KADRO FAZLALIĞI VE PARÇALANMIŞ AİLELER

Ögretmenlerin sorunları, aceleyle hayata geçirilen 4+4+4 sistemi ile iyice karmaşıklaştı. Sendika yöneticilerine göre norm fazlası, alan değiştirme sorunları, atama sıkıntılarıyla ailelerin parçalanması gibi olumsuz sonuçları getirdi.

KADRO FAZLALIĞI VE PARÇALANMIŞ AİLELER
Kadro Fazlalığı ve Parçalanmış Aileler 
 
Ögretmenlerin sorunları, aceleyle hayata geçirilen 4+4+4 sistemi ile iyice karmaşıklaştı. Sendika yöneticilerine göre norm fazlası, alan değiştirme sorunları, atama sıkıntılarıyla ailelerin parçalanması gibi olumsuz sonuçları getirdi.
 
Mesleklerle ilgili yazı dizisi yapılması fikri belirdiğinde hemen herkesin aklına ilk gelen meslek grubu öğretmenler oldu. Sorunlarının daha az aktarılıyor olmasından değil, bitmemesinden ve sürekli gündemde tutulması gerektiğinden.
 
Aldıkları maaşın, psikolojik durumlarının, işe yerleşmelerinin, fakültede aldıkları eğitimin milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor oluşundan. Kıyamadığımız çocukları ellerinden tutup da okula götürüp emanet ettiğimiz kişinin yüzündeki gizlemeye çalıştığı mutsuzluğu sorgulamamızdan, çocuğumuz mutsuz olduğunda ondan hesap sormamızdan, asla hesap sorarken mutsuzluğunun ardındaki nedenleri düşünmeye gerek duymamamızdan.
 
Elbette ki aktarılacakların güncel ve yakıcı sorunlardan oluşması gerekiyor. Bir de ne yapılırsa yapılsın bitmeyen, kronikleşmiş sorunlarla ilgili bazı yanıtları vermek. Bunun için de öğretmenlere kulak vermek. Peki ne istiyor ve neden şikayet ediyor öğretmenler. Belki en yeniden başlayarak aktarmak gerekiyor. En güncel sorunlardan. Örneğin 4+4+4 sisteminin yarattıklarından.
 
Eğitim-Sen, hükümete muhalif tavrıyla bilinen sendikalardan biri. Muhalif tavırları mevcut iktidarla da sınırlı değil. Belki dünyaya soldan bakan öğretmenlerin bir araya gelmesiyle oluşmasından kaynaklı, her dönem eksikleri ısrarla ve kararlı bir dille vurgulayarak gündeme geldiler. Bu çizgileri her dönemde devam etti.
 
Eğitim-Sen'e göre, şu an öğretmenlerin yaşadığı en yakıcı sorun "norm fazlası" durumuna düşmeleri. Sendika yöneticileri, hükümetin 4+4+4 sistemine yönelik aceleciliği yüzünden, okulların plansız ve programsız bir dönüşüme uğradığını, 30 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, 70 bine yakın öğretmenin norm fazlası durumuna düştüğünü belirtiyor ve bu öğretmenlerle ilgili adım atılmadığını vurguluyor.
 
Norm kadro sorunu
 
Yaşananları şöyle aktarıyorlar:
 
"4+4+4 ile birlikte çok sayıda ilköğretim okulu yaz döneminde ilkokula, ortaokula ve imam hatip ortaokuluna dönüştürülmüş, dönüştürülen okullardaki sınıf öğretmenleri eğitim-öğretim yılının başlaması ile birlikte göz göre göre norm fazlası durumuna düşürülmüş ve bu arkadaşlarımız okullarından ve öğrencilerinden ayrılmak zorunda bırakılmıştır.
 
Bu duruma paralel olarak düz liselerin 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren tamamen kaldırılarak bir bölümünün Anadolu lisesine, büyük bölümünün ise meslek liselerine dönüştürülecek olması, benzer sorunların artarak devam edeceğini göstermektedir. Binlerce öğretmenin bu değişiklik hakkından faydalanmak için başvurması 4+4+4 ile okullarda yaşanan kaosun boyutunu gözler önüne sermiştir.
 
Özellikle kalabalık sınıflarda 60 aylık çocukları okutmak zorunda kalan binlerce 1. Sınıf öğretmeni alan değiştirmek için başvurmuştur. Böyle bir ihtiyaç duymayan çok sayıda öğretmen 4+4+4 ile kendisini çaresiz hissederek alan değişikliğine başvurmuştur. Ancak bu uygulama da sorunlara çare olmamış, çok sayıda öğretmen yabancısı olduğu alanlarda görev yapmak zorunda bırakılmıştır.
 
Norm fazlası
 
Sistem kendi yarattığı sorunları "tamir etmek" isterken, başka büyük sorunlar yaratmaktadır. İkili mağduriyet yaratan alan değişikliği/yer değiştirme atamaları, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğini düşürmüş, öğretmenlik mesleğini değersizleştirmiştir. Okullarda yaşanan dönüşümler sonucunda önceden okulların İlköğretim olarak ana sınıfından 8. sınıfa kadar olan öğrenci sayıları hesaplanıp yönetici norm kadroları belirlenmekteyken okulların "ilkokul" ve "ortaokul" olarak dönüşümleri yapıldığından öğrenci sayılarında yarı yarıya azalmalar meydana gelmiş ve bu durumdan dolayı birçok okuldaki yöneticiler norm kadro fazlası durumuna düşmüşlerdir. Bu sorunun çözümü için norm kadro yönetmeliğinde; okul yöneticilerinin norm kadrolarını belirleyen öğrenci sayıları yeniden düzenlenmelidir."
 
Aileler parçalandı
 
Eğitim-İş Sendikası da hükümete muhalif tutumuyla biliniyor. Eğitim-Sen'le aksi yönde dünya görüşünde olmalarına rağmen, norm kadro sorunu ile ilgili saptamaları ortak. Şöyle diyor sendika yöneticileri:
 
"Kesintisiz 8 yıllık eğitim sisteminde bile bakanlığın resmi rakamlarına göre 113 bin öğretmen ihtiyacı varken, 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte bırakın bu ihtiyacın giderilmesini var olan öğretmenlerden 70 bini norm kadro fazlası durumuna düştü. Norm kapalı gerekçesiyle öğretmen aileleri parçalandı. Öğretmenlerimiz yeterli düşünme ve değerlendirme süresi verilmeden MEB'in "Ölümü gösterip sıtmaya razı etme" uygulamasıyla mağdur edildi. Şimdi de okul dönüşümleri adı altında on binlerce öğretmenimiz okullarından alınıyor; norm kadro fazlası durumuna düşürülüyor."
 
Atanamayanlar
 
Konuştuğumuz öğretmenlerin söylemleri belli başlıklarda ortaklaşıyor. Eş durumu, mazeret atamalarının bile yapılmaması, atanamama, ücretli öğretmenlik, her koşulda ücretlerin çok düşük olması. Birçoğu konuşurken ismini vermek istemiyor. Kadir Öztürk, açıkça isminin yazılabileceğini söyleyenlerden. Uzun yıllardır meslek lisesinde makine-kalıp teknolojisi öğretmenliği yapıyor. Şöyle anlatıyor sorunlarını:
 
1 yıldır eşimden ayrıyım
 
"Öğretmenler şu anda eş durumundan bile atanamıyor. 1 yıldır eşim Antalya'da ben Ankara'dayım. İdarecilerin öğretmenler üzerindeki baskı gücü gitgide artıyor. Yargı da bağımsızlığını kaybettiği için açtığımız davalar geri dönmeye başladı. Bizler ek ders başına sadece 7-8 lira gibi bir para alıyoruz. Ayda 350-400 lira ediyor. Bu da her zaman olmuyor. Harcadığınız emeğin karşılığını alamıyorsunuz. Şimdi ek dersleri bile kaldırmanın yollarını arıyorlar.
 
Öğretmenler üç kuruş kazanacağım diye akşamları bile okula derse gidiyor. Nöbet işi ayrı sorun. Öğrenciler öğretmenlerin ders dışında kendilerine karışmasını istemiyor ve bu öğrencilerin şiddet uygulamasına kadar gidiyor. Özellikle yeni atanan öğretmenlere."
 
'Ben Siirt'teyim eşim Ankara'da görevli'
 
Şeyda Yüksel Aydoğan da ismini açıkça vererek konuşan öğretmenlerden. Geçen günlerde kısmen çözüme kavuşan öğrenim özrü atamaları başta olmak üzere atamaların en büyük sorun olduğunu söylüyor. Twitter üzerinden yürütülen kampanyalar da Aydoğan'ı doğruluyor.
 
Uzun yıllardır sınıf öğretmenliği yapan Aydoğan, şunları anlatıyor:
 
"Bu son süreçte MEB'de yapılan değişiklikler nedeniyle eş durumu, sağlık, öğrenim özrü atamalarında çok büyük sorunlar yaşanıyor. Geçen günlerde atama yönetmeliği taslağı yayınlandı. Eş ve sağlık atamaları puan üstünlüğüne göre istenilen yerde açık kadro varsa öğretmenin başvurabileceği hale getirilmiş. Ben Siirt'teyim, eşim Ankara'da görev yapıyor. Şubat ayında atama için başvurmama rağmen Ankara'ya gidemedim, çünkü sınıf öğretmeni fazlalığı var. 4+4+4'ten sonra sınıf öğretmenliği doluluğu çok yüksek. Bu plansız değişikliğin cezasını biz çekiyoruz. Daha önce eşinizin çalıştığı yer neresiyse bakanlık sizi o ilde geçici olarak görevlendirebiliyordu. Şu anda bu uygulama kalktı. Boş yer yoksa geçemiyorsun."
 
Maaşlardaki uçurum
 
10 yıl önce lise mezunu bir polis memurundan yüzde 4 daha az maaş alan öğretmen, günümüzde ise yüzde 22 daha az maaş alıyor
 
Öğretmenlerin eşleriyle buluşamamaları artık olağan. Peki, bütün bunlara değecek, yarınlarını garanti altına alabilecek ücretler alıyorlar mı?
 
Genel şikayetlerden biri, haklarındaki "3 ay tatil yapıyorlar, haftada 3-4 gün çalışıp çok para alıyorlar" yargısı. Özellikle siyasilerin bu tip açıklamaları eğitim camiasında büyük kırgınlık yaratıyor.
 
En düşük maaş
 
Eğitim İş'in ücretlerle ilgili saptamaları, genel yargının yanlışlığını ortaya koyuyor:
 
"Meslek grupları içinde öğretmenlik mesleği 11 yıllık iktidar döneminde sistematik bir şekilde aşağılara çekilmiştir. 2002 yılında en düşük devlet memuru maaşından yüzde 100 daha fazla maaş alan öğretmen, bugün en düşük devlet memuru maaşını alıyor. 10 yıl önce lise mezunu bir polis memurundan yüzde 4 daha az maaş alan öğretmen, bugün yüzde 22 daha az maaş alıyor.
 
OECD kıyaslaması
 
Türkiye'deki öğretmenler, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, toplumsal statüleri, ekonomik, sosyal ve özlük hakları açısından oldukça geri durumda. OECD'nin "Bir Bakışta Eğitim Raporu 2012"ye göre öğretmenin yıllık zorunlu çalışma süresi 1816 saat iken, OECD ülkelerinde, bu süre ortalama 1675 saat. Fazla çalışmaya karşılık, diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre daha düşük ücret alıyor. Türkiye'deki öğretmenler daha çok çalışmalarına rağmen, Avrupalı meslektaşlarının yaklaşık dörtte biri kadar maaş alıyor."(Gökçer TAHİNCİOĞLU/Milliyet)
Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER