ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNE UYGULANAN ZULÜM KALDIRILMALIDIR !

50/d’li Araştırma Görevlilerine Uygulanan Zulüm Kaldırılmalıdır

ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNE UYGULANAN ZULÜM KALDIRILMALIDIR !
 
Araştırma Görevlileri üniversitelerin olmazsa olmaz temel taşlarıdır. Daha doğrusu üniversitelerin bel kemiğidir. Bunlar olmadan üniversiteden ve üniversitelerin geleceğinden bahsetmek mümkün değildir. Durum böyle olmakla beraber; Araştırma Görevlilerinin kadro garantileri yoktur. Büyük bir maddi sıkıntı içerisindedirler. Görev tanımları belirsizliklerle doludur. Bütün öğretim elemanları gibi onların da fikirlerini açıklama hakları bulunmamaktadır. Üniversitelerin ve YÖK’ün karar mekanizmalarında temsil ve söz hakları yoktur.
 
Araştırma Görevlileri genel olarak sorgulayan, eleştiren, alternatif fikirler ileri süre bilen, her önüne gelen konuya evet demeyen, kişiliği gelişmiş, sağlıklı düşünen genç beyinler olarak algılanır. Gerçekten olması gereken de budur. Ancak, geçim sıkıntısı içinde kıvranan, her gün üniversiteden atılma korkusu yaşayan ve hatta üniversitedeki kadrolarından atılan kişilerden nasıl şahsiyetli duruş ve ileri düzeyde fikir ve bilimsel araştırma beklenebilir?
 
İlmi araştırmalar; rahat, güvenli ve yarınlardan endişenin olmadığı ortamlarda yapılır. Ancak bugünlerde tam da bunun aksine; 50/d kadrosunda bulunan araştırma görevlilerinin işine sorgusuz sualsiz son verilmektedir. Gerekçe olarak da birYÖK üyesinin bazı üniversitelere göndermiş olduğu bir görüş yazısı gösterilmektedir. Görüşte; 25 Şubat 2011 tarih ve 6111 sayılı Af Kanununda düzenlenen, azami öğretim sürelerini gerekçe gösterilerek, 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin, 3 yılda yüksek lisans ve 6 yılda da doktorasını tamamlayamayanların görevine son verilebileceği yorumu yapılmaktadır.
 
YÖK Başkanı, 50/d kadrosunda görev yapan araştırma görevlilerinin işine son verilmesi ile ilgili Üniversite rektörlerinin yanlış yaptığını söylerken, Üniversite rektörleri de suçu YÖK’e atmaktadır. Ortada büyük bir çelişki ve haksızlık bulunmaktadır.
 
Nitekim 2547 sayılı YÖK Kanununda ve Danıştay 8. Dairesinin 17.04.2009 tarihinde oy birliği ile aldığı 2009/663 Esas Nolu kararında 50/d araştırma görevlisi kadrolarını burslu öğrenci olarak değil, “öğretim yardımcılığı kadrosu” olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son verilmesini gerektiren bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır.
 
Üniversitelerin ihtiyaç duyduğu öğretim elemanını yetiştirmek zor ve pahalı bir iştir. Doktoralarını bitirme aşamasına gelmiş ya da bitirmeye az kalmış 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son vermek doğru ve hukuka uygun bir uygulama değildir. Yüksek lisans ve doktora olmak üzere 7-10 yıldan beri bilimle uğraşan ve araştırma görevlisi dışında bir maaşı olmayan 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son vermek doktoranızı bitirmeyin anlamına gelmektedir. Bu da YÖK tarafından bilime vurulan bir darbe olarak tarihe geçecektir.
 
Üniversitelerimizin birçok fakülte ve yüksek okulunda hat safhada öğretim üyesi açığı bulunuyorken bazı üniversite rektörlerinin 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son verdirmesi ilim hayatına ve üniversitelere vurulan en büyük darbedir.
 
Türk Eğitim-Sen olarak; Üniversite rektörlerine bir defa daha çağrıda bulunarak 50/d kadrosunda bulunan Araştırma Görevlilerini mağdur etmemelerini, Araştırma Görevlilerini üniversiteden atmak yerine; onların insanca yaşayabilecekleri ve bilimsel araştırma yapabilecekleri ortamlar hazırlaması konusunda harekete geçmelerini bekliyoruz. Ayrıca bu zulmün ve haksızlığın ortadan kaldırılması hususunda Cumhurbaşkanımızın gerekli hassasiyeti göstermesini istiyoruz.
 
            Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
İstanbul İl Başkanı
 
 
 
Güncelleme Tarihi: 06 Aralık 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER