OKULA BAŞLAMADA YAŞ MI PROĞRAM MI ÖNEMLİ ?

Eğitime başlama yaşının 66 aya çekilmesi ve eğitim sistemini AKŞAM'a değerlendiren Prof. Kavak, 'Okula başlama yaşı 5,6,7 olabiliyor. Önemli olan yaşa uygun program ve öğrenme ortamının oluşmasıdır' dedi

OKULA BAŞLAMADA YAŞ MI PROĞRAM MI ÖNEMLİ ?

 

 

HACETTEPE Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Kavak, okula başlama yaşı konusunda dünyada en yaygın uygulamanın 6 yaş olduğunu söyledi. Türkiye'nin 4+4+4 modelini uygulayan az sayıdaki ülkeden biri olduğunu ifade eden Kavak, 'Eğitimde ideal model yoktur. Uygulama sırasında ihtiyaçlara göre revize edilir' dedi. Prof. Kavak'ın AKŞAM'a yaptığı değerlendirmeler şöyle:
- PROGRAM VE ORTAM ÖNEMLİ: Dünya örneklerinde okula başlama yaşı 5, 6 ya da 7 olabiliyor. En çok 6 yaş uygulamasını görüyoruz. Burada kritik olan kaç yaşında okula başlanacağı değil, öğrenciye uygun programın sunulması ve uygun öğrenme ortamlarının oluşturulmasıdır. Diğer yandan okula başlayacak çocukların yaş aralığı da genişlediği için okullarda hem öğretmen hem de fiziksel imkanlar bakımından baskı oluşacak. 
- 30 ÖĞRENCİ HEDEFİ ZOR: Okula başlayacak öğrenci sayısındaki artışı değerlendirdiğimiz zaman, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'derslik başına 30 öğrenci' hedefinin tutturulması biraz zaman alacak gibi görünüyor. Buna benzer mekansal ve insan kaynaklarına ilişkin sorunları, 8 yıllık eğitime ilk geçildiği zamanlarda da yaşanmış ancak bir süre sonra aşılmıştı.
- BU KADAR SIK DEĞİŞMEMELİ:  Eğitim sisteminin yapısının çok sık değişmemesi gerekir. Çünkü bu değişimler, okul yapıları, öğretmenler, ders programları gibi bir çok etkeni de beraberinde getiriyor. Sistemin bir yerinde değişiklik yaptığınız zaman diğer kısımlarında da değişiklik yapmak zorunda kalırsınız. Hepsini bir arada ele alarak planlamak gerekir.
- ÇÖZÜM YATIRIMDA: Bunun çaresi, eğitime yönelik yatırımların arttırılmasından geçiyor. 8 yıllık eğitimden sonra, Türkiye son 10-12 yıldır eğitimle ilgili harcamalarını ve yatırımlarını büyük ölçüde arttırdı ama bu yeterli değil. Biz ilköğretimde öğrenci başına bin 200 dolar harcıyoruz. OECD ortalaması 4-5 bin dolar. Dolayısıyla bizim eğitimle ilgili harcamaları arttırmamız ve eğitime yönelik yatırımları artırarak sürdürmeliyiz. .
- ÖZEL SEKTÖR GÖREV BAŞINA: Özel sektöre de büyük görev düşüyor. Özel öğretim kurumlarının öğrenci payı yüzde 3-4'lerde. Dolayısıyla özel öğretim alanında kapasitenin genişlemesi gerekir. Eğitimi sadece devletin üzerine yükleyemeyiz.

İDEAL MODEL OLMAZ: Türkiye, temel zorunlu eğitimini 4+4+4 şeklinde yapılandıran 8-9 ülkeden biri. Ancak eğitim alanında ideal bir modelden söz edemeyiz. Burada uygulamaların ihtiyaçları karşılaması esastır. Sistem uygulamaya girdikten sonra, ihtiyaçlar karşısında yetersiz kaldığı noktalar varsa revize edilir.

- SINAV KAYGISI 2025'TE BİTER: Öğrencilerin değişik aşamalarda karşılaştıkları sınav kaygılarının çözümü de yatırımlara bağlı. Gerek ortaöğretimde gerekse yükseköğretimde eğitimin niteliğinin yükseltilmesi lazım. Nitelikli öğretim kapasitelerini genişletebildiğiniz ölçüde öğrenciler üzerindeki sınav baskısı ve kaygısı da azalacaktır. İnsanlar 'daha iyi okullara' gitmek istiyor. Daha iyi okulun sayısının artması gerekiyor. 2025- 2030'da bu noktaya gelir. Türkiye bir 10- 15 yıl daha seçilmiş ortaöğretim kurumları ve seçilmiş üniversitelere ilişkin baskıyı yenemeyebilir. AKŞAM

 

Güncelleme Tarihi: 05 Eylül 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER