AKP'nin İstanbul'a Yaptığı Yeni Haksızlık

Şehir Plancısı Ahmet TURGUT'un AKP Seçim beyannamesinde yer alan ve kamuoyunda çeşitli değerlendirmelere konu olan İstanbul’da “iki yeni şehir” kurulması projesine ilişkin görüşleri

AKP'nin İstanbul'a Yaptığı Yeni Haksızlık

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerine yönelik AKP’nin seçim beyannamesini düzenlediği bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurdu. Seçim Beyannamesinde en dikkat çeken nokta, ülke geneline hitap etmesi beklenen vaatlerin İstanbul üzerinde yoğunlaşmasıydı. AKP seçim beyannamesi ile açıkça sadece İstanbul’u yönetmeye talip olduğunu ülke bütününün refahı ile pek de ilgilenmediğini bir kez daha göstermiş oldu.

Sayın Başbakan’ın açıklaması sırasında, İstanbul üzerine söyledikleri ise;  iktidarın İstanbul’da yaşanan problemleri, ne kadar görmezden gelerek hareket ettiğini göstermesi adına oldukça dikkat çekiciydi. “Yaşanılabilir Çevreler ve Marka Şehirler” başlığı altında, İstanbul hakkında söylenenler, AKP’nin İstanbul’u sadece bir rant kapısı olarak gördüğünü gösterirken; önemli çelişkileri de işaret ediyordu.

“İki yeni şehir” projesi ismi ile dahi abesle iştigal bir söylem olup, konunun ne kadar dar bir kapsamda ele alındığının belki de en açık söylemidir. Kimliği ve değerleri ile tartışılmaz ayrıcalığı olan dev İstanbul metropolünü sözde yeni şehirler kurularak geliştirmeye çalışmak bu anlamda içine düşülebilecek ciddi bir yanılgıdır.
Bugün bütüncül planlama ilkelerinden, kentin korunması gereken değerlerinden tamamıyla kopuk olarak geliştirilen bu söylemler; gerek şehircilik ve planlama esaslarına, gerek kamu yararı ilkeleri doğrultusunda üretilmesi gereken yönetişim ve metropoliten alan yönetimi ilke ve kabullerine, gerekse de bu alanda üretilmiş kuramsal ve bilimsel tüm söylemlere açıkça aykırıdır.

İstanbul’u, doğal kaynaklarını yok ederek yaşanmaz bir hale getireceği, artık tüm kamuoyu tarafından bilinen projelerin, yaşanılabilir çevreler oluşturmak üzere yapılacağının iddia edilmesi; bu tezatlıkların ana kaynağı olmuştur. Özellikle son dönemlerde kamuoyunda çeşitli bürokratların söylemleriyle de sıkılıkla gündeme gelen 3. Köprü ve Karayolu Tüp Geçişi gibi ulaşımı rahatlatacağı iddia edilen projelerin güzergahları bu tezatlıkların başrol aktörleriydi.

Doğal yaşama kast eden bu projelerin yanında, beyanname ile açıklanan İstanbul’a” iki yeni şehir projesi” ise eksik kalan tabloyu tamamlayan son parça oldu. Teklif edilen güzergâhtaki 3. Köprü, yalnızca transit araç trafiğine hitap edecek iddiası arkasından çıkan “iki yeni şehir” tahmin edilen senaryoyu tamamlıyordu.  İstanbul’un tüm doğal kaynaklarını tehdit edeceğini defalarca söylediğim 3. Köprü güzergahının yeni yerleşimlere neden olacağını söylediğimde yalanlayanların esas amaçları “iki yeni şehir projesi” ile  gün yüzüne çıkmış oldu.

İstanbul’a dair “iki yeni şehir” projesi kamuoyuna sunulurken, İstanbul’un mevcut konut stokunun içler acısı hali ise hiç gündeme bile gelmedi. Yeni önerilen bu “iki Yeni Şehir” projesi kentin sorunlu, eskimiş, deprem tehlikesini her an ensesinde yaşayan özellikle dar ve orta gelirli hemşehrilerimizin yaşadığı konut alanlarının sorunlarına çare bulmak amacını taşımadığı açıkça görülmektedir.
Dokuz yıldır iktidarda olan bir hükümetin bilimsellik taşımayan sansasyonel projelerden ibaret olan ancak halka bir “çözüm”, “iddialı bir yenilik” gibi sunulan bu projeleri ne yazık ki İstanbul kenti adına yapılacak tarihi hatalara bir yenisini daha ekleyecektir. “İki yeni şehir”, kentin  mevcut yerleşik alanlarının merkez bölgelerinin, deprem karşısında risk taşıyan ve sığınacağı hiçbir bahane bulunamayan alanlarına ve bu alanların sakinlerine çözüm getirmeyecektir. İstanbul’un mühendislik hizmetinden faydalanmadan yapılmış konutları ve gecekondu alanları ile ilgili deprem gerçeği karşısında bugüne kadar bir arpa boyu yol alınmamıştır. Bugün sözde iddialı başlıklarla üretilen bu ve benzeri projelerde söz konusu alanlar tekrar söylemdışı bırakılmaktadır.
Bizleri deprem karşısında kırılgan, kalitesiz ve sağlıksız konut alanlarında yaşamaya mahkum edenler, mevcut konut stokunun güçlendirilmesi için kıllarını kıpırdatmazken, “iki yeni şehir projesi” doğal olarak tüm kamu kaynaklarını yeni şehirlere ayırmaktan çekinmeyecektir. Bu gerçek de göstermektedir ki, “ iki yeni şehir” biz İstanbullular için değil, “bölgenin yeni sakinleri” için yapılmak istenmektedir.

Evet en önemli soru, iki yeni şehrin kimin için yapılacağı ve İstanbul’un bu projeden samimi, bilimsel ve uzun ömürlü çıkarının ne olacağıdır? İki yeni şehir, biz İstanbullular için değildir. Bu proje seçim sürecinde yüksek reklam ve ayrımcılık kokan bir zihniyetin ürünü olarak  çekinilmeden sunulmuştur. Dokuz yıldır hükümeti elinde tutanların yaşadığımız sağlıksız ve güçsüz konutlar için çözüm getiremediği bizler, “iki yeni şehir” gibi İstanbul’a çözüm getirmeyecek, tersine artan nüfusla birlikte sorunları da arttıracak olan bu projelere güvenmiyoruz. Çünkü bu projelerin bizler için değil, İstanbul için hiç değil, sadece “pazarlama” dünyasının gelişen kuralları çerçevesinde medyatik olarak var olabilmek adına kamuoyuna sunulduğunu söylemek bu konuda gerçekten uzman olanlar için çok açıktır. Bizlerin görevi ise bu gerekçesiz ve ilkesiz projelere ilişkin görüşlerimizi halkımızla her zaman için paylaşmaktır.“İki Yeni Şehir projesi” AKP seçim beyannamesinde sunulan, kentin  gerçeklerinden ve gerçek gereksinmelerinden çok uzak, spekülatif  bir vaatten öteye gidemeyecek, olası gerçekleşme halinde ise kenti birkaç kat  sorunla daha baş başa bırakacak bir ihanet projesidir.  

Akılcılıktan uzak bu proje hakkında halkımız bilmelidir ki ;
1-      Bu proje bilimsel bir söylem değildir.
2-      Hiçbir bilimsel kabul ile örtüşmemektedir.
3-      İstanbul yeni arayışlar ve sansasyonel projelere değil, mevcut sorunlarına çözüm getiren projelere kavuşmalıdır.
4-      Bu proje ile yeni alanlar imara açılacaktır, bu süreç İstanbul’u yeni fiziksel ve sosyal sorunlara doğru itecektir.
5-      İstanbul nüfus artış eğilimine hız katacak, göç hızlanacaktır.
6-      İstanbul yıllardır mahkum olduğu “nüfus çekim merkezi” olma durumundan kurtulamayacaktır.
7-      İstanbul’un elinde kalan belki de son su havzaları, kıyılar ve orman alanları geri dönüşü olmayan bir tahribat sürecine girecektir.
8-      İstanbul’un risk altında olan konut alanları, çöküntü alanları makus kaderine terk edilmiş, ilgi alanı dışında bırakılmış olacaktır.
9-      Bugün en basit yağmurda canların yitirildiği,  altyapı sorunlarının İstanbulluyu bezdirdiği, yoksulun yaşam alanı bulamadığı İstanbul, sonuçta daha yoğun, daha beton, daha yaşanılmaz bir hal alırken İstanbullu biraz daha açmazlarla boğuşmak zorunda kalacaktır.

“Eşsiz  Dünya Kenti İstanbul” köksüz, yakışıksız, bilimsellikten uzak, İstanbul’u  tektipleştiren  kişisel ve siyasi heveslerin peşinde yitiremeyeceğimiz bir değerdir. Bilim, hassasiyet, saygı ve İstanbul’u gerçekten düşünen bir yapılanma için  kaybedeceğimiz vaktimiz yoktur.

Şüphesiz İstanbul büyüyen bir kent olup yeni yerleşim alanlarına ve yeni projelere gereksinim duyulduğu açıktır. Ancak bu girişimler mutlaka ve mutlaka tutarlı, sürdürülebilir, çoğulcu ve bütüncül yaklaşımlar doğrultusunda olmalıdır.
Siyasi kimliğimin yanı sıra konunun uzmanı ve bir şehir ve bölge plancısı olarak bu bilgileri kamuoyuna sunarım



Güncelleme Tarihi: 26 Nisan 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER