YÜKSEK İSTİŞARE TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

30 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleştirilen Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu sonuç bildirgesi aşağıdadır.

YÜKSEK İSTİŞARE TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ
Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Toplantısı, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların Genel Başkanları, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve İl Temsilcilerinin katılımı ile 30 Temmuz 2011 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. YİK Toplantısında ülkemiz gündemini işgal eden konular ile kamu görevlilerimizin ekonomik ve sosyal durumları ve 2011 yılında yapılacak olan toplu sözleşmeye ilişkin konular ele alınmıştır.
 
Yukarıda sayılan toplumsal ve ekonomik gerçekler ışığında Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Toplantısı’nda alınan kararlar ve toplantı sonuç bildirgesi şu şekildedir:
 
Terör ve Şiddet Konusunda Ortak Hareket Edilmeli
 
Son günlerde, özellikle genel seçimler sonrasında terör olayları yeniden tırmanışa geçmiştir. Bununla birlikte şehirlerimizde de şiddet olayları artmakta, ülkemizin bir çatışma ortamına çekilmek istendiği görülmektedir. Bu noktada huzurumuza ve birlikteliğimize darbe vurmaya yönelik her türlü eylemi şiddetle kınıyor, terör olaylarında hayatlarını kaybeden evlatlarımıza Allah’tan rahmet, şehit ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz.
 
Terörün son bulması; milletimizin birlik ve beraberliği; dostluk ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi için tüm sivil toplum kuruluşlarını, siyasi partileri, kişi, kurum ve kuruluşları milli hassasiyetlerimiz doğrultusunda ortak hareket etmeye davet ederken; ülkemizdeki terör ve çatışma ortamının son bulması için üzerimize düşen her türlü görevi Türkiye Kamu-Sen olarak üstlenmeye hazır olduğumuzu bildiririz.
 
Ülkemizin gündemini meşgul eden bir başka konu da tutukluluk süreleridir. Bu çerçevede suçluluğu ispat edilinceye kadar herkesin masum olduğu düşüncesinden hareket edilerek, uzun süreli tutuklamaların cezalandırmaya dönüşmemesi için adalet mekanizması üzerinde gerekli tedbirlerin alınması gerekliliğine inanıyoruz. Geciken adalet; adalet değildir.
 
Kadına Yönelik Şiddet Son Bulmalı
 
Son yıllarda özellikle kadınlara karşı uygulanan şiddet de hat safhaya çıkmış, taciz, mobbing ve töre cinayetleri vakayı adiyeden sayılmaya başlamıştır. Bu durum, insan hakları ihlalinin geldiği ürkütücü boyutu ve yaşanan toplumsal travmanın, ülkemiz geleceğini tehdit ettiğini göstermektedir. Bu nedenle yetkililerin toplumumuzun kanayan yarası haline gelmiş konulara kalıcı ve etkili çözümler üretmesi en öncelikli konu olarak karşımızda durmaktadır.
 
Anayasa Değişikliğinde Toplumsal Uzlaşı Sağlanmalı
 
Türkiye Kamu-Sen olarak, 1982 Anayasası’nın gelişen zaman içinde toplumumuzun ihtiyaçlarına cevap veremediği ve Anayasa’nın değişmesi gerektiği düşüncesindeyiz. 1982 Anayasası’nın merkezine insanı ve özgürlüğü alan bir anlayış içinde ancak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran iradeyi tartışma konusu haline getirmeden, devletimizin şekli ve temel nitelikleri üzerinde operasyon yapmaya yeltenmeyen, Anayasanın başlangıç bölümündeki ilkelere sadık kalınarak hazırlanacak Anayasa değişikliğine, Türkiye Kamu-Sen olarak her zaman varız.
 
Bu noktada ekonomik ve sosyal hayatımızı zenginleştirecek, özgürlüklerimizi genişleterek milletimizin önünü açacak, kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkının, grev ve siyasete katılma hakkı ile desteklendiği, uluslar arası sözleşmelere göre belirlenmiş, ILO standartlarına uygun bir sendika hakkına kavuşması, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi yolunda, Anayasaya değişikliğine yapacağımız bilimsel çalışmalarla ve toplantılarla her türlü desteği vereceğimizi bildiriyoruz.   
 
Ekonomik Gelişmeler Kaygı Veriyor
 
Son yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının özellikle çalışan kesimin taleplerini karşılamaktan uzak kalması nedeniyle işsizlik artmakta, piyasalarda durgunluk yaşanmaktadır. Ortaya çıkan cari açık, özelleştirme gelirlerine, yüksek reel faizin çektiği sıcak paraya ve yüksek borçlanmaya dayalı olarak finanse edilmektedir. Bu yanlış ekonomi politikalarının sürdürülmesi durumunda önümüzdeki dönemde daha da zorlaşacak ekonomik şartlar altında, cari açığın finansmanında güçlüklerle karşılaşılması riski bulunmaktadır. Ancak her türlü olumsuz durumda ekonomik kriz telallığı yapmanın da kimseye bir faydası olmamaktadır. Zira bugüne kadar yaşanan ekonomik krizlerin tamamında işsiz kalan, gelir kaybına uğrayan ve mağdur olan kesim, dar ve sabit gelirliler olmuştur. Bu nedenle hükümetin bir taraftan ekonomi politikalarında yaptığı hataları telafi ederken diğer taraftan da dar ve sabit gelirliler başta olmak üzere ülkemizin tüm kesimlerini muhtemel ekonomik dalgalanmalara karşı güçlendirici tedbirler alması gerekmektedir.
 
Sosyal Devlet Olgusu Güçlendirilerek Tesis Edilmeli
 
TC Anayasası’nın 2. maddesine demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğumuza vurgu yapılmaktadır. Dolayısı ile sosyal devlet anlayışının benimsenmesi ve devletin, vatandaşların mali, sosyal ve özlük haklarını geliştirmeye yönelik tedbirler alması Hükümete yüklenmiş Anayasal bir ödev; vatandaşların da Anayasal hakkıdır. Türkiye Kamu-Sen, sosyal devlet ilkesinin mümkün olan en geniş anlamıyla, toplumsal yapımızın oluşturulmasının her alanında birinci öncelik olarak uygulanması gerektiğine inanmaktadır.
 
Gelir Dağılımında Adalet Sağlanmalı
 
Bir ülkede ekonomi istikrarlı bir şekilde büyürken, GSMH artarken, enflasyon hızı düşerken; vatandaşların alım gücü ve hayat standartları düşüyorsa, o ülkede milli gelirin dağılımı konusunda ciddi aksaklıklar yaşanıyor demektir. Bir ülkede dönem içinde üretilen mal ve hizmetlerin net parasal değeri olan “Milli Gelir”in büyüklüğü ülkenin ekonomik gücünü ortaya koyar. Milli gelirden ülkede yaşayan vatandaşların ne derece pay alabildiği ise o ülkenin gerçek refah seviyesini göstermesi açısından son derece önemlidir.
 
Konuya bu açıdan yaklaşıldığında milli gelirlerin büyüklüğü kadar, gelirin dağılımı da hayati bir önem taşımaktadır. Adil bir gelir dağılımı dünyadaki her ülkenin en temel sosyo-ekonomik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle gelir dağılımı açısından Türkiye, OECD ülkeleri içinde gelirin en adaletsiz dağıtıldığı ikinci ülke konumundadır. Bu nedenle her vatandaşın insanca yaşayacağı bir gelir elde edebilmesinin sağlanması, ülkede, huzur, barış ve adaletin tesis edilmesi noktasında son derece büyük önem arz etmektedir.
 
Toplu Sözleşme Hakkımız Bir an Önce Hayata Geçmeli
 
Ekim ayında TBMM’nin açılmasıyla ele alınacak ilk konu, milyonlarca kamu görevlisinin umutla beklediği, toplu sözleşme hakkının düzenlenmesi olmalıdır. Kanun değişikliğinin ardından kamu görevlilerimizi temsilen, sağlıklı bir ortamda toplu sözleşme pazarlığı yapmak arzusu taşımaktayız. Konfederasyonumuz 2011 yılı Ekim ayını geçmemek üzere, gerçekleştirilecek kanuni düzenleme ile toplu sözleşme yapılması yaklaşımına her türlü desteği verecektir. 
 
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Bağımsız ve Tarafsız Olmalı
 
Toplu sözleşme esnasında, oluşturulması karara bağlanan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun bağımsız, tarafsız ve kararlarına güvenilir olması Türkiye Kamu-Sen açısından toplu sözleşme sisteminin özü olarak kabul edilmektedir. Kurulun tarafsızlığını ve güvenilirliğini zaafa uğratacak hiçbir girişim kabul edilemez.
 
Geçmiş Dönemde Alınan Kararlar Toplu Sözleşme Hükmüne Getirilmeli
 
Bugüne kadar Hükümetle memur sendikaları arasında toplam 9 kez Toplu görüşme yapılmasına rağmen, yalnızca 2 tanesinde mutabakat sağlanabilmiştir. Toplu görüşme süreçlerinde Hükümetin hayata geçirmeyi taahhüt ettiği ve imza atarak tutanak altına aldığı konuların büyük çoğunluğu hayata geçirilmemiştir. Türkiye Kamu-Sen’in mutabakat metinlerinin tam olarak hayata geçirilmesi için yaptığı bütün girişimler karşılıksız kalmış; siyasi irade bildiğini okumuş ve kanunları çiğnemiştir.
 
Uzlaşma sağlanamayan 7 toplu görüşme ile ilgili olarak da Uzlaştırma Kurulu’nun kararları bulunmaktadır. Ancak bugüne kurulun kararlarına da uyulmamıştır.
 
Bu nedenle bugüne kadar uygulanmayan kurul kararları ile Hükümetin imza altına alarak uymayı taahhüt ettiği, ancak henüz herhangi bir işlem yapılmayan konuların tespit edilerek, toplu sözleşme hükmüne dönüştürülmesi gerekmektedir.
 
Ücretlendirmede Temel Kriterlere Uyulmalı
 
Kurulumuz en düşük dereceli memur maaşının;
 
  1. Konfederasyonumuzun her ay düzenli olarak yaptığı araştırmada tespit edilen yoksulluk sınırı rakamı,
  2. KİT’lerde çalışan kadrolu işçilerin ortalama maaşı, veya
  3. OECD raporları ile ortaya konulan ortalama ücretlerin baz alınarak, tespit edilmesi gerektiği inancındadır.
           
Eşit İşe Eşit Ücret Bir An Önce Hayata Geçirilmeli
 
Konfederasyonumuz, kamuda uygulanan ücret politikalarında adaleti bozan;
 
  1. Lojmanda oturan personel ile bu haktan faydalanamayan personel arasında ortaya çıkan eşitsizlik,
  2. Ek ödemelerde meydana gelen eşitsizlik,
  3. Fazla çalışma ücreti ve uygulamalarında ortaya çıkan eşitsizlik,
  4. Kurumlar arasında farklı ödemelerden dolayı yaratılan eşitsizlik gibi tüm adaletsizliklerin giderilmesi için yapılacak çalışmaların bir an önce başlamasını ve 2008 yılında mutabakat altına alınan madde hükümlerine uyulmasını beklemektedir.
 
 
Ücretlendirmede Refah Payı Uygulanmalı
 
Ücretlerin reel olarak yükselmesi ve ülke içinde adil bir gelir dağılımı sağlanabilmesi için, çalışanların maaşlarına enflasyon oranlarının üzerinde bir miktar daha artış yapılması zorunludur. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında milli gelirlerin büyüklüğü kadar, gelirin dağılımı da hayati bir önem taşımaktadır. Bu nedenle Hükümet, sosyal politika uygulamaları, maliye ve para politikaları, ücret ve vergi sistemlerini kullanarak ülkedeki en zenginle en yoksul arasındaki gelir farkının kabul edilebilir bir noktaya gelmesi için maaşlara yapılacak artışlarda mutlak surette refah payının da dikkate alınması zorunludur.
 
Hedef Değil Gerçek Enflasyon Esas Alınmalı
 
AKP hükümeti ile birlikte, 57. hükümet döneminde başlatılan kamu görevlilerine “gerçekleşen enflasyon” oranının üzerine refah payı eklenerek maaş artışı yapılması uygulamasından vazgeçilmiş ve böylece kamu görevlileri hak kaybına uğratılmışlardır. Bu durum verilen hakkın geri alınması anlamını taşımaktadır. Anılan dönemde, birçok defa gerçekleşen enflasyon, hedeflenen enflasyonun iki katı düzeyinde olmuştur. Dönem sonlarında yapılan enflasyon farkı artışı, mevcut erimeyi telafi etmemekte yalnızca durdurmaktadır. Buna ek olarak zorunlu tüketim harcamalarındaki artış, enflasyon rakamlarının üzerinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle kamu çalışanlarının maaşlarının enflasyona karşı korunması için hedeflenen enflasyon uygulamasından vazgeçilerek, kamu çalışanlarına gerçekleşen enflasyon üstüne refah ücreti eklenerek ücret artışı yapılmalı, konfederasyonumuzun bu konudaki talepleri göz önünde bulundurulmalıdır.
 
Vergi Adaletini Sağlayacak Tedbirler Esas Alınmalı
 
Asli görevi çok kazanandan sağladığı vergilerle dar gelirli vatandaşların alamadığı hizmeti sunmak olan vergi politikaları, Türkiye’de tam tersine işlemekte ve fakirden alıp zengine vermektedir. Bunun sonucunda da vatandaşlarımız her gün bir yenisi eklenen vergilerle ve adaletsiz vergi politikaları nedeniyle mağdur olmaktadırlar. Ülkemizde toplanan gelir vergisinin %50’ye yakınının çalışanlardan tahsil edildiği düşünüldüğünde kişilerin geliri ile orantılı vergi ödemediği ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede vergi politikalarının yeniden düzenlenerek, dolaylı vergi sisteminden, doğrudan vergi sistemine geçilmesi, herkesin gelirine göre vergi ödemesi sağlanarak çalışanlar üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını temel hedef olmalıdır.
 
Emekli Maaşı ve Emekli İkramiyesindeki Çifte Standart Kaldırılmalı
 
Ülkemizde 30 yıl çalışan vasıfsız bir işçinin emekli maaşı ve emekli ikramiyesi; aynı sürede çalışmış bir memurun emekli maaşı ve emekli ikramiyesinin iki katı düzeyindedir. Norm ve standart birliği sağlamak iddiasıyla hazırlanan 5510 sayılı Kanunun bu adaletsizliği gidermemesi, kamu çalışanlarına yapılan büyük bir haksızlık olarak karşımızda durmaktadır. Bu nedenle 5510 sayılı kanunun 80. maddesinde yapılacak düzenleme ile şu anda görev yapmakta olan memurların prime esas kazanç tanımlarının değiştirilerek, tüm ödeneklerin emekli keseneğine dâhil edilmesi ile kamu görevlilerinin emeklilik haklarının ilerletilmesi ve kamu çalışanlarının emekli ikramiyelerinin işçilerle eşitlenmesi gerekmektedir.
 
YPK Kararı Derhal Çıkarılmalı
 
Bilindiği gibi KİT’lerde çalışan personelin maaşları YPK kararlarına göre ödenmektedir. Ancak yılın 8. ayına gelinmiş olmasına rağmen hâla 2011 yılı için hazırlanan YPK kararı onaylanmamıştır. Bu bakımdan KİT’lerde yaşanan aksaklıkları çözecek, adaletsizlikleri giderecek bir YPK kararının sendikaların görüşleri doğrultusunda ivedilikle çıkarılması zorunludur.
 
Kamu Çalışanlarına Yapılan Baskılara (Mobbing) Derhal Son Verilmeli
 
Çalışanlarımız üzerindeki sendikal baskılar had safhaya ulaşmıştır. Memurlar, ikna odalarına alınarak yandaş sendikaya üye olmaya zorlanmakta, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ve Türk Ceza Kanunu hükümleri açıkça çiğnenmektedir. Bu dönemde binlerce memur, mahkemelerde hak aramak zorunda kalmıştır. Konu ile ilgili olarak muhalefet partilerinin TBMM’de sunduğu soru önergelerine Hükümet tarafından cevap dahi verilmemektedir. Türkiye Kamu-Sen, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücüyle ezilen ve haksızlığa uğrayan tüm kamu görevlilerinin yanında olacak, haksızlıklara karşı duracaktır.
 
Özelleştirme ve Taşeronlaşma Uygulamalarına Son Verilmeli
 
Anayasa hükümlerinde kamu mallarının kullanımı, kamu yararı ön planda tutularak düzenlenmiştir. Bugüne kadar yapılan özelleştirmelerde kamu yararı ilkesi göz ardı edilmiş, devletimizin kaynakları heba edilmiş, çalışanlarımız mağdur olmuştur. Bu süreçte özelleştirmeler yoluyla 200 bine yakın kamu çalışanı işini kaybetmiş, dondurulmuş ücretlerle farklı kurumlara gönderilmiş, aileler parçalanmış, devlet hizmeti taşeron şirketler eliyle gördürülmeye başlanmıştır. Bu nedenle özelleştirme uygulamalarından bir an önce vazgeçilmesi ve emeği sömüren, ucuz işgücünün bir yolu olarak görülen, güvencesiz ve kayıt dışı istihdama imkan sağlayan taşeronlaşma uygulamasına son verilmelidir.
 
Sözleşmeli İstihdamına Son Verilmeli; Tüm Sözleşmeli Personel Kadroya Geçirilmeli
 
Konfederasyonumuzun yoğun çabaları ile geçtiğimiz Haziran ayında bir kısım sözleşmeli çalışanın kadroya geçirilmesi bu yolda atılan olumlu bir adım olmakla birlikte, başta belediyelerde ve il özel idarelerinde çalışanlar olmak üzere, TRT gibi kurumlarının özel kanunları gereği sözleşmeli olarak çalışan personel ile 4/C’li personelin de derhal kadroya geçirilmesi ve sözleşmeli istihdamına son verilmesi bir gerekliliktir. Bu sağlanıncaya kadar, özellikle 4/C’li personelin de aile yardımı gibi sosyal yardımlardan faydalandırılması ve maaşlarının artırılması gerekmektedir.
 
4688 Sayılı Kanunda Gerekli Değişiklikler Yapılmalı
 
4688 sayılı Kanunda gerekli değişikliklerin bir an önce yapılarak;
 
Toplu sözleşme ve grev hakkımızı kullanmamızın önündeki engeller kaldırılmalı, sendika üyesi olmayı engelleyen kısıtlamalar azaltılmalı, sendika üyeleri ve sendika yöneticilerinin güvenceleri artırılmalıdır.
 
Yeniden Yapılandırılan Bakanlıklardaki Adaletsizliklere Son Verilmeli
 
Yeniden yapılandırılan Bakanlıklarda görev yapan personelle, emsal kamu görevlileri arasında yeni adaletsizlikler ortaya çıkmıştır. Bu adaletsizliklerin bir an önce giderilerek, yapılan yeni uygulamanın yeni adaletsizlikler doğurmaması sağlanmalıdır.
 
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Yasalaşmalı
 
Kamuda çalışanlar için hazırlanan İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili taslağın bir an önce TBMM’ye sevk edilerek yasalaşması zorunlu hale gelmiştir.

 
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.



Güncelleme Tarihi: 03 Ağustos 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER