'ÜLKEDE İNSANLARIN HAKLARI GASP EDİLİRKEN, ALIN TERİNİ KİM KORUYACAK?'

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Yönetim Kurulu üyelerimiz, Genel Dış İlişkiler Sekreteri ve Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Genel Basın Sekreteri ve Türk Haber-Sen Genel Başkanı Sedat Yılmaz, Genel Mevzuat Sekreterimiz Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mehmet Özer, Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş ve Türk Eğitim-Sen Genel Mevzuat Sekreteri Yaşar Şahindoğan ile birlikte Sinop’ta basın toplantısı düzenledi.

'ÜLKEDE İNSANLARIN HAKLARI GASP EDİLİRKEN, ALIN TERİNİ KİM KORUYACAK?'
Toplantının açılışında bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen Sinop İl Temsilcisi Metin Süren, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların temsilcilerinin Sinop’taki çalışmalarından bahsederek her türlü eylem ve etkinlikte yan yana omuz omuza kamu çalışanlarının hakları için mücadele verdiklerini söyledi.
 
KONCUK: BAŞBAKAN’A SÖYLEDİM: “ÜLKEDE İNSANLARIN HAKLARI GASP EDİLİRKEN, ALIN TERİNİ KİM KORUYACAK?”
İl Temsilcimiz Metin Süren’in ardından bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çalışma hayatında yaşanan sıkıntıları dile getiren Koncuk, “Kamu çalışanları olarak yaşadığımız problemleri bir de ülkenin en kuzeyi Sinop’tan seslendirmek istiyoruz.” dedi. Ülkenin bir korku toplumu haline getirildiğini vurgulayan Koncuk konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir ülkede hukuk yoksa, o ülkede demokrasi de yoktur, insan hakları da yoktur. Demokrasinin ve insan haklarının olmadığı bir ülkede insanların mutlu ve huzurlu olması mümkün değildir. Bunlar yoksa bir ülkede mutlu insanlardan, korkmayan insanlardan, gelecekten kaygı duymayan insanlardan bahsedebilmek mümkün değil.  Türkiye malesef böyle günler yaşıyor.  Ülkede hukuk, emek verenlerin alın terini koruyacak bir mekanizma kalmadı.  Ben bunu dün, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yüzüne de söyledim. 'Bu ülkede insanların hakları gasp edilirken, alın terini kim koruyacak?' şeklinde Başbakan’a da sordum. Diliyorum ki bu ülkenin yeni başbakanı, bu uyarılarımızı dikkate alır, bu ülkede yeniden huzuru ve  insanların mutluluğunu sağlamak adına bir takım adımlar atar. Bugüne kadar Türkiye'de insan hakları adına yapılanlar da yapılmayanlar da bellidir. Yine de milletimiz adına, alın teri döken, emek veren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir birey adına umudumu korumak istiyorum.
Bütün kamusal alanda, kamu kurum ve kuruluşlarında yandaş olmak ilk şart haline getirildi. Bilgi birikiminiz, donanımınız, tecrübeniz, liyakatiniz önemli değil. Tek bir şart var; iyi bir yandaş olmak, AKP iktidarının değirmenine su taşıma sözü vermek... Eğer bu sözü veriyorsanız, sizin bu ülkede bir değeriniz var.  Eğer bunları taahhüt edemiyorsanız, herhangi bir makam, unvan terfi beklemek insanlar için hayal haline geldi. Bir ülkede korku varsa, insanların yüreğinde endişe varsa, o ülkenin iyi yönetildiğini iddia etmek için aklımızı peynir ekmekle yemiş olmak lazım.”
 
KONCUK: GÖRÜŞLERİ NE OLURSA OLSUN HERKESİN YÜREĞİNDE BİR KORKU VAR.
Konuşmasında, görev yeri hukuksuz bir şekilde değiştirilen 8 bin okul müdürünün haklarını korumak için her türlü girişimde bulunduklarını da söyleyen Koncuk, hak eden insanların hak ettikleri yerlere gelmesinin demokrasi ve hukuk devletinin gereği olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
“Şunu iddia ediyorum; kamuda hatta kamu dışındaki alanlarda da herkesin yüreğinde bir korku var. İnsanlar 'İktidarı eleştirirsem, acaba başıma ne gelir!' endişesi yaşıyor bu ülkede. Hangi siyasi görüşten olursa olsun bu endişeyi yaşıyor. Böyle bir korkunun, insanların yüreğinde yer ettiği bir ülkede, iyi bir yönetimden bahsediyor almak, yargı bağımsızlığından, hukuktan, insan haklarından bahsedebilmek elbette mümkün değildir. Son örneğini Milli Eğitim Bakanlığı’nda gördük. Bu ülkeye yıllarca emek vermiş, alın teri dökmüş, kanaatleri, ideolojileri ya da görüşleri ne olursa olsun,  8 bin okul müdürü görevlerinden al aşağı edildi. Tetikçi şube müdürleri, il, ilçe müdürleri tarafından yerlerinden edildiler. Bu değerlendirmeyi yapan birçok şube müdürünü, değerlendirdikleri okul müdürleri ile yan yana getirin, isimlerini dahi söyleyemezler. Bu tetikçiler, isimlerini dahi bilmedikleri adamların başarısız olduklarına kanaat getirip düşük puanlar veriyorlar. Çok alçakça bir davranıştır bu. İşin garibi ise, Türkiye’de bu durumu herkesin seyretmesidir. Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’yı bizzat arayarak tedbir almasını istememe rağmen, bütün bunları yaşadık bu ülkede.  Bir takım isimlerin müdür yardımcısı ya da müdür olması bizi ilgilendirmiyor, hatta bizim üyemizin bile müdür olması bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren tek şey, hak eden insanların bir yerlere gelmesidir. Bizim üyemiz olsun ya da olmasın, kim bu ülke adına bir değer ortaya koyabilecek bilgiye, kabiliyete, liyakata sahipse,  onun hakkını savunmak, bırakın genel başkanlığımızı, zerre kadar yüreğinde insanlık kalmış herkesin görevidir. Bu anlayışla mücadele etmek, yüreğinde biraz insanlık kalan, Allah korkusu olan, Kelime-i Şehadeti bütün  yüreğiyle dile getirebilen herkes için farzdır. Ama bakıyorum bu ahlaksızlıkla, bu alçaklıkla mücadele etmek yerine bu alçaklığa teslim olmaya hazır yüzlerce insan türemiş bu ülkede.
Yapılan bu ahlaksızlıklara boyun bükersek, ülkemiz nasıl gelişecek, ülkede demokrasi nasıl ilerleyecek, hukuk nasıl kök salacak, insanların yüzü nasıl gülecek ?  Hiç kimsenin bir yerlere gelmek için, herhangi birine yağ çekmek ya da yandaş olmak zorunda olduğuna inanmıyorum. Hak eden insanlar, bilgisi tecrübesi donanımı olan insanlar bileğinin hakkıyla, alın teri dökerek o makamlara gelsinler. Her alanda, her kurum ve kuruluşta bu böyle olmalıdır, sadece Milli Eğitim'de değil.
8 bin okul müdürünü adeta infaz eden tetikçilerin adlarını tek tek biliyoruz. Hepsi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk.  İdari soruşturma açılması için valiliklere dilekçe verdik. Önümüzdeki günlerde bu tetikçiler ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı da bir soruşturma başlatacak. O soruşturmayı da çok yakınen takip ediyorum. Bu ülke Ahmet’in Mehmet’in babasının çiftliği değil. Bu ülke bize ecdadımızın armağanıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni AKP iktidarı da kurmamıştır. Hep birlikte, bizim ecdadımızın kanıyla, canıyla bu ülke kurulmuştur. Bu ülkede insan olarak yaşama hakkımızı hiç kimse gasp edemez. Hangi makamda olursa olsun, milli eğitim müdürleri, valiler, asıl görevlerini tarafsız bir şekilde yerine getirmek zorundalar.”
 
KONCUK: BU ÜLKE ORMAN KANUNLARIYLA YÖNETİLMEMELİDİR, HİÇ KİMSE BİZE HUKUK DIŞILIĞI KANUNSUZ HAREKET ETMEYİ İŞARET GÖSTERMESİN.
Oturdukları makamlardan güç alanların bu ülkeyi sahipsiz zannetmemelerini belirten Koncuk, siyasi görüşü, inancı ideolojisi ne olursa olsun bu ülkenin insanlarına herkesin saygı göstermesi gerektiğini söyleyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Sayın Başbakan’a sesleniyorum, bir ülkede hukuk nizamı tesis edilmezse, o ülkede herkes kendi hukukunu uygular. Hiç kimse hukuk devleti ilkelerinden vazgeçme hakkına sahip değildir. Biz demokrasiye, insan haklarına  inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne aşk derecesinde sadakatle bağlıyız. Bu bağlılığımıza, bu ülkeyi yönetenlerce saygı duyulmasını bekliyoruz. Kimse 'Yetki bendedir, istediğimi yaparım.' demesin. Her bir vatandaşımızın hukuken hakkı neyse, bu ülkeyi yönetenlerin de hakkı o kadardır. Ülkede nizamı bozmaya kimse yeltenmesin. Kimse koltuklarından güç alarak 'Ben herşeyi yapma hakkına sahibim' gibi bir düşünceye kapılmasın.
Hükümetin yaptığımız eylem ve etkinlikler karşısında ve sorgulama başlatacağı tetikçiler karşısında ne yapacağını göreceğiz. Bakalım hukuktan, insan haklarından yana mı yoksa yandaş olmaktan yana mı tavır koyacaklar? Takip edip, sonuçlarını kamuoyuyla da paylaşacağız. Umut ederim, Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşananlar son olur, bundan sonra herkes aklıselim davranır. Görevlerinden alınan bu müdürler yıllarca emek verdiler. Sen kimsin ki yıllarca emek veren müdürlerimizin başarı ya da başarısızlığına karar vereceksin!  Bu adamların Milli Eğitime ter akıtan müdürlerin binde biri kadar hizmetleri yoktur. Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen olarak, bütün yöneticileri uyarıyorum: Hiç kimse bize hukuk dışılığı işaret etmesin; hukuk içinde kalmak istiyoruz. O yüzden kanunsuz olmayı kimse bize göstermesin. Bunlar güzel şeyler değil. Antalya’da TRT İl Müdürü, personeli tarafından odasında dövüldü. Bu örneklerin çoğalmasını biz görmek istemiyoruz. Hukuka, insan haklarına, demokrasiye inanıyoruz. Anarşizm dönemlerini yaşadık, çektiğimiz acılardan dolayı gençliğimizi yaşayamamış neslin bireyleriyiz. O yüzden üzerimize düşen görevleri yerine getireceğiz. Bu ülkeyi yönetenler de üzerine düşen görevleri yapacak. Türkiye orman kanunlarıyla yönetilen bir ülke asla olmamalıdır. Hukuk içerisinde davranmak zorundadır herkes. Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşı, etnik kökeni ne olursa olsun, siyasi inanışı ne olursa olsun bu ülkenin insanıdır. Saygı gösterilmeye layıktır. Bu devleti yönetenler böyle bir sistemi,  ülkede kurmak zorundadır. Herkes aklını başına almalıdır."
 
KONCUK: TÜM EĞİTİM ÇALIŞANLARINI 24 EYLÜL’DE İŞ BIRAKMAYA DAVET EDİYORUM
24 Eylül’deki iş bırakma eylemini de değerlendiren Genel Başkan İsmail Koncuk, tüm eğitim çalışanlarını bu eyleme destek vermeye davet etti. Koncuk, “Kamuda sadece bunlar yaşanmıyor değerli arkadaşlarım, bütün bunları tekrar gündeme getirmek amacıyla 24 Eylül tarihinde bütün eğitim sendikalarının katılımıyla, bir tanesi hariç, ismini söylemeye gerek yok, onu zaten sizler biliyorsunuz. Biz diğer eğitim sendikaları olarak bir günlük iş bırakma eylemi yapacağız.
Türkiye’de eğitim ve öğretim alanında ve hatta diğer alanlarda yaşanan tüm problemleri gündeme  getireceğiz. Bu problemlerin çözülmesini isteyeceğiz. Dün, Çalışma Bakanlığında yapılan toplantıda sayın Başbakan’a bu anlattıklarımı aynen ifade ettim. Kendisi de bu yaşananları bir rapor halinde benden istedi; ben de hazırlayıp vereceğim. Milli Eğitim Bakanı da bu raporu istedi ona da vereceğim. Bakalım samimiyetlerini hep birlikte görelim.
24 Eylül’de tüm eğitim çalışanlarını iş bırakma eylemine davet ediyorum. Biz iş bırakma eylemlerini sevmiyoruz. Öğretmenler neden haklarını sokaklarda arasınlar? Böyle bir şey yok! Neden bize sokakları işaret ediyorsunuz? Bunlar masada konuşulup çözülebilecek şeyler ama biz bu iradeyi göremediğimiz için bütün öğrencilerimizden ve velilerimizden özür dileyerek bir günlük iş bırakma eylemimize saygı duymalarını istirham ediyorum. Tüm eğitim çalışanlarını Türk Milli Eğitiminin geleceği adına, demokrasimiz, hukuk ve hak adına bu eylemimize davet ediyorum.
Hz. Ali, “Haksızlık karşısında susanlar, hakları ile birlikte şereflerini de kaybederler” diyor. Biz şerefimizi kaybetmeyeceğiz; bu mücadelede sonu nereye varırsa varsın devam edeceğiz. Hukuk ve demokrasi içinde meşru haklarımızı kullanacağız. Umarız bu son iş bırakma eylemi olur. Bütün bunların düzeltilmesi adına sayın Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı söz vermelidirler. Bu sözler verilmediği sürece eylemlerimiz 24 Eylül’le sınırlı kalmayacaktır. 24 Eylül son değil, bir başlangıçtır. Kimse bizi yandaş olmaya zorlayamaz, inançlarımızla, inandıklarımızla son nefesimizi vereceğiz.” dedi.
 
KONCUK: HAKİM VE SAVCILARA YAPILACAK OLAN ZAM OLDUKÇA MANİDARDIR.
Torba yasada kamu çalışanlarının lehine hiçbir gelişme yaşanmadığını söyleyen Genel Başkan İsmail Koncuk, yasayla birlikte taşeronlaşmanın daha da organize bir hale getirildiğini söyledi. Koncuk, “Çalışma hayatı ciddi problemler yaşıyor. Torba yasada kamu çalışanlarını ilgilendiren olumlu hiçbir şey yok. Bu torba yasada köleliği daha da organize bir hale getiren yapı var. Biz kadrolu bir çalışma hayatı istiyoruz. Taşeronlaşma öyle bir sistemdir ki hiçbir hakkınız yoktur, ekonomik haklarınız yoktur, görevde yükselme hakkınız yoktur. Ömrünüz taşeron patronu nasıl zengin ederim diye düşünmekle geçer, sömürülmekle geçer.
İşte bu sistemi AKP iktidarı bizim göz bebeğimiz olan evlatlarımıza layık gördü. Bu kanunun savunulacak hiçbir tarafı yok. KPDK’da anlaştığımız, üzerinde mutabakata vardığımız başlıkların hiç birisi bu torba yasada yer almadı. Neydi bu başlıklar;
4/C’li sözleşmeli personele kadro verilmesi,
2005 yılından sonra göreve başlayan personele bir derece verilmesi,
Disiplin cezalarının affı ve yeniden düzenlenmesi,
Yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi,
Yıllık izinlerin iş günü esasına göre düzenlenmesi,
4046 sayılı Kanuna göre atanan araştırmacıların sorunlarının çözülmesi,
Emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıllık hizmet süresi sınırının kaldırılması, gibi konuların mutlaka hayata geçirilmesi gibi mutabakat sağladığımız hiçbir madde yok.
KİT’ler ve kamuda çalışan üniversite mezunu işçilerin KİT’lerde 2 sayılı cetvele diğer kamu kurumlarında çalışanların memuriyet kadrolarına geçirilmesi artık bir zorunluluk olmuştur. Bu uygulamayı daha önce Çaykur özelinde gerçekleştirdiler. Burada önemli olan Üniversite mezunu olan işçilere bir statü kazandırılmasıdır. bütçeye herhangi bir yük getirmeyecek olan bu talebimizin gerçekleştirilmemesi için hiçbir engel yoktur.
Hakim ve Savcılara 1155 TL’lik bir zam yapılacak helali hoş olsun gözümüz yok. Yalnız Hakim ve Savcılara sicil affı da getiriliyor. Masada sicil affı konusunda anlaşmışız, peki diğer memurlara neden getirmiyorsunuz? Disiplin affı için para mı gerekiyor?
5510 sayılı Yasayla emeklilik yaşı 65’e çıkarıldı. Sayın Başbakan dün diyor ki, '50 yaşında kimse emekli olmasın, bilgi, birikim ve tecrübesinden herkes yararlansın.' Biz de buna katıldığımızı ifade ettik. Kendisine, '65 yaşına kadar çalıştığımızda, neden sadece 30 yılımızı değerlendirmeye alıyorsunuz da 30 yıldan sonrasını değerlendirme dışı bırakıyorsunuz?' dedim ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ettim. 30 yıl üzerinde çalışan memurun diğer yılları hesaba katılmıyor; böyle bir adaletsizlik olur mu?
Maliye Bakanlığı Müsteşarı Naci Ağbal 30 yıl konusunda 'Bu doğru bir taleptir.' demesine rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonuna katılan Maliye Bakanlığı yetkilileri, emeklilikte 30 yıl sınırının kaldırılmasına onay vermiyorlar. Peki bu neden olmaz? Eğer çalışma yaşı 65’e çıktıysa tüm çalışma süresi emekli ikramiyesinde değerlendirilmek zorundadır. Türkiye Kamu-Sen olarak sonuna kadar bunu takip edeceğiz.
Hakim ve Savcılara, yaklaşan HSYK seçimleri öncesi hem sicil affı hem de bir ücret artırımı yapılması manidar bir durum değil midir? Yapılan bu zam elbette haklarıdır, isterlerse daha yüksek yapsınlar. Bundan rahatsız olmayız ama Hakim ve Savcılar oy kullanacak diye bu zam yapılıyorsa bu ahlaki bir zam değildir. Diğer memurlar, HSYK seçimlerinde belki oy kullanmayacaklar ama 2015 genel seçimlerinde bu memurlar da oy kullanacaklar, bu emeklilerde oy kullanacaklar.” dedi.
 
KONCUK: MEMURUN ENFLASYON FARKI BEKLENTİSİNİ BAŞBAKAN’A İLETTİM. AKADEMİK ZAM İLE İLGİLİ BAŞBAKAN'DAN GEREĞİNİN YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN SÖZ ALDIM.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’na enflasyon farkı meselesini hatırlattığını belirten Genel Başkan İsmail Koncuk, kamu çalışanlarını, kendilerini masada pazarlayanlara karşı tepkilerini ortaya koymaya çağırdı. Koncuk, “Dün sayın Başbakan’a enflasyon farkı konusunu yeniden hatırlattım ve düşünülmesi gerektiğini bir kez daha vurguladım. Birileri bizleri masada sattı; bunu biliyoruz. Enflasyon farkının Toplu Sözleşmede yazılmaması nedeniyle kamu çalışanlarının çok ciddi bir zararı olduğunu da biliyoruz. Ben de Başbakan’a 'Bu zararı telafi edin.' dedim. Kendisi de bu konuda çalışma yapacağını söyledi. Ayrılırken enflasyon farkı meselesini bir kez daha ifade ettim.Yıllardan beri, ihmal edilmiş olan ve 666 sayılı KHK ile de mağdur hale getirilen akademik personelin maaşlarının yetersizliğini Başbakan'a ilettim. Daha önce sayın Faruk Çelik'in bu konuda verdiği sözü kendisine hatırlattım. Başbakan, bu konu ile bizzat ilgileneceğini bana toplantı çıkışında söyledi. Biz de Başbakan'dan verdiği sözü yerine getirerek akademik personelin mağduriyetine son vermesini bekliyoruz.
Sinop’tan tüm memurlara şu mesajı göndermek istiyorum, 2014 yılı bütün memurlar için kayıp bir yıldır. 123 TL’ye satıldınız, eğer siz bu masada satılma hakaretini sineye çekerek bu beceriksizliği ortaya koyanlara tepki koymazsanız, bugün A sendikası satar yarın B sendikası satar. Hangi kurum ve kuruluşlarda çalışırsa çalışsın tüm memurların bu beceriksizliği sineye çekmemesi gerekir. Sarı sendikal anlayışların geleceğiniz bakımından tehlike oluşturduğunu görün, diyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
Güncelleme Tarihi: 15 Eylül 2014, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER