plana atmak zorunda bırakılmıştır.”

 

Türkiye’nin geleceğini inşa eden ve en önemli meslek grubu içerisinde yer alan öğretmenlerin gündeme ve gündelik hayata ilişkin görüş ve önerilerinin, hem kamuoyunu aydınlatma hem de eğitim camiasının görüşlerinin neler olduğunun tespiti açısından bilinmesinin önemli olduğunu kaydeden Ahmet Özer, bu nedenle 12 ilde, 200 okulda, bin 200 öğretmen ve yöneticiyle yüz yüze “Öğretmen ve Yöneticilerin Gündeme ve Gündelik Hayata İlişkin Değerlendirmeleri” araştırması yaptırdıklarını kaydetti.

Özer’in açıkladığı araştırmanın sonuçları şöyle:

 

Yüzde 45,3’ü Öğretmenlik Mesleğinin Giderek Önemini Yitireceğini Düşünüyor

Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 45,3’ü öğretmenlik mesleğinin giderek önemini yitireceğini düşünürken, yüzde 18,5’i mesleğin öneminin giderek artacağını ifade ediyor. Mesleğin şimdiki gibi en fazla tercih edilen meslek grupları arasında yer alacağını dile getiren öğretmenlerin oranı yüzde 22,7 iken, mesleğin en az tercih edilen meslek grupları arasında yer alacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 11,9.

 

Öğretmenlerin, kendi mesleklerinin gitgide önemini yitireceğini düşünmelerinin altında yatan nedenlerin en başında, aldıkları ücretin yetersizliği, diğer kurumlarda (sağlık, adalet, güvenlik gibi temel hizmet alanlarında) çalışanların daha yüksek ücret alması, ek ders ücretlerinin yetersizliği, eşit işe eşit ücret düzenlemesi sonucu ek ödeme alamamaları gibi ekonomik sorunlar geliyor. Bunun yanında öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine gereken değer ve önemin verilmemesi, bunların neticesinde mesleğin statüsünün ve saygınlığının da gitgide düştüğü bir gerçek.

 

Öğretmenlerin yüzde 43,4’ü MEB’in son 6 ay içindeki icraatlarının bazılarının olumlu bazılarının olumsuz olduğunu belirtiyor. Olumsuz ve kesinlikle olumsuz olarak değerlendiren öğretmenlerin oranı 43,3 iken, olumlu ve kesinlikle olumlu olarak değerlendirenlerin oranı ise yüzde 13,3.

 

“MEB’in yeni teşkilat yasasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna cevap veren öğretmenlerin yüzde 44,1’i MEB’in yeni teşkilat yasasının bazılarının olumlu bazılarının olumsuz olduğunu ifade ederken, yüzde 43,3’ü olumsuz, yüzde 13,3’ü ise olumlu olarak değerlendiriyor.

 

Katılımcıların Yüzde 72,4’ü Yöneticilere Rotasyonu Doğru Buluyor

Araştırmaya katılan öğretmen ve yöneticilerin yüzde 72,4’ü eğitim kurumları yöneticilerine rotasyon uygulanmasını olumlu, yüzde 13,5’i ne olumlu ne de olumsuz, yüzde 14,1’i ise olumsuz buluyor.

Eğitim yöneticilerine rotasyon uygulanmasını, yöneticiler (yüzde 81,5) öğretmenlere (yüzde 70,4) nazaran daha fazla olumlu değerlendiriyor. Burada yöneticilerin büyük çoğunluğu (yüzde 81,5), kendilerine rotasyon uygulanmasının olumlu olacağını söylüyor.

 

Üç Öğretmenden İkisi Şubat’ta Yapılan Eş Durumu Tayinlerinin Kaldırılmasını Uygun Bulmuyor

Her üç öğretmenden ikisi (yüzde 69) Şubat ayında yapılan eş durumu tayinlerinin kaldırılmasını uygun bulmazken, yüzde 17,9’u uygun buluyor. Kısmen uygun bulanların oranı ise yüzde 13,1.

Şubat ayında yapılan eş durumu tayinlerinin kaldırılmasını, bayan öğretmenler (yüzde 74,2) erkek öğretmenlere (yüzde 64,2) nazaran daha fazla olumsuz buluyor.

 

‘Doğu ve Güneydoğu’da Öğretmen Açığı Ek Tazminatla Kapatılır’ Diyenlerin Oranı yüzde 51,4

“Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki öğretmen açığı sizce nasıl kapatılmalıdır” sorusuna, öğretmenlerin yüzde 51,4’ü “zorunlu hizmet bölgesindekilere ek tazminat verilmesiyle”, yüzde 37,3’ü “yeni kadro açılmasıyla”, yüzde 8,2’si “rotasyonla”, yüzde 3,1’i “zorunlu hizmet süresinin uzatılmasıyla” cevaplarını veriyor.

 

Yüzde 39,1’i Hem İl İçi Hem İl Dışı Öğretmen Rotasyonuna Karşı

Araştırmaya katılan öğretmen ve yöneticilerin yüzde 39,1’i öğretmenlere il içi ve iller arası rotasyon uygulanmamasını, yüzde 37,4’ü il içi rotasyonun uygulanmasını, iller arasının uygulanmamasını, yüzde 17,2’si il içi ve iller arası rotasyonun uygulanmasını, yüzde 6,4’ü ise il içi rotasyonun uygulanmamasını, iller arası uygulanmasını istiyor. Özetle, öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu (yüzde 76,5) iller arası rotasyonun öğretmenlere uygulanmasına karşı çıkıyor.

 

Her Üç Öğretmenden İkisi Kariyer Basamakları Uygulamasından Yana

Her üç öğretmenden ikisi (yüzde 65,9) öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının tekrar yapılmasını isterken, istemeyenlerin oranı ise 34,1.

 

MEB’in Ek Ders Ücretlerini Yetersiz Bulanların Oranı Yüzde 85,6

Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu (yüzde 85,6) MEB’in ek ders ücretlerini yetersiz bulurken, yeterli bulduğunu söyleyen öğretmenlerin oranı yüzde 14,4.

 

Yüzde 66,4’ü Maaşıyla Geçinemiyor

Her üç öğretmenden ikisi (yüzde 66,4) maaşıyla geçinemediğini söylüyor. Maaşıyla geçinebildiğini söyleyen öğretmenlerin oranı ise yüzde 33,6.

Bugün itibariyle 9/1’deki bir öğretmen 1.577 TL ücret ile hizmetli ve memur personel arası bir maaş alıyor.

 

Yüzde 96,5’i ‘Mesleki Kıdemimiz Artıkça Maaşımız da Artsın’ Diyor

Araştırmaya katılan öğretmenlerin tamamına yakını (yüzde 96,5) mesleki kıdeminin artmasıyla doğru orantılı olarak maaşının da artmasını istiyor.

 

Öğretmene En Düşük Maaşı Veren Ülke Türkiye

Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğretmene hem en düşük ücreti veren hem de mesleki kıdem bakımından en az ücret artışı sağlayan ülkelerin başında geliyor. Bugün itibariyle yeni başlayan bir öğretmenin 1 aylık ücreti (ek dersler dahil) 2 bin 50 TL (bir yıllık 13 bin 348 dolar), 15 yıllık kıdemli bir öğretmenin 1 aylık ücreti ise (ek ders dahil) 2 bin 188 TL (bir yıllık 14 bin 246 dolar).

 

OECD ülkelerinde mesleki kıdem yılı arttıkça ödenen ücret de yüksek derecede artıyor. OECD ülkelerinin çoğunda, göreve başlama ile en üst dereceye ulaşıncaya kadarki dönemde ciddi bir ücret artışı gerçekleşiyor. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de başlangıç ücreti ile en yüksek derecedeki ücret farkı dikkat çekici. Türkiye’de mesleğe yeni başlamış bir öğretmenin ücreti ile 15 yıllık bir öğretmenin ücreti arasındaki fark sadece 138 TL, 24 yıllık en üst kademedeki bir öğretmenin ücreti arasındaki fark ise 257 TL. Türkiye’de 15 yıllık deneyimli bir öğretmen ile yeni başlayan bir öğretmenin ücreti arasındaki fark yıllık 916 dolar iken, bu fark OECD ülkeleri ortalamasında 10 bin 14 dolar (aylık 1.538 TL) olarak karşımıza çıkıyor.

 

1923’te Bir Öğretmen Maaşıyla 25 Cumhuriyet Altını Alınırken, Şimdi 3 Altın Alınıyor

1923 yılında bir öğretmene aylık verilen ücretle ortalama 25 cumhuriyet altını alınabilirken, günümüzde yalnızca 3 cumhuriyet altını alınabiliyor. Geçen yılki Öğretmenler Günü’nde, öğretmenlerimiz maaşlarıyla 4,5 cumhuriyet altını alabiliyorken, bugün yalnızca 3 cumhuriyet altını alabiliyor.

 

Öğretmenlerin Toplu Sözleşmeye, Yeni Anayasaya ve Türkiye’nin Geleceğine İlişkin Değerlendirmeleri

Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 71,9’u memurlara toplu sözleşme imkanı sağlayan düzenlemeyi olumlu ve kesinlikle olumlu bulduğunu, yüzde 17,9’u kısmen olumlu bulduğunu, yüzde 10,2’si ise olumsuz ve kesinlikle olumsuz bulduğunu dile getiriyor.

 

“Yeni Anayasadan beklentiniz nedir” sorusuna öğretmenlerin yüzde 54,5’i “daha özgürlükçü bir Anayasa olması”, yüzde 19,2’si “daha özgürlükçü, daha muhafazakar ve ayrıntılı olmayan bir Anayasa olması”, yüzde 11,8’i “bir beklentim yok”, yüzde 6,4’ü “ayrıntılı olmayan daha kısa bir Anayasa olması”, yüzde 5’i “daha muhafazakar bir Anayasa olması”, yüzde 3,1’i ise “diğer” cevabını veriyor.

 

Öğretmenlerin yüzde 42,8’i yeni Anayasa çalışmaları sürecinde sendikaların ve STK’ların daha ön planda olması gerektiğini, yüzde 18,2’si TBMM’nin, yüzde 13’ü üniversitelerin, yüzde 4,6’sı yargının, yüzde 4,1’i siyasi partilerin daha ön planda olması gerektiğini ifade ediyor. Diğer seçeneğini işaretleyip açıklamada bulunanların (yüzde 17,3) neredeyse tamamı tüm kesimlerin içinde olduğu ortak bir yapının olması gerektiğini dile getiriyor.

 

Türkiye’nin genel gidişatı konusunda öğretmenlerin görüşlerinin üçe ayrıldığı görülürken, diğerlerine nazaran biraz daha ön plana çıkan sonuç ise daha iyiye doğru gittiği (yüzde 38,5) görüşü.

 

Her iki erkek öğretmenden biri (yüzde 49) Türkiye’nin genel anlamda gidişatının daha iyiye gittiğini belirtirken, bayan öğretmenlerin yüzde 40,2’si daha kötüye gittiğini ifade ediyor.

 

Öğretmenlerin yüzde 40,4’ü bir deprem olması durumunda okulunun depreme dayanıklı olmadığını, yüzde 36,4’ü dayanıklı olduğunu, yüzde 23,2’si bazı bölümlerinin dayanıklı bazı bölümlerinin ise dayanıksız olduğunu düşünüyor.

 

Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 46,6’sı deprem esnasında nelerin yapılacağına dair kendilerine ve öğrencilere bir eğitim, seminer, kurs vb. verilmediğini ifade ederken, yüzde 53,4’ü ise verildiğini söylüyor.

 

Depremle ilgili verilen eğitim, seminer veya kursun orta düzeyde olduğunu ifade eden öğretmenlerin oranı yüzde 44,7 iken, çok az verildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 33. Yeterince aldığını dile getirenlerin oranı ise yüzde 22,3.

 

Ailelerine ve Sosyal Aktivitelere Zaman Ayıramıyorlar

Öğretmen ve yöneticilerin yüzde 37,2’sinin ailesine yeterince zaman ayırdığı, yüzde 62,8’inin yeterince zaman ayıramadığı görülüyor. Öğretmenlerin yüzde 42’si ailesine bazen zaman ayırabildiğini, yüzde 11,5’i çok nadir zaman ayırabildiğini, yüzde 9,3’ü ise hiç zaman ayıramadığını ifade ediyor.

 

Yöneticilerin yüzde 71,9’u, öğretmenlerin ise yüzde 61,2’si ailesine yeterince zaman ayıramadığını dile getiriyor. Bunun en önemli nedeninin, yöneticilerin okulda sorumluluğunun daha fazla olması dolayısıyla daha yoğun tempoda çalıştığı söylenebilir.

 

Ailesine yeterince zaman ayıramayan öğretmenlerin iki önemli nedeni olduğu ortaya çıkıyor. Birincisi, öğretmenlerin okulda çok yorulduğu (yüzde 37,8), ikincisi ise yoğun iş temposu (yüzde 37,1) olduğu.

 

Ailesine yeterince zaman ayıramayan yöneticilerin yüzde 56,3’ü, öğretmenlerin ise yüzde 33,1’i, bunun yoğun iş temposundan dolayı olduğunu belirtiyor.

 

Öğretmenlerin yüzde 13,5’i sosyal aktivitelere yeterince zaman ayırdığını ifade ederken, yüzde 86,5’i ise yeterince zaman ayıramadığını söylüyor. Öğretmenlerin yüzde 41,6’sı sosyal aktivitelere bazen zaman ayırabildiğini, yüzde 29,8’i çok nadir zaman ayırabildiğini, yüzde 15,1’i ise zaman ayıramadığını kaydediyor.

 

Öğretmenlerin mesleki kıdemi arttıkça sosyal aktivitelere ayırdıkları zaman da giderek azalıyor.

 

Öğretmenlerin Ekonomik Sorunları Acilen Çözülmelidir

Ahmet Özer, araştırmanın sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Eğitim, güvenlik, adalet ve sağlık; toplumların dört temel hizmet alanını oluşturmaktadır. Eğitim, bunların tümünün temelini oluşturur. Eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenlerimizin mesleği, toplumda çok saygın ve önemli olduğu kabul edilirken, statüsü düşük meslekler arasında yer almaktadır. Her geçen gün alım gücü düşen öğretmenlerimizin ekonomik sorunlarının acilen çözülmesi gerekmektedir. Eşit işe eşit ücret düzenlemesi sonucu başka kurumlarda muadili olmayan öğretmenlerin ek ödeme alamaması sonucu kendi kurumunda ve diğer kurumlarda çalışanların aldığı ücretle kendi ücreti arasındaki fark iyice artmıştır. Mevcut maaşlarıyla geçinemediğini ifade eden öğretmenlerin acilen ek ödeme sorunları çözüme kavuşturulmalıdır. Bunun yanında birim ek ders ücretleri yeterli değildir. Birim ek ders ücretleri gözden geçirilerek gerekli artışlar sağlanmalıdır. Zorunlu hizmet bölgelerinde çalışan ve çalışacak olan öğretmenlere ek tazminat verilmelidir. Bu bölgelerde öğretmen açığının kapatılması büyük oranda bu uygulamaya bağlıdır. OECD ülkelerinde olduğu gibi, öğretmenlerin mesleki kıdemi arttıkça buna bağlı olarak aldıkları ücretlerin de artması gerekmektedir. Mevcut artışlar yetersizdir ve ileride mesleki tükenmişliği tetikleyici rol oynamaktadır. Öğretmenlerin mesleki kıdem bakımından maaşlarındaki artış, en az OECD ülkeleri ortalama maaş artışları kadar olmalıdır.

 

Eğitim kurumları yöneticilerine uygulanan rotasyon doğru olmakla birlikte, öğretmenlere böyle bir rotasyon uygulama düşüncesinin kesinlikle doğru olmayacağıdır. Şubat ayında yapılan eş durumu tayinlerinin tekrardan yapılması gerekmektedir. Öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının tekrar yapılması gerekmektedir. Gerekli çalışmalar başlatılıp bir an önce hayata geçirilmelidir.

 

Memurlara toplu sözleşme imkanı sağlayan düzenleme öğretmenler tarafından olumlu bulunmaktadır. Sendikamız tarafından da olumlu karşılanan bu sonuç, eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda genel yetkili sendika olarak toplu sözleşme masasında gücümüze güç katacaktır.

 

Yeni anayasa çalışmaları sürecinde her kesimin katkısının olması gerekmektedir. Sivil toplum örgütlerine bu süreçte büyük bir rol biçilmektedir. Yeni anayasa çalışmaları sürecinde TBMM ile sivil toplum örgütleri daha ön planda olmalıdır. Bununla birlikte yeni anayasanın daha özgürlükçü bir yapıda olması gerekmektedir.

 

MEB tarafından deprem bölgelerindeki tüm okullar denetimden geçirilerek, bunların depreme dayanıklılığı ölçülmelidir. Depreme dayanıklı olmayan okullar tespit edilip dayanıklı hale getirilmelidir. Türkiye’deki tüm okullarda depremle ilgili eğitim, kurs veya seminerler, hem öğrencilere hem de öğretmenlere yeteri düzeyde verilmelidir.

 

Ailesine ve sosyal aktivitelere yeterince zaman ayıramayan, diğer ana hizmet alanlarında çalışanlara nazaran daha az ücret alan, yoğun iş temposuna maruz kalan ve evinde işine devam eden bir öğretmen profili ortaya çıkmaktadır. Geleceği şekillendiren, topluma yön veren öğretmenlerimize hem yeterli düzeyde ücret vermeli hem de mesleğinin statüsünün ve saygınlığının artması için gerekli önlemler alınmalıdır.”

Güncelleme Tarihi: 23 Kasım 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER