VİCDANLAR SUSTURULAMADI

Şube Müdürlüğü Mağdurlarından manifesto gibi bir bildiri. Şube Müdürlüğü konusunu enine boyuna ele alan bu yazı adeta ders niteliğinde.

VİCDANLAR SUSTURULAMADI
MEB tarafından 16.04.2014 tarihinde sadece sözlü / mülakat puanı esas alınarak 1709 şube müdürü ataması yapılmıştır.
             Ancak atamalar yapılmadan önce TÜRK EĞİTİM SEN   tarafından sadece sözlü sınav puanı esas alınarak atama yapılması işlemi ve çeşitli maddelerin iptali için ilgili yönetmelik Danıştay nezdinde davaya konu edilmiştir . Bu doğrultuda Danıştay 5. Dairesi tarafından Tüm kamu kurum ve kuruluşların görevde yükselme ve unvan değişikliği esaslarına dair genel yönetmeliğe (Başbakanlık Genel yönetmeliğine ) 06/03/2014 tarihinde 2013/8367 Esas sayılı yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir.
          Ayrıca MEB’in görevde yükselme ve unvan değişikliği ve yer değiştirme suretiyle atanması hakkında yönetmeliğin sadece sözlü sınav puanı esas alınarak atama yapılması işlemi ve çeşitli maddelerin iptali için ilgili yönetmeliğine de TEÇ SEN  tarafından Danıştay2.Dairesine Tarihinde dava açılmıştır.
 
        Her ne hikmetse Milli Eğitim Bakanlığı ;  
 
 Kendi yönetmeliğinin kaynağını oluşturan Tüm kamu kurum ve kuruluşların görevde yükselme ve unvan değişikliği esaslarına dair genel yönetmeliğe (Başbakanlık Genel yönetmeliğine ) Atamalar yapılmadan tam 40 gün önce 06/03/2014 tarihinde 2013/8367 Esas sayılı yürütmeyi durdurma kararı verilmişken ve kendi görevde yükselme ve unvan değişikliği ve yer değiştirme suretiyle atanması hakkında yönetmeliğin sadece sözlü sınav puanı esas alınarak atama yapılması işlemi ve çeşitli maddelerin iptali için ilgili yönetmelikte TEÇ SEN tarafından Danıştay 2.Dairesine dava açılmışken ;
 
        Bile bile yangından mal kaçırırcasına 16/04/2014 tarihinde sadece sözlü / mülakat puanı esas alınarak 1709 şube müdürü ataması yapılmıştır. Ayrıca MEB’in görevde yükselme ve unvan değişikliği ve yer değiştirme suretiyle atanması hakkında yönetmeliğin (sadece sözlü sınav puanı esas alınarak atama yapılması işlemi) Danıştay 2. Dairesi tarafından Henüz atanan şube müdürleri görevine başlamamışken 29/04/2014 tarihinde 2013/10363 Esas sayılı kararıyla yürütmesi durdurulmuştur.
 
          Kaldı ki Tüm kamu kurum ve kuruluşların görevde yükselme ve unvan değişikliği esaslarına dair genel yönetmeliğin (Başbakanlık Genel yönetmeliği ) esas olduğu, tüm kamu kurum ve kuruluşların yönetmeliklerini bu genel yönetmeliğe uygun olarak hazırladıkları ve atamaya esas teşkil eden sözlü / mülakat puanı esas alınarak atama yapılması maddesinin   06/03/2014 tarihinde  yürütmesinin durdurulduğunu bile bile  tam 40 gün sonra 16/04/2014 tarihinde sadece sözlü / mülakat puanı esas alınarak 1709 şube müdürü ataması yapılmıştır.
 
         Danıştay 5. Dairesi ve Danıştay 2. Dairesi her iki yönetmeliğin de özetle, Şube Müdürlüğü atamaları için sadece sözlü sınavla atama yapılamayacağı, objektif olan yazılı sınavının değerlendirme dışı bırakılamayıp belirleyici olması gerektiğine karar vermiştir.
 
          Danıştay kararlarının MEB tarafından uygulanmaması üzerine  TÜRK EĞİTİM SEN tarafından Ankara 17.İdare mahkemesine 1709 şube müdürü atamasının iptali istemli dava açılmış ve Ankara  17. İdare Mahkemesinin 25.11.2014 tarih ve 2014/1634E sayılı kararı ile tek başına sözlü sınav sonuçlarına göre oluşturulan başarı sıralamaları esas alınarak yapılan şube müdürü atamalarının tümünün yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.
 
          Karar üzerine MEB Ankara Bölge İdare mahkemesine itiraz etmiş, mahkeme 2015/364 Y.D. İtiraz No lu kararında (Danıştay Beşinci Dairesinin anılan kararı üzerine, 23/07/2014 tarih ve 29069 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4.maddesi ile aynı Yönetmeliğin 12/B-1maddesinde yapılan değişiklik ile şube müdürlüğüne atanacaklar için yazılı ve sözlü puanlarının aritmetik ortalaması esas alınmak suretiyle tespit edileceği düzenlenmiş, ardından Danıştay İkinci Dairesinin belirtilen kararı uyarınca 10/12/2014 günlü, 29201 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Yönetmelik ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın anılan Yönetmeliğinin 21.maddesinde Genel Yönetmelikteki değişikliğe paralel düzenleme yapılmış, böylece her iki yargı kararının gereği yerine getirilmiştir. Bu durumda ;Milli Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Ünvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına Dair Yönetmeliğin 21.maddesinin1.fıkrasına yönelik olarak Danıştay İkinci Dairesince verilen29/04/2014 günlü, E:2013/10363 sayılı kararın gereğinin, davalı idarece 10/12/2014tarih ve 29201 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan Yönetmelikle yerine getirildiği görülmektedir.
 
          Diğer yandan, Milli Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Ünvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanmaları Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesinin 1.fıkrasınınsöz konusu kuralının yürürlükte kaldığı süre zarfında tesis edilen bireysel nitelikteki atama işlemleri, anılan Yönetmelik'e dayanılarak tesis edilmiş olmakla beraber, her birinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaları ve kişiler yönünden haklar doğurmaları nedeniyle, ayrıca dava konusu olmadıkları ve yargı kararıyla iptal edilmedikleri sürece, yalnızca dayandıkları düzenleyici işlemin yürütmesinin durdurulması ya da iptal edilmesi nedeniyle geri alınması zorunluluğundan söz edilemez.
 
            Bu itibarla; Milli Eğitim Bakanlığı Personelinin Görevde Yükselme, Ünvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Suretiyle Atanması Hakkında Yönetmeliğin 21.maddesinin 1.fıkrası ile ilgili olarak Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın gereğini yerine getirdiği anlaşılan davalı idarenin, ayrıca anılan Yönetmeliğe dayanılarak tesis edilen bireysel işlemleri (şube müdürü kadrosuna yapılan atamaları) geri alması hukuken zorunlu olmadığından, davacı Sendikanın şube müdürü kadrolarına yapılan tüm atamaların (1709 atamanın) geri alınarak iptal edilmesi yönündeki başvurusunun zımmen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.)
 
         Gerekçesiyle verilmiş olan yürütmeyi durdurma kararına yapılan itirazı kabul etmiştir.
 
          Oysaki Danıştay dava daireleri genel kurulu 1966-473 sayılı kararında yürütmeyi durdurmayla ilgili olarak¸ (Bir iptal davasında verilmiş olan yürütmenin durdurulması kararı, iptal kararı niteliğindedir. Yani henüz ortada bir iptal kararı olmadığı halde iptali istenen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurur ve bu tasarruf ve işlemlerin ittihaz ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar demektedir. Bu kararla İdari dava daireler kurulu sonraki atamanın yürütmeyi durdurma kararından önce yapılmış olsa bile hükümsüz sayılacağı kararına varmıştır. Bu sebeple yargı kararlarının uygulanmasında gereken hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Her ne kadar gelen mahkeme kararlarında da bu durum belirtilecek de olsa özellikle yürütmesinin durdurulması kararında, durdurmaya sebep olan idari işlem sanki hiç yapılmamış gibi derhal askıya alınarak işlemden önceki duruma dönülmelidir. Bu konuda ki ana kural, yürütmenin durdurulma kararının geriye yürür biçimde sonuç doğurması, dava konusu işlemin yapıldığı andan önceki durumun geri gelmesidir.)
 
           Bu konuda Danıştay 3. Dairesinin 22.11. 1978 gün ve E. 1978/1158, K. 1978/1213 sayılı kararında “Yürütmenin durdurulması müessesesi, iptal davası ile o kadar sıkı sıkıya bağlıdır ki, doktrinde de tartışmasız kabul edildiği gibi, yürütmenin durdurulması kararı aynen, iptal kararının hüküm ve sonuçlarını doğurur” demektedir. 
 
           Danıştay 3. Dairesinin 09.03.1978 gün ve E. 1978/151, K. 1978/199 sayılı kararı da özetle (İdare hukuku ilkelerine göre; iptal kararları, iptali istenen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri tesis edildikleri tarihten itibaren ortadan kaldırarak tasarrufun tesisinden önceki hukuki durumu ortaya koyar. Diğer bir deyimle iptal edilmiş olan işlemi, hukuk âleminde hiç doğmamış hale getirir. Bir iptal davasında verilmiş bulunan yürütmenin durdurulması kararı da aynı niteliktedir. Yani ortada henüz bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurur, bu tasarruf ve işlemlerin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar demektedir.)
 
Danıştay 2.Dairesinin Esas No 2007/2022 ve 2007/2076  sayılı kararlarında (Hukuka aykırı  bulunan İdari işlemler hakkında verilen iptal kararları; varlıklarını hukuka uygunluk karinesinden yararlanmak suretiyle sürdüren İdari işlemleri tesis edildikleri tarihe kadar geriye yürür şekilde ortadan kaldırır. Dolayısıyla, dava konusu edilen İdari İşleme bağlı. olan diğer işlemlerde ortadan kalkar İptal kararlarının bu Özelliği, dava konusu yönetsel tasarruftan Önceki hukuki durumun sağlanması gereğinden kaynaklanmaktadır Bir başka deyişle, iptal kararları; iptal edilmiş olan idari İstemi hukuk aleminde hiç doğmamış hale getirmektedir. Bununla birlikte, iptal kararları herkes bakımından geçerlidir. Aynı idari işlemin İptali amacıyla başkalarının da İptal davası açmasına gerek bulunmamaktadır. iptal kararı, davacının yanı sıra iptal olunan İdari işlemin etkide buluduğu diğer kimseler hakkında da hüküm ifade etmektedir.
                  Konuya yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlar açısından yaklaşıldığında, bu tür kararlar ile iptal kararlan arasında temelde bir fark bulunmamaktadır. Yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlar ile iptal kararlarının her ikisi de. dava konusu işlemden önceki hukuki durumu geri getirmekle birlikte, yürütmenin durdurulması karalan, idari İşlemin yürürlüğünü askıya alan ve geçici nitelikte olan (davanın esası hakkında karar verilmesiyle kendiliğinden son bulan) karalardır, Ancak, şu hususun hemen belirtilmesi gerekir ki. İdari işlemin yürürlüğünü askıya alma durumu, idari işlemin tesisinden ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlamak suretiyle olmalıdır.
 
             Danıştay 5. Dairesinin 28.05.1991 gün ve E. 1990/1559, K. 1991/972 sayılı kararı da özetle (Hukuk devleti ilkesi gereğince, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve geciktirmeksizin uygulamaktan başka seçeneği bulunmamaktadır, demektedir.)
 
         Yürütmenin durdurulması kararları, kesin olmamakla birlikte, başka bir kararla kaldırılmamış ise, yargı kararı olması nedeniyle, tıpkı iptal kararları gibi uygulanacak, sakat işlemin yapılmasından önceki hukuksal durumu sağlayacaktır. Bu durumda iptal kararları gibi yürütmenin durdurulması kararları da geriye doğru yürüyecek ve sakat işlemin yapıldığı tarihten, kararın verildiği tarihe kadar geçen süre içindeki olumsuz olayları etkileyecektir. 
 
          “Yürütmenin durdurulması kararlarının ancak alındıkları tarihten sonrasını etkileyeceği gibi” bu kararları etkisiz ve kâğıt üzerinde bırakacak, kötü kullanmaya elverişli bir görüş kabul olunamaz. 
 
           Ayrıca yürütmeyi durdurmaya itirazı kabul eden Ankara Bölge idare mahkemesi 1.kurulunun, aynı konular üzerine açılan
 2014/5897 Y.D. itiraz No lu  ve 2014/6231 Y:D.itiraz No lu iki kararında da (sözlü sınav işlemleri ve bu sınavlarda alınan neticelere göre atama yapılmasının bütünlük arz eden bir sistem içinde yapıldığı dikkate alındığında, söz konusu yönetmelik hükümlerinin yürütmesinin durdurulmuş olmasının, liyakat ilkesine aykırı olan bu sistem çerçevesinde gerçekleştirilip, dava konusu atamalara esas teşkil eden sözlü sınav işlemlerini de sakatladığı sonucuna varılmış olup, Milli Eğitim Bakanlığı Taşra Teşkilatı Şube Müdürlüğü Görevde Yükselme Sınavına katılanların yazılı ve sözlü puanları beraber değerlendirilmek suretiyle başarı sıralamasının belirlenmesi gerektiğinden, davacının sadece sözlü sınav puanı esas alınmak suretiyle başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu durumda, liyakat ilkesine aykırı şekilde, atamanın yalnızca sözlü sınavda alınacak puana göre yapılmasını öngören sistem çerçevesinde gerçekleştirilen sözlü sınavda davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlem ve bu kapsamda yapılan tüm sözlü sınav işlemleri hukuka uygun bulunmamaktadır.
           2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesine göre, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi mümkün olup; dava konusu işlemler yönünden kamu hizmetinin etkin ve süratli bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla, Iiyakatın tespitinde;
kriterleri objektif olarak belirlenmiş yazılı sınavda alınan puanın esas alınacak şekilde değerlendirilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmadığından yürütmenin durdurulması için anılan Yasa'nın aradığı koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşılmıştır.)
 
 
 
 
         Diyerek Danıştay kararları doğrultusunda kararlar vermiştir
 
          Ayrıca Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurul  tarafından 2 ay önce; yine Türk Eğitim-Sen tarafından sınavsız yurt müdürü atamalarına cevaz veren yönetmelik maddesinin Danıştay 5.Dairesince 2012/3136 E sayılı yürütmeyi durdurma kararı ile yürütmesinin durdurulmasından bahis ile yargı kararının uygulanması ve yapılan tüm atamaların iptali için açılan davada, alınan yürütmeyi durdurma kararına karşı idare tarafından yapılan itiraz aynı kurulca reddedilirken, iş şube müdürlerine gelince bu kararının tam aksine bir kararın altına imza atılmıştır.
 
         Ankara 9.idare mahkemesi tarafından  Esas 2014/1556 Karar 2015/47 esastan kararıyla tek başına sözlü sınav sonuçlarına göre oluşturulan başarı sıralamaları esas alınarak yapılan şube müdürü atamalarının tümünün ve tüm sözlü (Mülakat) işlemleri esastan iptal edilmiştir.
 
        Milli Eğitim Bakanlığının söylediği gibi şayet Danıştay 5. Dairesi ve Danıştay 2. Dairesi kararları yönetmeliğe geldiyse ve MEB 10/12/2014 tarih ve 29201 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan Yönetmelikle yargı kararlarını yerine getirdiyse o zaman neden  Yüce Meclisimizden Hukuksuz, Yargı kararlarını Baypas eden, Kişiye özgü tam 3 kez  kanun çıkarılmak istenmiştir.
(Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapan Kanun tasarısı MADDE 47- 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir."Görevde yükselme ve unvan değişikliği
EK MADDE 2- (1) Şube müdürü, tesis müdürü ve basımevi müdürü kadrolarına görevde yükselme suretiyle atanacakların yazılı ve sözlü sınavda; Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte belirtilecek diğer kadrolara görevde yükselme ve unvan değişikliği suretiyle atanacak personelin ise yazılı sınavda başarılı olmaları gerekir. Ancak, ilçemilli eğitim müdürü ve üstü kadrolara yapılacak atamalarda görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavı uygulanmaz.
(2) Şube müdürü, tesis müdürü ve basımevi müdürü kadrolarına, yazılı sınavı kazananlar arasından puan üstünlüğüne göre çağrılanlara uygulanan sözlü sınav, diğer kadrolara ise yazılı sınav sonuçları esas alınarak oluşturulan başarı listeleri üzerinden, tercihleri de dikkate alınarak puan üstünlüğüne göre atama yapılır. Eşitlik halinde şube müdürü, tesis müdürü ve basımevi müdürü bakımından sırasıyla yazılı sınav puanı yüksek olana, daha üst öğrenimi bitirmiş olana, hizmet süresi fazla olana; diğer kadrolar bakımından ise sırasıyla daha üst öğrenimi bitirmiş olana, hizmet süresi fazla olana öncelik verilir.
(3) Atamaları yapılanlardan, yasal süresi içinde görevine başlamayanların atamaları iptal edilir. Bu durumda olanların görevde yükselme veya unvan değişikliği suretiyle atanabilmeleri için, görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavına yeniden girmeleri ve başarılı olmaları gerekir.
(4) Görevde yükselme ve unvan değişikliğine tabi kadro unvanları ile bu sınavlara katılacaklarda aranacak hizmet süresi ve eğitim düzeyine ilişkin şartlar ile sınavların uygulanmasına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.
(5) Bu madde hükümleri, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren son bir yıl içerisinde gerçekleştirilen görevde yükselme sınavları ile bunlara istinaden yapılan atamalar hakkında da uygulanır."
          Görüldüğü gibi Yargının kararının yerine getirilmesini önlemek amacını güden tasarruflar (kasıtlı) yapıldığından mali ve cezai sorumluluğu arttırıcı niteliktedir. İdarenin yargı kararını uygulamamak konusundaki iradesi ve kötü niyeti açıkça ortaya çıkmış ise artık, idarenin ve idare adına işlem yapan kişilerin sorumluluğuna gidilerek uygulama o yolla sağlanacaktır.
           Tüm bilinen gerçekler, Yargı kararları ve içtihat kararları ortadayken  bu yargı kararlarını uygulamamak
 
            Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında yer alan‘’ Yasama ve yürütme organlarıyla idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez hükmüyle beraber 2577 sayılı İYUK’un 28/1. maddesindeki Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz (30) günü geçemez’’ hükmü idareye; derhal ve aynen uygulama yükümlülüğü getirmiştir.
 
              İYUK 28/1. maddesi uyarınca idare, yürütmenin durdurulması kararlarına karşı somut olaya göre işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu işlem ve eylemler, elbette ki dava konusu işlemi iptal edilmiş varsayarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri getirilmesinden ibarettir. Yürütmenin durdurulması kararı verilirken, işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşulunun aranması, bu kararın uygulanması zorunluluğunun önemini göstermektedir.
 
             Uygulanma zorunluluğu İYUK 28. maddesi ile teminat altına alınmıştır. İdare hiçbir surette yürütmenin durdurulması kararını uygulamaktan kaçınamaz. Uygulamada, bu kararı uygulamama gerekçeleri olarak; Bu karara esas teşkil eden davanın sonuçlanmasının beklenmesi gerektiği, yürütmenin durdurulması kararının hukuka uygun olmadığı, idare işleyişine aykırı olduğu atanan şube müdürlerinin evlerini taşıdıkları, çocuklarının okullarını değiştirdikleri onlara yolluk ve yevmiye ödendiği, vs. gibi daha da çoğaltılabilecek birçok bahane, kararı uygulamama gerekçeleri olarak öne sürülmekte ve uygulamadan kaçınılmaya çalışılmaktadır. Ancak uygulamayanlar İYUK 28. maddesi uyarınca sorumludurlar ve ayrıca TCK 257. maddesi uyarınca da suç işlemiş sayılırlar.
 
          Bu gerçekler ışığında
 
             Öte yandan yargı kararların uygulanmaması ceza hukuku açısından da suç oluşturmakta ve kararı uygulamayan kamu görevlileri aleyhine cezai takibat yapılmaktadır. Yargıtay ceza genel kurulunun içtihadı birleştirmeye konu olan 230/30 sayılı kararında Danıştayca verilen yürütmeyi durdurulması kararının yerine getirilmesinde ihmal gösterilmesi veya ısrarla yerine getirilmesinden kaçınılması; derece derece görevi savsaklamak ve görevi kötüye kullanmak suçunun oluşturduğu kararı benimsenmiştir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi E. 2000/4198 K. 2000/5045 Mahkeme kararlarının uygulanmaması sebebiyle açılan davalar ve benzeri bir çok davada verilen cezalar bulunmaktadır.
 
         Anayasa Mahkemesi’nin 27.9.2012 gün ve E.2012/22, K.2012/133 sayılı Kararında; Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasındaki, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirmesini geciktiremez.” hükmü uyarınca, kamu görevlilerinin de mahkeme kararlarını yerine getirmek zorunda olup, bu konuda seçim haklarının bulunmadığı; kaldı ki, mahkeme kararlarını kasten yerine getirmeyen memur ve diğer kamu görevlilerinin eylemlerinin suç oluşturduğu; bu bağlamda, Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mahkeme kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda seçim hakkı bulunmayan kamu görevlilerinin, yargı kararlarını kasten yerine getirmeme eylemlerinin, Anayasa’nın 129. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir. (129. maddesinin beşinci fıkrası Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir).
 
            Danıştay’ın istikrar kazanan kararlarında da, Anayasa’nın 2. maddesinde ye alan “hukuk devleti” ilkesinin doğal sonucu olarak, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ile idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bunların yerine getirmesini geciktiremeyecekleri; 2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunu’nun 28. maddesinde ise, idarenin, mahkemenin esas ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu vurgulanmıştır.
 
             Ayrıca Danıştay 2. Dairesinin 10.5.1966 tarih ve 66/1203 sayılı içtihadına göre «Danıştay kararlarını yerine getirmemek görevi kötüye kullanmak suçudur.Yargı kararlarına aykırı davranışlar Türk Ceza Kanununun çeşitli hükümlerine aykırı düşer. Bunları (Anayasayı ihlal)den başlayarak (görevi ihmal) ve (görevi kötüye kullanma) suçları olarak sıralayabiliriz. Yargı kararlarına aykırı davranışlarla Anayasanın 132. Maddesi biçimsel olarak değiştirilmeden Anayasanın temel düzeninin dışına çıkılmış olunacaktır. Yürütmenin durdurulması kararlarının yerine getirilmemesinin idari direnç olarak yoğunlaşması ve Danıştay’ a karşı bir GÜÇ GÖSTERİŞİ haline dönüşümü, hukuki durumu, fiili duruma dönüştürür. Bu durumun bir hadden sonra artık bir Anayasa meselesi haline geleceği tabiidir. Yargı kararlarının uygulanmamasının genel bir tutum haline gelmesi idareyi Anayasayı ihlal görünümüne yaklaştırır.
 
            Türk hukuk doktrininde, hukuk devleti tanımlarının ortak noktasını, üstün devlet kudretinin zorlayıcılığına karşı bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, kamu kudretinin sınırlandırılması ve denetlenmesi oluşturmaktadır.
 
           Ayrıca, hukuk devleti ilkesini gerçekleştirmenin en etkili araçlarından birisi, idarenin işlemlerine karşı açılan iptal davaları olduğu kabul edilmekte olup; gerçek bir hukuk devletinde yargı kararlarının uygulanmamasından söz edilebilmesi mümkün olmadığı gibi, yargı kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğunun belirtilmesine de gerek bulunmamaktadır. Mahkeme kararlarının uygulanması, “hukuk devleti” ilkesinin doğal bir sonucudur. Mahkeme kararlarının uygulanmaması ise Anayasal bir emrin ihlali olarak tartışmasız olarak bir suçtur. Cezai anlamda olduğu gibi, disiplin ve mali yönlerden de sorumluluk gerektirmektedir.
 
            Hukuk devletinden söz edebilmek için idarenin bağımsız yargı organlarınca denetimi yeterli olmayıp, aynı zamanda idari yargı organlarınca verilen kararların idare tarafından uygulanması da gerekmektedir. İşte bu nedenle, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri, bunların yerine getirmesini geciktiremeyecekleri, Anayasal bir kural olarak öngörülmüştür. Hukuk devletinde en üst sözleşme niteliğindeki Anayasa kuralları,buyurucu ve bağlayıcı temel hukuk kurallarıdır.
 
                Anayasa kurallarının gereği olarak, mahkeme kararlarının geciktirilmeksizin ve aynen yerine getirilmesi; doğru, haklı gibi niteliklere sahip olması koşulu aranmaksızın, yalnızca yargı kararı oldukları için zorunludur.  
 
                İnsan hak ve özgürlüklerini, sosyal adaleti, toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve güvence altına almayı amaçlamış demokratik bir hukuk devletinde, Anayasa ve hukuk kurallarına rağmen bir yargı kararının yerine getirilmemesi, söz konusu hukuki düzenlemeleri kağıt üzerinde bırakacak ve değersiz kılacaktır.
 
              Anayasa’nın 2. maddesinde; Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu, kanunların Anayasaya aykırı olamayacağı, 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 125. maddesinin birinci fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, beşinci ve altıncı fıkralarında; idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği; 138. maddesinin son fıkrasında ise; yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu; bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirmesini geciktiremeyeceği hükme bağlanmıştır.
 
            Yukarıdaki açıkladığımız Anayasal, Yasal ve Yargı İçtihatları doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığının 16.08.2014 tarihinde yapmış olduğu Taşra teşkilatı şube müdürlüğü atamalarının Yargı mercilerince şube müdürü olarak atanma usulünün hukuka aykırılığına karar verilmiş olması yapılan atamaları temelden sakatladığından yapılan atamaların tümünün iptali gerekmektedir .Ayrıca yargı kararlarını değiştirmeye yönelik yasama organınca da yasal tasarrufa başvuramayacakları açıktır.
 
         DELİLLER :
1. Danıştay 5.Dairesinin 06.03.2014 tarihinde 2013/8367 Esas sayılı kararı(Ek.1)
2. Danıştay 2.Dairesinin 29/04/2014 tarihinde 2013/10363 Esas sayılı kararı (Ek.2)
3. Ankara Bölge İdare mahkemesini 1.Kurulunun 2015/364 Y.D. İtiraz  kararı (Ek.3)
4. Danıştay dava daireleri genel kurulu 1966-473 sayılı kararı. (Ek.4)
5. Danıştay 3. Dairesinin 22.11. 1978 gün ve E. 1978/1158, K. 1978/1213 sayılı kararı. (Ek.5)
6. Danıştay 3. Dairesinin 09.03.1978 gün ve E. 1978/151, K. 1978/199 sayılı kararı.(Ek.6)
7. Danıştay 2.Dairesinin Esas No 2007/2022 ve 2007/2076  sayılı kararları.(Ek.7)
8. Danıştay 5. Dairesinin 28.05.1991 gün ve E.1990/1559, K. 1991/972 sayılı kararı.(Ek.8)
9. Ankara 10.idare mahkemesinin  06.08.2014 gün ve 2014/1232 sayılı kararı.(Ek.9)
10. Ankara Bölge idare mahkemesi 1.kurulunun 2014/5897 Y.D. itiraz No lu kararı.(Ek.10)
11. Ankara 11.idare mahkemesinin 13.08.2014 gün ve 2014/1221 sayılı kararı.(Ek.11)
12. Ankara Bölge idare mahkemesi 1.kurulunun 2014/6231 Y:D.itiraz No lu  kararı.(Ek.12)
13. Ankara 4. İdare mahkemesinin  27.11.2014 gün ve 2014/… sayılı kararı.(Ek.13)
14. Ankara 9.idare mahkemesi tarafından  Esas 2014/1556 Karar 2015/47 sayılı kararı.(Ek.14)
15.  Ankara 9.idare mahkemesi tarafından  Esas 2014/1627 Karar 2014/885 sayılı kararı.(Ek.15)
16. Ankara 14. İdare Mahkemesi Esas 2014/1252 sayılı kararı (Ek.16)
17. Danıştay 5.Dairesi Esas 2013/7956 sayılı kararı (Ek.17)
18. Danıştay 5. Dairesinin 02.10.2012 tarihli Esas 2012/4710  sayılı kararı (Ek.18)
19. Danıştay 2. Dairesi’nin Esas 2012/8946 kararı sayılı kararı (Ek.19)
20. Her türlü yasal delil.
HUKUKSAL NEDENLER :
1. Anayasa
2. İdari Yargılama Usulü Kanunu.
3. Sözü edilen Danıştay İçtihatları.
4. Sözü edilen Danıştay kararları.
5. Başbakanlık çerçeve yönetmeliği
6. Meb Görevde Yükselme Yönetmeliği
5. İlgili her türlü yasal düzenleme.
Saygılarımızla
Yazılı sınavı kazanan tüm 5900 şube müdürü adına
Şube müdürü mağdurları platformu üyeleri
Güncelleme Tarihi: 24 Nisan 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER