BİZİM MUTFAKTA ACEMİ VAR !

Pardon siz mutfak nedir bilir misiniz?

BİZİM MUTFAKTA ACEMİ VAR !

 Mutfak gerçek anlamıyla yemek hazırlanan mekandır. Mecaz anlamlarda kullanıldığı zaman işin öğrenildiği okul olarak bilinir. Yani bir işin mutfağında yetişmek o işe hakim olmak bütün detaylarını bilmek demektir. Bizim iddiamız şudur: Milli Eğitimi idare eden kişiler bu işin mutfağında yetişmiş kişiler değillerdir. Nereden mi biliyoruz: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” Canım ne önemi var sonuçta işin içinden gelmiş kişiler o işi çok iyi biliyorlar diye bir kaide mi vardır. Nice çıraklıkta gelen insan biliriz ki hiçte işini iyi yapmıyor. Doğrudur çıraklıktan gelip işi bilmeyenler birkaç kişi ise çıraklıktan gelmeyen hiçbir kimse de işine hakim değildir.
    Ahiliği bilirsiniz. Esnaflık kültürümüzün en önemli temsilcisi Kafkaslardan gelip Önce Kayseri sonra da Kırşehir’i mekan tutan mutfaktaki zanaat çalışmasını tamamlayan kişilere Cuma günü dua ile peştamal bağlayan zat. Çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemlerinin mucidi. Eğer önemsenmeseydi Başbakanımız bu kelimeleri hiç övünerek kullanır mıydı?
    Bu farkı önemsemiyorsanız çıraklık dahi yapmamış okumuş kişileri  getirirsiniz Milli Eğitimin başına yani mutfağa koyarsınız. Onlarda salçanın, yağın, kaşığın, baharatın vs nin yerlerini ararken arada bir tuz diye şekeri kullanırken mide bulandırmaya devam ederler.
    Efendim eğitim reformu yapıyoruz karşı çıkılıyor. Kesinlikle hayır! Karşı çıkılan eğitim reformu değildir. Keşke yapılabilse de eğitim yaşı üçe inse. Peki sorun nedir?

    Siz beş kiloluk bir kabağı bir kilo alacak tencereye doğrarsanız o tencere almaz kabağın bir kısmını heba edersiniz.
      30 kişilik sınıfa 50 öğrenci koyduğunuz gibi.
 Siz iki kilo fasulyeyi yarım litre suyla kaynatmaya çalışırsanız fasulye pişmez.
      Bir öğretmene ortalama 50 öğrenci verdiğiniz gibi.
 Siz kör bir bıçakla salata yapmaya çalışırsanız domatesleriniz salça soğanları sövüş olur.
     66 aylık çocuklara göre mekan ve araç gereç hazırlayamadığınız gibi.
 Metre kare başına iki ağaç bile dikerseniz birini kurutursunuz. Bir metre kareye iki öğrencinin düştüğü okul bahçeleriniz varsa o çocuklar fiziki açıdan gelişemez daracık bir bahçeye sıkışıp dururlar.
      Sandüviçten değil çocuklarımız bu sıkışıklıkta gelişemezler olurlar tost gibi.
 Günlük 15 saat ders yapılan sınıflarda 5 er dakikalık aralıklarla yapılacak tenefüslerle dinlenemeye ihtiyaçlarını gideremeyen, sürekli düşe kalka merdiven çıkan merdiven inen çocukları sıcaktan ve havasızlıktan bunaltırsınız
     Çocuklar da terden olurlar mutfakta asılı duran ıslak havlu gibi.

Sözün özü “Bu mızrak bu çuvala sığmaz.” Ama en iyisini Ziya Paşa söylemiş.
   “İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez
    “Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”
                                                                                                                 Remzi ÖZMEN
 Türk Eğitim Sen 8 Nolu şube başkanı
         
      

Güncelleme Tarihi: 14 Eylül 2012, 00:00
YORUM EKLE
YORUMLAR
Hüseyin Kılınç
Hüseyin Kılınç - 12 yıl Önce

Hüseyin Kılınç bunu beğendi...

SIRADAKİ HABER