YOLLUK DAVALARINDA ZAMAN AŞIMINA RED

Sözleşmeli Öğretmenlerin ve Sözleşmeden Kadroya Geçen Öğretmenlerin Yolluk Davalarında Red Kararı Verildi

YOLLUK DAVALARINDA ZAMAN AŞIMINA RED
Sözleşmeli Öğretmenlerin Yolluk Davalarında Zaman Aşımından Red Verildi

Adana İdare Mahkemeleri; Üyelerimizin Sözleşmeli Öğretmen olarak görev yapmakta iken, görev yerinin sözleşmeli özür gurubu yer değiştirme kapsamında değişmesinedeniyle alamadığı taşınma ve ulaşım giderlerine karşılık yolluğun yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi taleplerini içeren dilekçesinin reddine ilişkin, idare işleminin iptal edilmesi talebine karşılık, açılan davalarda; 6245 sayılı harcırah kanunun 59/3 maddesindeki daimi memuriyetle bir yere gönderilenlerin gidecekleri mahalle varış tarihinden ve muvakkat vazife ile gönderilenlerin de memuriyetleri mahalline dönüş tarihinden itibaren bir ay zarfında harcırah beyannamelerini, evrakı müspiteleri ile birlikte dairesi amirine tevdi edecekleri hükmünden hareketle zaman aşımından red kararı vermişlerdir.

Fakat;

6245 Sayılı Harcırah Kanununun 59. Maddesinde Düzenlenen Süre; Dava Süresi Olmayıp, Verilen Avansın Kapatılması Amacına Yönelik Bir Beyanname Verme Süresi Olarak Düzenlenmiş Olduğundan, Beyanname Verilmesi İçin Öngörülen Bu Bir Aylık Sürenin Hak Düşürücü Süre Olarak Nitelendirilemeyeceği Hakkında Danıştay 5. Dairesinin 1997/2699 Karar, 1996/520 Esas Sayılı ve 20/11/1997 Tarihli Kararıbulunmaktadır.

Bu Danıştay kararında; “6245 sayılı Harcırah Kanununun "Harcırahın Sureti Tediye ve Mahsubu" başlıklı değişik 59. maddesinin 1. fıkrasında, harcırahın memurun ve hizmetlinin gidişinde ve ailenin nakli sırasında peşin olarak verileceği, harcırahın tam miktarının önceden tayin ve tespitinin mümkün olmadığı hallerde yetecek miktarda paranın avans olarak verileceği; aynı maddenin 3. ve takip eden fıkralarında da, daimi memuriyetle bir yere gönderilenlerin, gidecekleri mahalle varış tarihinden ve muvakkat vazife ile gönderilenlerin de memuriyet mahalline dönüş tarihlerinden itibaren bir ay zarfında harcırah beyannamelerini, evrakı müsbiteleri ile birlikte dairesi amirine tevdi edecekleri, beyannameyi alan daire amirlerinin, bunu vize ettikten sonra taşrada mahallin en büyük malmemuruna ve merkezde de alakadar mali mercie vermekle mükellef oldukları;

vaki masrafın verilen avans paradan fazla olması durumunda, bu fazlalığın tesviye, az olması halinde ise bu farkın re sen istirdat olunacağı; harcırah itası ve avansların mahsubu muamelelerinde aksi sabit oluncaya kadar memurun beyanına itibar olunacağı hükme bağlanmıştır.

Görüldüğü gibi anılan maddede düzenlenen süre dava süresi olmayıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir beyanname süresidir. Bu nedenle beyanname verilmesi için öngörülen bir aylık sürenin hak düşürücü bir süre olarak nitelendirilemeyeceği açıktır.” hükümleri bulunmaktadır bu hükümlerin değerlendirilerek söz konusu Adana İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiğinden Bölge İdare Mahkemesine yaptığımız itirazda olumsuz sonuçlanmıştır.

Ayrıca; Danıştay 2. Dairesinin 2005/4297 Karar, 2004/7942 Esas Sayılı ve 23/12/2005 Tarihli Kararında; Harcırahın hak sahibi bakımından kazanılmış bir hak teşkil ettiği ve bu bakımdan idareye yapılacak bir başvuru üzerine alınacak cevap doğrultusunda İdari Yargılama Usul Kanununda belirtilen süreler içerisinde dava açılabileceği hükmünü vermiş olup, 2577 Sayılı Yasa’da öngörülen zamanaşımı süresini kamu çalışanı lehine geniş yorumlamıştır.

Danıştay 2. Dairesinin 2005/4297 Karar, 2004/7942 Esas Sayılı ve 23/12/2005 Tarihli Kararına göre; yazılı istek üzerine atanmaları nedeniyle kendilerine harcırah ödemesi yapılmayan kamu çalışanları, 5 yıl içerisinde harcırah talebini içeren bir dilekçe ile kurumlarına başvurup gelecek cevaba göre idare mahkemelerinde 60 günlük süre içerisinde dava açma hakkına sahiptirler.

Üyelerimizin dava açmasına neden olan Danıştay 5. Dairesinin 2010/683 Esas Sayılı 25.06.2010 Tarihli Yürütmeyi Durdurma Kararı 08/07/2010 tarihinde yazılmıştır.  Bu Danıştay kararının davalı sendikaya ne zaman tebliğ edildiği bilinmese de davalı sendika bu kararı 22.08.2010 tarihinde internet sitesinde yayınlamıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” başlıklı 13. maddesi 1. fıkrasında; “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir.” hükümleri bulunmaktadır.

Üyelerimiz, Danıştay 5. Dairesinin bu 2010/683 Esas Sayılı 25.06.2010 Tarihli Yürütmeyi Durdurma kararına istinaden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13/1 maddesindeki hükümlerde yer alan SÜRELER DOLMADAN görev yaptığı kuruma 5 yıl içinde dilekçe ile başvurarak yolluğunu istemiştir.

Üyelerimiz ile aynı durumda olan 657 Sayılı Kanun un 4. maddesinin (B) fıkrasına tabi olarak görev yapan bir Sözleşmeli Öğretmen adına açılan davada Sivas İdare Mahkemesinin 2011/322 Karar, 2010/1670 Esas sayılı ve 18/03/2011 Tarihli dava dilekçelerimizde yer alan kararı da bulunmasına rağmen Adana İdare Mahkemeleri zaman aşımından red kararı vermişlerdir.

Bölge İdare Mahkemesine Yaptığımız İtirazımız da Reddedildi

Bölge idare mahkemesine yaptığımız itirazımızı kaybettiğimizden, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun un 4577 sayılı Yasayla değişik 7. maddesinin 1. fıkrasında, hangi davaların idare mahkemesi hakimlerinden biri tarafından çözümleneceği açıklanmış; aynı Yasa nın 8. maddesinin (a) bendinde, yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemelerinde tek hakim tarafından 7. madde hükümleri uyarınca verilen kararların bölge idare mahkemesince itiraz üzerine inceleneceği hükme bağlanmıştır. 2577 sayılı Yasa nın değişik 47. maddesinde de, idare ve vergi mahkemelerinin itiraz yolu açık olan kararlarının temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.

Danıştay a Temyiz Hakkımız Bulunmamaktadır

2577 sayılı Yasa nın yukarıda sözü edilen 45. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi incelendiğinde; bentte, "itiraz" istemine konu edilebilecek kararlar yönünden;

1- İdare mahkemelerinin, valilik, kaymakamlık ve yerel yönetimler ile bakanlıkların ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının taşra teşkilatındaki yetkili organları tarafından kamu görevlileri hakkında tesis edilen geçici görevlendirme, görevden uzaklaştırma, yolluk, lojman ve izinlerine ilişkin idari işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihai kararlar,


2- Tek hakimle verilen nihai kararlar,

şeklinde ikili bir ayrım yapıldığı görülmektedir.


Dolayısıyla, sözü edilen bentte tek tek sayılan idari işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalarda, "davanın niteliği itibariyle" tek hakim tarafından verilen nihai kararlara karşı da, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çerçevesindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceğinde kuşkuya yer bulunmamaktadır."

şeklindeki Danıştay kararına ve yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre Danıştay a temyiz isteminde bulunamamaktayız.


 

Sözleşmeli İken Kadrolu Atanan Öğretmenlerin Yolluk Davalarında Red Verildi

Adana İdare Mahkemeleri; Üyelerimizin Sözleşmeli Öğretmen olarak görev yapmakta iken, görev yerinin ilk atama kapsamında kadrolu öğretmen olarak değişmesi nedeniyle alamadığı taşınma ve ulaşım giderlerine karşılık yolluğun yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi taleplerini içeren dilekçesinin reddine ilişkin, idare işleminin iptal edilmesi talebine karşılık açılan davalarda, 6245 sayılı Harcırah Kanununun“Daimi vazife harcırahının mebdei” başlıklı 9.maddesinin (a) bendi “ilk defa bir memuriyete tayin olunanlara tayinleri sırasında mütemekkin oldukları mahalden … itibaren verilir” hükmünü, içermekte iken 4969 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldığından bahisle müvekkilin ilk defa kadrolu öğretmen olarak atanmasından hareketle red kararı vermişlerdir.

Fakat; Üyelerimiz 657 Sayılı Kanunun 4. maddesinin (B) fıkrası kapsamında Sözleşmeli Öğretmen olarak görev yapıyor iken 657 Sayılı Kanunun 4. maddesinin (A) fıkrası kapsamında kadrolu öğretmenliğe atanmıştır. Müvekkilin yaptığı görevde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece tabi olduğu personel rejimi değişmiştir. Yine aynı kanuna tabidir.

Danıştay 5. Dairesinin 2010/683 Esas Sayılı 25/06/2010 Tarihli Yürütmeyi Durdurma Kararının gerekçesinde; “T.C. Anayasası nın Çalışma Hakkı ve ödevi başlıklı 49. maddesinde: “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” hükmü yer almıştır.

Temel ve asli fonksiyonları kamu hizmetini yürütmek olan kamu görevlileri, kamu hizmetinin iyi işlemesi için ya kendi isteklerine dayalı olarak, ya da re sen kanunlarda yer alan kurallar çerçevesinde, yetkili idari makamlarca bulundukları yerden başka bir yere atanabilmekte, bu atamaya bağlı olarak da yeni görev yerlerinde göreve başlayabilmek için bazı giderler yapmak zorunda kalmaktadırlar. Yolluk Ödemesi; kamu hizmetinin gerektirdiği durumlarda bu hizmet için görevlendirilen kişilerin katlanacakları giderleri karşılamak üzere yapılan parasal ödemeyi içeren bir idari işlem olup atama işlemi sonucunda görev yeri değişen kamu görevlisinin karşı karşıya kaldığı külfetin kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanması nedeniyle, Kanun koyucu tarafından bu külfetin kamuca karşılanması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmıştır.

29.3.2009 günlü, 27184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esasların 5. maddesi ile söz konusu Esaslara Ek 3. madde eklenerek, sözleşmeli personelin belirli şartları taşıması koşuluyla naklen atanmasına yönelik düzenleme getirilmiştir.

Anılan Esaslar ile günün gelişen koşullarına uygun olarak belirli durumlarda sözleşmeli personele nakil olanağı tanınması nedeniyle, görev yeri değişen personele bu esnada katlandığı zorunlu giderlerin karşılığı olarak yolluk ödenmesi gerekmektedir.” hükümlerine yer verildiğinden bu Danıştay kararına istinaden 657 Sayılı Kanunun 4. maddesinin (B) fıkrası kapsamında görev yapan Sözleşmeli Öğretmenlerden aynı kapsamda yer değiştirenler yolluk alabilmektedirler.

Dolayısıyla Sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirmesinde yolluk ödenirken kamu hizmetinin yürütülmesi noktasındaki sorumluluk bakımından aralarında farklılık olmayan kadrolu öğretmen ve sözleşmeli öğretmen statülü kamu görevlileri arasında bir fark olmaması gerekmektedir. Dolayısıyla sözleşmeli iken kadrolu öğretmen olarak atanan müvekkile 6245 sayılı Harcırah Kanununun “Daimi vazife harcırahının mebdei” başlıklı 9.maddesinin (a) bendinin yürürlükten kaldırılmasında bahisle yolluk ödenmemesinde hukuki uyarlık bulunmamaktadır.

Üyelerimiz 657 Sayılı Kanunun 4. maddesinin (B) fıkrası kapsamında Sözleşmeli Öğretmen olarak görev yapıyor iken 657 Sayılı Kanunun 4. maddesinin (A) fıkrası kapsamında kadrolu öğretmenliğe atanmıştır. Müvekkilin yaptığı görevde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece tabi olduğu personel rejimi değişmiştir. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir. Dolayısıyla6245 sayılı Harcırah Kanununun “Daimi vazife harcırahının mebdei” başlıklı 9.maddesinin (b) bendindeki;“Naklen veya tahvilen başka bir mahalle gönderilenlere, bu tayinleri sırasında mezunen başka bir mahalde bulunsalar dahi, eski memuriyetleri mahallinden;” hükümleri kapsamında değerlendirilerek yolluğunun ödenmesi gerekirken maalesef davalarda red kararı verilmiştir.


Örneğin; Sözleşmeli statüde görev yaparken, öğretmen olarak memur kadrosuna atananlara yolluk verilmesi gerektiğine ilişkin Zonguldak İdare Mahkemesi 2011/ 395 Esas ve 2011/598 karar sayılı iptal kararında, “…657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4.maddesinde: kamu hizmetlerinin, memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve isçiler eliyle gördürüleceği; (B) fıkrasında, sözleşmeli personelin, kalkınma planı, yıllık program ve ip programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, isletilmesi ve iplediği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere Özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici islerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı nın görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çaktırılmasına karar verilen ve isçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri olduğu belirtilmiştir.

Temel ve asli fonksiyonları kamu hizmetini yürütmek olan kamu görevlileri, kamu hizmetinin iyi işlemesi için, ya kendi isteklerine dayalı olarak, ya da re sen kanunlarda yer alan kurallar çerçevesinde, yetkili idari makamlarca bulundukları yerden başka bir yere atanabilmekte, bu atamaya bağlı olarak da yeni görev yerlerinde göreve başlayabilmek için bazı giderler yapmak zorunda kalmaktadırlar. Yolluk ödemesi, kamu hizmetinin gerektirdiği durumlarda bu hizmet için görevlendirilen kişilerin katlanacakları giderleri karşılamak üzere yapılan parasal ödemeyi içeren bir idari işlem olup, atama işlemi sonucunda görev yeri değişen kamu görevlisinin karşı karşıya kaldığı külfetin kamu hizmetinin yürütmesinden kaynaklanması nedeniyle, Kanun koyucu tarafından bu külfetin kamuca karşılanması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken, yine öğretmen olarak memur kadrosuna atanan ve dolayısıyla da yaptığı görevde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece tabi olduğu personel rejimi değişen davacının, tarafına sürekli görev yolluğu ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun 6245 sayılı Kanun’un 9/1-(b) maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, kamu hizmetinin yürütülmesi noktasındaki sorumluluk bakımından aralarında farklılık olmayan memur ve sözleşmeli statülü kamu görevlileri arasında hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracak şekilde 6245 sayılı Kanun’un 9/1-(b) maddesi kapsamında değerlendirme yapılıp davacının ilk defa memuriyet kadrosuna atandığından ve bu durumda olan memurlara yolluk ödenmeyeceğinden bahisle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır…” ifadelerine yer verilmiştir.

Ayrıca, Danıştay 5. Dairesinin 2008/2285 Karar, 2007/6423 Esas sayılı ve 21/04/2008 Tarihli Kararında; Nöroloji uzmanlığı eğitimini tamamlayarak devlet hizmeti yükümlülüğünü yerine getirmesi için devlet hastanesine nöroloji uzmanı olarak atanan davacının naklen atandığının kabulü ile kendisine yolluk ödenmesi gerektiği, aksi yöndeki mahkeme kararının kanun yararına bozulması yönünde karar verilmiştir.

Kararın ayrıntılarında “Trakya Üniversitesindeki asistanlık eğitimini tamamlayarak Erzurum Palandöken Devlet Hastanesine doktor olarak atanan davacı; istek üzerine ve açıktan atanan kişi değil, Devlet memuru olarak yaptığı asistanlık görevinden, Devlet hizmeti yükümlülüğünü yerine getirmek üzere 6245 sayılı Kanun´un, işlem tarihinde yürürlükte bulunan 10/1. maddesi uyarınca naklen atanan kişi konumunda olup, maddede belirtilen görev yolluğunu alması gerekmektedir.” hükümlerine rastlanılmaktadır. Bu da kararda, asistanlık görevinden sonra, nöroloji uzmanı olarak atanan davacının naklen atandığı Danıştay tarafından kabul edilmiştir.

Dolayısıyla, bu durumda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmenlerin daha sonra 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/A maddesine göre kadrolu öğretmen olarak atanması ilk defa atanma kapsamına dâhil edilemez.

Sözleşmeli iken kadrolu olarak atananlar naklen atamaya dâhil edilerek 6245 sayılı Kanuna görev yolluğunu alması gerekmekte iken ve Danıştay 5. Dairesinin 2008/2285 Karar, 2007/6423 Esas sayılı ve 21/04/2008 Tarihli Kararına göre sözleşmeden kadroya geçen personele, daha öncesinde kamu görevi yapıyor olması nedeniyle yolluk verilmesi gerekirken Adana İdare Mahkemeleri davalarımızda red kararı vermişlerdir.

Yukarıdaki Sözleşmeli Öğretmenlerin davalarında Bölge İdare Mahkemesine yaptığımız itiraz da olumsuz sonuçlandığından itirazlarda yine zaman aşımından red kararı çıkacaktır.

Ülkemizdeki diger İdari Mahkemeler tarafından yolluk davaları olumlu sonuçlanıyor iken; Danıştay kararlarına rağmen, Adana İdare Mahkemesinde maalesef olumsuz sonuçlar alınmıştır.

Öte yandan zaman aşımı olmayan, yani yer değiştirdikten 60 gün içinde idareye başvurularak açılan davaları kazanmış bulunmaktayız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur

 

 

tesosmaniye.com



Güncelleme Tarihi: 27 Haziran 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER