'SIK LAN SIK!' MOBBİNGDİR!

'SIK LAN SIK!' MOBBİNGDİR!
Gündem o kadar yoğun ki nöbetti, Süleyman Şah’ tı, Fırat’ ın şehadeti, pilotlarımızın şehit olması; derken 12 Şubat günü Gaziantep’ te yaşanan üzücü olay arada kaynadı gitti. Kamu sayfalarını karıştırdım, bu skandala dair tek satır yazılmamış. Kamunun ve özel sektörün çetrefilli sorunu, mobbingin en canlı örneğiyle ilgili olarak kamu sayfaları neden tek satır habere ya da düşünceye yer vermemiş anlamış değilim hala… Olsun zararı yok, biz yazarız.
 
Mobbing konusunu yazdıkça, her hususu açıkladıkça okuyucularım onlarca soru soruyor: Mobbing nedir? Cevap veriyorum: ‘‘Sık lan sık!’’ mobbingdir örneğin. Kamu ya da özel fark etmez; kendisine verilen payeyi kullanarak baskı, ayrım yaparak personeli bezdirmeye mobbing diyoruz.
 
Gaziantep’ te yaşanan olayda kolluk güçleriyle karşı karşıya gelen esnafa biber gazı sıkması için polis amiri, biber gazından polis memurunun sırtına eliyle vurarak ‘‘Sık lan sık!’’ diye bağırıyor. Görüntülerde yer alan diğer polis amiri de yüzünü ekşiterek polis memuru arkadaşımıza kızıyor. Gözü dönen polis amiri çıldırırcasına emirler yağdırarak toplumu infiale sürüklüyor. Polis memurunu ensesinden tutarak sağ sola sürükleyip ellerinde bırakın taşı, sopayı pankart bile olmayan esnafların üzerine biber gazı sıktırıyor. Bu esnada hem bağırıyor hem hakaret ediyor hem polis memurunun ensesini sıkıyor hem de sırtına vuruyor. Özrü kabahatinden beter: masum esnafı püskürtmek(!) için aynı dakikalar içinde biber gazı sıktırıyor. Görevini yaptığını sanıyor ama kaş yapayım derken göz çıkarıyor. Buna halk arasında işgüzarlık denir.
 
Esnaf, taş atmıyor; ellerinde molotof yok, pankart bile yazmamışlar, cılız sesle slogan atıyorlar, sloganlarda gayet tecrübesiz ve masumlar… Çünkü esnaf dediğin her zaman eylem yapıyor değil! Dolayısıyla yasal haklarını kullanıyorlar. 1982 Anayasası’ nın ‘‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı’’ başlıklı 34. maddesinde ‘‘Herkes önceden izin almadan silahsız, saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’’ denilmektedir. Esnaf kitlesi kortej oluşturacak kadar bile kalabalık değil. Sadece mağduriyetlerine dikkat çekmeye çalışıyorlar. Ancak gayrıresmî bir eylemmişçesine üzerlerine biber gazı sıkılıyor. Sanki mezkûr kanunun ‘‘Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.’’ şeklindeki 2. fıkrasına aykırı davranmışlar gibi…
 
Polis amiri görüntülerde yer alan eylem ve söylemleri ile emrinde çalışan polis memuruna aslında şantaj yapıyor. Şantaj, Türk Ceza Kanunu’ nun 107. maddesinde ‘‘Bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.’’ şeklinde tanımlanmaktadır ki tam da polis amirinin yaptığıdır bu. Bir sonraki madde ‘‘Cebir’’ başlığını taşıyor ve ilginç bir hükmü var: ‘‘Bir şeyi yapması veya yapmaması için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.’’ Yani cebir kullanmak suretiyle zorlamak, kasten adam yaralamanın yarısı kadar suç teşkil ediyor.
 
Görevi ne olursa olsun elindeki ekipmandan ilk önce kişinin kendisi sorumludur. Polis amiri, hırsıyla maiyetinde çalışan polis memurlarının çalışma hürriyetini engelliyor. Polis memuru, biber gazının sıkılması için uygun ortam ve şartlar oluşmadığına kanaat getirmiş olacak ki biber gazı sıkma ekipmanını kullanmıyor. Ancak amir, ısrarla dayatarak çalışma hürriyetini zedeliyor. Bu durum TCK’ nin ‘‘İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali’’ başlıklı ‘‘Cebir, tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye mağdurun şikâyeti halinde altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.’’ 117. maddesine aykırıdır!
 
Polis amiri, tüm bunları yaparken ağzından birkaç defa ‘‘Sık lan sık!’’ sözü duyuluyor. Mesai arkadaşını rencide ediyor hem de milyonların önünde. Bu durum TCK’ nin ‘‘Hakaret’’ başlıklı ‘‘Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Fiilin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.’’ 125. maddesine aykırı davranıyor ki bu maddede hükmolunanlar tam da polis amirinin yaptıklarına biçilmiş kaftan!
 
Polis memuru arkadaşımız suç işlememiş, baskı altında hakaret etmek zorunda kalmıştır. Çünkü TCK’ nin ‘‘Ceza Sorumluluğunu Şahsîliği’’ başlıklı 20. maddesinde ‘‘Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.’’ deniliyor ki polis amiri verdiği emirden kendisi sorumludur.
 
Polis amiri 657 sayılı DMK’ nin ‘‘Amir, maiyetindeki memurlara kanunlara aykırı emir veremez.’’ şeklindeki 10. ve ‘‘Devlet Memurlarının Görev ve Sorumlulukları’’ başlıklı ‘‘Devlet memuru amirinden aldığı emri anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir.’’ şeklindeki 11. maddesine aykırı davranıyor. Buna benzer bir hüküm de TCK’ nin 24. maddesinde geçiyor: ‘‘Yetkili bir mercîden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan, sorumlu olmaz.’’ 657 sayılı DMK ve TCK’ den görüldüğü üzere polis memuru arkadaşımızın emri, amirinden almasından dolayı cezaî bir yaptırıma maruz mümkün değildir.
 
Polis amiri, öyle kapsamlı bir suçu kısa sürede işliyor; arkadaşına eziyet ediyor. TCK’ nin ‘‘Eziyet’’ başlıklı 96. maddesine ‘‘Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ aykırı davranıyor. Kamu göreviyle ilgili bir tanım olmasa da ‘‘Kötü Muamele’’ nin tanımlandığı 232. madde, polis amirinin emriyle ilişkilendirilebilir.
 
Olay, esnaf açısından düşünüldüğünde yasal eylem haklarını kullanan topluluğun biber gazıyla güvenliği tehlikeye atılıyor. TCK’ nin ‘‘Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması’’ başlıklı ‘‘Kişilerin hayatı, sağlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş eden patlayıcı madde kullanan kişi; altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ şeklindeki 170. maddesine aykırı hareket edilmiştir. Buna benzer bir hüküm de 213. maddede geçiyor: ‘‘Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun silahla işlenmesi halinde verilecek ceza kullanılan silahın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir.’’
 
Görüldüğü üzere polis amiri kamu payesinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmıştır. TCK’ nin ‘‘Görevi Kötüye Kullanma’’ başlıklı 257. maddesinde bu durum ‘‘Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ şeklinde ifade ediliyor.
 
Kameralar ve halkın önünde böyle yapıyorsa amir, bu polise ya da diğer astı olan mesai arkadaşlarına bir birde kim bilir neler yapar? Mağdur olan polis memuru ve diğer kişiler, mobbing davası açabilir. Mobbing, kanunlarımıza göre büyük suçtur! Amirin böyle hakkı yoktur! Sadece astı olan mesai arkadaşına değil vatandaşa veya diğer çalışanlara da böyle davranamazlar! Dolayısıyla ‘‘Sık lan sık!’’ mobbingdir!
 
 
Yücel ÖNDER
Türk Eğitim-Sen
Esenler İlçe Başkanı
Güncelleme Tarihi: 25 Şubat 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER