ÖĞRETMENLER İNTİHAR EDİYOR

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M.Hanefi Bostan “Son beş yıl içinde 30 öğretmen intihar etti. Üniversitelerde öğretim üyelerinin az sayıda da olsa intiharı söz konusu, mobbing ise hat safhada” dedi.

ÖĞRETMENLER İNTİHAR EDİYOR
ÖĞRETMENLER İNTİHAR EDİYOR

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M.Hanefi Bostan “Son beş yıl içinde 30 öğretmen intihar etti. Üniversitelerde öğretim üyelerinin az sayıda da olsa intiharı söz konusu, mobbing ise hat safhada” dedi.

KADRO HAKSIZLIKLARI DİZBOYU

Utanılacak bir durum. Ancak kim utansın? Evet, kim utansın? Merak ediyoruz; Millî Eğitim’i laçkalaştıranlar mı, öğretmenlik mesleğini sıfıra indirenler mi, yoksa Öğretmenlerimizi, ülkemizde kadrolu öğretmenler ve ÜCRETLİ ÖĞRETMENLER olarak farklı muameleye tabi tutanlar mı? Nasıl oluyor da sizler şimdi eşitlikten ve haktan bahsediyorsunuz. Ne kadar eşitiz. Madem aynı işi yapıyoruz nasıl eşitiz. İşimizi yaparken neden aynı ücreti alamıyoruz. Siz öğretmen açığını kapatacağınızı söylediniz, fakat hâlâ en az 130 bin öğretmen açığından bahsediyorsunuz. Bu kadar pişkinliğe pes doğrusu. İşin doğrusu şu ki, öğretmenlik, artık bizzat Hükümetlerin ve Millî Eğitim Bakanlarının ısrarla yürüttüğü kasıtlı politikalarıyla çürütülüyor. Nasıl mı? Basitçe şöyle: Daha önce hiçbir örneği olmayan garip, tuhaf, anlamsız bir sistem icat edilerek öğretmenler, Norm Kadrolu Öğretmen, Sözleşmeli Öğretmen ve bir de Ücretli Öğretmen olmak üzere üç ayrı sınıfa taksim olunmuştur. Türk Eğitim Sen’in mücadelesi sonunda sözleşmeli öğretmenler kadroya alındı. Ancak öğretmen açığı hala kapatılmadı. 327 bin öğretmenimiz atama bekliyor. Bunların içinde sadece norm kadrolu öğretmenler gerçek anlamda öğretmen statüsündedir; sözleşmeli öğretmenin hiçbir iş teminatı yoktur, ücretli öğretmen ise kelimenin tam anlamıyla mevsimlik işçi statüsündedir; saati 7.- TL’den en fazla haftada 30 saat ders verme imkânı olan bir ücretli öğretmenin eline ayda azami 800.- TL para geçer. Bu para ile ne yapacak ücretli öğretmen? Ya daha az ders verirse ne olacak? Doğrusu, her ücretli öğretmen 30 saat ders verecek kadar şanslı olamıyor ve bu yüzden ücretli öğretmenleri aylık ücret tutarı 500- T.L.nin altında kalıyor. Ya bir de okullar kapanınca ne yapacak? İşte buyurun size, “dünyanın her yerinde insan topluluklarının en muhterem ve en fedakâr unsurları” olan öğretmenlerin hâli! Kadrolu öğretmenlere gelince, bunlar da DEVLET MEMURLARI İÇİNDE EN AZ MAAŞ ALAN KESİM KONUMUNA GETİRİLDİ.

ÖĞRETİM ÜYELERİ  ACINACAK HALDE.

Bir Allah’ın kulu çıkıp da ne oluyor diye sormuyor? Milli Eğitim Bakanının, YÖK’ün ve Rektörlerin umurunda mı? Sayın Bakan; siz ve üyesi olduğunuz hükümetiniz, bu muhteşem eserinizle övünebilirsiniz. Öğretmen ve Akademisyen dediğiniz nedir ki? Biri ölür, bini gelir; öyle değil mi? Skandal bu kadarla da bitmiyor: İşsiz kalan öğretmen sayısı her sene katlanarak artıyor, çünkü Hükûmet’in açtığı fakültelerden yetişen öğretmenlerin sayısı Bakanlığın istihdam edeceğinden çok daha fazla; bu vazıyette, durmadan üniversite açmanın anlamını bilen var mı? Açtınız da ne oldu? Öğretim üyesiz üniversite mi olur?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI DAHA YENİ AÇIKLADI 26 BİN 616 ÖĞRETİM ÜYESİ AÇIĞI VAR.


Olanlar da, Devlet Üniversitelerinde huzur kalmadığı ve keyfi uygulamalar hat safhada olduğu için, dahası Yoksulluk Sınırının altında bir maaşa mahkûm edildikleri için Özel Üniversitelere geçiyor. Yine bu kadar da değil, dahası var: Öğretmenler bir yandan açıkta bekliyor, diğer yandan da öğrenciler ya öğretmensiz kalıyor ve dersleri boş geçiyor, ya da istiflenmiş sınıflarda ders yapıyorlar. Üniversitelerin önemli bir kısmı da yetersiz sayıdaki öğretim üyeleri ile öğretimi sürdürmeye çalışıyor. Ama Sayın Bakan siz bunlara aldırmayınız efendim; siz bizim büyüğümüzsünüz, mutlaka bizim gibi fanilerin akıl erdiremeyeceği yüksek kerametli bildikleriniz vardır. Hiç şüphe yok ki, Sayın Bakan, siz doğru yoldasınız; canınızı sıkmayınız efendim, ölenler ölür, kalan sağlar sizindir. Hiçbir şey yapmayacaksanız, bari bakanlığınızın adından “millî” ve “eğitim” kelimelerini silip atınız; hiç olmazsa bu çürümüşlük, bu asaletli kavramların, bizzat kavram olarak kendilerine sirayet etmesin.
Güncelleme Tarihi: 19 Nisan 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER